Makale

Cezayir Katliamı

Cezayir Katliamı

Eyüp Demir

21. yüzyıl tüm Dünya ve özellikle de orta Asya için kara bir asır olmuştur. Bu yüzyılda dünya, ülkelerin bloklar hâlinde birbiriyle mücadele ettiği iki büyük dünya savaşı görmüştür. 1945’te sona eren II. Dünya Savaşı’ndan sonra bu kez de soğuk savaş dönemi başlamıştır. Müslüman ülkelerin olduğu coğrafyalarda birbiri ardına meydana gelen bölgesel savaşlar da eklenmiştir. Arap-İsrail savaşları, İran-Irak savaşı, Afganistan-Pakistan mücadelesi ve daha pek çok savaşın yanında Müslüman ülkelerde çıkan iç savaşlar birbirini takip etmiştir. Özellikle I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti’nin yıkılması, milyonlarca Müslüman’ın hamisiz kalmasına neden olmuştur. Osmanlı Devleti’nin yıkılmasıyla bölgede bir boşluk ortaya çıkmış, bu boşluğu da kendilerinin medeni olduğunu iddia eden, modern devletler doldurmaya çalışmıştır. Bunlardan birisi de Fransa’dır.
Fransa’da 5 Mayıs 1789’da başlayan ihtilal, 9 Kasım 1799’da sona ermiştir. Bu on yılın ardından insan hakları, eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, ulusalcılık gibi değerler önem kazanmış, özellikle monarşi sistemiyle yönetilen devletlerde ve çok uluslu imparatorluklarda bu durum büyük krizlere neden olmuştur. Bu devletlerden birisi Avusturya Macaristan İmparatorluğu diğeri de Osmanlı Devleti’dir. Özellikle ulusalcılık akımının etkisiyle Osmanlı hâkimiyeti altında yaşayan Rumlar, Yunanlılar, Sırplar, Ermeniler ve Araplar Osmanlı Devleti’nden kopmuştur.
Osmanlı Devleti, Balkanlar ve Ortadoğu’dan önce Kuzey Afrika’yı kaybetmiştir. Kuzey Afrika’da kaybettiği yerlerden birisi de eyaletidir. Yıllarca Osmanlı hâkimiyeti altında huzur ve barış içinde yaşayan Cezayir, ilk defa 14 Haziran 1830’da Fransa tarafından işgal edilmiştir. Osmanlı Devleti içinde bulunduğu zor şartlar nedeniyle bu işgali sadece kınamak ile yetinmiştir. İşgal sonrası bölgede Fransa’ya karşı ayaklanmalar başlamış fakat kısa sürede şiddetle bastırılmıştır. Fransa bölgede sistematik bir çalışma başlatmış ve Cezayir’in çoğu yerinde kurduğu bürolarla Cezayir halkını hem etnik hem de kültürel bir asimilasyona tabi tutmuştur. Arapça ve Berberice yasaklanmış, Fransızca tek hâkim dil hâline getirilmiş, insanların din özgürlüklerine sekte vurulmuştur. Ayrıca insanları asimile etmek ve nüfus yapısını değiştirmek için de Avrupa’dan Cezayir’e göçler teşvik edilmiştir. Fransız ordusu, sömürge yönetiminden kurtulmak isteyen Cezayir halkına karşı oldukça acımasız yollara başvurmuş; hava kuvvetleri ile yapılan bombardımanlar, kullanılan kimyasal silahlar, işkencelerle insanlar yıldırılmaya çalışılmıştır. Bütün uygulamalara, katliamlara tecavüzlere rağmen Cezayir halkı bağımsızlık mücadelesinden asla vazgeçmemiştir.
Yapılan katliamların en dehşete düşüreni de Sétif ve Guelma katliamıydı. Günlerden 8 Mayıs, yıl ise 1945’ti. Fransa II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sının işgalinden, Cezayirli gençlerin Fransa için savaşması sonucunda kurtulmuştu. Cezayir, Fransa’ya yaptığı yardım karşılığında ise sadece bağımsızlık istiyordu. Fransa bu isteğe olumlu yanıt vermişti. Fransa’nın zaferi sonucunda, kendilerine verilen bağımsızlık sözünün tutulacağına inanan Cezayirliler sokaklara çıkmış, alanları doldurmuştu. Fransa’nın zaferi coşku ile kutlanıyordu. Herkeste bağımsızlık sevinci ve heyecanı vardı. Fakat Fransa sözünü tutmadı. Kutlamaların yapıldığı meydanlara ordularını yolladı. Sétif ve Guelma’da şehirler, köyler bombalandı, masum insanlar kurşuna dizildi, kadın, çocuk, yaşlı denmeden binlerce insan katledildi. Tek suçları bağımsızlık istemek olan yaklaşık 45 bin insan acımasızca öldürüldü. Fransa tarafından bir katliam yapılmış, dünya bu vahşete sessiz kalmıştı. Dünya âdeta üç maymunu oynuyordu. Ölen insanların hiçbir değeri yoktu. Yapılan katliam uluslararası platformda hiçbir şekilde dillendirilmiyor, âdeta yaşananlar yok sayılıyordu.
Cezayir’in 14 Haziran 1830’da başlayan bağımsızlık mücadelesi 19 Mart 1962’de ilan edilen ateşkese kadar devam etti. Özellikle 1954 ve 1962 yılları arasında süren şiddetli çatışmalar, 1,5 milyon Cezayirlinin hayatına mal oldu. Bir başka ifadeyle, 10 milyonluk Cezayir halkı, nüfusunun yüzde 15’ini bağımsızlık yolunda kaybetmişti. 132 yıl süren bu mücadele milyonlarca Cezayirlinin hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının mülteci durumuna düşmesine, binlercesinin sakat kalmasına neden oldu. Cezayirliler, 1945’te meydana gelen ve 1968’e kadar süren toplu saldırıları “soykırım” olarak ifade etmektedirler. Aradan geçen uzun yıllara rağmen Fransa, Cezayir’den resmen özür dilememiştir. Cezayir halkı ülkelerinde yaşananların “insanlığa karşı suç” olarak kabul edilmesi için çabalarını sürdürmektedir.