Makale

Bir Peygamber Hizmetkârı: Zeyd B. Hârise

BİR PEYGAMBER HİZMETKÂRI: ZEYD B. HÂRİSE
Dr. Ömer Faruk Akpınar
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

“Zeyd, senin babandan; oğlu Üsâme de senden daha sevgiliydi Resulullah’a. Allah Resulü’nün sevgisini, kendi sevgime tercih ettim.” (Tirmizî, Menâkıb, 40.) Halife Ömer’in, Üsâme’ye kendisinden daha çok maaş vermesine itiraz eden oğlu Abdullâh’a verdiği cevaptır bu sözler. Habibullah’ın, Zeyd b. Hârise’ye verdiği değerin bir ikrarıdır.
Ailesi ile yaşadığı yurda yapılan bir baskın sonucu küçük yaşlarda esir edilmişti Zeyd. Köle olarak getirildiği Ukâz panayırında Hakîm b. Hızâm, halası Hz. Hatice için satın aldı onu. Hz. Hatice, himayesinde büyüttüğü Zeyd’i, hayatını birleştirdiği “el-Emîn” Muhammed’e hediye etti. Zeyd, yanında anne şefkati ve baba sevgisi bulduğu yeni sahibine o kadar bağlanmıştı ki Mekke’de olduğunu öğrenen babası ile amcası kendisini geri almak istediklerinde: “Ben sana, hiç kimseyi tercih etmem; sen bana hem anne hem baba gibisin!” (İbn Sa’d, et-Tabakât, 3/42.) diyerek Allah Resulü ile kalmayı seçmişti. Bu tercihi, ona hem hürriyetini kazandırmış, hem de onu Hâşimoğullarının bir üyesi hâline getirmişti. Çünkü Allah Resulü onu azad edip kendi oğlu kabul ettiğini Kâbe’nin yanında ilan etmişti. Bu sebeple Zeyd, Ahzâb suresindeki “Muhammed sizden birinin babası değildir…” ve “Evlatlıklarınızı babalarının adlarıyla anın. Bu Allah katında adalete daha uygun bir davranıştır…” ayetleri ininceye kadar Muhammed’in oğlu olarak anılmıştı.
Hz. Peygamber’den on yaş küçük olan Zeyd, ondan hiç ayrılmaz, onunla birlikte hareket eder, yolculuğunda beraberinde bulunur, sofrasında ona eşlik ederdi. Yüce Yaratıcı, efendisini kutlu vazife ile görevlendirince Zeyd, ona ilk inananlardan oldu ve kendisini hiç yalnız bırakmadı. Resul-i Ekrem (s.a.s.), hac mevsimlerinde Mina’ya gelen kabilelere İslam’ı anlatmaya giderken Zeyd de terkisinde bulunurdu. Ebû Tâlib ve Hz. Hatice’nin vefat ettiği, inananlara zulüm ve baskıların iyice arttığı dönemde Allah Resulü’nün destek umuduyla gittiği Tâif yolculuğunda yine Zeyd vardı yanında. Tâifliler, çağrısına cevap vermedikleri kutlu Nebi’yi taş yağmuruna tuttuğunda Zeyd, bedenini siper ederek onu korumaya çalışmış, kafası yarılmış, her yanı kan revan içinde kalmıştı. Buna rağmen o, Allah elçisinin durumunu düşünüyordu. Ona Mekke’ye nasıl gireceğini sormuştu da o: “Ey Zeyd! Şüphesiz Allah gördüğün bu hale bir ferahlama, bir çıkış yolu yaratacaktır. Allah, dinine yardım edecek, Peygamberini gözetecektir.” (İbnü’l-Kayyım, Zâdü’l-meâd, 3/33.) buyurarak onun endişesini hafifletmişti. Nihayet Mut’im b. Adiy’in emanı ve koruması altında Mekke’ye girebilmişler ve birlikte Kâbe’yi tavaf etmişlerdi.
Hz. Peygamber, Zeyd’i Mekke’de amcası Hamza ile, Medine’de ise Üseyd b. Hudayr’la kardeş yapmıştı. Öyle ki Hz. Hamza vasiyetini ona bildirmişti. Kendisi şehit olduğunda çocuklarının himayesine talip olanlardan biri de Zeyd idi.
Zeyd, Medine’ye hicretten sonra da hep Allah Resulü ile birlikte bulunuştur. Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye ve Hayber seferlerine katılmıştır. Hicretin üçüncü yılında Karede seriyyesini komuta eden Zeyd, pek çok ganimet ile dönünce Efendimiz’in “Seriyye kumandanlarının en hayırlısı Zeyd’dir” (Hâkim, el-Müstedrek, 3/215.) iltifatına mazhar olmuştur. Hendek harbinde muhacirlerin sancaktarlığını yapmış, aynı zamanda Kureyza tehlikesine karşı şehre muhafız olarak gönderilen birliği komuta etmiştir. Hz. Peygamber’in en çok görevlendirdiği kumandan olan Zeyd, on seriyyede emir olmuş, iki kere de Medine’de Hz. Peygamber’in vekili olarak kalmıştır. Hz. Peygamber, gönderdiği en kalabalık askerî birlik olan Mu’te ordusuna da onu komutan tayin etmiştir. Hz. Aişe’nin “Allah Resulü (s.a.s.) Zeyd’i bir sefere gönderdiğinde mutlaka onu komutan tayin ederdi…” (İbn Sa’d, et-Tabakât, 3/46.) mealindeki ifadeleri Resul-i Ekrem’in Zeyd’e olan güvenini; sefer dönüşünde Zeyd’i evinin kapısında coşkuyla karşılayıp öperek sarılması ona olan sevgisini; bayramlara ehl-i beytiyle birlikte Zeyd’i de yanına alarak çıkması ona verdiği değeri; şehadet haberini aldığında gözyaşlarına hâkim olamaması ona olan özlemini göstermeye kâfidir. Nitekim Zeyd şehit olunca Allah Resulü üç kez “Allah’ım Zeyd’i bağışla!” (İbn Sa’d, et-Tabakât, 3/46;) diye dua etmiş, Zeyd’in yetim kalan kızını ağlar görünce o da ağlamış ve bunu, “sevgilinin sevgiliye özlemi” (İbn Sa’d, et-Tabakât, 3/47.) olarak nitelemiştir. Onun içindir ki Zeyd, ashab arasında “Hıbbu Rasûlillâh” olarak tanınmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Allah’ın kendisine lütufta bulunduğu, senin de lütufkâr davrandığın kişi” (Ahzâb, 33/37.) olarak bahsedilen Zeyd (r.a.), Kur’an’da adı geçen tek sahabidir. Küçük yaşta Efendimizin himayesine girmesi, onun tarafından evlat edinilerek hürriyetine kavuşması, iman ile ilk tanışanlardan olması, Nebi’nin sevgisine ve duasına mazhar olması Allah ve Resulü’nün ona lütuflarındandır. Bundan dolayıdır ki hadis ve sünnet konusunda en sağlam eserler kabul edilen Buhârî ve Müslim’in Sahîhlerinde Zeyd’in fazilet ve menakıbına dair özel başlık açılmıştır.