Makale

ARAPÇA’DA “L” EDATININ ÇEŞİTLERI: BAKARA SURESİ ÖRNEĞİ

ARAPÇA’DA “L” EDATININ ÇEŞİTLERI: BAKARA SURESİ ÖRNEĞİ

TYPES OF THE PREPOSITION “LA: لا” IN ARABIC: THE EXAMPLE OF SURAH AL-BAKARA

LUAY HATEM YAQOOB

DR. ÖĞR. ÜYESİ

ANKARA SOSYAL BİLİMLER ÜNİVERSİTESİ DİNİ İLIMLER FAK.

ÖZ

Cümleleri birbirine bağlamak ve anlamı algılamak noktasında bağlaç ve edatlar her dilde olduğu gibi Arapça’da da çok önemlidir. Edatların ve bağlaçların içerik ve görevleri, duruma göre değişir. Arapça’da çok kullanılan edatlardan biri de “Lâ” edatıdır. Bu edatın cümledeki kullanılışına göre beş farklı çeşidi vardır. Fiillere müdahil olan “en-nâfiye” (olumsuzluk bildiren) ve “en-nâhiye” (olumsuz emir filler için kullanılan) adlı iki tür vardır. Benzer şekilde “ليس /Leyse” görevini yapan ve türün tamamını geçersiz kılan (en-nâfiye li’l-cins) biçimleri de söz konusudur. Başka bir “Lâ” türü daha vardır ki “zâide” (fazlalık) olarak isimlendirilir ancak bu türe metinlerde fazla rastlanmaz. Son çeşidin vurgulama ve pekiştirme amacıyla ifadelerde yer aldığı değerlendirilir. “Lâ” edatının farklı türlerinin her biri özel şartlara ve anlamlara sahiptir. Nitekim “Lâ” edatı birbirinden farklı görevlerde sadece Bakara Sûresi’nde 165 defa geçmektedir. Bu makale, “Lâ” edatının özelliklerini ve Bakara Sûresinde kullanılış biçimlerini ayrıntılarıyla ele almaktadır.

Anahtar Kelimeler: Arapça olumsuzluk edatı, Lâ ve çeşitleri, Nâhiye, Nâfiye, Bakara Sûresi.

ABSTRACT

The conjunctions and prepositions are very important in Arabic in connecting the sentences and perceiving the meaning, as it is so in every language. The contents and functions of prepositions and conjunctions vary according to the situation. One of the most frequently used prepositions in Arabic is “La”. There are five different functions of this preposition according to its usage in a given sentence. It has two types such as ‘an-Nafiya’ that states negation and added to verbs, and ‘an-Nahiya’ that is used for negative imperative verbs. Similarly, there are also forms of ‘an-Nafiya li al-jins’ that functions as ‘ليس /Leyse’ and invalidates the whole type. There is another type of ‘La’, called ‘zaida’ (surplus), but this type is not often encountered in texts. It is considered that this type functions to emphasize and consolidate the meaning. Each different type of the preposition ‘la’ has special conditions and meanings. Even only in the Surah al-Baqarah, there are 165 different functions of the preposition ‘la’. This study examines in detail the characteristics of the preposition ‘la’ and its usages in the Surah al-Baqarah.

Keywords: The Arabic preposition of negation, La and its types, Nahiya, Nafiya, Surah al-Baqarah

Arapça, üstün dil özelliklerine ve belağata sahiptir. Tarihin tanıdığı en büyük kitaplardan biri olup kâinatı sarsan sözleri ve vicdanı harekete geçiren derin anlamları elinde bulunduran Kur’ân’ın Arapça olarak indirilmesi bu bağlamda çok önemlidir. Bazıları Arapça öğrenmenin zor olduğunu düşünmektedir ancak her bir parçasına hükmeden ve pek de şaşmayan kurallarından ötürü gerçekte öğrenilmesi çok zor olmayan bir dildir. Bundan dolayı Arapça’da her harfin özel bir değeri ve her harekenin ayrı bir hedefi vardır. Bazı harfler[1], cümle kuruluşunda belirli bir rol üstlenir. Bu harfler, uyum sağlamak ve anlamı iletmek üzere cümle ve kelimeleri birbirine bağladıkları için “edat” olarak isimlendirilir. Bahsedilen harflerden biri de cümle kuruluşunda pek çok ayrı anlamı bulunan “Lâ”dır. Bu makalede, ilk etapta “en-nefy” ve “en-nehy” kavramları ele alınacak; “Lâ” edatının türleri ve özel şartları değerlendirilecektir. Makalenin son kısmında ise Bakara Sûresi’nde yer alan “Lâ” edatının anlamları araştırılacaktır.

