Makale

CİHAD: BİLİNÇLİ VE SÜREKLİ AKSİYON HÂLİ

VAHYİN AYDINLIĞINDA

CİHAD: BİLİNÇLİ VE SÜREKLİ AKSİYON HÂLİ

Dr. Abdülkadir ERKUT

DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

وَٱلَّذِینَ جَـٰهَدُواْ فِینَا لَنَهۡدِیَنَّهُمۡ سُبُلَنَا وَإِنَّ ٱللَّهَ لَمَعَ ٱلۡمُحۡسِنِینَ

“Bizim uğrumuzda elinden gelen çabayı sarfedenlere gelince, onları bize ulaşan yollara mutlaka yöneltiriz. Kuşkusuz Allah iyilik yapanların yanındadır. (Ankebut , 29/69.)

Kur’an’da belirtildiği üzere müşrikler, Allah’a inandıklarını söyledikleri halde putları O’na ortak koşuyorlardı. Dünyayı elde etmek için var güçleri ile çabalıyorlar, ahiret hayatını düşünmüyorlardı. Bir tehlike ile karşı karşıya kaldıklarında Allah’a yalvarıp yakarıyorlar, selamete erdiklerinde Allah’ı unutuveriyorlardı. Arap yarımadasının dört bir yanında yaşayan insanlar güvenlik endişesi yaşarken onlar Mekke’de güven içinde hayatlarını sürdürüyorlardı. Buna rağmen Allah’a kulluktan ve nimetlerin kıymetini takdirden uzak yaşıyorlardı. (Ankebut 29/61-68.) Yüce Allah bu şekilde tutarsız davranışlar sergileyen müşriklere karşı, Allah’a kulluk yolunda bilinçli ve sürekli bir şekilde çaba gösteren müminleri şöyle nitelemektedir: “Bizim uğrumuzda cihat edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.” (Ankebut 29/69.) Ayet-i kerime saldırgan düşmanlara karşı Müslümanlara savaş izni verilmeden önce indirilmiştir. Ayette sözü edilen cihat, Allah’ın dini için ve O’nun rızasına ulaşmak gayesi ile genel olarak gösterilen çaba ve gayrettir. (İbn Atıyye, el-Muharraru’l-Veciz, IV, 326.) Cihadın mutlak olarak zikredilmiş olması, iç ve dış olmak üzere, düşmanın her türünü kapsadığı anlamına gelmektedir. Bununla beraber cihadın en faziletlisi, nefis, heva ve şeytana karşı yapılan cihattır. Ancak bu iç düşmanlarla cihat eden, dış düşmanlarla cihat etmeye mecal bulabilir. İç düşmanlarına mağlup olan için dış düşmanlarına mağlubiyet de kaçınılmazdır. (İbn Kayyım, Bedaiu’t-Tefsir, II, 304.) İlk dönem sufilerinden Ebu Süleyman ed-Darani cihadın bu kapsamlı anlamını şöyle ifade etmiştir: “Ayetteki cihat sadece düşmanla savaşmak değildir. Dine yardım, batıl ehline karşı koymak, zalimleri etkisiz kılmak da cihattır. Cihadın en büyüğü de iyiliği emretmek, kötülüğü nehyetmektir. Allah’a itaat yolunda nefisle mücahede de cihattır; hatta o büyük cihattır.” (İbn Atıyye, a.g.e., IV, 326.)

Ayet-i kerimedeki ilahî övgüye mazhar olmuş kullar büyük bir çaba ve gayret içindedirler. Nefislerinin ayartmalarına, şehvet ve arzularına karşı koymaktadırlar. Gösterdikleri çaba ve gayret, giriştikleri mücadele Allah’ın rızasını kazanmak, O’nun dinine yardım etmek içindir. Bunun sonucunda Allah muhakkak ki onları kendi “yollarına” ulaştıracaktır. “Yol” kelimesi çoğul olarak gelmiştir; çünkü Allah’ın rızasına ve sevabına ulaştıran pek çok amel vardır. Allah’a giden bir yol değil birçok yolun olması; bu yolda az da olsa gösterilen çabayı küçük görmemek gerektiğini hatırlatmaktadır. Nitekim Allah Teâla çölde susuz kalmış bir köpeği sulayan kişiyi bağışlamıştır. (Buhari, Müsakat, 9.) Aynı şekilde günahı da küçük görmemek gerekir. Bir kediyi hapseden kişi bu fiilinden dolayı cehennemle cezalandırılmıştır. (Buhari, Müsakat, 9.) Bir diğer yoruma göre ayette kullanılan kalıp çoğul olduğu için “yol” kelimesi de çoğul gelmiştir. Yani, Allah kendi yolunda cihat edenlerin hepsini mutlaka bir yola ulaştıracaktır. Onları, hidayete uygun davranışları göstererek, dünyada ve ahirette muvaffak kılacaktır.

