Makale

TAKDİM

TAKDİM
İslam bir değerler manzumesidir. Değerler ait oldukları anlam havzasından beslenerek olgunlaşır ve toplumsal zemin kazanırlar. Bu zeminde meydana gelecek tahrifat önce kavramları sonra değerleri zedeler. Din, muhatap olduğu bireyi ve toplumu, vahiyle yoğururken her şeyden evvel onun zihninde zeminini kaybeden, amacından saptırılan, manipüle edilen kavramları imar ve inşa eder. Böylece değerleri, kendi hakikatleriyle buluşturur. Kur’an geldiği ortamda, var olmaya devam eden fakat çarpıtılmış kavramları yerli yerine oturtarak âdeta önceliği onların hakkını teslim etmeye vermiştir. İman, ibadet ve ahlak binası bu yeni ve sağlam zemin üzerine bina edilmiştir.

Bütün inanç ve ahlak sistemleri kendilerine özgü bir kavram haritası oluşturmak suretiyle toplumsal bellekte kök salar. Medeniyetlerin gençlik evresinde kavramlarla kuracağı ilişki, bir tür kodlama gibidir. Bu kodlamalar sayesinde inanç ve ahlak, çağlar ve coğrafyalar boyunca bütünlüğünü korur, diriliğini muhafaza eder. İnanç, kavramlar sayesinde toplumsal yaşamın ayrılmaz parçası olur, her biri müstakil olarak farklı anlam katmanlarına sahip olsa da beslendiği kaynak itibarıyla aynı bilinçten aynı değerler manzumesinden beslenirler.

İslam’ın ilk asırlarından itibaren kavramların bazı kesimlerce bağlamından koparılması, bu ortak bilince ve değerler manzumesine zarar veren önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kimi kişi ve guruplar, kendi amaçları doğrultusunda ya kavramların içini boşaltmakta ya da onları geleneksel zeminlerinden kopararak başka aksların üzerine oturmaya çalışmaktadırlar. Günümüzde pek çok dinî ve kültürel sapmanın, kavramlarla ilişkili olduğu görülmektedir. Tekfir, cihat, şehadet, selefilik gibi pek çok kavram geleneksel bağlamlarından koparılarak anakronik yöntemlerle güncel meselelerle irtibatlı hâle getirilmektedir. Ayrıca din istismarcılarının da öncelikli hedeflerinin yerleşik İslami kavramlar olduğu göz önüne alınacak olursa konunun ciddiyeti ortaya çıkmaktadır. FETÖ, DEAŞ gibi terör örgütlerinin müntesiplerinin beyinlerini uyuştururken ilk önce temel dinî kavramları örgütsel amaç doğrultusunda tahrif ettikleri, böylece onları kendilerine sadık birer köleye dönüştürdükleri dikkate alındığında, kavramlara sahip çıkmanın aslında sahih bilgiye, toplumsal huzura ve müşterek istikbale sahip çıkmak anlamına geldiği ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden İslam’ın cihanşümul kavram haritasını kendi çıkarlarına alet eden kişi ve yapılara karşı sürekli teyakkuz hâlinde bulunmak her Müslümanın temel görevleri arasında olmalıdır.

Diyanet Aylık Dergi olarak bu ay dini istismar ederek ülkemize yönelik gerçekleştirilen hain kalkışmaya giden süreci daha iyi okuyabilmek için dinî kavramların istismarı konusunu sayfalarımıza taşıdık. Dr. Mehmet Nur Akdoğan, “İstismar Edilen Dinî Kavramlar”; Dr. Bünyamin Okumuş, “Dini Değerlerin İstismarında Selef ve Selefiyye”; Metin Karabaşoğlu, “Bir İstismarın Düşündürdükleri”; Prof. Dr. Asım Yapıcı, “Dini Duyguların İstismarı”; Mustafa Irmaklı, “Emanetin İstismarı ve Hıyanetin Karanlık Yüzü”; Hüseyin Arı, “Din Tahripçilerini Tanımak” yazılarıyla dosyamıza katkıda bulundu. Söyleşi konuğumuz, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş.

Cenabı Allah’tan bize ve nesillerimize, hakikate bekçilik yapar gibi kavramların sahih anlamlarına bekçilik yapacak ilmi ve bilgeliği bahşetmesini niyaz ediyor, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü münasebetiyle ülkemiz için canını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere.
İyi okumalar.

Dr. Fatih Kurt