Makale

NİNNİLERİN SATIR ARALARI

NİNNİLERİN SATIR ARALARI

Mustafa Mirza DEMİR
“Ninni demek ar olmaz
Mümin kalbi dar olmaz
Açılan güller solmaz
Uyusun yavrum, ninni”

Türk halk edebiyatı, İslamiyet öncesinden ses veren sözlü edebiyatın Anadolu’daki inikâsı; kaynağını gelenekten almak suretiyle halkın derdini, sevdasını, göreneğini, töresini, duygu ve düşüncelerini dile getiren, ekseriyetle ilk söyleyeni ya da derleyeni bilinmeyen (anonim) eserlerden oluşan türkü, koşma, mani, masal, ninni gibi türlerin bütünüdür. Üslup ve muhteva olarak halkın kültüründen beslenen, süslü anlatımdan beri ve arı/duru Türkçe ile söylenmiş manzum ve mensur ürünlerin asırlar öncesinden günümüze uzandığı, uçsuz bucaksız edebiyat diyarıdır. Hiç şüphesiz, Türk milletinin karakteriyle mayalanan ve insanımızın gönlüyle yoğrulan halk edebiyatının en şefkatli ve nazenin türü ninnidir.
Ninni, çocuğun uyuması veya ağlamasının durması için ebeveyn tarafından belli bir hece ölçüsüyle ve ezgili olarak söylenen şiirdir. Anadolu’da beşik türküsü ve kundak türküsü olarak da bilinen ninnilerin, ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte devamlılığını sözlü olarak sağladığı için zamanla değişim geçirmiş olmaları da muhtemeldir. Çağımız insanının artık unuttuğu ve terk ettiği bir gelenek olan ninnilerin tek gayesi uyutmak ya da susturmak mıdır? Acaba ninniler bebek uyutmak için öylesine söylenen ve sadece kafiye olsun diye bazı kelimeleri gelişigüzel bir araya getiren şiirler midir? Yoksa bir ananın ya da babanın evladı başında ettiği dua, temenni veya öğreti, nasihat; henüz beşikten itibaren başlayan bir eğitim materyali midir? Türk destanlarında olduğu gibi ninnilerde de kapsamlı ve özverili çalışmalarda imzası bulunan Prof. Dr. Necati Demir’e göre ninniler; sanıldığının aksine, sırf çocuklar uyusun diye gelişigüzel söylenen şiirlerden öte bir içeriğe sahip olan ve çocukları eğitmek amacıyla ortaya konulan eserlerdir. Bu alanda yapılacak olan inceleme ve araştırmaların sayısının artması, Türk kültür ve edebiyatı adına büyük bir kazanım olacaktır.
Modern eğitim sisteminde karşımıza çıkan; okul öncesi eğitiminde, ilköğretim ve hatta yaz Kur’an kurslarında bile sıklıkla duyduğumuz “değerler eğitimi” kavramı hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu eğitimle bireyin sosyal becerilerinin yanı sıra nezaket, saygı, hoşgörü, sorumluluk, yardımseverlik, vatanseverlik ve dürüstlük gibi temel ahlâk kurallarını, özellikle erken dönemde kazanması ve bunları pekiştirmesi amaçlanmaktadır. Ninnilerimize bu çerçeveden baktığımızda, çocuk eğitimini henüz anne karnında başlatan ve beşikte temellendiren bir Anadolu irfanı karşımıza çıkmaktadır. Türk ninnilerinde yer alan değerlerden örnekler verecek olursak:
“Yavrum okullara gider, yolları güzel / Yavrum Kur’an okur, dilleri güzel.”, “Okullara gitsin, ninni / Okusun da öğrensin, ninni.” (ilim, eğitim, okul); “Dandini dandini dayısı bakar / Yakaya yağlık emmisi takar / Ağzına şeker babası eker / Cebine harçlık dedesi döker.”, “Baban gele, deden gele / Ayağına patik ala.”, “Haber verin dayısına / Şeker alsın kuzusuna, ninni.”, “Bir kuzu taş dibinde meliyor / Bulamamış, komşuları geliyor.” (aile, akrabalık ve komşuluk bağları); “Büyüyecek yavrum, asker sayacak / Vatan borcunu da ninni, namus sayacak.”, “Eline kılıç alsın da paşam / Düşmanları sürüsün, ninni.”, “Aynalı beşikte bebek beledim / Büyüttüm, besledim, asker eyledim.” (vatan, bayrak, askerlik); “Kaynatamdan hicap ettim / Beybabandan hicap ettim.”, “Say büyüğü, sev küçüğü, ninni.” , “Yavrum iyi, iyiye bakar / Kötü sözler hatır yıkar, ninni.”, “Gülü terazi ettim / Gülü de gülle tarttım.” (utanma, görgü, nezaket); “Bir yiğide bir gül yeter, ninni.”, “Çekerim yavrum için ben