Makale

Çukurova’nın Hafız Fabrikası Muzaffer Var Hocaefendi

PORTRE

Çukurova’nın Hafız Fabrikası Muzaffer Var Hocaefendi

Prof. Dr. Mustafa ALTUNDAĞ
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi
Uluslararası İslam ve Din Bilimleri Fakültesi

Kendisi ibadetlerine düşkün, şuurlu bir Müslüman idi. Vakit namazlarını cemaatle kılmaya özen gösterirdi. Gittiği camide genellikle namazı kendisi kıldırır, vaaz eder, aşır okurdu.

TÜRKİYE genelinde iki yüz civarında hafız yetiştirmiş olan ve bu yüzden bir dönem kendisine “hafız fabrikası” denilen Adana Karaisalı müftülerinden Muzaffer Var hocamız 1936 yılında (nüfusta 1943 yazılı) Karaisalı’ya bağlı Gülüşlü köyünde dünyaya gelir. Nüfustaki ilk adı Mustafa’dır. Baba tarafı Kırşehir’in Dedeli köyünden, anne tarafı ise Karaisalı Karakılıç köyündendir. Dedeli doğumlu olan dedesi Çoban Ahmet, 5 yaşlarında Karaisalı’nın Güvenç köyünde çobanlık yapmaya başlar ve zamanla Gülüşlü’ye yerleşir.
Merhum hafız hocamız, tahsil hayatına Gülüşlü’de babası Ali Hoca’da hafızlık yaparak başlar. Ali Hoca, Konya ve Kayseri medreselerinde Arapça ve dinî ilimler tahsil ederek kendisini yetiştirmiş ve zamanında Karaisalı’nın hatipliğini yapmış bir hocadır.
Babasında hafızlığı tamamladıktan sonra Adana’ya gider. 1949-1950 yıllarında bir sene süre ile Adana Ulu Camii İmamı Hataylı Mustafa Efendi ve Âmâ Hafız İsmail Efendi’den tashihu’l-huruf ve makam dersleri alır, hıfzını pekiştirir. Ardından Karaisalı’ya döner. Millî Mücadele döneminin Adana bölgesi manevi liderlerinden Karaisalı Müftüsü (müftülük dönemi: 1911-1957) Mehmet Sadık Sapmaz Hocaefendi’den uzun süre Arapça dersleri alır.
İlkokulu dışarıdan verir. Örgün öğrenime devam edebilmek için nüfustaki ismini Muzaffer, doğum tarihini de 1943 olarak değiştirir. 1962 yılında Adana İmam Hatip Okulu’nu bitirir. İmam Hatip Okulu’na devam ederken ara tatillerde Konya ve Kayseri’de İslami ilimler üzerine özel dersler alır. Merhum Hamdi Mert, Ziya Demir, Rıza Özsu ile Prof. Dr. Yaşar Fersahoğlu Adana İmam Hatip Okulu’ndan dönem arkadaşlarıdır.
Adana Yeşileveler mahallesinde bir süre imam-hatip olarak vazife yaptıktan sonra Konya Yüksek İslam Enstitüsü’ne kaydolur. Enstitü yıllarında Hadim’de vaiz olarak görev yapar. 1970 yılında enstitü tahsilini tamamlayınca, daha önce ramazan aylarında Erenköy’deki evinde birkaç sene hatimle teravih namazı kıldırdığı Merhum Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’nin, Konya’da kalması ve hizmetlerine burada devam etmesi yönündeki ısrarlı talebine karşılık memleketine hizmet isteği baskın gelir ve Karaisalı’ya döner.
1974-1983 yılları arasında Karaisalı müftüsü olarak görev yapar. Kilis ve Kozan vaizliğinin ardından Adana vaizi iken emekli olur.
Ömrünü yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i öğrenme ve öğretmeye vakfetmiş olan Hafız Muzaffer Var hocamız, 29.01.2016 tarihinde Cuma günü sabah vaktinde geride muhtereme hanımı ve 3 kızını bırakarak İstanbul’da vefat etmiş, ertesi gün Karaisalı Gülüşlü Köyü Maşat Mezarlığına defnedilmiştir.
Kendisi ibadetlerine düşkün, şuurlu bir Müslüman idi. Vakit namazlarını cemaatle kılmaya özen gösterirdi. Gittiği camide genellikle namazı kendisi kıldırır, vaaz eder, aşır okurdu. Talebelerine karşı gayet disiplinli, insanlarla ilişkilerinde ise doğru bildiğini çekinmeden söyleyen bir insandı.
Merhumun hıfzı çok kuvvetli idi, her sureyi Fatiha gibi okuyabilirdi. Ara sıra talebelerine: “Bana 3, 4 haneli iki sayı söyleyin, bir de Kur’an’dan herhangi bir sayfa.” der, aynı anda hem söylenen sayılarla dört işlemden birini yapar hem de söylenen sayfayı takılmadan okurdu. Talebeleri onu müftü veya Muzaffer Hoca diye değil hep “hafız” olarak anardı; kendi aralarındaki konuşmalarda ondan “Hafız geliyor” “Hafız şöyle dedi”… diye bahsederlerdi. Çünkü o gerçekten hem hıfzının kuvveti hem de yaşantısı ile gerçek bir hafızdı. Kendisine nerede rastlasak hafif sesle Kur’an okurken görürdük. Kur’an okumak ve okutmak, onun en büyük gıdası idi; onsuz yapamazdı. Hatimle teravih namazı kıldırmayı kendine vazife edinmiş, Adana İmam Hatip Okulu’na kaydolduğu yıl başladığı bu güzel geleneği ömrünün son senelerine kadar aralıksız devam ettirmiştir.