Birinci Bölüm: en-Nefy ve en-Nehy Kavramları

“En-nefy”, Arapça نفى / n-f-y kökünden bir masdar olup olumsuzluk demektir. Bu kavram, olumluluk anlamına gelen “isbat” kavramına zıttır. Buna ilaveten “en-nefy” ifadesi, Arapça’da inkâr, yalanlama, uzaklaştırma, sürme benzeri birkaç anlamda da kullanılmaktadır.[2] Mu’cemu Mekâyîs el-Luğa adlı eserde bu kelime için şu bilgilere yer verilmektedir: “En-nefy”; “nûn”, “fâ” ve fiilin aslından olan illet harfi “yâ”dan oluşur, bir şeyin bir özellikten soyutlanmasını ve uzak tutulmasını anlatır.[3]

En-Nehy kelimesi ise sözlük anlamı itibarıyla yasaklamak, men etmek, engellemek demektir. Örnek olarak Arapça’da (نَهَاهُ عَنْ كَذَا ، أَيْ مَنَعَهُ عَنْهُ) “Nehâhu an kezâ=Ona şunu yasakladı, yani onun şunu yapmasını engelledi” denir. Aynı şekilde (نَهَيْتُ الرَّجُلَ عَنِ الأَمْرِ) “Neheytu’r-racule ‘ani’l-emri=Adama işi yapmasını yasakladım/engelledim” denir. Bu kavramın sözlük anlamından hareketle akıl da “النُّهْيَة / en-nuhye” olarak adlandırılır. Zira akıl, insanın doğruya ve gerçeğe aykırı davranışlarda bulunmasını engelleyerek böylesi bir işten uzak durması gerektiğini insana öğütler.[4]

İkinci Bölüm: Lâ Edatının Çeşitleri

A. Fiillerle İlgili Olan Türleri

1. Lâ en-Nâfiye النافية لا:

Cümlede kendisinden sonra yer alan fiilin gerçekleşmesini nefyeden/olumsuzlayan türdür. Cümlede bulunması durumunda olumsuzluk bildirir. Muzari fiilin harekesini değiştirmez, başka bir deyişle irab açısından bir görevi yoktur. Kendisinden önce olumsuzluk bildiren başka bir edat gelirse o edatla aynı işi yapar. Arap dilinde en çok kullanılan Lâ türü budur. [5]

Örnekler:

ما كتبَ ولا قرأَ

‘‘Ma ketebe ve Lâ kârae’’

Okumadı ve yazmadı.

لا يقولُ

‘‘Lâ yekulu’’

Söylemiyor/Söylemez.

لا يلعبُ

‘‘Lâ yel’abu’’

Oynamıyor/Oynamaz.

2. Lâ en-Nâhiye لا الناهية :

Yasaklayan anlamında olup amel yönünden muzari fiili cezmetmektedir. Bir fiili gerçekleştirmekten uzak durulması talebini anlatır. Muzari fiilin başına gelerek onu cezmeder, muzari fiilin taşıdığı anlamın oluşmasını engellemeyi anlatır. Bu türün farklı şekillerde adlandırılması söz konusudur. Buna göre fiilin gerçekleştirilmemesine dair istek, yüksek mevkideki birinden düşük mevkideki birine yönelik olursa “Lâ”, “en-nâhiye” ismini alır, düşükten yükseğe doğru olursa “ed-du’âiyye” biçiminde adlandırılır. Ayrıca iki tarafın aynı konumda olması durumunda Lâ li’l-iltimas ve et-talebiyye olarak isimlendirilir[6]. Söz konusu tür iki şarta bağlı olarak amel eder:

a. Lâ ile muzari fiil arasına bir şey girmemelidir.

b. Kendisinden önce şart edatı olan “ إنْ /İn” gelmemelidir. [7]

Muzari fiilin başına gelmesi durumunda onu cezmeder, son harfi illetli olmayan ( ي - و- ا/ى elif vav ya olmayan) fiilleri açık bir şekilde sukunla cezmeder.

Örnekler:

لا تكذبْ

‘‘Lâ tekzib’’

Yalan söyleme.

لا يكذبْ

‘‘Lâ yekzib’’

Yalan söylemesin.

هي لا تكذبْ

‘‘Hiye Lâ tekzib’’

O yalan söylemesin. (dişi)

Şâyet muzari fiil “efal-i hamse”den (muzari + elif nun, vav nun , ye nun) ise sonundan “nun” düşürülür.

Örnekler:

لاتكتبا الواج

‘‘Lâ tektuba el-vacibe’’

Ödevi yazmayın. (İkiniz)

لاتكتبوا الواج

‘‘Lâ tektubu el vacibe’’

Ödevi yazmayın/yazmayınız.

لاتكتبي الواج

‘‘Lâ tektubi el-vacibe’’

Ödevi yazma. (dişi)

Fiilin son harfi illetli ise illet harfi ortadan kalkar onun yerine harfe uyumlu bir hareke (vav düşerse damme/ötre, ya düşerse esre/kesre ve elif düşer fetha/üstün) konur.

Örnekler:

لا ترمِ الكرةَ

‘‘Lâ termi el-kurate’’

Topu atma.

لا تدعُ غيرَ اللهِ

‘‘Lâ ted’u ğayrallahi’’

Allah’tan başkasına dua etme.

لا تلقَ أخاك بوجهٍ عبوسٍ

‘‘Lâ telka ahake bivechin abus’’

Kardeşini asık suratla karşılama.

