Makale

Cemal ELÇİOĞLU: “Otistik ve engelli çocukları eğittikçe eğitildim, eğittikçe hoca olduğumu anladım.”

Cemal ELÇİOĞLU: “Otistik ve engelli çocukları eğittikçe eğitildim, eğittikçe hoca olduğumu anladım.”

Söyleşi: Mahir KILINÇ

Yıllardır peygamber makamı olan mihrap ve minberde din görevlisi olarak hizmet veriyorsunuz. Aynı zamanda sizi otistik ve engelli gençlere verdiğiniz dinî eğitimle de tanıyoruz. Bu süreç nasıl başladı?

Diyanet işleri Başkanlığının son yıllarda engellilere yönelik çalışmaları, projeleri oldu. Engelli koordinatörlükleri kuruldu. Müftülüklerde bu konular önceki yıllara göre daha fazla konuşulmaya başlandı. Bu süreçte anladım ki bu konu önemli, bu konuda bizlere ihtiyaç var. Görev yaptığım mahalleyi ve insanları gözümün önüne getirdim ve bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Mahallemde işitme engelli insanların olduğunu gözlemledim. İlk başta onlarla iletişim kurmaya çalıştım fakat baktım ki yeterli olmuyor. İşaret dili öğrenme düşüncesi bende hâsıl oldu. Sonra işitme engellilerin aileleriyle, öğretmenleriyle görüşerek onlar hakkında bilgi aldım. Hangi konularda eksiklikleri var, onları öğrendim. Bundan sonra adım adım neler yapabileceğim konusu da netleşmeye başladı artık. Gerek vakit namazları gerekse cuma namazlarında cemaatime baktığımda aralarında sokakta karşılaştığım işitme engellilerin olmadığını fark ettiğimde çok üzüldüm. Bu insanların da camide olmaları gerektiği düşüncesi bizleri bugünlere kadar getirdi.

Otistik ve engelli öğrencilerle iletişim kurmak için hangi eğitimleri aldınız?

Öncelikle bu konularla ilgili geniş çaplı araştırma yaptım. Bu konuda eğitim veren kurum ve öğretmenlerle görüşerek hangi eğitimleri almam gerektiğini öğrendim. SAMEF’in (Samsun Engelliler Federasyonu) hem engellilerle tanışmamda hem eğitimimde hem de çocuklara yönelik kurs yerinin tahsisinde çokça yardımlarını gördüm. Yaptığım görüşmelerde bu işlerle uğraşanların çabaları, samimiyetleri ve işlerini çok sevmeleri beni etkiledi. Ve benim bu talebimi çok olumlu karşıladılar.

Samsun Müftülüğü, İlkadım Müftülüğü Engelli Koordinatörlükleri ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü iş birliği ile açılan ve dört ay süren İşitme Engelliler için Türk İşaret Dili Kursuna katıldım. Daha sonra İşaret Dili Tercümanı desteğiyle camide eğitimler vermeye başladım. Bu süreç beni İşaret Dili Tercümanlık eğitimi almaya itti ve sonrasında 6 ay süren 200 saatlik Türk İşaret Dili Tercüman ve Usta Öğreticilik Kursuna katıldım. Yine bu kursu bitirince Türk İşaret Dili Dini Kavramlar Öğreticiliği Kursuna katıldım. Bu kurslara katılırken bu tür çalışmalar yapmak isteyen din gönüllüsü arkadaşlarımızın da bu kurslara katılmalarına vesile oldum. Ayrıca çeşitli alanlarda birçok kurs ve seminere katıldım. Otistik çocuklarla alakalı da bir seminer aldık. Samsun Otizmli Çocuklar Derneğinde hem talebe hem de öğretici olarak katıldığım eğitimlere hâlâ devam ediyorum.

Otistik çocuklarla engelli çocukların eğitim-öğretimi elbette farklıdır. Bu özel çocuklara yönelik ne gibi bir eğitim-öğretim tercih ediyorsunuz?

Öncelikle engelli çocukların ve ailelerinin mekân olarak camiyi, görevli olarak bizleri sevmeleri ve bize güvenmeleri ile ilgili bir iletişim süreci yürütüyoruz. Bu konuda onları anlamaya çalıştığımızı onlara ilgi göstererek yansıtmaya çalışıyoruz. Engelli çocukların eğitiminin temeli; samimiyet, ilgi ve sabırdır.

