Makale

Rabb'imize Arzuhâl: Dua

DİYANETE SORALIM
Rabb’imize Arzuhâl: DUA
Duanın önemi nedir ve dua nasıl yapılmalıdır?
Sözlük anlamı ile dua “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek” demektir. Dinî bir terim olarak ise insanın bütün benliğiyle Allah’a yönelerek maddi ve manevi isteklerini O’na arz etmesidir. Temeli, insanın Allah’a hâlini arz etmesi ve O’na niyazda bulunması olduğuna göre dua, Allah ile kul arasında bir irtibattır. Duada daima tâzim (Allah’ı yüceleme) ve tâzimle birlikte istekte bulunma anlamı vardır. Dua aynı zamanda zikir ve ibadettir. Böylece duada biri zikir ve saygı, diğeri de dilek olmak üzere iki unsur hep yan yana bulunur. Bu sebeple Hz. Peygamber (s.a.s.), “Dua, ibadetin özüdür.” (Tirmizî, Deavat, 2.) buyurmuştur. Aynı sebeple en önemli ibadet olan namaz, dua (salât) kelimesiyle ifade edilmiştir. (En’am, 6/52; Kehf, 18/28.) Diğer bir ayette de, “De ki; duanız (kulluğunuz) olmasa Rabbim size ne diye değer versin.” (Furkan, 25/77.) buyurulmak suretiyle insanın ancak Allah’a olan bu yönelişiyle değer kazanabileceği belirtilmiştir. Duanın sadece Allah’a yöneltilmesi; Allah’tan başkasına, putlara veya kendilerine üstün nitelikler izafe edilen başka yaratıklara dua ve ibadet edilmemesi Kur’an’da ısrarla vurgulanmıştır. (Şuara, 26/213; Kasas, 28/88.)
Duaların kabul olması için ön şartlar var mıdır?
Duanın kabul edilmesi için şu hususlara riayet edilmesi istenmiştir:
a. Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmelidir. Günah işleyen, haramlardan uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye layık değildir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şu hadisi çok dikkat çekicidir: “Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak,‘Yâ Rabbi, Yâ Rabbi’ diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?” (Mûslim, Zekat, 65; Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’an, 3.)
b. Duaya Allah’a hamd, Peygamber’e salât ü selam ile başlanmalı; yine salât ü selam ve Allah’a hamd ile bitirilmelidir. Fudâle b. Ubeyd’den (r.a.) rivayete göre o, şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.s.), mescidde oturmakta iken bir adam geldi, namaz kıldı, sonra şöyle dua etti: Allah’ım beni bağışla, bana acı. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), ‘Ey namaz kılan, acele ettin, namaz kılıp oturduğun vakit Allah’a layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salât ve selam et, sonra da yapacağın duayı yap.’ Bundan sonra başka biri namaz kıldı. Namazdan sonra Allah’a hamd etti ve Peygambere salât ve selam getirdi. Başka bir şey yapmadı. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), o kimseye: ‘Ey namaz kılan kimse! Dua et, duan kabul edilsin.’ dedi.” (Tirmizî, Deavat, 66; Nesai, Sehv, 48.)
c. Dua içten, tevazu ile ve yalvararak yapılmalıdır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır: “Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.” (A’raf, 7/55.)
d. Israrla dua edilmelidir. Bir mümin, ettiği duanın kabul edilmesi hususunda aceleci olmamalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Sizden herhangi biriniz ‘Dua ettim de kabul olunmadı.’ diyerek acele etmediği sürece duası kabul olunur.” (Tirmizî, Deavat, 12.)
e. Umut ve korku içinde dua edilmelidir. Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır: “Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (Enbiya, 21/90.)
f. Dua ederken zaman seçimine de dikkat edilmelidir. Dua her zaman yapılabilirse de bazı vakitlerde yapılması, duanın daha çabuk kabul edilmesini sağlar. Bu vakitlerden biri de seher vaktidir. Allah Teala, geceleri dua, ibadet ve istiğfar ile meşgul olanları Kur’an-ı Kerim’de övmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Onlar, geceleri az uyurlardı. Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.” (Zariyat, 51/17-18.) Hz. Peygamber’e (s.a.s.), “Ey Allah’ınResûlü, hangi dua daha makbuldür? diye sorulunca, ‘Gece yarısı ve farz namazlardan sonra yapılan duadır.’ cevabını vermiştir.” (Tirmizî, Deavat, 80.)
