Makale

DİŞ KİRASI

DİŞ KİRASI

Eskiden ziyafetlere veya yemeğe ve bilhassa Ramazanlarda iftara davet edilenlere, bu çağrıyı kabul ettikleri için ev sahibi tarafından teşekkür makamında yerine göre ya para, ya da bir hediye Verilir, buna da diş kirası denilirdi. Diş kirasına ait fıkraların en güzellerinden biri Yusuf Kâmil Paşa ile ilgilidir. Devrinin sayılı zengin devlet adamlarından olan Yusuf Kâmil Paşa ve eşi Zeynep Hanım, ramazanlarda çıkardıkları iftar sofraları ve misafirlerine verdikleri diş kiralarıyla da tanınırlarmış. Bir gün durum, devrin padişahına aksettirilip, «Devletli sultanım, Yusuf Kâmil Paşa kulunuzun çıkarmakta olduğu iftar sofraları, sarayımızdakilere nispetle daha zengin ve muhteşem, verdiği diş kiraları da daha değerli ve daha çok» denilir. Padişah kulağına gelen bu söylentinin gerçek olup Olmadığını gözüyle görmek için bir akşam topa on-onbeş dakika kala ansızın Yusuf Kâmil Paşa’mn konağına gelir. Paşa b\t büyük misafiri izzet ye ikramla karşılayıp salona alır. Padişah habersiz geldiği için, alelâde bir sofrayla karşılaşacağı zannıyla memnun topu beklerken, sofra başına buyur edilir. O kısa zaman içinde sofradaki bütün kapkacağımı değiştirilip yerlerine altın sahanların konulmuş olduğunu hayretle görür, top patlar, önce iftarlıklar, sonra çorbalar, arkadan envai türlü yemekler ve nihayet tatlılar peşpeşe sofrada geçit resmi yapmağa başlar. Padişah gelen yemeklerden bir lokma tadamıyacak kadar doymuş, çeşitlerin sayısını bile şaşırmış, paşanın sofrasının gerçekten saray sofrasından daha zengin ve muhteşem olduğunu kabul eder. Akşam namazı eda edilir, kahveler içilir, sıra buzlu şerbetlerdedir, teravih namazı kılınır, artık saraya avdet zamanı gelmiştir. Habersiz geldiği için, kendi mevküyle I mütenasip bir diş kirası hazırlanmamış olduğundan emin olarak Padişah, Yusuf Kâmil Paşa’ya takılır: «Gerçekten sofranız, Osmanlı sarayını gölgede bırakacak, gıpta uyandıracak kadar zengin, bu sofradan nimet- lenenler sayısız ve sınırsızmış, işittiğime göre, diş kiralarınız da yemekleriniz kadar mebzul ve değerliymiş, habersiz geldiğim için bu konuda durumu bizzat müşahade edemiyeceğim için, esef ediyorum» der. Yusuf Kâmil Paşa; sofrasını şereflendirdiği için padişaha şükranlarını arzet- tikten sonra padişahtan müsaadelerini niyaz eder ve ellerini çırpar. O zaman salonun çift kanatlı kapısı açılır, iki ak ağa ellerinde gümüş bir siniyi güçlükle kaldırarak padişahın huzuruna getirirler. Padişaha diş kirası olarak Zeynep Hanım bütün mücevherlerini toplayıp arzetmiştir.

Sininin içi bir yığın mücevherle doludur. Yığının üzerinde de musanna bir «Kur’an-ı Kerim» fevkalade cildiyle gözleri kamaştırmaktadır. Böylesine bir hediye ile karşılaşmaktan hem şaşalayan, hem de memnun olan padişah, bu konuda da Yusuf Kamil Paşa ile eşinin yarışılamıyacak kadar mükrim olduklarını kabul eder ve o gecenin bir hatırası ve diş kirası olarak yığının üstündeki «Kur’an-ı Kerim» i almakla yetinir.