Makale

Toplumumuzda Hz. Peygamber Sevgisi

Toplumumuzda
Hz. Peygamber
Sevgisi

Prof. Dr. Mehmet Akkuş • Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi

Alemlere rahmet, insanlığa örnek olmak üzere en güzel ahlâkla gönderilen Peygamberimiz (s.a.s)’in hayatı her yaşta ve her düzeydeki fertler için eşsiz bir numûnedir. Çünkü o, Muhammedü’l-Emîn’dir;
Habîb-i Hudâ, Şefî-i rûz-ı cezâ’dır. Onun hayatının tamamı bizim için baştan başa örnek alınacak sayfalarla doludur. Kullukta, ahlâkta ve edepte kemâle ulaşmak, ancak onun gibi yaşamakla elde edilir. Onu örnek alanların, sıddîklarla, şehitlerle ve sâlihlerle beraber oldukları ayet-i kerimede ifade edilmektedir.
Allah Rasûlü’nün sevgisini kazanmak, ona gerçekten tâbi ve onun hakikî ümmeti olmak için sahabe-i kiram, "Anam, babam sana fedâ olsun Yâ Rasulallah!" diye hitâp etmek sûretiyle, onun etrâfında pervâne olup kendisini bir gölge gibi takip ederlerdi. Peygamberimizi bu şekilde telâkkî eden, kendisini her yönden örnek kabul edip, ona tâbi olmaya çalışan sadece sahabe-i kiram değildi. Asırlar boyunca bütün Müslümanlar onun yolundadır ve bütün insanlık da ona hayranlık duymaktadır. Çünkü o, şâirlerimizin ifâdeleriyle gaye insan, ufuk peygamberdir. Elçi gelmiş, elçiler göndermiştir.
Ecdadımızda olduğu gibi bugünkü toplumumuzda da Hz. Peygamber sevgisi eksilmeden devam etmektedir. Bu sevginin tezahürü her fırsatta ve çeşitli vesilelerle dile getirilmektedir: ^
- Çocuklarımıza isim verirken öncelikle Peygamberimizin, aile efradının ve genel olarak Ehl-ı Beyt inin isimleri onde gelir.
- Hâlen devam etmekte olan bir başka husus da Anadolumuzun hemen hemen her tarafında kız isteme sırasında "Allah’ın emri ve Peygamberin kavli..." ile söze başlanması Hz. Peygambere olan bağlılığın bir başka tezahürüdür.
- Kültürümüzde Hz. Peygamber sevgisinin şeklen de olsa çok önemli göstergelerinden biri de hemen her vesileyle hayatımızın belli başlı noktalarında onun doğumu üzerine yazılmış olan mevlid manzumelerinin okunduğu mevlid merasimleri tertip etmektir.
- Ne zaman ve nerede olursa olsun onun ismi anıldığında, bizim geleneğimizde salât ve selâm getirilerek sözlü, sağ el kalbin üzerine götürülmek sûretiyle ona olan kalbî bağlılığımız ifâde edilmektedir.
- Hacc yapmak insanımızın en çok arzuladığı bir ibadet olduğu gibi Hz. Peygamberin kabrini ziyaret edip orada kırk vakit namaz kılmak da bunun yanında gelmektedir. Ancak buna imkân bulamayanlar, ne zaman hacca ve umreye giden bir yakınlarını veya tanıdıklarını görseler Hz. Peygambere selâm göndermeyi ihmâl etmezler.
Bizim milletimizde Hz. Peygamber sevgisi öyle önemsenmektedir ki dualarda hep onun şefâati talep edilmektedir. Hatta birine öfke duyulduğu zaman, "Peygamber şefâatinden mahrum kalasın!" denilmesi bile bunun ne kadar önemli olduğunu ifade etmektedir.
-Hz. Peygamber güle benzetildiği için edebiyatımızda gül motifi çok kullanılmıştır. Fuzûlî’nin ifâdeleriyle, bahçıvan ne kadar uğraşırsa uğraşsın onun gibi bir gül yetiştiremeyecektir. Ancak bizim insanımız çocuklarına isim verirken içinde gül geçen isimlerin tercih edilmesi de bundan dolayıdır. Cülnûr, Gülbû, Cülşen, Gülendâm v.s.
-Bunun dışında ayak izini gösterir levhanın I. Ahmed tarafından tâcının üstünde sorguç olarak taşınması; Hırka- i Şerîf Câmii’ndeki hırkasının ve Topka- pı sarayındaki diğer mukaddes emânetlerin ziyareti hep ona duyulan sevginin çeşitli düzeydeki insanlar tarafından gösterilen tezâhürleridir.
-Orta Asya’dan beri gelen yazılı ve â 56 sözlü dinî edebiyatımızda eserlere başlanırken Allah’a hamdden sonra O’nun Rasûlüne salât u selâm getirilmesi sadedinde na’t-ı şeriflerin yer alması da âdeta üzerinde ittifâk edilen bir başka husustur. Asırlar boyu süren bu na’t-ı şerîf geleneği şâirlerimizin büyük ekseriyetinin divanlarında önemli yer tutmaktadır. Hattâ içinde sadece na’tlar bulunan müstakil divanları bulunan şâirlerimiz pek çoktur.
Bütün bunlar milletimizin Hz. Peygamber’e olan sevgisinin her vesileyle ifade edildiğinin birer işaretleridir.