Makale

ALLAH RESULÜ’NE ÖMÜR BOYU HİZMET EDEN MÜŞFİK BİR ANNE: ÜMMÜ EYMEN

ALLAH RESULÜ’NE ÖMÜR BOYU HİZMET EDEN MÜŞFİK BİR ANNE: ÜMMÜ EYMEN

Dr. Ömer Faruk Akpınar

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Aslen Habeşli olan Bereke b. Sa’lebe, Hz. Peygamber’in babası Abdullah vefat edince Âmine’nin hizmetini görmeye devam etmiş, Peygamber Efendimiz’in doğumunda bulunmuş ve on yaş kadar büyük olmasına rağmen Nebi’ye dadılık yapmıştır. Abdullah’ın kabrini ve akrabalarını ziyaret için çıktıkları Yesrib yolculuğunda Âmine ile biricik evladına eşlik etmiş, onların hizmetlerini görmüştür. Dönüş yolunda Âmine, Ebvâ’da vefat edince altı yaşında yetim kalmış efendisini Mekke’ye getirmiştir (İbn Abdilber, el-İstîâb, s. 52). O günden sonra Allah Resulü için bir hizmetkârdan fazlası olmuş, her durumda üzerine titrediği yetim Muhammed’i, müşfik bir anne gibi büyütmüştür.

Hz. Peygamber (s.a.s.), Mekke’nin tüccar hanımlarından Hz. Hatice ile evlenince Bereke’yi azat etmiştir. Bereke, Ubeyd b. Zeyd ile evlenerek Yesrib’e gelin gitmiştir. O, bu evlilikten doğan oğluna nispetle artık Ümmü Eymen künyesi ile tanınacaktır.

Ümmü Eymen, kocası vefat edince tekrar Mekke’ye dönmüş ve Efendimize hizmette bulunmaya devam etmiş, kendisine peygamberlik verildiğinde ise ona ilk inananlardan birisi olmuştur (İbn Kesîr, el-Bidâye, 5/311).

Hz. Peygamber, kendisi için her türlü fedakârlıkta bulunan ve birçok sıkıntıya katlanan Ümmü Eymen’in yalnız kalmasına razı gelmemiş, bu sebeple yaşı ileri olmasına rağmen onu evlendirmek istemişti. Bir gün ashabı ile bir aradayken “Cennet ehli bir kadınla evlenmek isteyen, Ümmü Eymen ile evlensin!” (İbn Sa’d, et-Tabakât, 8/224) buyurmuş, bunun üzerine evlatlığı Zeyd b. Hârise, onunla evlenmişti. Peygamber teşviki ve duası ile kurulan bu yuva, Üsâme gibi bir yiğidin doğmasına vesile olmuştur (İbn Sa’d, et-Tabakât, 8/223).

Resulüllah (s.a.s.) “ailemin yadigârı” diye andığı ve kendisine “anne” (İbn Sa’d, et-Tabakât, 8/223) diye hitap ettiği dadısı Ümmü Eymen’i, evlatlığı Zeyd’i ve oğulları Üsâme’yi çok severdi. Nitekim dadısı için “Annemden sonra benim annemdir.” (İbn Abdilber, el-İstîâb, s. 863) diye taltifte bulunmuş, bir defasında kendisinden su istemesi üzerine kalkıp su getirerek bizzat ona ikram etmiştir (İbn Kesîr, el-Bidâye, 5/326). Peygamber’in eş ve kızlarıyla birlikte Medine’ye gelen Ümmü Eymen’e Allah Resulü, ensarın bağışladığı hurmalıklardan birini tahsis etmiştir (Müslim, Cihâd, 71).

Hayatı boyunca Hz. Peygamber’e hizmet için çalışan Ümmü Eymen, İslam ve Müslümanlar için de hizmet etmekten geri durmamıştır. Uhud savaşına katılmış, mücahitlere su dağıtmış ve yaralıları tedavi etmiştir (İbn Sa’d, et-Tabakât, 8/225). Uhud’da hezimet başladığında geri dönüp kaçan bazı mücahitlerin üstüne toprak atarak onları durdurmaya çalışmıştır (Vâkıdî, el-Meğâzî, 1/278).

Yaşadığı hadiseler, çektiği zorluklar Ümmü Eymen’in duygusal bir karaktere sahip olmasına neden olmuştur. İlk efendisi Abdullah’ın vefatı, ardından Âmine’nin, gözleri önünde ölmesi, yetim bir çocuğun sorumluluğunu üstlenmesi, Abdulmüttalib’in vefatında onun yatağı başında efendisinin gözyaşlarına şahit olması (İbn Sa’d, et-Tabakât, 1/119), Hz. Peygamber ve ashabının maruz kaldığı eziyetleri görmesi, Mekke’ye döndüğünde Hz. Hatice’nin ve ardından Ebu Talib’in vefatları, efendisi ile kocasının Taif’te başlarına gelenler onu iyice hislendirmiş; bununla birlikte tecrübe ve dayanıklılığını artırmıştır. Nitekim bisetten önce Âmine’yi Ebvâ’da defnettiği gibi, hicretten önce Hz. Hatice’nin (Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 1/406), hicretin ikinci yılında Hz. Peygamber’in kızı Rukiye’nin (Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 1/401), sekizinci yılda ise diğer kızı Zeyneb’in cenazelerini yıkayanlardan biri de o olmuştur (Belâzürî, Ensâbu’l-eşrâf, 1/400). Ümmü Eymen, her daim Resul-i Ekrem’in derdini dert edinmiş, onun hüznüyle hüzünlenmiştir. İfk hadisesinde Hz. Aişe (r.anha) hakkında hüsn-i şehadetini dile getirerek Allah Resulü’nü teselli etmeye çalışmıştır (Vâkıdî, el-Meğâzî, 2/430-431).

Elbette Ümmü Eymen’i en çok üzen hadiselerden biri, çok sevdiği, gözbebeği Hz. Peygamber’in (s.a.s.) vefatı olmuştur. Bununla birlikte o, kendisini ağlarken görüp bunun sebebini soranlara “Resulüllah’ın bir gün vefat edeceğini, daha hayırlı bir yere gideceğini biliyordum. Ancak ben, vahiy kesildiği için ağlıyorum.” (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe, 103) diyerek metanetini ortaya koymuştur. Onun bu sözleri, sırf Hz. Peygamber’in hatırasını yaşatmak için kendisini ziyarete gelen Hz. Ebu Bekir (r.a.) ve Hz. Ömer’i (r.a.) de ağlatmıştır (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe, 103).

Ümmü Eymen, yiğit bir komutan olan kocasını Mu’te’de, savaş meydanında, Hz. Peygamber’in etrafında kenetlenenlerden biri olan oğlu Eymen’i de Huneyn’de şehit vermiştir (Taberânî, el-Mu’cemu’l-kebîr, 1/288). Böylesi nice çileye karşı sabır abidesi bir anne olan Ümmü Eymen, Hz. Ömer’den kısa bir süre sonra Hz. Osman’ın (r.a.) hilafetinin ilk günlerinde vefat etmiştir (İbn Sa’d, et-Tabakât, 8/226).

Allah ondan razı olsun!