Tefsir âlimleri ayette sözü edilen cihat kavramın genişliğini yorumlarına şöyle aksettirmişlerdir: Cihat, imanda sebat mücadelesidir. Allah, din konusundaki eziyetlere, baskılara boyun eğmeyerek, tuzaklara karşı koyarak sabreden, imanında sebat eden kullarını selamete ulaştıracaktır. Kendi yolunda hicret için yola koyulanlara, hicret yolunu kolaylaştıracaktır.

Cihat, Allah’a itaat konusunda yapılan mücadeledir. Heva ve hevesine muhalefet ederek günahtan uzak duran, nefisleri ile mücadele eden, nimete şükreden, belaya sabreden taat ehli kullarını Allah kulluk mücadelesinde muvaffak kılacak, onlara ebedi saadeti lütfedecektir. İlahi emirleri ihsan üzere yapanların, mükâfatlarını artıracaktır. İşlemiş olduğu günahlarından dolayı tevbe etmek için çaba gösterenlere, tövbelerinde sebat ihsan edecektir. Rızasını kazanmak için çaba gösterenleri rızasını lütfedecektir. Cihat, ilim öğrenme konusunda mücadele etmektir. Allah ilim öğrenme konusunda gayret gösterenlere, amaçlarına ulaşmaları için yardım edecektir. Bildikleri ile amel edenlere bilmediklerini de öğretecektir. Evrendeki ilahi delilleri tefekkür etmek, İslam’ın hakikatlerini inkârcılara karşı savunmak, insanların problemlerini çözmek, onlara doğru yolu göstermek için ilim tedris edenler, Allah’ın rızasına erişecek bir yolda yürümektedirler. Cihat, düşmanın saldırısına karşı koymaktır. (Bakara 2/190; Hac 22/39-40.) Allah kendi uğrunda savaşanlara sebat verecek, zafer ihsan edecek, şehadet ve mağfiret lütfedecektir. Dinimiz, Müslümanlara saldırmayanlara saldırmaya, sadece Müslüman olmadığı için bir insanı öldürmeye izin vermemiştir. İslam fetihlerinde amaç, insanların baskı altında kalmadan inançlarını seçebilecekleri bir ortamı tesis etmektir.

Yüce Allah kendisine itaat yolunda bilinçli ve sürekli bir şekilde çaba gösteren kullarına lütuf ve ikramının sebebini şöyle ifade etmiştir: “Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla/muhsinlerle beraberdir.” İhsan kavramı “başkasına iyilik etmek”, anlamına geldiği gibi “yaptığı işi güzel yapmak” anlamına da gelmektedir. İkinci anlamıyla ihsan, Cenabı Hakk’ın müminlerin önüne koyduğu bir standarttır. Hz. Peygamberin ifadesi ile “Allah’ı görür gibi ibadet etmek” (Buhari, İman, 37.) ihsan standardının bir ifadesidir. Allah uğrunda gösterilen, bilinçli, sürekli çaba ve gayret de ihsan standardının bir diğer ifadesidir. Zira ihsan, yapması gerekenden daha fazlasını yapmakla gerçekleşir. Kul, ihsan üzere hareket ettiğinde Allah da ona ihsanını artırır. Dünyada koruyup himaye ederek, yardım ve zafer ihsan ederek, güzel amellere muvaffak kılarak; ahirette ise sevap ve mağfiretini, türlü nimetlerini lütfederek onun yanında olur. Neticede hiçbir çabası boşa gitmez, karşılıksız kalmaz. Allah kulunun önüne mutlaka yol/yollar açar. Elverir ki çabası Allah için olsun. Nitekim O (c.c.) Hz İbrahim’e büyük bir ateşin içinden, (Enbiya, 21/69.) Hz Nuh’a dağlar gibi dalgalar arasından bir yol açmıştır. (Hud, 11/42.) Şehrin öbür ucundan koşarak gelip tevhidi haykıran adama bu yolda şehadet şerbetini içmek nasip olmuştur. Derken Yüce Allah “Gir cennete!” diyerek cennetin yolunu kendisine açtığında, memnuniyetinin ifadesi dudaklarından şöyle dökülüvermiştir: “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” (Yasin, 36/26.)