Makale

HER AYRINTIYI BİLEN MUHSÎ

HER AYRINTIYI BİLEN MUHSÎ

Fatma BAYRAM | İstanbul Üsküdar Başvaizi


Meşhur esma hadisinde de geçen "ihsa" kavramı sözlükte “saymak, miktarını bilmek; ezberleyip kavramak” anlamına gelir. Bir şeyi bütün ayrıntılarına nüfuz ederek bilmek demektir. Allah’a nispet edildiğinde “gizli-aşikâr her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen, gerektiğinde de bir bir sayıp ortaya döken” manasına gelir. Daha ziyade sayısal detaylara hâkimiyet ifade ettiğinden sayı cihetinden bütün mevcudatın her detayına vakıf olmayı ifade eder. Evrendeki matematiksel düzen bu ismin bir tecellisidir.
Kur’an’da Rabb’imizin isimleri arasında geçmemekle beraber esmayıhüsna hadisinde Yüce Allah’ın isimleri arasında zikredilmektedir. Rabb’imizin ilminin her şeyi bütün detaylarıyla kuşattığını ifade eder. O’nun gözünden kaçan, duyamadığı, vâkıf olamadığı en ufak bir söz, bir mimik, bir yüz ifadesi, bir sır, bir niyet yoktur. O her ayrıntıyı bilmekte, kaydetmekte ve uygun gördüğü zamanda karşılığını vermek üzere beklemektedir.
Sonsuz sayıdaki varlığın her hâlini kuşatan bilgi ancak sonsuzluk kendisine mahsus olan Rabb’imiz için söz konusudur. Çünkü onların her birini ince ince planlayıp yaratan O’dur. (bkz: Halık, Bâri’ ve Musavvir isimleri) Hakk’ın yaratmasına bir sınır konamayacağından (Rahman, 55/29.) O’nun Muhsî isminin kapsamına da bir sınır konamaz.
Muhsî ismi de "Alîm”, “Habîr” ve “Şehîd” gibi diğer isimlerde olduğu üzere Allah yolunda olup çeşitli haksızlıklara maruz kalanlara bir müjde; gizli kapılar ardında O’na ve O’nun yolunda olanlara tuzaklar hazırlayanlara bir tehdittir. İmam Maturidi de Mücadele suresi 6. ayeti bu doğrultuda yorumlayarak ayetin kimilerini müjdelediğini, kimilerini de tehdit ettiğini söyler: "Allah’ın onları hep birden diriltip yaptıklarını kendilerine haber vereceği günü hatırla. Allah onları sayıp zaptetmiş, onlarsa bunları unutmuşlardır. Allah, her şeye şahittir." İnsanlar kendi yaptıklarını dahi unuturken Allah onları bütün müsebbebatı ile birlikte kaydetmiş, vakti saati geldiğinde de önlerine dökmüştür.
Kur’an’da ihsa
İbnü’l-Cevzi, ihsa kavramının yer aldığı metinlerin bağlamından hareketle kelimenin Kur’an’da şu beş anlamda kullanıldığını söyler: “Zaptedip belirlemek, yazıp kaydetmek, güç yetirmek, saymak, bilmek." Cin suresi 28. ayette de bu anlamlar vurgulanır: “Allah onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.”
Allah’ın ilmi her şeyi ihata eder. Her şeyin miktarını bilip eksiksiz, tastamam sayabilen ancak Allah Teala’dır. (Meryem, 19/94.) Yüce Allah’ın her şeyi olduğu gibi görüp bilmesi, bütün mevcudatı toptan bir yığın hâlinde birbirinden seçilmez karışık bir şekilde değil; cinslerini, nevilerini, sınıflarını, fertlerini, zerrelerini birer birer saymış gibi gayet açık görüp bilmesi demektir. Oysa insanlar miktarı fazla olan, peş peşe olup biten ve sürekli biçimde konumları değişen nesne ve olayların detaylarını kavrayıp tam bir sonuç çıkarmaktan acizdirler. İlla bir detayı gözden kaçırırlar. Çünkü her şey hareket hâlindedir ve evrende sürekli bir değişim söz konusudur. İnsan bilgisinin sürekli yenilenmeye ve gelişmeye muhtaç olması da bu yüzdendir. İşte ihsa, bu acizliğin Rabbimiz için söz konusu olmadığını, O’nun bilgisinin her detayı kuşattığını ifade eder: “Biz her şeyi bir kitapta yazıp saydık.” (Nebe, 78/29.) Bu ayet-i kerimede “ihsa”nın yazılmak suretiyle kayıt altına alınarak yapıldığının söylenmesi ayrıca manidardır. Çünkü yazı, bilginin muhafazası konusunda son noktadır.
