Makale

MODERN EĞİTİMİN KADİM ÖNCÜSÜ: NİZAMİYE MEDRESELERİ

GEÇMİŞ ZAMAN İZİNDE
MODERN EĞİTİMİN KADİM ÖNCÜSÜ: NİZAMİYE MEDRESELERİ
“Orduların mızrağı ancak bir mil öteye gider.
Eğitim ordusunun etkisi ise yüzyılları kuşatır.”
Nizamü’l Mülk
İnsanoğlunun yaşamı boyunca tecrübî ve teorik olarak edindiği bilgiler eğitim, talim ve terbiye olarak ifade edilmiştir. İnsanın varoluş serüveni ve tecrübe kazanımı doğumundan itibaren başlamaktadır. İnsan, ilk eğitimini başta ailesi olmak üzere yaşadığı toplumdan almaktadır. Bunun yanı sıra vatandaşı olduğu hanedan/imparatorluk/devlet veya toplumun müessese olarak tesis ettiği eğitim kurumlarında muhtelif müfredatlar ile eğitilmektedir.
Bir din olarak İslam eğitime üst düzey bir önem atfetmiştir. Özellikle vahiy öncesi dönemde eğitim faaliyetlerinin yok denecek kadar az olduğu ve geleneksel usuller ile yapıldığı bilinen kadim Arap toplumunda, İslam dini eğitim ve öğretim faaliyetleri hususunda büyük bir dönüşüm başlatmıştır.
Hz. Peygamber’in risaleti ile birlikte İslam toplumunda ilk olarak mescitler ibadethane olmanın dışında eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yapıldığı yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Mescid-i Nebevi’nin bitişiğinde kurulan Suffa Mektebi kadın-erkek, genç ve yaşlı olmak üzere bütün inananlar için eğitim faaliyetlerinin yürütüldüğü yer olarak teşekkül eder. Başta çocuklar olmak üzere her yaştan insan için camiler İslam dini ile tanışma ve eğitim-öğretim kurumu olarak varlık alanı bulmuştur. İslam dininin toplumsal hayatta kurumsallaşmaya başlaması ve fetihler ile yeni coğrafyalarda kendisine yaşam alanı bulması ile birlikte camilerin dışında çeşitli amaçlar için inşa edilen hangâh, ribat, tekke ve zaviyeler de eğitim-öğretim faaliyetleri için aktif bir şekilde kullanılmıştır.
Tarihî süreçte İslam medeniyeti, resmî eğitim ve öğretim hususunda İslam coğrafyasının muhtelif yerlerinde kendi özgün eğitim kurumları olan medreseleri inşa etmiştir. Yazımızın konusu olan Nizamiye Medreseleri, İslam dünyasında kurulan ilk medreseler olmasa da amacı, tarihî misyonu ve müfredatı bakımından tarihte önemli bir yere sahip olmuştur.
Nizamiye Medreseleri’nin açılması hususunda birçok devlet adamı ve bürokratın destekleri söz konusu olmuştur. Belh, Nişabur, Herat, İsfahan, Basra, Merv, Âmül ve Musul ve Bağdat olmak üzere İslam topraklarının muhtelif yerlerinde Nizamiye Medreseleri kurulmuştur. Bu medreseler arasında hiç şüphesiz en meşhur olanı Bağdat’ta Dicle Nehri kenarında kurulan, yapımı iki yıl süren ve inşası için 600 bin dirhem harcanan Bağdat Nizamiye Medresesidir. İnşa sürecinde Nehir kenarında halka ait alanların istimlâk edildiği ve bazı evlerin yıkıldığı da dönemin kaynaklarında zikredilmektedir. Yapımı biten Bağdat Nizamiye Medresesi’nin açılışı 22 Eylül 1067 tarihinde halifenin de katıldığı muhteşem bir törenle yapılmıştır. Medresenin açılış törenini Ebû Sa‘d el-Kaşî idare etmiş, açılışa başta devlet ricâli, tanınmış ulema ve halk olmak üzere birçok kişi katılmıştır.
Nizamiye Medreselerinin kurulması hem bir dinî kaygı hem de devlet politikası olarak tasavvur edilmiştir. Bilhassa bu dönemde halk arasında hızla taraftar bulan düşüncelere karşı Sünni akidenin güçlenmesi ve Ehl-i Sünnet geleneğine mensup kadroların yetiştirilmesi amaçlanmaktaydı.