çileyi.”, “Ninnilerin benim olsun / Uykularım senin olsun.” (kanaatkârlık, fedakârlık); “İlim, irfan öğrenecek / Vatana, millete hayırlı olacak.” (vatandaşlık, sorumluluk) gibi hepsi birbirinden kıymetli hazineler karşımıza çıkacaktır ki, bunlar da ancak deryada bir katredir. Yukarıda saydığımız mısralardan da anlaşılacağı gibi gerek aile içinde gerekse okul ya da kurslarda çocuklarımıza vermeyi hedeflediğimiz değerler eğitiminden kastedilen değerlerin birçoğunun ninni metinlerinde zikredildiği görülmektedir. Nitekim Türk ninnilerinin işlevselliğiyle ilgili yapılan araştırmalar şunu da gösteriyor ki erken yaşlardan itibaren duydukları ninniler, çocukların bilişsel, duygusal ve sosyal açıdan gelişimine yardımcı olduğu gibi aile ve yakın çevresine uyum sağlamasını kolaylaştırmakta; çocuğa gelenek/görenek ve kültürel değerlerini de öğretmektedir. Asırlardır söylenegelen, dünden bugüne çok önemli bilgiler aktaran ninnilere kulak vermeye devam edelim. Beşik başında yakılan içli türkülerin, çocukların dimağlarına iyice yer etmesi istenen millî-manevî değerler öğretisi olması anlamlıdır. Büyüme hormonunun gece uyurken salgılandığı, yoğurdun ve kaymağın büyüme ve gelişime faydası, gülün ve çam ağacının uykuya geçişi kolaylaştırıp hızlandırması bugün de kimi ekollerce kabul gören düşünce ve uygulamalardır ve bu bilgilerin bin sene önce, okuma yazma bilmeyen bir annenin yavrusunun beşiğini sallarken dile döktüğü mısralarda geçmesi sadece tesadüf müdür? Tabii ki ninnilerin bilimselliğinden bahsetmiyoruz ya da yazımızın başında değindiğimiz sözlü edebiyatın muhtemel değişimini, dolayısıyla yeni bilgilerin öğrenilmesiyle ninnilerde geçen yanlış bilgilerin de doğrulanarak yenilenmesi ihtimalini göz ardı etmiyoruz. Sadece, beşikleri tavan arasına kaldıran ve çocuklarının uykularını tabletlere ya da çizgi film kanallarına emanet eden çağımız insanına, unuttuğu bir kıymetini hatırlatmak istiyoruz. “İlim, kendini bilmektir.” diyen ve tabiatı doğru bir şekilde okuyabilen, irfan ve hikmet sahibi Anadolu insanının irfan ve basiretinin ürünü olan metinlerin satır aralarına gizlediği bilgilere gelin birlikte göz atalım:
“Uyusun da büyüsün, ninni / Tıpış tıpış yürüsün, ninni.”,
“Dandini dandini danalı bebek / Mini mini elleri kınalı bebek / Annesi babası çok sever / Uyur da büyür nazlı bebek.”,
“Ninni der de uyuturum / Uyutur da büyütürüm.”
Ninnilerde çokça kullanılan kelime “uyku” kelimesidir ve bu kelime de hemen her yerde “büyüme” ile birlikte kullanılmaktadır. Sayısız ninni metninde geçen bu iki kelimenin birbiriyle ilişkisine dair bilimsel bulgulara ancak XIX. yüzyılın başlarında rastlanmaktadır. Bu verilere göre canlılardaki fiziksel büyümeyi sağlayan büyüme hormonu (Growth Hormon), uyurken salgılanmaktadır.
“Uyu yavrum, yine sabah oluyor / Uyumazsan gül rengin soluyor, ninni.”,
“Can bebeğim uyusun / Sağlıcakla büyüsün, ninni.”
Ninnilerde “uyku” ile bir arada bulunan bir diğer kelime de “sağlık” kelimesidir ki yine bilimsel verilere göre düzenli uyku uyumayan birey hem fiziksel olarak vücut direncini yitirmekte hem de psikolojik olarak algılamada bazı sıkıntılar yaşamaktadır. Dolayısıyla uykunun sağlıkla ilgisi gün gibi aşikârdır.
“Dandini dandini dan atmış / Mevlâ’m neler yaratmış / Gözleri kudret helvası / Burnu da Kâbe hurması.”,
“Hak yolunda bir kilim / Hurmalar dilim dilim.”
Anadolu besin kültüründe nice yemiş türü bulunurken “hurma” kelimesinin ninnilerde çok fazla yer edinmesi dikkat çekicidir. Hurmanın insan kimyasının en az sabah saatlerinde, en fazla akşam saatlerinde salgıladığı ve uykuya geçişi sağlayan melatonin hormonunu yapısında barındıran bir besin türü olması daha enteresandır.
“Kovan kovan balın olsun / Bin çiçekli dalın olsun / Denizlerde salın olsun.”
