Makale

Şafaktan Önce

Hikaye
Mükerrem Mert

Şafaktan Önce


— Haydi dostum, haydi çabuk ol, gidiyoruz.
— Ay, dur dur, saçağımdan çekme, koparacaksın!
— Çabuk! Babama yetişmeliyiz.
Beni uykumdan eden bu minikle daha dün akşam tanıştık. Şu anda saçaklarımdan çekerek yetişmeye çalıştığı babası beni ona hediye etti.
Bakın, nasıl da kendini bir çırpıda sokağa attı. Daha gün ağarmadı bile. Ne güzel uyuyordum oysa. Böyle acele acele nereye koşuyor bu küçük?
Babası beni görünce saçaklarımı okşayarak,
— Arkadaşını da getirmişsin, ne güzel, dedi.
Gülümsemesiyle gülü andıran bu adamı sevmiştim. Babasının adımlarına yetişmek için koştukça, küçüğün terliği bir yola, bir topuklarına ‘Pat, pat, pat’ vuruyordu. Giderek büyüyen adımlarını duyan çiçekler açıyor, ağaçlar meyve veriyor, kuşlar uyanıp gökyüzünü bir nakış gibi işliyor, sokak usul usul diriliyordu. Sonunda durdular. Nefes nefese kalmıştık. Birden o sesle titredi gökyüzü:
Allahu ekber Allahu ekber
Ne kadar güzel bir ses. Gözlerimdeki bütün uykuyu siliverdi. Her tınısında bir evin ışığı yanıyor, sokak ışıl ışıl oluyordu. Bütün bu ışıltı benim ve küçüğün gözlerinde bir ışık şehrini uyandırdı.
Terliklerini çıkardı. Beni koltuğunun altına sıkıştırıp o büyük kapıdan içeri girdi. Aman Allah’ım, ne kadar görkemli! Hem ne çok insan var. Birbirine omuz vermiş dizi dizi insanlar. İrili ufaklı insan başlarını görünce bir çiçek bahçesine geldik herhâlde, dedim. Küçüğün yüzüne baktım. Başının üzerindeki devasa avizenin, alnını parlattığını gördüm.
Eşhedü en lâ ilâhe illallah
Bu sefer ses duvarlardan sekip yeşilli mavili kokularla üzerimize siniyordu. Beraberce beni yere serdiler. Küçük, ayaklarını ayakucuma koydu.
Allahu ekber
Muazzam bir ahenk vardı içeride. Aynı doğadaki gibi. Benim üzerimdeki desenler gibi. Kubbeye baktıkça gök kubbeye bakarken hissettiğim ferahlığı hissediyordum. Sonra küçüğe kaydı gözlerim. Küçük, buradan baktığımda başı göğe eren koca bir adam gibi görünüyordu.
Allahu ekber
Bir anda üzerime eğildi. Göz göze geldik. İçeridekiler, her sesin ardından rüzgârın esmesiyle aynı yöne eğilen başaklar gibi eğilip kalkıyorlardı.
Allahu ekber
Tekrar ayağa kalktı. Hayır, olamaz! Ben onun gözlerine bakmak istiyordum! Uzaklaşması beni çok üzdü. Oysa...
Allahu ekber
Aman Allah’ım bir anda sarılıverdi bana. Sanki üzüldüğümü hissetmiş gibiydi. Alnını alnıma dayamış, gözlerini gözlerime dokundurmuş, beni sıcacık sarmıştı. Hemen gözlerimi kapattım. Küçüğün dudak kıpırtıları desenlerimi okşuyordu. Yüzümüz, ellerimiz duvarın renkleriyle boyanmıştı. Ben, küçük ve bu bina iç içe geçmiştik. Küçürek kalbi göğsümde atıyordu. Atan kalplerin sesleri kubbeye doluyor, oradan avizelere çarpıyor, alınları okşuyordu. Öyle mutluydum ki kollarımı boynuna sardım ve gül gibi kokan bu alına bir öpücük konduruverdim.
Esselamü aleyküm ve rahmetullah
Bir müddet sonra beni dürüp koltuğunun altına aldı. Diğer eliyle babasının elini tuttu, sanki yüreğinden tutmuş gibi sıcacıktı. İçerideki herkesle beraber dışarı çıktık. Gün ağarmıştı. Adımlar evlere yöneldi. Şafaktan önce söken şakaklar ve usul adımlarla sokaklara yayıldı çiçek kokuları.