Makale

KUR’AN VE SÜNNET ÇERÇEVESİNDE HAYVAN HAKLARI

DİN VE HAYAT

KUR’AN VE SÜNNET ÇERÇEVESİNDE HAYVAN HAKLARI

Dr. Adil BOR

Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezi Müdürü

Kur’an-ı Kerim’in nazil olmasıyla birlikte miladi altı yüz on yılında insanlık yeni bir evren, insan ve toplum tasavvuruyla buluşmuştu. Bu yeni anlayışta Cenab-ı Allah’ın sadece insanların veya Müslümanların değil, taşıyla, toprağıyla, bitkisiyle, hayvanıyla, canlı-cansız bütün varlığın yaratıcısı ve rabbi olduğu belirtilmektedir. Bu çerçevede Allah, âlemlerin rabbi (rabbü’l-âlemin), Hz. Muhammed, âlemler için rahmet (rahmetenli’l-âlemîn) ve Kur’an-ı Kerim âlemler için rehber (hüdenli’l-âlemin) olarak ifade edilmektedir. Böylelikle insanlığa yeni bir varlık anlayışı sunulmuş oldu. Bu varlık anlayışındaki hiyerarşide, duyu organlarıyla görülebilen varlıklardan, insandan sonraki en değerli varlık, hayvandır. (Razi, Mefâtihu’l-Gayb, IXX, s. 232.)

Kur’an-ı Kerim, insanlarla beraber yaşayan hayvanlardan da bazen isimleriyle ve bazen de vasıflarıyla bahsetmektedir. Öyle ki Kur’an-ı Kerim’in hiçbir ayetinde hayvanları aşağılayan ve hakir gören bir dilin ve üslubun kullanıldığına rastlamak mümkün değildir. Bilakis Kur’an-ı Kerim’de hayvanların da insanlar gibi birer topluluk olduğu ifade edilmektedir: “Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.” (Enam, 6/38.)

Kur’an-ı Kerim, deve, koyun, keçi, sığır, aslan, kurt, köpek, maymun, hınzır, at, katır, eşek, fil, sivrisinek, karasinek, pire, bit, kelebek, çekirge, arı, örümcek, karınca, karga, hüthüt, bıldırcın, balık, yılan ve kurbağa olmak üzere yirmi sekiz hayvandan adıyla bahsetmektedir. (Atıf el-Hindi, Hayvanun Zukiret fi’l-Kur’an el-Cüzü’l-Evvel.) Hatta Kur’an-ı Kerim’de bazı sureler, Bakara (inek), Enam (deve, koyun, keçi gibi hayvanlar), Nahl (balarısı), Ankebut (örümcek), Neml (karınca) ve fil gibi hayvanların adlarıyla isimlendirilmiştir. Hatta Kur’an-ı Kerim’de teşbihler yapılmakta, ahlaki değerlerini yitiren insanların hayvanlardan daha aşağı düzeyde oldukları ifade edilmektedir. (Araf, 7/179.)

İslam’a göre hayvanların hayatlarını sonlandırmayı gerektiren bir durum olmadığı sürece hayvanların da insanlar gibi kendilerine takdir edilen yaşama sürelerini tamamlama hakları vardır. Bir hadiste bu duruma şöyle işaret edilmektedir: “Kim bir kuşu amaçsız/haksız yere öldürürse o kuş, arşın etrafını sarsarcasına sesini yükseltip kıyamet gününde mahşere gelir ve şöyle der: ‘Ey Rabbim! Beni öldürene sor, niçin boş yere beni öldürdü?’” (Nesâî, Bâbü’n Nehyi‘ani-l Mücesseme, 4458.) Hayvanların yaşam hakkının önemine dikkat çeken hadislerden biri de şu şekildedir: “Miraca çıktığımda bana cehennem gösterildi. Baktım ki içinde bir kadın azap görüyor. Sebebini sordum. Bana: ‘O kadın bir kediyi hapsetmiştir; ona ne bir şeyler yedirmiş ne de su içirmiştir. Ölünceye kadar kediye haşarat türünden bir şeyleri yemesine de müsaade etmemiştir. Bu nedenle bu kadın cehennemde azap görmektedir.’” (Nevevî, Muhyiddin Ebu Zekeriya Yahya b. Şeref, Şerhu Sahîhi Müslim, XIV, s.491.) Diğer taraftan bazı hadislerde, susayan bir köpeğe ayakkabısıyla kuyudan su çekip içiren bir kişinin cennete gittiği belirtilmektedir. (Nevevî, ŞerhuSahîhi Müslim, XIV, s.241.)