Benim şu an 10 tane otistik öğrencim var. Otizmli çocuklarla şöyle bir eğitim yapıyoruz: İki öğrencimi pazartesi, iki öğrencimi salı, iki öğrencimi çarşamba, iki öğrencimi cuma, iki öğrencimi de cumartesi günü derse alıyorum. Yani aynı anda iki öğrenciden fazlasına eğitim veremiyorum. Çünkü bu çocuklara bire bir ilgi gerekiyor. Algılamaları zor olabiliyor, dikkat dağınıklıkları oluyor, kişiye göre değişiyor. Çoğunlukla bir harfi öğretmem belki bir saatimi alıyor, diyebilirim. Eğitim sürecinde görsellerden, oyunlardan yararlandığımda hem eğlendiklerini hem de daha çabuk öğrendiklerini görüyorum ve bunu uygulamaya çalışıyorum. Yine otistik çocukların bireysel özelliklerini, neleri sevdiklerini tespit etmeye çalışıyorum, ailelerinden bilgi alıyorum.

Otistik çocukların eğitiminde aile ile iletişimimiz, ailelerin moral ve motivasyonu da bizim için önemli. Çocuğunu 1-2 saatliğine de olsa bize emanet eden anne baba; bu zaman zarfında belki bir nefes alıyor, rahatlıyor. Çünkü engelli ailelerin gerçekten yükü ağır, sorumlulukları çok, birçoğu psiko-sosyal sorunlar yaşıyor. Bu süreçte sadece çocuklara değil ailelere de manevi destek sunmuş oluyoruz.

Otistik ya da engelli insanlarla ilgilenirken ve onların dünyasına girerken unutamadığınız bir anınızı paylaşır mısınız?

Anlatılacak pek çok anımız var elbette fakat bunlar arasında bir tanesi var ki bunu unutamıyorum. Engelli kardeşlerimizin duygu dünyaları sağlıklı insanlarınkinden çok daha farklıdır. Yüce Rabbim belki bir imtihan gereğidir bazı melekelerini eksiltirken daha iyilerini de ikram ediyor. Bilemem belki bir manevi derinliktir anlatacağım husus. Şöyle ki bir otistik engelli öğrencimin annesi anlatıyor: “15 Temmuz darbe kalkışması gecesiydi. Gece yarısı camilerden salalar veriliyordu. Çocuğum uykusundan uyandı. Bir süre pencereyi açıp salaları dinledi, televizyona baktı ve ‘Onlar tuzak kurdular Allah da tuzak kurdu.’ dedi, tekrar gidip yatağına yattı uyudu. Biz korku heyecan ve endişeyle olayları takip ederken çocuğumun bu şekildeki tepkisi bizi çok şaşırttı.” dedi. Bu olay beni de çok etkiledi, duygulandırdı. Bu otistik engelli çocuklara olan ilgi ve alakamın daha da artmasına vesile oldu.

Bu hizmetlerinizin mesleki hayatınıza ne gibi yansıması oldu?

Asli görevimle birlikte daha yoğun bir tempoya girdim. Bir taraftan otistik çocuklar ve aileleri, bir taraftan işitme engelliler ve aileleri, bir taraftan engellilerle ilgili derneklerin çalışmaları, müftülüğümüzün çalışmaları derken tatlı bir yoğunluğun içerisinde buldum kendimi. Bu çalışmalarım neticesinde cemaatimizin bana karşı yaklaşımları olumlu anlamda değişti. Onlar da bir taraftan beni takdir ederken diğer taraftan bana destek olmaya başladılar.

Bu çalışmalara başlayana kadarki sürede görevimi yapmaya çalıştım. Cami cemaatimle ilgilendim. Yaz aylarında çocukları, kış sezonunda da cami dersleri programıyla cami cemaatimi okuttum. Fakat otistik ve engelli çocuklarla geçirmiş olduğum üç yıl çok daha farklı duygu ve düşüncelere sahip olmamı sağladı. Eğittikçe eğitildim, eğittikçe hoca olduğumu anladım ve mesleki anlamda da sorumluluklarım arttı.