Makale

Tebdil-İ Mekân

TEBDİL-İ MEKÂN
F. Hilâl FERŞATOĞLU İstanbul Kadıköy Vaizi
Mekânı kıymetli kılan, o mekânda yer tutan insanlardır, anlamında “şerefü’l mekân bil mekîn” kelâm-ı kibârı, sadece arzın üstünde yaşayanlar için söylenmemiştir zannımca. Vatan yahut din gibi mukaddes bir fikir uğrunda can verenler bugün memleket sathından çok uzak illerde, deniz aşırı ülkelerde kanlarıyla karılan toprakların şeref sebebidirler. Gaza ruhuyla at koşturmuş, üç kıtada uzun seneler mukim olmuş şan ve şeref sahibi ecdadımız içinde şehit düşen nicelerinin hatıralarını ta’zîz için 34 farklı ülkede 78 Türk şehitliği bulunuyor bugün. Sultan Abdülaziz zamanında 1874’te yapılan Malta Türk Şehitliği bunlar içinde ilklerden ve mimari açıdan en güzellerinden. Büyük fetihler gerçekleştiren, Akdeniz’i bir Türk gölü hâline getiren Muhteşem Süleyman’ın saltanatı döneminde zaferle sonuçlanmayan iki kuşatmadan biridir Malta Muhasarası (1565). Üç asır sonra 1867’de Avrupa seyahatine çıkan Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz, Malta’ya da uğrar ve Osmanlı konsolosu Naum Duhani’ye muhasarada şehit düşen askerlerimiz ve Turgut Reis anısına güzel bir şehitlik yapılması emrini verir.
Başkent Valetta’nın Marsa semtinde, kuşatma sırasında Osmanlı karargâhının olduğu bölgede inşa edilir Türk Şehitliği. İhtişamlı giriş kapısı, dört küçük minare ortasında yükselen ve büyükçe bir hilali taşıyan zarif kubbesiyle göz doldurur. Kapının cephesinde padişah emriyle yapıldığının bir göstergesi olarak 1290 yılına ait bir tuğra yer alır. Bahçesini çevreleyen yüksek, işlemeli taş duvarları, köşebaşlarındaki zarif minarelerle tam bir uyum içindedir. İç bahçede kan rengi çiçekler arasında en kıymetli makamın sahiplerine ait mezar taşları yer alır. Şehitlikte sonradan II. Abdülhamid tarafından yaptırılan güzel bir mescit ve çeşme (1883) de bulunuyor. Bu mescit uzun yıllar (1970’e kadar) Malta’daki Müslümanlar için tek ibadethane olma özelliğini taşımış.
Şehitliğe I. Dünya Savaşı’nda farklı cephelerde İngilizler taF. Hilâl FERŞATOĞLU İstanbul Kadıköy Vaizi MALTA’DA TÜRK ŞEHİTLİĞİ “Şehitler tepesi boş değil! Toprağını kahramanlar bekliyor!” OCAK 2019 79 TEBDİL-İ MEKÂN rafından esir edilerek Malta’ya getirilen, kamplarda tutulan ve adada şehit düşen Osmanlı askerleri de defnedilmiş. Esirler arasında bulunan Teşkilat-ı Mahsusa komutanı Kuşçubaşı Eşref, 1919-1920 yıllarında şehitliği tamir ettirmiş, bu sırada esirken şehit düşenlerin hatıralarını ihya için bir de şehitlik abidesi yapılmış. Kitabede 23 Osmanlı askerinin isimleri, rütbeleri veya meslekleri ve memleketleri bulunuyor.
Maltalı usta mimar E. U. Galizia’nın, Malta’nın meşhur “sarı taş”ını kullanarak, Endülüs, İran, Hint, Batı mimarisini mezcederek inşa ettiği bu şehitlik, güzelliği ve önemi sebebiyle mimarına Mecidiye nişanı kazandırmıştır. Güneşin eğik ışıklarıyla daha da sararan yapı bu payeyi gerçekten de hak ediyor.
Geçmişimizden derin izler taşıyan Malta Adası, Orta Akdeniz’de Sicilya’nın güneyinde yer alıyor. Bugün Avrupa Birliği üyesi olan Malta Cumhuriyeti, beş adadan oluşan ve ismini en büyükleri olan Malta’dan alan adalar ülkesi. Halkı miladi I. asırda ilk Hristiyan azizlerinden Saint Paul’ün adaya gelmesi sonrasında Hristiyanlaşmış. Nüfusun yüzde 98’i koyu Katolik olan küçük ülkede 365’ten fazla kilise mevcut.