Nizamiye Medreseleri her ne kadar bu amaçla kurulmuş olsalar da zaman zaman farklı düşünce mensuplarının propagandaları neticesinde medreselerde mezhep çatışmaları da yaşanmaktaydı. Nitekim böyle bir dönemde Nizamü’l Mülk, medrese baş müderrisine bir mektup göndererek “Medresenin kuruluş amacının mezhep çatışmalarını kışkırtmak ve körüklemek değil ilmin korunması ve yaygınlaşmasını sağlamak” olduğunu ifade etmiştir.
İslam coğrafyasında Nizamiye Medreseleri’nden önce birçok medrese inşa edilmiş ve bu medreselerin belirli bir müfredatı söz konusu iken Nizamiye Medreseleri kuruluşundan itibaren yapısı, işleyişi, şekli ve müfredatı bakımından ayrıcalıklı ve özel bir yere sahip olmuştur.
Medrese, hoca ve öğrencilere mahsus odalar, dershaneler, mescit, kütüphane, yatakhane, yemekhane, hamam gibi muhtelif bölümlerden oluşan bir külliye niteliğindeydi. Medresenin ve öğrencilerinin bütün ihtiyaçlarının karşılanması için Nizamü’l Mülk vakıflar tesis etti. Medresenin yakınında çarşı inşa ettirerek gelirini medreseye tahsis etti. Arazi, hamam ve bazı dükkanların gelirlerinin müderris ve öğrencilere verilmesini sağladı.
Medresenin kuruluşundan sonra müderrisler bizzat Nizamü’l Mülk tarafından tanınmış meşhur ulemadan seçildi. Bilhassa Ebû Abdullah et-Taberî, Ebû Muhammed Abdülvehhâb eş-Şîrâzî ve Gazâlî’nin Nizamü’l Mülk’ün menşuruyla Nizâmiye Medresesine müderris tayin edildiği bilinmektedir. Nizamü’l Mülk’ün vefatından sonra onun soyundan gelenlerin yanında vezirler, sultanlar ve halifeler tarafından da müderris görevlendirildiği görülmektedir. Nizamiye Medresesi’nin mütevellisi olduğu bilinen Süleyman b. Nizamü’l Mülk’ün 1240 yılındaki vefatından sonra müderrisler halifeler tarafından tayin edilmeye başlanmıştır.
Medreseye müderris olarak tayin edilen âlimlere siyah bir cübbe giydirilmekte, sarık ve şal hediye edilmekteydi. Müderrisler görevinden ayrılırken sarık ve cübbelerini iade etmek zorundaydılar. Kuruluşundan sonra kısa sürede bütün İslam coğrafyasında ünü yayılan Nizamiye Medreseleri’nde ders verebilmek için birçok âlimin birbirleriyle yarıştıkları o döneme ait kaynaklarda ifade edilmektedir.
Medreselerin kendisine özgün bir müfredat ve işleyişi söz konusuydu. Hocalar öğrencilerden yüksekçe bir mevkide bulunan kürsüden derslerini işlemekte, derslerin saatleri hocaların ilmî mertebesi, mevsimler ve dersin niteliğine göre değişmekteydi. Derslerin işleyişinde belirli bir usul uygulanmamaktaydı, her hoca kendi usulü ile dersini işleme konusunda serbestti. Dersler öğleden önce başlar, öğlen, ikindi ve yatsı namazlarından sonra devam ederdi. Eğitim süresi 4 yıl olarak belirlenmişti. Derslerin dili Arapça olarak belirlenmiş ve öğretim tamamen Arap dilinde yapılmaktaydı. Medresede Nâib, hocalar ve yardımcı hocalar, muhasebeciler, kütüphane görevlileri ve bir de namaz kıldıran imam bulunmaktaydı.
Nizamiye Medreseleri’nde okutulan müfredat şu şekilde idi: Din ve Hukuk Dersleri; Kur’an-ı Kerim kıraati, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam ve Usul. Dil ve Edebiyat Dersleri; Arap Edebiyatı, Fars Edebiyatı, Sarf, Nahiv, Hitabet, Şiir, Cerh ve Ta’dil, Tarih ve Edeb. Felsefe Dersleri; Hikmet ve Mantık. Müspet Bilim Dersleri; Tıp, Cerrahi, Riyaziye, Hesap, Hendese, Müsellesat, Nücûm (Astroloji), Hey’et (Astronomi) ve Tabiiyat (Coğrafya).
Bağdat Nizamiye Medresesi’nde 6 bine yakın öğrencinin, Nişabur Nizamiye Medresesi’nde ise 400 kadar öğrencinin eğitim gördüğü ifade edilmektedir. Nizamiye Medreseleri’nden birçok ünlü âlim yetişmiştir. Bunlardan bazıları İbn Tümert, Ebu Bekir Muhammed b. Velid, İbn Asakir, İmadüddin el-İsfahanî’dir. Aynı zamanda dönemin birçok ünlü âlimi burada hocalık yapmıştır.
