Makale

KIYAMETİN TELLALLARI – II –

KIYAMETİN TELLALLARI
– II –

Prof. Dr. Adnan Bülent BALOĞLU


“Saddam Hüseyin, İncil’in kehanetlerini okumuş olsaydı, dünyaya saldırganca meydan okumasının Orta Doğu’yu Armageddon’a sürükleyeceğini bilirdi." Bu sözlerin sahibi ’İncil kâhini’ lakaplı Grant Jeffrey. (bkz, ’Messiah: War in the Middle East’, Toronto 1991, s. 7.)
’Armageddon, kaderle randevudur!’ ona göre…
Körfez Savaşı ve Diaspora Yahudilerinin 1880’lerden itibaren Vadedilen Topraklara dönmeye başlaması gibi önemli tarihî olaylar, Jeffrey için, Tanrı’nın Büyük Planı’nı nihayete yaklaştıran birer basamaktır sadece. Devrimler, büyük felaketler ve savaşlar gibi olaylar Yahudilerin ’kutsal’ topraklara dönüşünü hızlandırma görevi görürler.
Fransız ihtilali gibi mesela…
"Bu olay bizi milenyuma ve İsa’nın İkinci Gelişi’ne daha da yaklaştırdı." der, bir başka kıyamet kâhini Joseph Prietsley (ö.1804). Ancak Yahudilerin Vadedilen Topraklara dönebilmesi için Türk İmparatorluğunun (Osmanlı) yıkılması ve Papalığın sona ermesi de şarttır. İncil kehanetleri gerçekleşince İsa’nın bulutların arasından görüneceğine inanan Priestley yaşadığı dönemde iki sorun görür: Osmanlı hâlâ ayaktadır; Yahudiler henüz Hristiyan değildir. (D. S. Katz ve R. H. Popkin, ’Messianic Revolution’, New York 1999, s. 110-11.)
İngiliz botanikçi James Ebenezer Bicheno (ö. 1851), uzun esaret asırlarından sonra bulundukları ülkelerden ait oldukları topraklara dönen Yahudilerin kutsanmış ve mutlu bir halk olarak yaşayacağına inanmıştı. (bkz. James Bicheno, The Restoration of the Jews, London 1807, s. 228.)
Bir başka milenyumcu İsveçli Emanuel Svedenborg (ö. 1772) için Yahudiler, meleklerin bir alt kademesini işgal eden sonsuz hikmet kaynağı bir topluluk idi.
1800’lü yıllardan itibaren Milenyumcuların sayıları tırmanışa geçmiştir; bunların epeycesi kendini Mesih ilan etmişti. Osmanlı Yahudisi Sabatay Sevi (ö. 1676) mesela... Plymouth Kardeşlerin kurucusu John Nelson Darby (ö. 1802); Presbiteryen James B Brookes (ö. 1897); William Miller (ö. 1849); Yehova Şahitleri’nin kurucusu Charles Taze Russell (1916)…
O kadar çoklar ki…
Savaşların, fakirlik ve açlığın, siyasi kavga ve entrikaların, ekonomik sıkıntıların, sosyal huzursuzluğun, Kilise’ye ve dine yönelik saldırıların ortasında bunalan kalabalıkların "Bizi kurtarırsa ancak göklerden gelecek biri kurtarır." beklentisini fırsatçılığa tahvil eden ve bunu İncil’den pasajlarla meşrulaştıran epeyce açıkgöz türemişti o yıllarda…
Reform, Karşı Reform, Aydınlanma, Romantizm, Rasyonalizm, Fundamentalizm, Püritenlik, Kilise-Devlet çekişmesi, İncil eleştirileri…
Böylesine sancılı bir sosyo-kültürel ortamın ortasında bunalanların arayış ve beklentilerinin ayyuka çıkması doğal değil mi?
Büyük plan!
Bir büyük plan var… Mesih gelince Tanrı sancağı altında toplanan ‘seçilmiş’ topluluk, onun öncülüğünde ‘kutsal’ topraklarda Tanrı Krallığını ilan edecek. Bu şanslı topluluğun üyeleri de ancak ve ancak İsa’ya ve onun mesajına inananlar olacak. İncil’in özünü bu şekilde özetlemek pekâlâ mümkün… Şu hâlde, Hristiyanlar için ’Plan’, İsa Mesih vasıtasıyla Tanrı’nın dünyayı kurtarmasıdır.
Buna göre İncil’i okuyan ve anlayan, kendini samimi Hristiyan kabul eden, İsa ile bağını koparmayan herkes bu ‘Büyük Resim’in şahitleri olacaktır.
Tanrı’nın ‘seçilmiş’ halkı Yahudilerin gözlerindeki perde kaldırılınca onlar da asırlardır bekledikleri Mesih’in, Mesih-Kral yani İsa olduğunu göreceklerdir.