1. Lâ en-Nâfiye li’l-Cins (Cinsi Olumsuzlayan Lâ)لا النافية للجنس :

İsim cümlesinin başına gelir, “إنَّ / İnne ve benzerleri” gibi amel eder. Cümlenin ilk ögesini yani isim cümlesinin mübtedasını kendisine isim alarak nasb eder, ikinci ismini yani isim cümlesinin haberini kendisine haber

alarak ref eder.[8] Lâ en-nâfiye li’l-cins görevini yapması için şu şartların bulunması gerekir: [9]

a. İsminin ve haberinin nekra olması,

b. İsmi ile kendisi arasında başka bir kelimenin olmaması,

c. Başına harf-i cer gelmemesi,

d. Öncesinde soru edatı bulunmaması.[10]

Örnekler:

لا قائدَ كسولٌ

‘‘Lâ kâide kesûlun’’

Hiçbir lider tembel değildir.

لا غريبَ بيننا

‘‘Lâ ğarîbe beynenâ’’

Aramızda hiçbir yabancı yoktur.

لاطالبَ محرومٌ

‘‘Lâ tâlibe mahrûmun’’

Hiçbir öğrenci mahrum değildir.

2. ليس /Leyse Gibi Amel Eden Lâ:لا العاملة عمل ليس

İsim cümlesinin başına gelir ve ليس /leyse gibi amel eder, isim cümlesinin mübtedasını kendisine isim alarak ref eder, isim cümlesinin haberini de kendisine haber alarak nasb eder. [11]

Şu şartlara göre amel eder:

a. İsmi ve haberi nekra olmalıdır.

b. Kendisi ile ismi arasına başka bir sözcük veya harf girmemelidir.

c. Haberi isminden önce gelmemelidir.

d. Haberden önce istisna edatı gelmemelidir. [12]

Örnekler:

لاخلوقٌ ضارًّ

‘‘Lâ halûkun dârran’’

Hiçbir ahlaklı kişi zararlı değildir.

لاسارقُ محبوبًا

‘‘Lâ sârikun mahbûben’’

Hiçbir hırsız sevimli değildir.

لا خيرٌ ضائعًا

‘‘Lâ hayrun dâian’’

Hiçbir hayır yitik değildir.

C. Zaid Olan Lâ/ Lâ ez-Zâide لا الزائدة:

İ’rabta mahalli olmayan zaid bir olumsuzluk edatıdır, anlamı bazen olduğu gibi korunurken bazen olumsuzluk anlatmaz. Bu takdirde nahivcilerin değerlendirmesine göre anlamı pekiştirir ve anlama dikkat çeker.[13] Arap dilinde az kullanılır. Zaid olan lâ için birtakım ihtimaller vardır: [14]

a. Marife ismin başına gelebilir.

b. Harf-i cerrin başına gelebilir.

c. Kendisinden sonra yemin bulunabilir.

d. Öncesinde nefy (olumsuzluk) söz konusudur.

Örnekler:

كتبُ واجبي بلا خوفٍ

‘‘Ektubu vâcibî bilâ havfin’’

Ödevimi korkmadan yazıyorum.

لا أقسمُ بهذا البلد

‘‘Lâ uksimu bihâza el-beled’’

Bu beldeye yemin ederim.

الصفحةُ صفحتي

‘‘Lâ es-safha safhati’’

Sayfa, benim sayfamdır.

ما يستوي زيد ولا عمرو

‘‘Mâ yestevî Zeydun ve lâ Amrun’’

Zeyd ve Amr eşit olmaz.

Üçüncü Bölüm: Bakara Suresi’nde Geçen “Lâ” Edatının Çeşitleri

“Lâ” edatı söylediğimiz gibi Bakara Suresi’nde farklı noktalarda çeşitli anlamlarla 165 defa geçmektedir. “Lâ” edatı, âyet-i kerimelerde bağlam ve dilsel özellikler bakımından aşağıda belirtilen çeşitli anlamlar içermiştir:

A. Lâ en-Nâfiye’nin Yer Aldığı Âyetler

Bakara Suresi’nde olumsuzluk bildiren “en-nâfiye” olarak adlandırılan tür, 97 defa geçer. Bu tür, âyetlerdeki fiilere olumsuzluk yükleme dışında bir şey/etki yapmayarak fiillerin harekelerini değiştirmemiş, yukarıda bahsedilen şartlara göre amel etmiştir. Bakara Suresi’nde diğer “Lâ” türlerine oranla çok daha fazla kullanılmıştır, yer aldığı âyetler aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.[15]

İnanmazlar.

6

لَا يُؤْمِنُونَ

1.

Hissetmezler.

12

لَا يَشْعُرُونَ

2.

Bilmezler.

13

لَا يَعْلَمُونَ

3.

Görmezler.

17

لَا يُبْصِرُونَ

4.

Dönmezler.

18

لَا يَرْجِعُونَ

5.

Utanmaz/utanmıyor.

26

لَا يَسْتَحْيِي

6.

Bilmezsiniz.