Muhsî tecelli ederse
Muhsî isminde bizi Rabb’imizin kudretinin büyüklüğü konusunda hayret içinde bırakan husus her an yeni bir oluş hâlinde olan varlık âleminin her bir üyesinin sayılıp bilinmesi ile kalmayıp Yüce Allah’ın Muhsî ismi ile bu varlıkların her birine kendi iç evrenindeki bütün detaylarla birlikte vâkıf olmasıdır. Bizi bu kadar yakından ve bu kadar detaylı hiç kimse bilemez. Hatta kendimiz bile kendi hakkımızdaki bütün detaylara vakıf olamayız. İşte bir müminin kalbine dinginlik ve huzur veren teslimiyet, Rabb’imizin üzerimizdeki bu vukufiyetinden doğar. Çünkü O muhsîdir; bizim olmuş, olacak bütün hâllerimize vakıftır ve O madem her şeye vakıftır -diğer bütün esmasından bildiğimiz üzere- ne dilemiş ya da dilememişse bizim için hayırdır.
Abdülkerim el-Kuşeyri, Muhsî ismini sufi bir bakış açısıyla ele almış ve bu ismin insan üzerindeki etkisini şöyle anlatmıştır: Kişi, nefeslerinin Allah tarafından sayıldığını ve duyularının kontrol altında tutulduğunu bilirse Cenab-ı Hakk’ın kendisine yakınlığını ve her hâlinin O’nun gözetimi altında olduğunu kuvvetle hisseder. Yaşanan her anın bilincinde olmak diyebileceğimiz bu farkındalık kişiyi şükran duygularıyla doldurur. Hayatındaki her bir detayın nasıl nimetler içerdiğini daha net olarak anlar. Neticede şükrün nimeti artırması kuralına göre (İbrahim, 14/7.) kişinin hayatında şükre vesile olacak nimetler de artmış olur. Bu kapıyı açan bilinç hâli Muhsî isminin bir tecellisidir.
Yukarıda Nebe suresi 29. ayette Rabb’imizin her şeyi bir bir sayıp yazılı olarak kaydettiği geçmişti. Vakti saati geldiğinde o kayıtlar açılır, kişinin önüne getirilir. O zaman kişi şöyle der: “Vay hâlimize! Bu nasıl kitap? Büyük küçük demeden her şeyi sayıp dökmüş!” (Kehf, 18/49.) işte Muhsî ismi bizi o gün gelmeden uyarmakta, her davranışımızın bir bir dikkate alındığını; hiçbir şeyin gözden kaçmadığını bildirmektedir. Bu durum aynı zamanda bize elimizin altındaki kişilerin yapıp ettiklerine, gidişatlarına vâkıf olmamız gerektiğini ve bu vukufiyetimizi de onlara bildirerek yapmak gerektiğini gösterir. Söz gelimi çocuğumuz –elbette mahremiyetine saygı göstererek- bizim ilgi ve dikkatimizin onun üzerinde olduğunu bilmeli, hiçbir zaman yaptıklarına aldırmadığımızı düşünmemelidir. Küçük veya büyük olsun, uhdemize verilmiş her birimi bütün girdi ve çıktılarıyla takip etmek, olan biteni kayıt altında tutmak, sahip olunan ve harcanan kaynakların bilincinde olmak hep bu ismin tecellisi iledir. Hepsinden önemlisi hayatın bilançosunu okuyabilmek ve üstlenilen sorumlulukları eldeki imkânlarla en verimli şekilde yerine getirmek için hesabına hâkim olmak hep ihsa kabiliyetinin bir neticesidir. Hesabını tutmayan başta kendisi olmak üzere tüm kaynakları düşüncesizce tüketerek kendisine de çevresine de yazık eder.