Makale

GÜLCE KIZIM TAHİR OĞLUM

GÜLCE KIZIM TAHİR OĞLUM

Nurefşan SAĞLAM

Kocaeli Darıca Kur’an Kursu Öğreticisi

Yazmaya on dört, on beş yaşlarında başladım. Hafızlık yapıyordum o zamanlar. Bütün zamanımı Allah kelamını ezberlemeye ayırdığım için yazmaya vaktim olmuyordu pek. Yazdıklarımı, arkadaşlarıma okurdum ara ara, en çok beğendiklerimi de babama. Babam da sağ olsun, çok amatörce yazsam da tahammül ederek dikkatlice dinler, fikir verir ve yazmamı devam ettirmem için beni yüreklendirirdi. Aklıma ne gelirse gelsin hemen kâğıda dökmemi söylerdi. Kendisi de öyle yapardı. Bu yüzden gömleğinin ceplerinde temiz kâğıtlar bulundururdu ve bir de temiz düşüncelerini yazacak kalem.

Babam da yazar. Kâh Allah’a aşkını yazar kâh Peygamber’e. Sevgisini yazar; kâh insanlara kâh bütün mevcudata. Babamın bu safiyane duruşuydu beni etkileyen belki de. Onun ilay-ı kelimetullah için geceleyin sabahlara kadar nazlı niyazlarda bulunup okuyup okuduklarını gönül imbiğinden geçirip temiz sahifelere aktardığındaki mutluluğunu hissetmek bana yazarlığı sevdirmişti belki de. Bir iş yaptığı esnada, o işi bırakıp koşarak kalem kâğıda sarılmasını izlemek de hayranlık uyandırırdı bende. Hatta bir keresinde, arabayı durdurup aklına geleni yazdığına bile şahit olmuştum. Yani ben babamı gördüm ilk yazan. Ve onun gibi yazarken mutlu olmak istedim. Yazdım, ben de yazarak mutlu olduğumu anladım.

Hikâyeler yazdım, şiirler yazdım, denemeler yazdım, masallar yazdım. Hani nerede bunlar diyecek olursanız, bazıları internette yayınlandı, lâkin hiçbiri iki kapak arasında toplanamadı henüz. Tabi ki yazdıklarımın kitaba dönüşmesini çok istiyorum. Ama asıl kitap yazmaya, ben üç sene önce başladım. Bu aralar, yazmaya devam ettiğim bu kitaba bir yenisi daha eklendi. Bu kitaplar iç dünyamın âyinesi. Bu kitaplar, düşüncelerimin hayata açılan penceresi.

Bunları yazarken her hecesini, her kelimesini ve her cümlesini özenle seçmek zorundayım. Zira okurken nahoş cümlelerle karşılaşmak istemiyorum. Yazmakla bitiremeyeceğim. Öyle ki hayatımın her alanında yazmaya da devam etmek zorundayım. Bu hayata göz yumana kadar da devam edecek bu kitabeleri yazmak.

Öyle bir yazmalıyım ki en büyük Kitap’tan alıntılar olmalı. En mükemmel insandan örnekler bulundurmalı. Okuyanın faydalanabileceği çoğu bilgi de olmalı. Okuyana güzel duygular hissettirmeli, latif hasletler aşılamalı. Su gibi temiz ve berrak olmalı yazdıklarım, akıp giden bir ahengi de. Gelişi güzel sıralamamalıyım cümleleri. Her cümleyi kurarken uykularım kaçmalı.

Yazdıklarımı yaşamadan yazmamalıyım. İnandırıcılığı olmaz, tesir etmez gönüllere. Her hece, her kelime, her cümle bir cennet namesi olmalı, okununca kulağa hoş gelen...

Dili ne çok ağır, ne çok sıradan… Bütün insanların anlayabileceği şekilde olmalı. Kitaplarımın derkenarları olmalı, hislerimle süslediğim. Elbette öncesinde hislerimi cennet ziynetleriyle süslemeliyim. Uzun uzun yazdığım haşiyeleri olmalı bir de. Sofistike cümleler yerine, peygamberî nükteler ilişmeli her cümlenin ardına. Esâtirul evvelîn değil de ehlullâhın hakiki hayatlarından kesitler olmalı. Anlayacağınız çok işim var. Bu kitapları yazabilmek için yazarının gerçekten çok donanımlı olması gerekiyor. Çok okumalıyım, çok araştırmalıyım, bu kitapları yazarken. İşte ben de kitaplarımı böyle yazmaya çalışıyorum bu sıralar. Kâh Gülce bahçelerde, kâh Tahir sayfalarda. Yazarken çok dikkat etmeliyim. Zira güllerin dikenleri batmamalı, Tahir sayfalar kirlenmemeli.

