Makale

GEÇMİŞİN YÜKLERİNDEN KURTULMAK

GEÇMİŞİN YÜKLERİNDEN KURTULMAK

Beyhan Budak

Klinik Psikolog

Geçmişte belki çok acı şeyler yaşadın, alman gereken sevgiyi alamadın, kötü muameleye maruz kaldın, belki de ihmal edildin. Sevilmedin, değer görmedin. Yaşadığımız olumsuz olaylardan dolayı hepimiz biraz yaralıyız. Bazılarımız zaman içinde bu yaralarını tedavi ederken bazılarımızın yaraları ise hâlâ kanamaya ve acımaya devam etmekte.

Peki, yaralarımızı tedavi etmek, geçmişteki yüklerimizi atmak adına atmamız gereken adımlar neler?

Yaşadıklarını Kabullen

Geçmişteki yaraları büyük olan insan, zihninde bununla devamlı savaşır durur. Aynı senaryoyu durmadan baştan başa yazar. Bu durum, zihnindeki, ruhundaki enerjiyi o kadar tüketir ki her daim bir öfke ve suçluluk duygusu arasında gider gelir. Bazen “Acaba benim hatam mıydı?” diye kendine bazen de öfkeyle karşı tarafa yüklenir. Bu, insan ruhuna çok ağır gelir. Ne yaşadıysan yaşadın. Başkasının başına da gelebilirdi ama senin başına geldi. Lütfen bu yaşadıklarını kabullen. Bu senin ilk adımın.

Hangimizin evinde bir vazosu, tabağı ya da değer verdiği bir eşyası kırılmadı? Böyle bir durum olduğunda genellikle ilk aklımıza gelen şey gönlümüz el vermese de onu çöpe atmaktır. Oysa Japonlar bu işi sanata dönüştürmüş. Eski ve kırılan şeyleri altın tozu kullanarak güzel bir işçilikle birbirine yapıştırıyor ve kullanmaya devam ediyorlar. İşin estetik yönü bir yana, bu geleneğin altında bir felsefe gizli.

Bu felsefeye göre bir eşya ya da insan bir hasara uğramış, acı çekmiş ise bundan bir ders almış ve bu konuda bir hatıraya sahip olmuştur. Bundan dolayı da artık daha önceki hâlinden çok daha güzel ve değerlidir.

Hiç acısı, kırığı olmayan mükemmel bir insan olmayı hayal ediyoruz. Oysa öyle bir insan yok. Herkesin acıları var, yaraları var, hayal kırıklıkları var. Hepimizin içinde parçalanan bir şeyler var. Hayat bir mücadele ve bu mücadelede yaralarımız her daim olacak. Biz o yaraları kabullendiğimiz, sahiplendiğimiz zaman ortaya çok daha değerli bir şey çıkacak. Bizi değerli yapan, yaralardan sonraki iyileşmiş hâlimiz.

Oyuncu Olma, Yönetmen Ol

Zihnimizin ilginç bir yapısı var. Bazı şeyleri zihnimizle düşündüğümüz zaman bedenimiz de ruhumuz da onu şu anda yeniden yaşıyormuş gibi hisseder ve ona göre bir tepki verir. Eğer ki sen zihninde devamlı bir savaş hâlindeysen, aynı olaya kendini tekrar tekrar maruz bırakıyorsan zihnin de aynı olayı tekrar yaşıyormuş gibi travmaya maruz kalır.

Şunu düşünmek lazım: Geçmişte yaşanan olayın artık oyuncusu değilsin, sadece izleyicisisin. Sanki bir ekrandan izliyormuşsun gibi. Kumanda artık senin elinde. Zihnindeki o görüntüyü istersen oynatabilirsin, istersen durdurabilirsin, istersen de ileri alabilirsin. Burada bilmen gereken artık kontrolün sende olduğu. Geçmişte mağdur sendin. Belki kendini koruyabilecek güce bile sahip değildin. Ama şu anda zihninde tekrar eden o filmi silebilecek güce sahipsin.

Zihnindeki Sorumluluğu Al

Yaralarımızı tedavi etmek adına ilk akla gelen şeylerden bir tanesi de geçmişte bu yaraları açan, bu olayları yaşatan insanlarla yüzleşmek. Yüzleşmek işe yarayabilir ancak çoğu zaman bu girişimler bir duvara toslayabilir. Karşı tarafın suçlamayı kabul edeceğini düşünürsün ama öyle olmayabilir. “Sen bana bunları yaşattın.” dersin. Muhatabın, “Yaa öyle mi olmuş. Ben mi yapmışım? Hiç farkında değilim. O zamanlar iyi değildim.” diye cevap verebilir ya da tamamen inkâr yoluna gidebilir. Hatta “Ben senin iyiliğini düşünüyordum.” bile diyebilir. Bu yüzden yüzleşme girişimi umduğun gibi gerçekleşmeyebilir. Karşı taraf baskın karakteriyle bizi suçlama yolunu da seçebilir. Böyle durumlarda yüzleşme konusunu iyi düşünmen, sorunun çözümünü kişiye çok endekslememen lazım.