Medreselerin kendi bünyesinde medreseye bağlı kütüphaneleri bulunmaktaydı. Özellikle Bağdat Nizamiye Medresesi’nin yanında zengin bir koleksiyona sahip büyük bir kütüphane inşa edilmiştir. Nizamü’l Mülk, halktan ellerinde bulunan nadir eserleri bu kütüphaneye bağışlamalarını istemiş, âlimlerden yazdıkları kitapları talep etmiş ve medrese kütüphanesini zengin bir hâle getirmiştir. İnşa edilen kütüphane hususunda o dönemi anlatan birçok tarihi kaynakta kütüphanenin zenginliği ve görkemiyle ilgili hayranlık bildiren cümleler yazılmıştır. Maalesef 1116 yılında çıkan bir yangında kütüphane binası yanmış, öğrenci ve görevlilerin büyük çabaları ile kitaplar kurtarılmıştır.
Abbasî Halifesi Nâsır-Lidînillâh 589’da (1193) kütüphaneyi yeniden inşa etmiş ve sarayındaki binlerce cilt kitabını bu kütüphaneye bağışlamıştır. İslam coğrafyasını kasıp kavuran Moğol saldırıları zamanında kütüphanenin zarara uğramadığı ifade edilse de maalesef bu dönemde Dicle Nehri’nin buraya atılan kitaplardan dolayı mürekkep şeklinde aktığı anlatılır. Bu zengin kütüphaneye ait hiçbir nadide eser günümüze ulaşamamıştır.
Nizamiye Medreseleri tarihi süreçte muhtelif nedenlerden dolayı zamanla gerilemeye başlamış ve gözden düşmüştür. Gerilemesinin nedenlerinden birisi, Halife Mustansır’ın Nizamiye Medreseleri kadar ünlü olması amacı ile kendi adı ile anılan Mustansır Medreselerini kurmasıdır. Özellikle de âlim ve öğrencilerin halifenin himâyesi altında bulunan bu medreseyi tercih etmesi Nizamiye Medreseleri’nin gerilemesine neden olmuştur. Gerilemenin bir diğer nedeni ise Dicle Nehri kenarına inşa edilen medresenin üç kez sele ve daha sonra da yangına maruz kalmasıdır. 1272’de çıkan yangında medrese ile birlikte çevresindeki çarşılar da harap olmuştur. Her ne kadar Cüveyni, vakıf gelirleri ile medreseyi tekrardan ihya etmeye çalışmış ise de tarihi süreçte medrese sosyal ve politik nedenlerle ortadan kalkmıştır.
Nizamiye Medreseleri gerek kuruluş amacı ve misyonu ile gerekse müfredatın özgünlüğü ve zengin kütüphaneleri ile devrin siyasî, ilmî ve dinî hayatı üzerinde derin bir tesiri söz konusu olmuştur. Halife ve Selçuklu sultanlarının devlet politikalarının devamlılığını sağlamış, kendi özgün müfredatı ile başta kendi dönemine ve daha sonraki yüzyıllara da etki eden meşhur âlimlerin yetiştirilmesinde etkili olmuştur. Birçok ünlü âlim Nizamiye Medreseleri’nin tedrisinden geçmiştir. Hüccetü’l-İslam olarak tanınmış ünlü âlim Gazali de Nizâmiye Medresesinde müderrislik yapmıştır.
Medreseler başta fıkıh, kelam ve hadis olmak üzere İslamî ilimlere önemli bir katkı yapmıştır. Bu konular ile ilgili çok sayıda kitap telif edilmiş, yatılı ve burslu olması hasebiyle okumak için imkânı olmayan birçok zeki gence imkânlar tanınmıştır. Nizâmiye Medreseleri kurulmadan önce de İslam dünyasında medreseler bilhassa özel kuruluşlar olarak varlığını sürdürürken Nizâmiye Medreseleri, onu devlet ve önde gelen yöneticiler tarafından himâye edilen eğitim kurumlarına dönüştürmüştür. Bu bakımdan daha sonraki yüzyıllarda devletlerin resmî olarak kuruluşunu tesis edip gözettiği medreseler için örneklik teşkil etmiştir. Son olarak ise İslam medeniyetinin kurup geliştirdiği medreseler Batı’da da benzer kurumların kurulup yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Birçok araştırmacı tarafından Salerno, Paris ve Oxford gibi Batı’da kurulan üniversitelerin de Nizâmiye Medreselerinden etkilendiği ifade edilmiştir.