30

لَا تَعْلَمُونَ

7.

Onlara bir korku yoktur.

38

فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ

8.

Onlar üzülecek de değillerdir.

38

وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

9.

Karşılık olmaz/Cezalandırmaz.

48

لَا تَجْزِي

10.

Kabul edilmez.

48

لَا يُقْبَلُ

11.

Alınmaz.

48

لَا يُؤْخَذُ

12.

Ondan bir karşılık alınmaz.

48

لَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ

13.

Onlara yardım da verilmez.

48

وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ

14.

Bozgunculuk yapmayın.

60

لَا تَعْثَوْا

15.

Onların üzerine bir korku yoktur.

62

وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ

16.

Onlar üzülecek de değillerdir.

62

وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

17.

Ne çok yaşlı ne çok küçüktür.

68

لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ

18.

Uysal değildir, boyun eğen değildir.

71

لَا ذَلُولٌ

19.

Onlar bilmezler.

78

لَا يَعْلَمُونَ

20.

Bilmezsiniz.

80

لَا تَعْلَمُونَ

21.

İbadet etmezsiniz.

83

لَا تَعْبُدُونَ

22.

Akıtmazsınız.

84

لَا تَسْفِكُونَ

23.

Çıkartmazsınız.

84

لَا تُخْرِجُونَ

24.

Hafifletilmez.

86

فَلَا يُخَفَّفُ

25.

Onlar yardım görecek de değillerdir.

86

وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ

26.

Sevmez, istemez.

87

لَا تَهْوَى

27.

İman etmezler.

100

لَا يُؤْمِنُونَ

28.

Bilmezler.

101

لَا يَعْلَمُونَ

29.

Onlara fayda vermez.

102

لَا يَنْفَعُهُمْ

30.

Ehli kitaptan ve müşriklerden kâfirler istemezler.

105

مَا... وَلَا الْمُشْرِكِينَ

31.

Size … ve bir yardımcı yoktur.

107

مَا لَكُم... وَلَا نَصِيرٍ

32.

Onlara bir korku yoktur.

112

وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ

33.

Onlar üzülmezler.

112

وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

34.

Bilmezler.

113

لَا يَعْلَمُونَ

35.

Bilmezler.

118

لَا يَعْلَمُونَ

36.

Sormaz/Sormazsın.

119

لَا تُسْأَلُ

37.

…ne de Hristiyanları.

120

ولَن.. وَلَا النَّصَارَى

38.

…ne de yardımcıları bulunur.

120

مَا... وَلَا نَصِيرٍ

39.

Karşılık olmaz.

123

لَا تَجْزِي

40.

Kabul edilmez.

123

لَا يُقْبَلُ

41.

Ona bir şefaat fayda vermez.

123

لا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ

42.

Onlara destek de verilmez.

123

وَلا هُمْ يُنْصَرُونَ

43.

Ulaşmaz.

124

لَا يَنَالُ

44.

Sormazsınız.

134

لَا تُسْأَلُونَ

45.

Ayrım yapmayız.

136

لَا نُفَرِّقُ

46.

Sormazsınız/sormuyorsunuz.

141

لَا تُسْأَلُونَ

47.

İnkâr etmiyorsunuz.

152

لَا تَكْفُرُونِ

48.

Hissetmezler.

154

لَا تَشْعُرُونَ

49.

Hafifletilmez.

162

لَا يُخَفَّفُ

50.

Onlara mühlet verilmez.

162

لَا هُمْ يُنظَرُونَ

51.

Bilmezsiniz.

169

لَا تَعْلَمُونَ

52.

Akletmezler.

170

لَا يَعْقِلُونَ

53.

Doğru yolu bulmaz, hidâyet olmazlar.

170

لَا يَهْتَدُونَ

54.

Dinlemez.

171

لَا يَسْمَعُ

55.

Akletmezler.

171

لَا يَعْقِلُونَ

56.

Onlarla konuşmaz.

174

لَا يُكَلِّمُهُمُ

57.

Onları temizlemez.

174

لَا يُزَكِّيهِمْ

58.

İstemez.

185

لَا يُرِيدُ

59.

Sevmez.

190

لَا يُحِبُّ

60.

Olmaz.

193

لَا تَكُونَ

61.

Sevmez/hoşnut olmaz

205

لَا يُحِبُّ

62.

Bilmezsiniz.

216

لَا تَعْلَمُونَ

63.

Allah size sorumlu tutmaz.

225

لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ

64.

Onlara helal değildir.

228

لَا يَحِلُّ لَهُنَّ

65.

Size helal değildir.

229

لَا يَحِلُّ لَكُمْ

66.

Ona helal olmaz.

230

فَلَا تَحِلُّ لَهُ

67.

Şükretmezler.

243

لَا يَشْكُرُونَ

68.

Anne zarar vermesin...

233

لَا تُضَارَّ وَالِدَةٌ

69.

Ne de çocuk…

233

وَلَا مَوْلُودٌ

70.

Takip ettirmezler.

262

لَا يُتْبِعُونَ

71.

Onlara bir korku yoktur.

226

لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ

72.