Herkesin ayrı hikâyesi var. Şu ana kadar çektiğin acının kaynağı tamamen içinde. Geçmişte ne olduysa oldu ve o, orada bitti. O anda orada zihninde o olayın, o kişilerin bir hayaleti, bir gölgesi oluştu. O adam, o kadın hayatında olmasa, belki hayatta bile olmasa, sen o acıyı çekmeye devam ediyorsun. Bu durumda yüzleşme şansın bile yok; yapabileceğin tek şey, kendi zihnindeki sorumluluğu almak. Artık acı çeken konumundan çıkmak senin elinde. Bunu durdurabilecek tek kişi sensin. Dışarıdan biri gelip özür dilese bile o acı geçmeyecek.

Kişi bazen mağdur olmayı seçer. Mağdur olmanın güçlü bir tarafı vardır çünkü hayatında ne oluyorsa etrafındaki insanlar ya da geçmişinde sana zarar veren insanlar sorumludur. Kurban rolü, sorumluluk alman noktasında seni rahat bırakır. Kötü bir şey varsa senden dolayı değildir, etrafındaki insanlardan kaynaklanıyordur. Kurban rolü güçlüdür ama seni çözüme itmez. Hep aynı yerde kalmana sebep olur. Eğer ki sen geçmişin yükleriyle barışma, onları nötralize etme yolundaysan kurban rolünden çıkıp hayatının sorumluluğunu almak zorundasın.

Yükünü Paylaş

Geçmişin yüklerini paylaşmak çok önemlidir. Ama herhangi bir insanla değil, güvendiğin değer verdiğin biriyle. İçimizde tuttuğumuz travmaların içinde çok yoğun bir suçluluk duygusu barınır. “Ya her şey benim yüzümden olduysa? Ya benim hatamsa?” Bu çok ağır, zarar verici bir şüphedir. Fakat sen yükünü paylaştığında olay çok farklı bir şekilde cereyan eder. “Sen neler yaşamışsın? Sana neler yapmışlar? Bunu nasıl yaparlar?” dedikleri zaman içindeki sese karşı alternatif bir cevap bulmuş olursun. Bu, belki içindeki acımasız sesin kaynağını tamamen kesmez ama en azından başka bir ihtimal daha varmış diyeceksin.

Geçmişin yüklerini değerlendirirken birçok insan bunun sadece kendi başına geldiğini zanneder. Başka birine anlattığında “Benzer bir durumu ben de yaşadım.” cevabını alırsa bu o kadar iyi hissettirir ki. Bu yüzden yaşadığımız olayları güvendiğimiz bir iki kişiye anlatmak geçmişin yüklerinden kurtulma konusunda bize destek verir.

Affet

İnsana en çok zarar veren şeylerden biri öfke duygusudur. Özellikle geçmişinde çok fazla yara alan insanlar kendilerine ve çevrelerine çok fazla öfke duyarlar. Önemli olan öfkenin kaynağını keşfetmektir. Öfke, çoğu zaman ikincil duygudur; arka planda haksızlığa, adaletsizliğe uğramış olmak gibi birincil bir duygu vardır. Kendine sor: Öfkenin kaynağında ne var? Neden sürekli öfkelisin?

Belki sana bunları yaşatan insana zarar versen, intikamını alsan rahatlayacağını düşünüyorsun. Bugüne kadar binlerce insanla karşılaştım. İntikamını dolaylı yoldan alanlarla da. Söyledikleri şey şu: Geçici bir rahatlık hissediyorsun evet ama sonrasında yine aynı sensin. İçindeki o yaraya çok da faydası olmuyor intikam duygusunun. Peki, ne olacak o zaman? Geçmişindeki o insanları affetmelisin. Bunu söyleyince şoka uğruyor insanlar. Zannediyorlar ki birisini affedince ona “Hadi gel bana yine aynı şeyi yap.” izni vermiş olacak. Ama bu öyle bir şey değil. Sen öğrendin zaten bu insan sana zarar verdi, tekrar da verebilir. Onu hayatına almana gerek yok affetmen için. Affettiğin zaman şunu kendine söyleyeceksin: “Herkes üzerine düşen rolü oynuyor bu hayatta. Yaptıkları bana özel değil. Başka biri olsaydı ona da yapacaktı. Belki o da geçmişinde travmalar yaşadı. Belki kötü zamanlardan geçiyordu.” Bu şekilde üstündeki haksızlığa, adaletsizliğe uğramışlık hissinden bir nebze olsun kurtulabilirsin. Affettiğin zaman seni sürekli tırmalayan hayaletler ve gölgeleri zihninden kovacaksın. O yüzden affetmek önemli ve affetmek kesinlikle tekrar sana zarar vermesine izin vermek değil.

Kendine İyi Davran

Suçluluk duygusu insanı en çok yoran şeylerden bir tanesidir. Geçmişte yaşadıkları noktasında insan kendisine “Ben yanlış bir insanım. Büyük hatalar yaptım. Benim yüzümden oldu.” diye yüzbinlerce kez tekrarlar. Kendinle ilgili bir şeyi bu kadar tekrarladığın zaman şöyle bir sonuç ortaya çıkar: “Ben kötü bir insanım. Ben yanlış bir insanım. Ben yalnız bir insanım.” Bu, insana sırtında taş dolu kocaman bir çuval taşıyormuşçasına ağır gelir. Geçmişinde hatalar yapmış olabilirsin ama kendine şunu demen gerek: “Ben geçmişimde kötü şeyler yapmış da olsam iyi bir insanım.” Hepimiz insanız ve hata yapabiliriz bu çok doğal.

Kendine iyi davran. Çünkü sen kendine iyi davranmazsan kimse sana iyi davranmaz.