Merhum hocamız, hafız yetiştirmeye Adana’da imam-hatip olarak vazife yaptığı yıllarda başlar. Konya Yüksek İslam Enstitüsü’ne kaydını yaptırınca kendisinde hafızlık yapan 8 talebesini de beraberinde götürür. Nişantaşı Mahallesinde kiraladıkları evdeki talebe sayısı zamanla artar. Onun esas talebe yetiştirme dönemi Karaisalı Müftüsü olduğu yıllardır (1974-1983). Müftülük binasındaki Kur’an Kursu’nda Merhum Mehmet Savaş hocamızın da katkılarıyla yürüttüğü çalışma, kısa sürede Adana ve civarında duyulur ve ilgi çeker. Özellikle Adana il ve ilçe müftüleri Karaisalı’ya öğrenci göndermeye başlar.
Karaisalı’daki hafızlık çalışmasında günlük program şu şekilde olurdu: Merhum, imsak vaktinde talebeyi o tiz sesiyle “Salâh!” diye seslenerek kaldırır, kursun merdiven sahanlığında sabah ezanını okur, o sırada öğrenciler abdestlerini alırlardı. Ardından ders dinlemeye geçerdi. Derslikteki masasının sağ, sol ve ön tarafına birer ikişer öğrenci oturur, 2-3 öğrenciyi aynı anda dinlerdi. Takılan ya da yanlış okuyan olduğunda anında fark edip müdahale ederdi, dikkatinden kaçan olmazdı. Sabah namazını kılma vaktine kadar ezber dinleme işi bitmiş olurdu. Sabah namazını kursun mescidinde kendisi kıldırırdı. Vazifesi gereği mesai saatlerinde müftülük makamında bulunurdu. Kahvaltı arasından sonra talebe ders çalışmak üzere ilçenin Merkez Camii’ne giderdi. Öğle ve ikindi namazları cemaatle birlikte kılınır, bu sırada öğrenciler müezzinlik yapma, aşır okuma imkânı bulurdu. Ders çalışma vaktinde camiye giren bir kimse arı uğultusuna benzer bir sesle karşılaşırdı. Akşam ve yatsı namazlarını kursta genellikle kendisi kıldırırdı. Yatsıdan sonra talebe bir süre çalıştıktan sonra istirahate çekilirdi. Yaz aylarında Kızıldağ Yaylası’na çıkılır, orada da benzer bir program uygulanırdı. Yaylada, ders çalışma mekânı olarak açık bir alan (Çinçin Mezarlığı ve civarı) da kullanılırdı.
Hafızlığı pişirme aşamasının sonlarına doğru her gün birkaç cüzü talebeden toplu olarak dinlerdi. Talebe halka oluşturur, herkes sırasıyla birer ayet okurdu. Bir iki hatim de vakıf yerleri esas alınarak yapılırdı. Ayrıca Mushaf’ın sayfa başlangıçları Fatiha’dan Nas’a hemen her gün ezbere hızlıca okunurdu. Böylece bir hafız, Kur’an metnini sure, cüz, sayfa, ayet, vakıf yerleri açısından zihnine nakşetmiş olurdu. Yatsı namazından sonra da Hocamızın kendi sesiyle okuyup oluşturduğu hatim setinden 1-2 cüz topluca dinlenirdi. Hocamız, ayrıca talebeye ilmihal bilgilerini de öğretirdi. Abdest, ezan, namaz, nikâh, cenaze dualarını ezberletirdi.
İmam Hatip Okulu yıllarının sonlarından 1983 yılına kadar farklı yerlerde sürdürdüğü özverili ve hasbi faaliyet sonunda Türkiye’nin farklı yerlerinden 200 civarında hafız yetişmiştir. Bunlar içinde 3’ü kendi kızı olmak üzere 5 hanım da bulunmaktadır. Akrabasından hemen her bir evden en az bir kişi hafız olmuştur. Karaisalı’dan da hafız çıkmayan köy yok gibidir. Mezun ettiği hafızlarla karşılaştığı zaman, hafızlıklarından mutlaka sorar, hıfzlarını zayıflatmamalarını tembih ederdi. Bir iki dönem, mezun ettiği hafızlara Arapça dersleri de vermiştir.
Yetiştirdiği talebeleri çeşitli resmi kurumlarda vazifeler üstlenmişler; öğretim üyesi, müftü, vaiz, imam-hatip, müezzin, öğretmen olarak görev almışlardır. Bir kısmı ise Kur’an kurslarında hamele-i Kur’an yetiştirmek suretiyle, hafızımızın yolundan yürümektedir.