Makale

NEFES AL

NEFES AL

Meliha Özek

Aile Danışmanı

Dünyanın bir okul olduğunu varsayarsak biz sınavdan sınava koşan öğrencileriz ve bu karmaşayla başa çıkmamızı sağlayan teneffüsler var. Teneffüsün sözlük anlamı; soluk almak, nefes almaktır. İşte burada en önemli soru, siz nefes alıyor musunuz? Teneffüse çıkıyor musunuz? Yoksa hiçbir şeye aldırmadan sürekli koşup kovalıyor musunuz?

Koşmak, durmak ve yorulmak kelimelerinin arasındaki anlamları kavrayabildiysek kendimizi, teneffüse çıkmaya zaman ayıran farkındalık oluşturmuş öğrencilerden varsayabiliriz. Hamdım, yandım, piştim diyebilmek için durup ruhumuzu beklemeliyiz.

Yaşanan dünyada nefes alma şekilleri kişiden kişiye değişebilir. Kimi bir hayvan sahiplenir, onunla nefes aldığını hisseder, kimi bir enstrüman çalmayı öğrenir, kimi kitapların büyülü dünyasında akşam yürüyüşüne çıkar, kimileri sıkışıp kalır, boğulur, nefes alamaz hâle gelir.

Yaradan’ın verdiği duru nefesi kullanmayı bilemez. Kimi insan da kendi kapasitesinin farkında olmayarak, yanlış öğretilerin peşinden giderek zedelenmiş/örselenmiş hayatın küllerinden bir duvar örerek kendi içinde yaşamayı seçer. Hayatın anlamını ararken asıl anlamın yaşamın bizzat kendisi olduğunu ıskalar.

Mavi bir denizin sadeliğinde kaybolun; unutun kendinizi, etrafınızı, alaycı bakışları, yükselişleri. Orada olun ama oralı olmayın. Unutmayın, bulunduğunuz mekân sizin değil ama bir bohça yapıp duygularınızı, yalnızlığınızı, ruhunuzu sarıp sarmalayıp istediğiniz mekâna götürebilirsiniz. O bohçaya nelerin konup nelerin konmayacağına siz karar vereceksiniz.

Hayat bir yolculuk ise bineceğimiz vasıtayı irademizle biz seçeriz. Bazen ayazda penceremize konan bir kuşu beslemek, durup dinlemek, nefes almaktır. Hep beraber akşam sofrasına oturup neşeyle lokmaları kursağımızdan indirmektir. Minik bir kelebeğin naif kanatlarına dokunmaktır. Kelebek etkisinde seyrüsefer eylemektir. Ateşler arasında kalan Hz. İbrahim’e su taşıyan karınca misali bir yetimin başını okşamaktır. Lütfen, durun ve dinlenin. Nefes almayı unuttuğunuz an yaşamıyor olduğunuzu unutmayın.

Belki de soluksuz okuyacağınız bir kitap değiştirecek nefessiz, duraksız hayatınızı. İlk önce kapağını seveceksiniz, sonra kokusunu içinize çekeceksiniz, bir bakmışsınız istediğiniz dünyanın büyülü kapıları karşınıza çıkıvermiş. Bunlar, yorgunluktan uzanıp, bari bir kitap okuyayım, dediğiniz kanepenin üzerinde olacak müthiş bir kurgu değil mi? Siz sadece ruhunuzu, hayal gücünüzü ve beyninizi kitaba açın. Unutmayın siz bir adım gidecek olursanız istediğiniz nefes size bir adım yakınlaşacaktır.

Bu aşamada kaybolan gecelerinizi de düşünmelisiniz. İşten yorgun argın gelip, yemeği yiyip, pijamalarınızı üstünüze geçirip televizyon başında uyuyakaldığınızda gecenin size küskünlüğünü hiç mi hissetmediniz? Günün muhasebesini yapmadan, yıldızları seyre dalmadan, çocuğunuzla oynamadan, eşinizle sohbet etmeden o geceyi gündüze teslim ettiğinizde bir nefesin alınmadan yok olduğuna da mı şahit olmadınız? Kim bilir, hepimiz kaç geceyi öylece küstürdük. Kaç gece, nefes almadan öylece televizyon başında donakaldık.

Diyecek çok söz olduğunu biliyorum. Sözün özü şöyle olsa gerek: Koşun! Koşun! Yeleleri rüzgârda savrulan atlar gibi, yalnız nefes almadan soluklanmadan, hissetmeden duraksız yaşamayın hayatı. Bilmelisiniz ki, soluksuz koşan atlar çatlarmış.

Vesselam sözün sonu gelmiş bana müsaade bir nefes de ben alayım.