Teolojik arka plana inelim, olabildiğince basit biçimde…
Âdem ve Havva’nın günahıyla yeryüzüne inen ve sinen kötülük, ölüm ve kötülüklerle daha da katmerlenmiştir. Her insan bu kötülük iklimine günahkâr olarak doğar. Onun günahının bedelini kanıyla ödeyen İsa Mesih tekrar gelecek, onu günahından, yeryüzünü de Kabil gibi kötülerden arındıracaktır. Şeytan’ı da eli kolu bağlı biçimde bin yıl sürecek bir dipsiz kuyuya atacaktır.
Bu, Tanrı’nın lütfudur ona…
Armageddon!
Adım adım ilerliyoruz… Gelelim Armageddon’a… Armageddon, Kilise ile onun düşmanları arasında gerçekleşmesi beklenen Son Savaş!
Şeytan’ın ‘Karanlıklar Prensi’ olan İsa Düşmanı Deccal (anti-Christ) ve yandaşları ile Hakikat’in kendisi olan Tanrı oğlu İsa ve taraftarları arasında vuku bulacak… Bu savaş, iyi ve kötü arasında süregelen tarihteki ‘en büyük kavga’yı bitirecektir. Zafer, İsa’nın ve ona inananların olacaktır.
Kimine göre bu savaş, tarihte Romalılar döneminde Kilise’yi ve İncil’in nüfuzunu yok etmeye çalışanlara karşı yapılmış ve kazanılmış ruhani bir mücadeledir. Hâlihazırda bitmiştir ve kıyamet gününde bir savaş olmayacaktır. Dolayısıyla, aslı esası olmayan milenyumcu teorilerle meşgul olmak anlamsızdır.
Kimine göre ise İsa’nın gelişinden kısa bir süre sonra, dünyanın sonunda Megiddo denen bölgede Tanrı’ya inananlarla düşman dünya güçleri arasında vuku bulacak gerçek ve fiziki bir savaştır.
Yahudilerin Mesih’ini Hristiyanların İsa Mesih’i ile karıştırmayalım!..
Yahudilerin Mesih anlayışını da özetleyelim.
Tanrı, İsrailoğullarının atası İbrahim ile bir ahit yapmış, Musa da Sina’da bu ahdi halkı adına onaylamıştır. Bu ahde göre, Tanrı İsrailoğullarını ve soylarını büyük bir millet kılacak, süt ve bal diyarı olan kutsal toprakları onlara bağışlayacaktır. Bu sebeple, bir Yahudi için dini, bir ahit dinidir ve her bir Yahudi ‘seçilmiş’ olma özelliği taşır.
MÖ 586’daki Babil Sürgünü ile M.S. 70’te Romalıların Titus komutasında Kudüs’ü işgal ederek Kutsal Mabed’i yıktıkları günden bugüne Yahudilerin Mesih beklentisi sürüyor ve giderek artıyor. Bu inanç bilhassa Ortodoks Yahudiler arasında fevkalâde diri ve güçlü tutuluyor. Onların beklediği Mesih, ilk kral Davud’un soyuna mensup olup bir gün Zeytin Dağı’na inecek, onları Kudüs’e götürecek ve Süleyman Mabedi’ni eski kalıntıları üzerinde yeniden inşa edecektir.
Her şey bir amaca matuf
Bugün İsrail’in işgalci politikalarına ve Filistin’deki katliamlarına göz yumma tavrı sebepsiz değildir… Daha doğrusu bugün dünya siyasetinin başrol oyuncularının yaptığı hiçbir şey sebepsiz değildir… Her şey bir amaca matuf iken, İslam dünyası kendi içinde çatışa dursun.
Müslümanlar kavga ederken, İsa Mesih’in ikinci gelişinde Filistin topraklarındaki merkezî rollerini ifa edebilmeleri için Yahudilerin önlerini açan, yoldaki engelleri teker teker bertaraf eden bir siyaset yürürlükte…
Bu sinsi siyasetin ardında birileri var!
Orta Doğu’da "Tanrı’nın Büyük Plan"ını gerçekleştirmek için Yahudi Siyonistlerle Hristiyan Siyonistler çoktan kafa kafaya vermiş durumdalar…
Hedefe, şimdilik kaydıyla, el ele yürüyorlar; yürümeye devam edecekler, köprüyü geçene kadar…
Ne muhafazakâr Hristiyanlar ne de Ortodoks Yahudiler birbirlerinin karakaşına karagözüne vurgun! Aralarındaki yakınlaşma, teolojik olmaktan ziyade siyasi ve ideolojiktir.
İzaha çalıştık, her ikisi de ayrı hesap içinde…
Bu çerçevede, Osmanlı’nın yıkılmasından sonra İsrail devletinin kurulması nasıl bir planın parçası idiyse, bugün ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınma kararı da aynı planın bir parçasıdır.
