Makale

GÜRLEYİK ŞELALESİ

GÜRLEYİK ŞELALESİ

Seher Meriç

Bana, neden yazıyorsun, diye sorduklarında, yazmak eğlenceli bir uğraş, diyorum. Çünkü yaşamın zorluklarıyla ya da güzellikleriyle karşılaştığımızda harflere anlam yüklemek daha kolay oluyor. Bu da sadece benim değil eminim yazmayı seven herkesin hissettiği bir duygudur. Okul, kurs ve yazılar derken bir türlü başımı işten kaldıramadım. Ama “Yolgezer”in de yolda olması lazım ki yazabilsin, yolda olması lazım ki nefes alabilsin. Dedim madem uzaklara gidemiyorum, o vakit Ankara yakınlarındaki bir yerlere gideyim. Bugün sizlere Gürleyik Şelalesi’nden bahsedeceğim. Öyle hemen “Ankara’nın neresinde şelale var?” demeyin, anlatacağım.

Ankara’dan yaklaşık olarak 170 km uzaklıktaki Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi, adını bir rivayete göre Köse Mihal’in torunu olan Gazi Mihal’den alıyormuş. Hani Ankara’da diyordun ama burası Eskişehir’deymiş diyenler için de şunu söylemek istiyorum. Burası 1925’te Eskişehir’in il olmasına kadar Ankara’nın bir ilçesiymiş.

Ankara’dan Gürleyik Şelalesi’ne gitmek için Ankara-Beypazarı-Nallıhan rotasını izleyin. Nallıhan Kuş Cenneti’ni geçtikten sonra, sol taraftaki yol ayrımından Yunus Emre Türbesi yazan yola dönün. Sola dönüş yaptıktan sonra yaklaşık 20 kilometre yokuşlu ve virajlı bir yolun ardından Gürleyik Köyü’ne varmış olacaksınız.

Tabii yol üstündeki Nallıhan Kuş Cenneti’ni de anlatmadan olmaz. Nallıhan Kuş Cenneti, Aladağ Çayı ve Sarıyar Barajı’nın birleştiği yerde oluşmuş yapay bir sulak alan ekosistemidir. Şimdiye kadar burada 191 kuş türü tespit edilmiş. Yaklaşık dört sene kuş fotoğrafçılığı yaptığım için buraya epey gitmişliğim vardır. Ama sadece kuş türü açısından değil, jeolojik yapısından dolayı da bu bölge fotoğrafçılar için cennet gibidir. Burada aracınızı durdurup ister gözlerinizle, isterseniz de yanınızda getirdiğiniz dürbünle etraftaki kuşları seyredebilirsiniz. Yetkililer de bu konuda sizlere yardımcı oluyor. Burası hakkında anlatacak çok şey var ama daha yolumuz uzun. Şelalenin soğuk suları bizi bekliyor.

Nallıhan Kuş Cenneti’ni geçtikten sonra soldaki Tapduk Emre yazılı tabelayı görünce hemen döndük. Sağlı sollu ağaçların süslediği bir yoldan yaklaşık olarak 7-8 km ilerledikten sonra Emremsultan Köyü’nün hemen girişindeki türbe bizi karşıladı. Gönül dostu Yunus Emre’nin hocası Tapduk Emre’yi ziyaret etmek her zaman bana huzur vermiştir. Tapduk Emre, büyük mutasavvıf Ahmet Yesevi’nin müritlerindendir. Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi Moğol istilası nedeniyle Asya’dan gelip Anadolu’ya yerleşen din büyüklerindendir. Türbeye girip dualarımızı ettikten sonra tekrar yola revan oluyoruz.

Evet, sonunda Gürleyik Köyü’ne ulaştık. Aracımızı köy meydanındaki kahvenin yanında güvenli bir yere bıraktık. Tertemiz, pırıl pırıl, bozulmamış, yemyeşil doğası, berrak ve temiz şelalesi ile tabiat harikası bir köy.

Bugünkü aktivitemiz şelale yürüyüşü. Merak edenlere açıklayayım. Şelalede yürümek için farklı bir malzemeye ihtiyacınız yok. Öncelikle, ayağınızda muhakkak bir spor ayakkabı olacak. Elinizde, inşaat işleri yapılırken kullanılan eldivenler olsun. Unutmadan, sudan çıktıktan sonra değiştirmek için yedek kıyafetleriniz muhakkak olmalı.

Şimdi bunların sebebini sizlere açıklayayım. Suda yürümek derken öyle 10-20 cm’lik bir sudan bahsetmiyorum. Bazen 3-4 metreyi bulan, bazen dibi balçık ya da kaya olan, buz gibi ve gürül gürül akan bir sudan bahsediyorum. Eldivenler ise su içinde kayalara tutunurken işinize yarayacak, elinizin yara olmaması için…

Evet, şimdi her şey hazır ve yaklaşık 100 metre yürüyerek derenin piknik yapılan bölgesine ulaşıyoruz. Hafta sonu olduğu için çevre halkı çoluk çocuk burada. Başlangıçta hepimiz ayaklarımızı ıslatmadan suyun bir o kenarından, bir bu kenarından yürüyoruz. Ama bu uzun sürmüyor. Şimdi artık suyun içindeyiz çünkü başka yol yok. Önceleri biraz çekine çekine girsek de sonradan şapur şupur suya dalıyoruz. On dakika sonra belimize kadar gelen suyun içinde ilerliyoruz.

Başlangıçtaki tedirginliğimizin yerini eğlence aldı. Haydi belimize kadar suya girmekte sorun yok ama peki ya şu akıntı ne olacak? Buz gibi suyun içinde adım atmanızı engelleyen bir akıntı var. İşte burada arkadaşlık devreye giriyor. Kayalara diğerlerinden daha sağlam tutunanlar, diğerlerine yardım ediyor. Bazı yerlerde su, insan boyunu geçiyor. Hemen korkmayın canım. Yan taraftaki kayaları tutarak ve birbirimizden destek alarak bu etapları da geçiyoruz. Tam bir macera...

Bu kadar zorluktan sonra, derenin belli bölgelerinde suyun havuzlar oluşturduğu yerlerde biraz oturup dinleniyoruz. Minik şelalelerin oluşturduğu yerlerde sırtımızı kayalara yaslayıp omuzlarımıza masaj yaparcasına akan suyun altında duruyoruz. Yaklaşık olarak 3-3,5 saatlik bu yolculuk sonunda Gürleyik Şelalesi’ne ulaşıyoruz. Subaşı Şelalesi de denilen yerde doğal bir havuz oluşmuş. Derinliği bir ile yedi metre arasında değişen bu havuz, doğal kaynak suyuyla dolmakta ve sürekli akış nedeniyle temizlenmekte. Yani pırıl pırıl...

Aracımıza döndükten sonra köy meydanındaki masalarda yol kenarındaki köylülerden aldığımız karpuzları kesiyoruz. Ne kadar iyi geliyor anlatamam. Önümüzde yemyeşil uzanan bir vadi var. Bu güzel manzaraya karşı demli bir çay, menemen ve muhabbete kim hayır diyebilir ki...

Bizlere bu güzel nimetleri verdiği için bir kez daha Rabbime şükrediyor, şükrümüzü arttırması için dua ediyorum.

Bir sonraki yolculuğuma kadar Allah’a emanet olun.