Onlar üzülecek değillerdir.

226

وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

73.

Bilmezsiniz.

232

لَا تَعْلَمُونَ

74.

Sorumlu tutulmaz.

233

لَا تُكَلَّفُ

75.

Onu bir uyuklama tutmaz.

255

لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ

76.

Bir uyku da tutmaz.

255

وَلَا نَوْمٌ

77.

Kuşatamazlar.

255

لَا يُحِيطُونَ

78.

Onu zorlamaz.

255

لَا يَئُودُهُ

79.

Hidâyet etmez, doğru yolu göstermez.

258

لَا يَهْدِي

80.

İman etmez.

264

لَا يُؤْمِنُ

81.

Güç yetiremezler.

264

لَا يَقْدِرُونَ

82.

Hidâyet etmez.

264

لَا يَهْدِي

83.

Başaramazlar.

273

لَا يَسْتَطِيعُونَ

84.

Sormazlar.

273

لَا يَسْأَلُونَ

85.

Onlara bir korku yoktur.

274

لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ

86.

Onlar üzülecek de değillerdir.

274

وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

87.

Kalkmazlar.

275

لَا يَقُومُونَ

88.

Sevmez.

276

لَا يُحِبُّ

89.

Onlara bir korku yoktur.

277

لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ

90.

Onlar üzülecek de değillerdir.

277

وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

91.

Zulmetmezsiniz.

279

لَا تَظْلِمُونَ

92.

Zulme uğramazsınız.

281

لَا تُظْلَمُونَ

93.

Zulme uğramazlar.

281

لَا يُظْلَمُونَ

94.

Başaramaz.

282

لَا يَسْتَطِيعُ

95.

Ayrım yapmayız.

285

لَا نُفَرِّقُ

96.

Yüklemez/Sorumlu kılmaz.

286

لَا يُكَلِّفُ

97.

B. Lâ en-Nâhiye’nin Geçtiği Âyetler

Lâ “en-nâhiye” Bakara Suresi’nde 39 defa geçmektedir. Burada da olumsuz emir anlamında kullanılmakta ve muzari fiilleri cezmetmektedir. Aşağıda lâ “en-nâhiye” geçen âyetler tabloda gösterilmiştir[16].

Türkçe meali

Âyet No

Örnek

Bozgunculuk yapmayın/Bozmayın.

11

لَا تُفْسِدُوا

1.

Kılmayın/Var etmeyin.

18

فَلَا تَجْعَلُوا

2.

İkiniz yaklaşmayın.

35

لَا تَقْرَبَا

3.

Olmayın.

41

لَا تَكُونُوا

4.

Satın almayın.

41

لَا تَشْتَرُوا

5.

Karıştırmayın.

42

لَا تَلْبِسُوا

6.

İnkar etme.

102

فَلَا تَكْفُرْ

7.

Söylemeyin.

104

لَا تَقُولُوا

8.

Söylemeyin.

154

لَا تَقُولُوا

9.

Onlarla münasebet kurmayın.

187

لَا تُبَاشِرُوهُنَّ

10.

Ona yaklaşmayın.

187

فَلَا تَقْرَبُوهَا

11.

Yemeyin.

188

لَا تَأْكُلُوا

12.

Aşmayın.

190

لَا تَعْتَدُوا

13.

Onlarla savaşmayın.

191

لَا تُقَاتِلُوهُمْ

14.

Atmayın.

195

لَا تُلْقُوا

15.

Tıraş etmeyin.

196

لَا تَحْلِقُوا

16.

Takip etmeyin.

208

لَا تَتَّبِعُوا

17.

Evlenmeyin.

221

لَا تَنْكِحُوا

18.

Evlenmeyin.

221

لَا تُنْكِحُوا

19.

Onlara yaklaşmayın.

222

لَا تَقْرَبُوهُنَّ

20.

Kılmayın.

224

لَا تَجْعَلُوا

21.

Onları aşmayın.

229

فَلَا تَعْتَدُوهَا

22.

Onları tutmayın.

231

لَا تُمْسِكُوهُنَّ

23.

Onlara zorluk çıkarmayın.

232

فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ

24.

Zarar vermesin.

233

لَا تُضَارَّ

25.

Onlarla vaatleşmeyin.

235

لَا تُوَاعِدُوهُنَّ

26.

Azmetmeyin.

235

لَا تَعْزِمُوا

27.

Unutmayın.

237

لَا تَنْسَوُا

28.

İptal etmeyin.

264

لَا تُبْطِلُوا

29.

Meyletmeyin/Yönelmeyin.

267

لَا تَيَمَّمُوا

30.

Katip yazmaktan geri durmasın, diretmesin.

282

لَا يَأْبَ كَاتِبٌ

31.

Hakkını vermemezlik etmesin.

282

لَا يَبْخَسْ

32.

Şahitler diretmesin.

282

لَا يَأْبَالشُّهَدَاءُ

33.

Bıkmayın.

282

لَا تَسْأَمُوا

34.

Zarar vermesin.

282

لَا يُضَارَّ

35.