Yeryüzünde insanların olduğu gibi hayvanların da yaşamaları ve çoğalmaları için gerekli ortam hazırlanmıştır fakat insanlar, hayvanlardan farklı olarak, kendilerine tanınan imkânlardan sorumlu tutulmuştur. Rivayet edildiğine göre, bir yolculuk esnasında Hz. Peygamber bir mekânda konaklar. O esnada sahabeden biri, ormanlık alana gider ve Hummara denilen kuşun yumurtalarını yuvasından alır. Daha sonra kuş yuvasına döndüğünde yumurtalarının yerinde olmadığını görür. Hz. Peygamber ve arkadaşlarının bulundukları yere gelerek kanatlarını çırpmaya başlar. Bu durumu gören Hz. Peygamber, bu kuşu kimin üzdüğünü sorar. Sahabeden biri, “Ey Allah’ın Resulü! Onun yumurtalarını ben aldım.” der. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yumurtaların yerine konulmasını emreder ve yumurtalar tekrar yerine konulur. (Hâkim en-Neysâburî, el-Müstedrek‘ale’s-Sahihayn, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1995, IV, s.267.) Benzer bir şekilde, Mekke’de belli bölgelerin, “dokunulmaz (haram)” ilan edilmesiyle birlikte bölgede kendiliğinden yetişen bitkilerin koparılmasının, hayvanlarının öldürülmesinin ve avcılığın yasaklanmasının, hayvanların can güvenliğini ve neslini korumaya yönelik tedbirlerden olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, Hz. Peygamber “Ceylanların Medine’de otladıklarını görsem onlara dokunmam. Çünkü Medine harem bölgesidir.” buyurarak, Medine’yi de haram bölgesi ilan etmiştir. (Buhari, Kitabü’l-Hac, I, s. 221.) Özellikle şu olay da hayvanların yaşamına ve nesillerinin devam etmesine İslam’ın ne kadar önem verdiğinin önemli bir göstergedir. Şöyle ki Hz. Peygamber ordusuyla Mekke’yi fethetmeye giderken ordunun gittiği yol güzergâhında bulunan dişi bir köpeğin ve yavrularının zarar görmemesi için ordunun yönünü değiştirerek köpeklerin başına bir nöbetçi bırakmıştır. (Vakidî, Muhammed b. Ömer b.Vakid, Kitabü’l-Meğâzî, Beyrut: Muüessesetü’l-Â’la, 1989, II, s. 804.)

Buraya kadar bahsetmiş olduğumuz hayvan haklarının yanı sıra hayvanları, fıtri yapılarına uygun işlerde çalıştırmak, bunu yaparken de onlara ağır yük yüklememek, binerken yormamak, beslenmelerine dikkat etmek, hayvanların sağlığıyla ilgilenmek ve onlara karşı adil davranmak da önemli hayvan haklarındandır. Ayrıca, İslam’da hayvanlara işkence yapmak, hayvanlar üzerinde merhamet sınırlarını aşan deneyler uygulamak ve onların doğal yapılarını bozmak, hayvan hakları ihlali sayılmaktadır. Hayvanlara lanet okumak, yüzlerine vurmak ve yüzlerini dağlamak gibi acı verici davranışlarda bulunmak da İslam’da yasaklanmıştır. Hayvanların, kendi doğal ortamlarında yaşaması da onların tabii haklarındandır. Bununla birlikte ünsiyet peyda etmek için evde hayvanların beslenmesi de uygun görülmüştür. Küçük kedileri kucağına alarak onlarla oynayan ve hayvan sevgisiyle meşhur olan Ebu Hureyre’ye “kedicik babası” ismini veren (Tirmizi, Menâkıb, 46.) Peygamberimiz, kediyi ev hayvanlarından saymıştır. (İbn Hanbel, V, 310.) Sağlık açısından bir sorun teşkil etmiyorsa evde hayvanların beslenmesinin caiz olduğunu söylemek mümkündür. Bu konuda dikkat edilmesi gereken, ev halkının maddi ve manevi olarak zarar görmemesidir.

Sonuç itibarıyla İslam’da hayvan haklarının, önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır. Hatta hayvan haklarına riayet edilmediği takdirde bu durum, dünyada toplumların helakine sebep olabileceği gibi ahirette de cehenneme girmeye neden olabilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de, (Allah’ın gönderdiği bir) devenin su içmesini, merada otlamasını engellediği ve bu deveye işkence ederek öldürdüğü için Salih peygamberin kavmi Semud’un helak olduğu belirtilmektedir.