4000 yıllık geçmişi olan, farklı zamanlarda pek çok devletin hakimiyetine giren Malta’nın tarihinde, bugün hâlâ kültürel ve tarihsel anlamda ağırlığını hissettiren dönem “Şövalyeler Dönemi”dir. İspanya kralı V. Carlos, Selahaddin Eyyûbi’nin Kudüs’ten, Kanûni’nin Rodos’tan canlarını bağışlayarak çıkardıkları Saint Jean Şövalyeleri’ne, Osmanlı’nın Akdeniz’de ilerleyişini durdurmaları için Malta’yı yurt olarak verir. Önce Birgu şehrine yerleşen şövalyeler adada kiliseler inşa edip şehirlerin etrafını surlarla çevirirler. Akdeniz’deki kilit konumu ve korunaklı tabii limanları ile Malta, haçlı şövalyelerinin üssüdür artık.
Osmanlı Devleti, Malta şövalyelerinin Akdeniz’de Müslüman hacılara, ticaret ve yolcu gemilerine zarar vermeleri sebebiyle adanın fethi için harekete geçer. 35 bin civarında yeniçeri ve 200 gemilik donanma ile Veziriazam Piyale Paşa, Serdar Mustafa Paşa ve Turgut Reis gibi komutanlar öncülüğünde Malta kuşatılır (1565). Türk ordusu adanın büyük kısmını zapt eder, St. Elmo Kalesi düşer ancak öngörülen zaman içinde ada tamamen ele geçirilemez. Büyük Türk denizci Turgut Reis şehit düşer. Sicilya’dan gelen haçlı yardımı da harekâtın başarıya ulaşamamasının sebepleri arasındadır. Kış gelmeden, Akdeniz’in dayanılmaz mevsim fırtınaları donanmaya zarar vermeden İstanbul’a dönmek icap ettiğinden 4 ay süren kuşatma sonlandırılır. Avrupa’da büyük sevinç uyandıran bu sonuç, iddia ettikleri gibi bir “bozgun” değildir. Osmanlı donanmasının hedefine ulaşamayan bu seferi tarihçi J. V. Hammer’ın da belirttiği gibi bozguna uğradıklarından değil, “Türklerin kuşatmayı kaldırmaları üzerine” bitmiştir.
Türk korkusu kuşatmadan sonra da bir müddet devam eder. Başkent Valetta, muhasara sırasında şövalyelerin yönetim merkezi olan Birgu’nun yerle bir olması sonrasında yeni bir merkez ihtiyacıyla inşa edilir. Muhtemel Türk saldırılarına karşı yeterince korunabilmek amacıyla sağlam surlarla çevrelenen şehrin yapımı beş yılda tamamlanır. Şehre adayı Türklere karşı savunan komutan Büyük Üstat La Valette’nin adı verilir.
Malta tarihindeki bu olay bugün “Büyük Kuşatma” olarak adlandırılıyor. Kuşatma Maltalıların hafızasında canlılığını koruyor. Müzelerde Osmanlı muhasarasına geniş yer veriliyor. Savaş sahnelerinin resmedildiği büyük yağlı boya tablolar, yüzlerce yıl süren hilal-haç mücadelesinin bir numunesini canlı bir şekilde gözler önüne seriyor. “Tarihin gördüğü en büyük donanmaya geçit vermeyen Malta Şövalyeleri”nin kahramanlık ve başarı hikâyeleri simülasyonlu, yazılı, görsel bilgilendirme yollarıyla aktarılıyor. Dahası Malta kiliseleri her sene 8 Eylül günü Türklerin Malta’dan çekilmesinin anısına Tanrı’ya şükranlarını sunmak üzere Te Deum ayini yapıyor.
“Hilal”in bayraktarlığını yaparak Türk sancağını bu uzak Akdeniz adasına taşıyan, muhasara sırasında 60 yaşında şair-yazar bir İspanyol askeri olan Francisco Balbi’ye savaş sanatındaki ustalıkları sebebiyle “Bu saldırı tehlikeli olmasa şahane idi.” dedirten cengâver ecdadımıza, yiğit Osmanlı neferlerine rahmet olsun.