Kitaplarımın isimlerini merak ettiyseniz, söyleyeyim: Gülce kızım, Tahir oğlum…

Anlayacağınız sahip olduğumuz evlatlar, yazdığımız kitaplardır. Kitap yazmak hem zordur hem de kolay. Zihinsel yorulmanın yanı sıra, gelen ilhamla yazı yazması kolaylaşır insanın. İşte, çocukları terbiye ederken Allah’ın ebeveyne verdiği ilhamla o eğitim süreci de kolaylaşır. Tabii ebeveynlerin fıtratları bozulmamışsa.

Hayırlı evlat sahibi olmak için dua ederken, aynı zamanda hayırlı ebeveyn olmak için de dua etmemiz gerekir. Biz anne-babalar Kur‘ani hükümlerle, en mükemmel ve makbul insan olan Hz. Peygamber’in (s.a.s.) rehberliğini benimseyip onun gibi yaşamaya çalışmalıyız. Bir tek bu dünya için değil de ahireti kazanmaya yönelik de çalışmalarımız olmalı ki çocuklarımız da bizi örnek alsın. Cenab-ı Hak, bir ayetinde “Aile fertlerine namazı emret ve kendin de ona devam et.” (Tâhâ, 20/132.) derken Peygamberimizi örnek alan bir kişinin namazı aile fertlerine emretmekle kalmamasını, kendisinin de ona devam etmesini, yani modern dille “rol model” olmasını emrediyor. Çocukların nasıl bir insan olmasını istiyorsak, biz de öyle bir insan olmalıyız. Temiz olmasını istiyorsak temiz olmalıyız. Saygılı olmasını istiyorsak saygılı olmalıyız. Her şeye sevgi gözüyle bakmasını istiyorsak bizler de öyle bakmalıyız tüm yaratılmışlara. Ne ekersek onu biçeceğiz zira. Televizyon veya telefon müptelası olmasını istemiyorsak bizler de bu aletleri, kontrollü kullanmalıyız. Yani çocuklarımızda olumlu ya da olumsuz ne görüyorsak, hepsinin kaynağı bizleriz. Çocuklar, ebeveynin aynasıdır çünkü.

Eğer yalan söylemesini istemiyorsak biz de söylemeyeceğiz. Tatlı dilli, güler yüzlü çocuklar yetiştirmek istiyorsak, dilimizi ve mimiklerimizi sevimli hâle getirmeliyiz. Efendimiz gibi öpmeliyiz, okşamalıyız yavrularımızı. Çocuklaşmalıyız onlarla zaman zaman. İlgilenmeli, şakalaşmalıyız. Evlatlarımızı, Allah’ın razı olacağı bir kulun vasıflarına ulaştırabilmek için azami gayret göstermeliyiz. Hâsılı, çocuklarımız bizde Kur ‘ani ve nebevi her güzelliği görmeli.

Üzülerek söylemeliyim ki bizler, hayırlı birer ebeveyn olmayı ve hayırlı evlatlar yetiştirmeyi dert edinmezsek çocuklarımızın başına türlü türlü dertler açılmasına sebep olabiliriz

Yazıyoruz, şu an elimizdeki bize emaneten gönderilmiş boş sahifeleri. Düzgün yazalım. Yanlış bilgilerle dolu bir kitap yazmayı kim ister ki? İşte ona göre ilk önce kendi ruhumuzu ve aklımızı doğru bilgilerle dolduralım ki aynı şekilde çocuklarımıza da aktarabilelim. Çok okuyalım, çok araştıralım. Sevgiyle, sabırla yazalım her birinin sadrını. Yarın, bu kitaplar açılıp okunacağı zaman utanmayalım!

Demem o ki her anne ve baba bir yazar hassasiyetiyle hareket etmeli. Kitaplarını yazarken ince eleyip sık dokursa belki bir gün ebediyet ödülünü bile alabilir.

O vakit, bu yazı serüveninde hepimize kolay gele. İlhamımız bol ola!