Gizlemeyin.

283

لَا تَكْتُمُوا

36.

Bizi cezalandırma, bizi sorumlu tutma.

286

لَا تُؤَاخِذْنَا

37.

Taşıma/Taşımasın.

286

لَا تَحْمِلْ

38.

Bize yükleme.

286

لَا تُحَمِّلْنَا

39.

C. Lâ en-Nâfiye li’l-Cins İçeren Âyetler

Bu tür, 26 defa kullanılmıştır. İsim cümlesinin başına gelerek anlamı olumludan olumsuzdan çevirmiştir. Bahsedilen “Lâ” türünün yer aldığı âyetler şu şekildedir[17]:

Türkçe meali

Âyet No

Örnek

Onda kuşku yoktur.

2

لَا رَيْبَ فِيهِ

1.

Bize bir ilim yoktur/ Bizim hiçbir ilmimiz yoktur.

32

لَا عِلْمَ لَنَا

2.

Onda bir alacalık yoktur.

71

لَا شِيَةَ فِيهَا

3.

Ondan başka ilah yoktur.

163

لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ

4.

Ona bir günah yoktur.

173

فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ

5.

Bu durumda düşmanlık yoktur.

193

فَلَا عُدْوَانَ

6.

Kötü söz ve cinsel birliktelik yoktur.

197

فَلَا رَفَثَ

7.

Fısk, günahkârlık yoktur.

197

لَا فُسُوقَ

8.

Hacda tartışma, mücadele yoktur.

197

لَا جِدَالَ فِي الْحَجِّ

9.

Ona bir günah yoktur.

203

فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ

10.

Ona bir günah yoktur.

203

فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ

11.

O ikisine günah yoktur.

230

فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا

12.

O ikisine günah yoktur.

233

فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا

13.

Sizin günahınız yoktur.

233

فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

14.

Size bir günah yoktur.

234

فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

15.

Size bir günah yoktur.

235

لَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

16.

Size bir günah yoktur.

236

لَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

17.

Size bir günah yoktur.

240

فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

18.

Bize bir takat yoktur.

249

لَا طَاقَةَ لَنَا

19.

Onda satış yoktur.

254

لَا بَيْعٌ فِيهِ

20.

Dostluk yoktur.

254

لَا خُلَّةٌ

21.

Şefaat yoktur.

254

لَا شَفَاعَةٌ

22.

O’ndan başka ilah yoktur.

255

لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ

23.

Dinde zorlama yoktur.

256

لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ

24.

Bölünmesi, parçalanması söz konusu değildir.

256

لَا انْفِصَامَ لَهَا

25.

Bizim için hiçbir takat yoktur.

286

لَا طَاقَةَ لَنَا

26.

Sizin günahınız yoktur.

233

فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

14.

Size bir günah yoktur.

234

فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

15.

Size bir günah yoktur.

235

لَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

16.

Size bir günah yoktur.

236

لَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

17.

Size bir günah yoktur.

240

فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ

18.

Bize bir takat yoktur.

249

لَا طَاقَةَ لَنَا

19.

Onda satış yoktur.

254

لَا بَيْعٌ فِيهِ

20.

Dostluk yoktur.

254

لَا خُلَّةٌ

21.

Şefaat yoktur.

254

لَا شَفَاعَةٌ

22.

O’ndan başka ilah yoktur.

255

لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ

23.

Dinde zorlama yoktur.

256

لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ

24.

Bölünmesi, parçalanması söz konusu değildir.

256

لَا انْفِصَامَ لَهَا

25.

Bizim için hiçbir takat yoktur.

286

لَا طَاقَةَ لَنَا

26.

D. ليس/Leyse Gibi Amel Eden “Lâ” Türünün Zikredildiği Âyetler

Yapılan araştırma ve incelemelerde Bakara Suresi’nde bu türün örneğine rastlanmamıştır.

E. Zaid Olan “Lâ” Türüne Yer Veren Âyetler

Zâid olarak kullanılan “Lâ”, Bakara Suresi’nde 3 yerde geçmektedir. Anlamı güçlendirmiştir. İlgili türe yer veren âyetler şunlardır:[18]

Türkçe meali

Âyet

No

Örnek

Her kim de mecbur kalırsa

aşırı gitmeyen ve haddi

aşmayan bir şekilde….

173

فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ

1.

Sonra bu işinizin ardından

ne başa kakarsınız ne eziyet

verirsiniz.

262

ثُمَّ لا يُتْبِعُونَ ما أَنْفَقُوا مَنًّا وَلا أَذىً

2.

Boyunduruk altına girmeyen

toprağı sürmeyen, ekin sulamayan.

71

لَّا ذَلُولٌ تُثِيرُ الأَرْضَ وَلاَ تَسْقِي الْحَرْثَ

3.