Kur’an’da geçen dua ayetlerinin mahiyeti nedir?
Kur’an-ı Kerim’de dua ile ilgili ayetler geniş bir yer tutar. İki yüz kadar ayet doğrudan doğruya dua konusundadır. Ayrıca tövbe, istiğfar gibi kulun Allah’a yönelişini ve O’ndan dileklerini ifade eden çok sayıda ayet de geniş anlamda dua ile alakalıdır. Konuyla ilgili ayetlerin bir kısmında insanların Allah’a dua etmeleri emredilmiş, duanın usûl, adap ve tesirleri üzerinde durulmuştur. (Bakara 2/186; Nisa 4/32; A’raf, 7/29, 55, 180; Yusuf, 12/86; Mu’min, 40/60.) Bazı ayetlerde şartlarına riayet edilmeyerek yapılan duanın kabul görmeyeceği ifade edilir. (Bakara, 2/200; Yunus, 10/12, 22, 106; İsra, 17/11; Mu’minun, 23/ 99-100; Kasas, 28/88; Fussılet, 41/51.) Bu gruptaki ayetlerin çoğunda, dünyada iken Allah’ı ve O’nun hükümlerini tanımaktan kaçınan, ancak ahirette gerçeği anlayıp acı akıbetleriyle yüz yüze gelince pişmanlık duyacak olanların dünyaya yeniden döndürülmeleri için Allah’a yakarışları anlatılmıştır. 100’den fazla ayette peygamberlerin, diğer salih insanların veya toplulukların dualarına yer verilmiştir. Bazı sûre ve ayetler örnek dua metinleri mahiyetindedir. Fatiha suresi buna güzel bir örnektir. Bakara sûresinin 201. ayetinde geçen, “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver; bizi cehennem azabından koru.” mealindeki dua, Fatiha’dan sonra en çok okunan dua olmuştur. Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) dua ederken en çok bu ayeti okuduğunu (Buhari, Deavat, 55.) ve okunmasını tavsiye ettiğini (Muslim, Zikir, 23.) belirtmiştir. Âl-i İmrân suresinin 8-9, 16, 53, 191-194. ayetleriyle, Furkân suresinin 74. ayetinin de dua niyetiyle okunduğu görülür. İbrahim suresinde Hz. İbrahim’in duasını ihtiva eden 35-41. ayetler ve özellikle, “Rabbim! Hesap günü gelip çattığında beni, annemi, babamı ve müminleri bağışla.” mealindeki 41. ayet sıkça tekrar edilen dua ayetleridir. Tâhâ sûresinde Hz. Mûsâ’nın duası (Taha, 20/25-35.) özellikle kısa, canlı, ahenkli ve etkili cümleleriyle Kur’an’daki dua örneklerindendir. Bu ayetlerde “Rabbim! Yüreğime genişlik ver; işimi kolaylaştır; dilimin bağını çöz ki sözümü anlasınlar.” ifadeleriyle dua edilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Eyyûb’a nispet edilen dua cümleleri ayrı bir üslup taşır. Bu ayetlerde Hz. Eyyûb’un, son derece ağır bir hastalığa ve musibetlere maruz kalmasına rağmen, dualarında Allah’tan istekte bulunmadığı, sadece durumunu arz etmekle yetindiği görülür. (Enbiya, 21/83-84; Sad, 38/41.) İslam âlimleri onun bu tutumunu, sabır erdeminde yükselişin ve kulluk terbiyesinin en güzel örneği olarak değerlendirirler. (“Dua”, DİA, II, 536.)