Müslüman topraklarının parçalanması, içeride kardeş kavgalarının başlatılması da…
İslamofobik ve zenofobik (yabancı düşmanlığı) gayretleri de lütfen bu çerçevede değerlendirin…
Ne diyor Hristiyan Siyonizmi?
Modern İsrail devleti İncil’in İsrail’inin bir devamıdır. Bu onun özel bir konum ve imtiyaza sahip olması anlamına gelir, dolayısıyla İsrail devletini ve onun politikalarını desteklemek Hristiyanlar için bir görevdir. (www.christianzionism.org) Yahudiler İlahî Plan’da kilit role sahipler; dolayısıyla Vadedilen Topraklara dönmelerine yardımcı olmak Hristiyan sorumluluğudur.
Yahudi Siyonistlerin de işine geliyor ya, verirler hükmü!
İsa’nın İkinci Gelişi, Yahudilerin bu rolünün icrasıyla yakından bağlantılı olduğuna göre, İsrail toprağı üzerinde Araplarla veya başkalarıyla pazarlık yapılamaz. ‘Mesihi dönemleri’ geciktirecek her türlü uzlaşı ve taviz Tanrı’nın iradesini açıkça ihlâl etmek ve kurtuluş yolunu tıkamak demek olacağından haramdır! 1974’te Haham Zvi Yehuda Kook (ö. 1982) tarafından kurulan Siyonist Gush Emunim (İmanlılar Bloku) adlı hareketin manifestosunda bu hüküm açık ve nettir. Bu hareket, 1967’deki Altı Gün Savaşı’nı ve ardından gelen zaferi İlahî Plan’ın bir tezahürü kabul eder. (Motti Inbari, ‘Messianic Religious Zionism’, www.researchgate.net).
O hâlde, Vadedilen Toprakların Yahudilere iadesini gerçekleştirmek için Filistin muhitlerinin gasp edilip Yahudi yerleşim birimlerine dönüştürülmesi zaruridir!
Sadede gelelim…
Mesele girift olsa da dilimizin döndüğünce izah etmeye çalıştık.
Kıyametin ‘Batılı’ tellalları Yahudi Siyonistlere davalarında omuz veren milenyumcu Hristiyan Siyonistlerdir. Ancak Yahudi Siyonistler de bu görevin ortaklarıdır.
Hristiyan Siyonistlere göre, İsa Mesih’in gelmesi için geri sayım başlamıştır! İncil’in Vahiy Kitabı’nda da zikredildiği üzere, kozmik ölçekte bir felaketle dünya ve içindeki hayat son bulacaktır (Apokalips). İnsanlık yeryüzündeki serüveninde adım adım Nihai Son’a yaklaşmaktadır. Bu süreci Orta Doğu’da fitili ateşlenecek yeni olaylarla hızlandırmak zaruridir.
Bu amaçla, 2014 Bilderberg toplantısında bahis konusu edildiği üzere, Orta Doğu’da ‘yeni bir mimari’ çalışması başlatılmıştır.
İsrail’in Orta Doğu’daki yayılmacı politikalarının lehine olacak şekilde, Küreselciler, Evanjelikler ve Amerikan yeni sağı el eledirler. Bölgeyi yeniden şekillendirme çalışmalarını aralıksız sürdürüyorlar. (Dilaver Demirağ, ‘Kıyamet Çanı’, İst. 2015, s. 99). Demirağ’ın tabiriyle, ‘Kıyamet Çanı’ için tokmak onların ellerindedir.
Körfez Savaşı, Suriye iç savaşı, Arap Baharı… Son yıllarda bizim yaşadıklarımızı da listeye ekleyin lütfen!
Tarihin milenyumcu anlayışla okunması merakı özellikle Fransız ihtilalinden sonra hız kazanmıştır. Bunun olmazsa olmaz şartı, ‘Yahudilerin Kutsal Topraklara Döndürülmesi’dir. Bu, geçmişte özellikle İngiltere’de ‘köktenci’ (fundamentalist) çevrelerde sıkça seslendirilmiştir. Bunu kendine ‘ödev’ edinen pek çok kişi ve akım türemiş, bu amaçla pek çok kuruluş hayata geçirilmiş, makaleler ve kitaplar yazılmış, konferanslar ve seminerler düzenlenmiş, sayısız eylem planı hazırlanmıştır.
Bunun için Orta Doğu’nun Kabil’lerden arındırılması şarttır!
Bu Kabil’ler kimler dersiniz?
Cevabı siz verin…
Müslümanlar, İslam’ın tevhit dini olduğunu hatırlarına getirip de en büyük düşmanın cehalet olduğunu görmezlerse işler vahim!