Bütün bu hususlardan sonra, belirtmek gerekir ki Bakara Suresi’nde bazı âyetlerde lâ’nın nâfiye mi yoksa nâhiye mi olduğu konusunda Arapça dil kuralları açısından tereddütler oluşabilir. Yukarıda belirtildiği gibi, hem lâ nâfiye hem de lâ nâhiye fiil öncesinde gelmekte, lâ nâfiye li’l-cins ve leyse gibi amel eden “lâ” ise isim öncesinde gelmektedir. Ancak bütün bahsedilen hususlarda lâ’nın tekrarında veya lâ’nın öncesinde olumsuzluk edatı bulunması durumunda “lâ” nafiyeye dönüşmektedir. Örnek olarak şu âyetler verilebilir.

Aşağıdaki tabloda yer alan âyetlerde, “lâ” öncesinde nefiy veya nehiy ifadesi geçtiği için leyse gibi amel eden lâ-nâfiye’ye veya nefyin te’kidine dönüşmüştür[19].

Türkçe meali

Âyet No

Örnek

Onlara korku yoktur ve onlar

mahzun olmazlar

38

فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

1.

Ne genç, ne de yaşlı

68

لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ

2.

Sizin için Allah’tan başka bir

dost ve yardımcı yoktur.

107

مَا لَكُم مِّن دُونِ اللهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ

3.

Senin için Allah’tan bir dost ve

bir yardımcı yoktur.

120

مَا لَكَ مِنَ اللهِ مِن وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ

4.

O’nu ne bir uyuklama tutabilir,

ne de bir uyku.

255

لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ

5.

Sonuçlar

Bakara Suresi örneğinde Arapça’da “Lâ” edatına yönelik gerçekleştirdiğimiz araştırmanın ardından şu sonuçlara ulaşmaktayız:

1. Arapça’da “Lâ” edatı, 5 türe ayrılmaktadır. Lâ en-nâfiye, Lâ en-nâhiye, Leyse görevini yapan Lâ, lâ en-nâfiye li’l-cins, zaid olan lâ.

2. Lâ en-nâfiye ve en-nâhiye türlerinin özelliği, fiillere müdahil olmaktır. En-nâfiye, fiillerin harekesini değiştirmezken en-nâhiye muzari fiili cezmederek harekesini değiştirir.

3. Leyse görevini yapan “lâ” ve cinsi nefyeden “lâ”nın özelliği ise isimlere müdahaledir. Leyse gibi amel eden tür, isim cümlesinin başına gelerek ilk ismi ref edip haberi nasb eder. Cinsi nefyeden tür ise aksine ilk ismi nasb, haberi ref eder.

4. Zâid olan “lâ”, i’rabta mahalli bulunmadığı ve fiile etkisi olmadığı için böyle isimlendirilmektedir. Genellikle anlamı pekiştirmek amaçlı kullanılmaktadır.

5. “Lâ” edatının bütün türleri Bakara Suresi’nde 165 defa yer almaktadır. Fiillerde olumsuzluk yapan tür 97 kez geçerken olumsuz emir fiillerinde kullanılan tür 39 kere geçmektedir. Bir şeyin cinsini tamamen olumsuzlayan “lâ” 26 defa bu sure içinde kullanılırken zaid kabul edilen biçime sadece 3 kez rastlanmaktadır. Ayrıca çalışmamız sonucunda Bakara Suresi’nde, Leyse gibi amel eden “lâ”ya ait herhangi bir örnek bulunamamıştır.

Kaynaklar

Ayni, Bedruddin Mahmud. Şerh eş-Şevahid el-Kubra. Thk. Ali Muhammed Fahir. Kahire: Daru’s-Selam, 2010.

Beyatı, Zahir Şevket. Edevatu’l-İ’rab. Beyrut: el-Muesssese el-Camiiyye, 2005.

Daas, Kasım Hamid. İrab’l Kur’ânı’l Kerim. Surye: Daru’l Munir, 2004.

Derviş, Muhhiddin. İrab’l Kurân ve beyanih. Surye: Daru’l İrşad, 1994.

Ezdi, Ebubekir. Cemheretu’l-Luğa. Thk. Remzi Ba’albeki. Beyrut: Daru’l-İlm, 1987.

Hanefi, Ebu’l Beka. el-Kulliyat. Thk. Adnan Derviş. Beyrut: Mueesseset er-Risale, 1998.

Hasan, Abbas. en-Nahvu’l Vafi. Beyrut: Daru’l-Mearif, B.15.

İbn Es-Serrac, Mohammed. El-Usul fi’n-Nahv. Thk. Abdulhuseyn el-Fetli. Beyrut: Muesseset er-Risale, 1988.

İbn Hişam, Abdullah. Şuzur ez-Zeheb. Mısır: Mustafa el-Babi el-Halebi Matbaası, 1938.

İbn Hişam, Cemaliddin. Evdah el-Mesalik ila Elfiyyet ibn Malik. Thk. Yusuf eş-Şeyh. Beyrut: Daru’l-Fikr.

Kalacı, Muhamed ve Hamid Kuneybi. Mu’cem Luğati’l-Fukaha. Beyrut: Dar en-Nefais yayınları, 1988.

Maliki, Ebu Muhammed. El- Cena ed-Dani fi Hurufi’l-Meani. Thk. Fahruddin Kabbave. Beyrut: Dar el-Kutub el-İlmiyye, 1992.

