Makale

VAAZLA DEĞİŞEN VE GÜZELLEŞEN HAYAT

VAAZLA DEĞİŞEN VE GÜZELLEŞEN HAYAT

Dr. Bahattin AKBAŞ
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Hiç şüphesiz sözün, anlatımın, hatırlatmanın insan üzerinde büyük etkisi vardır. “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun…” (Âl-i İmran, 3/104.) emri gereği bu mühim vazifeyi yerine getirmek başta ilahiyatçıların, din görevlilerinin-din gönüllülerinindir. Bu vazifeyi ve gerektirdiği sorumluluğu bütün benliğimizle, iliklerimize dek içselleştirmek ve hakkını verebilmek sorumluluğumuz vardır.

Âcizane dinî sorumluluklarımızı, ibadet, iman, ahlak, adabımuaşeret gibi mevzuları anlatmaya çalışırken özendirici, kolaylaştırıcı, sevdirici, rahmet yüklü mesajlarla anlatma gayreti içinde oldum. Hayatın içinden örneklerle ve anlaşılması için açık ve tane tane anlatmaya çalıştım. Zaman zaman anlatım ve sohbetlerimde Kur’an ayetlerini sesimin bana yardım ettiği kadarıyla güzel eda ve sada ile okumaya yöneldim. Allah ve Resulü aşkıyla yanık gönüllerin dile döktüğü güftelerden örnekler vermeye, samimi ve içten olmaya çalıştım. Vaaza başlarken Hz. Musa’nın duası ile “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” (Taha, 20/25-28.) diyerek başladım. Bu bağlamda niyet hayır ise akıbet de hayır olur; siz samimiyetle anlatır, hatırlatırsanız dinleyenlerin de samimiyeti ile bu anlatılanlar gönüllerde makes bulacak ve tesirini Rabbimiz halk eyleyecektir.

Yıllar önce vaiz iken bir ramazanda ikindi öncesi iş yerlerinin yoğun olarak bulunduğu şehrin merkezî ve işlek bir yerinde bir camide vaaz ediyordum. Vaazı ilgi ile dinleyen iyi giyimli orta yaşlarda birisi dikkatimi çekmişti. Kendisi ben vaaza başlamadan camide yerini alıyor ve vaazı dikkatle dinliyordu. Daha sonra kendisi ile ayrıntılı olarak tanıştık. Hâli vakti yerinde olan, üniversite mezunu, önemli görevler icra etmiş biriydi. Ramazandan sonra da bir süre buluşup özel sohbetlerde bulunduk. Ben zaman zaman kendisinin sorularını cevaplamaya çalıştım. Bir gün bana: “Hocam ben hiç telefon defteri taşıma gereği duymayan, her numarayı ezberinde tutan, hafızası çok güçlü bir kimse idim. Ancak hanımı kaybedince hepsini unuttum. Hayattan ümidimi kestim. Hiçbir şey beni mutlu etmiyor. Hayat artık bana boş ve anlamsız gelmeye başladı. Her şeyi bıraktım. Bu düşüncelerde iken bir gün yolum sizin vaaz ettiğiniz camiye düştü. Anlattığınız şeylerden etkilendim ve vaazlarınızı dinlemeye devam ettim. Bana dinimi sevdirdiniz. Artık ümitsiz değilim. Hayatın Rahmanın esirgedikleriyle ve lütfettikleriyle bir sınav olduğunu daha iyi idrak ettim. Allah sizden razı olsun. Artık telefon numaralarını da hatırlamaya başladım.” dedi. Ben bu sözlerden dolayı çok mutlu olmuştum. Hayata küsen, yaşadığı acı kayıptan sonra kendisine çoğu şeyin anlamsız geldiği bir insanı, yeniden kazanabilmenin verdiği maneviyat beni ziyadesiyle memnun ve mesrur etmişti. Biz ancak bir hatırlatıcı idik. Bir iyilik varsa ancak Rahmanın lütfudur. Kalpleri eviren ve çeviren ve elinde bulunduran ancak Allah’tır. Bizim bunda bir nebze dahlimiz varsa, vaazımız buna bir sebep oldu ise bu ne büyük bir bahtiyarlıktır. Her dilediğini yapan, kırık gönülleri onaran Allah’tır. Kullarına yeten Allah’tır. Kullarını musibetlerden kurtararak afiyet, ruhlara huzur ve gönüllere şifa veren Allah’tır. O’na hamdolsun.

Cennettekiler “Şöyle derler: ‘Hamd, bizden hüznü gideren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.’” (Fatır, 35/34.) Vaazda dile getirilen hakikatlerle beraber yapılan duanın icabeti, dinleyenin samimiyeti ve Rabbimizin lütfu ve ikramı ile kalplerden hüzün gitmiş; yerini imanın halaveti/tadı ve hazzı almış, itminan ve gönül huzuruna bırakmıştı. Benim içimi de vaazın müspet tesirini, semeresini bizzat görmenin verdiği huzur kaplamıştı. “Bir vaaz” dememek, vaazın tesirini asla küçümsememek gerekmektedir. Bize düşen güzel öğüt verebilmek, hakikatlere ayna olabilmektir. “Rabbimizin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağırma sorumluluğumuz” vardır. Rabbimiz biz kullarına her daim hikmet üzere bulunmayı, ilmi ile amil olmayı
lütfeylesin.