Çocuğun gelişimine katkı sağlayacak her besin gibi “bal” da ninnilerde epey geniş bir yere sahiptir. Anadolu’da arıcılık ve balcılık her ne kadar eskilere dayanmaktaysa da insanlık tarihinde arılarla ilgili bulunan bilimsel veriler daha yenidir. Ve bu verilere göre arılar 100 mg çiçek tozu elde etmek için 1000 civarında çiçeği dolanmaktadır.
“Benim yavrum gülecek / Gülüp de güzel olacak.”
Gerginlik ve stresi azalttığı, ciğerleri genişlettiği, vücut ağrılarına iyi geldiği ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği gibi daha birçok faydasını bugün tıp dünyasının kabul ettiği gülme eyleminin yüz kaslarını esnettiği için vücudun oksijen alımını destekleyerek cilt güzelliğine ve tazeliğine iyi geldiği bugün ortaya atılan bilimsel savlardandır. Örneğimizde görüldüğü gibi ninnilerde de gülme eylemi, güzellik kavramıyla beraber sebep-sonuç ilişkisiyle işlenmektedir.
“Dandini dandini dastana / Danalar girmiş bostana / Kov bostancı danayı / Yemesin lahanayı.”
Bütün Anadolu’da yaygın olarak bilinen ve belki de hâlâ dillerde söylenen nadir ninnilerden olan lahanalı ninnide; bostancıdan, bostana giren danayı kovarak lahanayı yemesinin engellemesi istenmektedir. Anadolu’nun gönlü geniş insanı, sadece kendi besin kaynağını, hayvanının tüketmesinden mi korkmaktadır? Muhtemelen… Fakat bir ihtimal daha var ki lahanadan çok dananın iyiliği için olabilir. Verilere göre 1kg lahananın sindirilmesi için 1000 kalori harcanması gerekmektedir. Ayrıca lahana şişkinliğe ve kısa sürede kilo vermeye yarayan zahmetli bir bitkidir. Bir yiyeceğin zayıflamaya yardımcı olması insanlar için faydalı olsa da hayvanlar için aynı durum geçerli değildir. Zira çiftçi için hayvanın, özellikle de sığırların zayıf değil besili olanı makbuldür. Bu yönüyle düşünüldüğünde, dananın yememesi gereken besin olarak lahananın tercih edilmesi de hayli dikkat çekicidir.
“Höllüğünü ben elerim / Temiz bezlere belerim / Sen gülersen ben gülerim.”
Ninnilerde sıklıkla geçen kelimelerden bir diğeri de yukarıdaki örnekte olduğu gibi höllüktür. Anadolu insanının tecrübe ve ferasetiyle bulduğu ve yüzyıllar öncesinden ürettiği çarelerinden biridir. Höllük denilen toprak, sıradan bir toprak değildir. Gerek yüksek su emici özelliğinden gerekse ısı yalıtımı sağlaması açısından tercih edilirdi. İnsanlar, volkanik taşlardan oluşan bu toprağı eleyerek mercimek tanecikleri kadar olan kısımlarını alır ve ısıtarak iki bez arasına koyar, bebeği üzerine belerdi. Böylece hem bebek uzun süre sıcak zeminde yatmış olur hem de altını ıslattığında toprağın alüvyon yapısı gereği suyu emici özelliğinden dolayı altı kuru kalır ve pişik gibi bir dertten böylece kurtulmuş olurlardı. Bugünün hazır bebek bezleri de aynı amaçla üretildiğini iddia etmektedir.
“Gökte yıldız oynuyor / Gözüm yavruma doymuyor.”
Biz millet olarak matematikten, fizikten anlarız; astronomide çığır açan bilim adamlarımız olmuştur. Birunî, Harezmî, Ali Kuşçu, Uluğ Bey gibi bütün dünyada kabul gören isimler matematik, fizik, tıp ve gök bilimine katkılarıyla asırlar öncesinden bilim tarihine yön verebilmişlerdir. Fakat gezegenlerin yörüngedeki elips şeklinde hareket hâlinde oluşunu köyünden, hatta evlenene kadar baba evinden ve evlenince koca evinden hiç çıkmamış olan ümmi annenin bilmesi ve bunu ninnide dillendirmesi, dikkate değerdir.
Yüzlerce belki binlerce yıllık bir kültür hazinemiz olan ninnilerimize satırlarımızda mihmandarlık ederken, aynı zamanda örnek metinler üzerinden ninnilerimizin satır aralarında birlikte gezinmeye çalıştık. Son zamanlarda önemsenmeyen ve unutulan bir halk edebiyatı türümüze başka pencerelerden bakalım istedik. Başta sorduğumuz soruyu şimdi tekrar soralım: Ninniler bebek uyutmak için öylesine söylenen ve sadece kafiye olsun diye bazı kelimeleri gelişigüzel bir araya getiren şiirler midir? Yoksa bir milletin tarih boyu edindiği tecrübelerden damıttığı, hayatla harmanladığı, bilgelikle olgunlaştırdığı irfan bulutları mıdır?