Menavi, Muhammed. Et-Tevkif Ala Muhimmati’t-Tearif. Thk. Muhamed R. ed-Daye. Beyrut: Daru’l-Fikr, 1990.

Racihi, Abde. Et-Tatbik en-Nahvi. Riyad: El-Mearif li’n-Neşr, 1999.

Razi, Ahmed b. Faris. Mu’cem Mekayis el-Luğa. Thk. Abdusselam Harun. Beyrut: Daru’l-Fikr, 1979.

Serrac, Muhammed Ali. El-Lubab fi Kavaid el-Luğa. Şam: Daru’l-Fikr, 1983.

Yakup, Abdullah b. Yusuf. El-Minhac el- Muhtasar fi İlmey en-Nahv ve’s-Sarf. Beyrut: Muesseset er-Reyyan, 2007.

Zeccac, İbrahim Abu ishak. Meani’l Kuran ve İrabihi. Thk. Abdulcelil Şelebi. Beyrut: Alem el-Kutup, 1988.



[1] Arapça’da “harf” kavramı, alfabeyi oluşturan birimlere dendiği gibi kendi başına anlamı olmayan bağlaç ve edatlar için de kullanılır.

[2] Muhammed Kal’acı ve Hamid Kuneybi, Mu’cem Luğati’l-Fukahâ (Beyrut: Dar en-Nefais yayınları, 1988), 485.

[3] Ahmed b. Faris er-Razi, Mu’cem Mekayis el-Luğa, thk. Abdusselam Harun (Beyrut: Daru’l-Fikr, 1979), 5:456.

[4] Ebubekir el-Ezdi, Cemheretu’l-Luğa, thk. Remzi Ba’albeki (Beyrut: Daru’l-İlm, 1987), 2:996. Muhammed el-Menavi, et-Tevkif Ala Muhimmati’t-Tearif, thk. Muhamed R. ed-Daye (Beyrut: Daru’l-Fikr, 1990), 714.

[5] Ebu’l Beka el-Hanefi, el-Kulliyat, thk. Adnan Derviş (Beyrut: Mueesseset er-Risale, 1998), 834.

[6] Abbas Hasan, en-Nahvu’l Vafi (Beyrut: Daru’l-Mearif, B.15), 4: 367.

[7] Zahir Şevket el-Beyatı, Edevatu’l-İ’rab (Beyrut: el-Muesssese el-Camiiyye, 2005), 189.

[8] İbn Hişam Abdullah, Şuzur ez-Zeheb (Mısır: Mustafa el-Babi el-Halebi Matbaası, 1938), 6. Abdullah bin Yusuf el-Yakup, el-Minhac el- Muhtasar fi İlmey en-Nahv ve’s-Sarf (Beyrut: Muesseset er-Reyyan, 2007), 78.

[9] Ebu Muhammed el-Maliki, el- Cena ed-Dani fi Hurufi’l-Meani, thk. Fahruddin Kabbave (Beyrut: Dar el-Kutub el-İlmiyye, 1992), 290. Muhammed Ali es-Serrac, el-Lubab fi Kavaid el-Luğa (Şam: Daru’l-Fikr, 1983), 91.

[10] İbn es-Serrac, el-Usul fi’n-Nahv, thk. Abdulhuseyn el-Fetli (Beyrut: Muesseset er-Risale, 1988), 396.

[11] Abde er-Racihi, et-Tatbik en-Nahvi (Riyad: El-Mearif li’n-Neşr, 1999), 133.

[12] Cemaliddin İbn Hişam, Evdah el-Mesalik ila Elfiyyet ibn Malik, thk. Yusuf eş-Şeyh (Beyrut: Daru’l-Fikr), 1: 274.

[13] Bedruddin Mahmud el-Ayni, Şerh eş-Şevahid el-Kubra, thk. Ali Muhammed Fahir (Kahire: Daru’s-Selam, 2010), 2: 786.

[14] Maliki, el- Cena ed-Dani fi Hurufi’l-Meani, 300.

[15]15 İbrahim Abu ishak ez-Zeccac, Meani’l Kurân ve İrabihi, thk. Abdulcelil Şelebi (Beyrut: Alem el-Kutup, 1988), 55-369. Muhhiddin Derviş, İrab’l Kurân ve beyanih (Surye: Daru’l İrşad, 1994), 21-452. Kasım Hamid Daas, İrab’l Kur’âni’l Kerim (Surye: Daru’l Munir, 2004), 9-122.

[16] Derviş, İrab’l Kurân ve beyanih, 21-452. Daas, İrab’l Kur’ânı’l Kerim, 9-122.

[17] Zeccac, Meani’l Kurân ve İrabihi, 55-369. Derviş, İrab’l Kurân ve beyanih, 21-452.

[18] Derviş, İrab’l Kurân ve beyanih, 123, 405, 379.

[19] Daha bilgi için bkz. Daas, İrab’l Kur’ânı’l Kerim, 22, 32, 47, 52, 108.