Makale

Kalbe Dokunan Hikâyeler

Kalbe Dokunan Hikâyeler

Zeynep Demir

Gerçeklerle kol kola ilerleyen kurgusu, hikâyeleri insana yaklaştıran, onların kalbine dokunmasını sağlayan en önemli husustur. Özellikle doğu toplumları, insana dair meseleleri tahkiye yoluyla işlemeyi, mesajı muhataba doğrusal fakat etkili bir şekilde vermeyi tercih ederek hikâyeyi bu topraklarda her dem diri tutmuşlardır. Bu nedenle bir edebî tür olarak hikâye bilhassa Anadolu’da makes bulmuş, insanımızın teveccühünü kazanmıştır. Zaman değişse de güncel dünyanın birtakım yeni alışkanlıkları ortaya çıksa da insanın hikâye ile olan kurbiyeti azalmamıştır.

İnsanın kendi hayat hikâyesi bir yandan akadursun başkalarının da hikâyesini okumak, onların yaşamına temas etmek bireyin iç dünyasını zenginleştirir. Hayata yeni pencerelerden bakma olanağı sağlar. Her okuduğu, âdeta tecrübe edilmiş bir bilgiye dönüşür. İnsanın ufku genişler, bakış açısı değişir. Bilim insanları, çocukluk çağında hikâyelerle tanışan bireylerin ilerleyen yıllarda karşılaşabilecekleri sorunlarla daha güçlü bir şekilde baş edebildiklerinin altını çizer. Zira başka insanların acılarına, sevinçlerine eşlik etmek kalbi terbiye eder. Bencilliği törpüleyerek diğerkâmlığı öğretir.

Her bir hikâye okurun kalbine düşen tohuma benzer, düştüğü kalpte yeşerir, gün yüzüne çıkar. Diyanet Aile Dergisi’nde Betül Şatır’ın kaleminden çıkan, her ay bu saikle okurlarıyla buluşan, onların gönül dünyalarına seslenen öyküler, Kalbe Dokunan Hikâyeler başlığıyla kitaplaştırılarak yayımlandı.

Kitapta misafirini canından aziz bilen Hikmet Teyze’nin, çocuklarına kol kanat geren Esme Nine’nin, evlatları için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan fakat kendine sıra gelince bir gömlekle yetinmesini bilen Maruf Baba’nın hikâyesinde Anadolu insanının müşfik ve kanaatkâr tavrını bulacaksınız.

Hikâyeler yaşanmaya da anlatılmaya da devam etsin, insandan insana köprüler örsün, kalpleri birbirine ısındırsın.

Betül’ün Günlüğü: Olmazsa olmaz

Şebnem Güler Karaca’nın kaleminden çıkan Betül’ün Günlüğü minik okurlarını küçük bir kızın dünyasına davet ediyor. Kitaba çizimleriyle renk katan isim ise İlknur Salman. Kitaptaki ilk öyküde Betül ile kardeşleri Burak ve Ayşe’nin lunaparkta yaşadıkları maceraya şahit oluyorsunuz. Her bir macera bir değer ile kol kola girerek minik dimağlarda iz bırakıyor. “Kitaplar Yücedir”de okulda kitap okuma yarışına katılan öğrenciler, Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerim’de de ilk emrinin oku olduğunu, “Yalancının Mumu”nda şaka yapmak için bile olsa yalan söylemenin doğuracağı kötü sonuçları öğreniyorlar. Arkadaşı Aycan’ın iyileşmesi için dua ederken beynin mucizevi özellikleriyle tanışan, saklambaç oynarken okulun bodrumunda kilitli kalan fakat melekleri yanında hissederek teskin olan Betül, küçük dostlarını yaşadığı ilginç olaylara tanıklık etmeye çağırıyor.

Dargınların barıştığı, misafirlere hürmetin öğretildiği, namaz, abdest, oruç gibi konulara çocukların penceresinden bakıldığı kitap meraklı ve macerasever çocukları bekliyor.

Yazıcı Bartleby

Herman Melville, ünlü eserinde 19. yüzyılda Wall Street’teki bir hukuk bürosunda işe başlayan ve daha ilk günden farklı yapısı ve diline doladığı “Yapmamayı tercih ederim.” ile dikkatleri üzerine çeken Bartleby’in hayatından küçük bir kesit sunar. Hikâye, büronun sahibinin dilinden anlatılır. Büroda hâlihazırda çalışan üç kişi de aslına bakılırsa pek de normal vasıflara sahip değillerdir fakat uzlaşmacı olan, hayatı kolay ve en pürüzsüz yaşamaya çalışan anlatıcı, diğer çalışanlarıyla bir şekilde iletişim kurabilmektedir. Onların eksi ve artı yönlerini, kurduğu sistemin lehine kullanarak işleri bir şekilde döndürebilmektedir. Bartleby ise onun için bir bilinmezdir. Onu sisteme dâhil etmenin düzene uyumlu hâle getirmenin bir yolunu bulamaz. Çünkü sistem, insanoğlunun önüne sınırsız seçenekler sunarken ondan tercihini ortaya koymasını bekler ve tercih etmek bir şekilde sisteme bağlanmaktır. Bartleby, gücünü buradan alır. O, tercihte bulunmaz. Anlatıcı, bütün dikkatini bu yeni kâtip üzerinde yoğunlaştırır. Hayatın kendi iç disiplinine karşı pasif bir direnişin sembolü hâline gelen Bartleby ve onun kendinden istenen eylemler karşısında yapmamayı tercih etmesi şaşırtıcı bir eylemsizlik hâlidir.

Jacques Derrida “Bartleby’nin verdiği, cevaba benzemeyen cevapta, karanlık, düzen bozucu, komik ve yüce bir ironi vardır.” derken bu şaşırtıcı hakikate dikkat çeker.