Makale

ZAMAN HIRSIZI: İNTERNET VE BİLGİSAYAR OYUNLARI

ZAMAN HIRSIZI: İNTERNET VE BİLGİSAYAR OYUNLARI

Zehra YURTSEVER

Son zamanlarda en çok duyduğumuz sözlerden bazıları: “Vaktim yok.”, “Hiçbir şeye yetişemiyorum.”, “Zaman ne çabuk da geçti.” Sürekli bir koşuşturmaca hâlindeyiz ve buna rağmen işlerimizi yine de istediğimiz gibi yapamıyoruz. Hiçbir şeye vaktimiz yok. Yemek yapmaya, eşimizle, çocuğumuzla vakit geçirmeye ve hatta kendimize bile vaktimiz yok.
Kalkar kalkmaz bir telaştır başlıyor. Apar topar hazırlanıyoruz, hızlı hızlı kahvaltımızı yapıyoruz, sonra işe gidiyoruz akşama kadar harıl harıl çalışıyoruz. Bitti mi, hayır bitmedi. Eve geliyoruz alelacele yemek yapmakla ve yemekle meşgul oluyoruz. Birkaç yarım sözün ardından herkes yatağına çekiliyor.
Her şeyin bu kadar hızlı yaşandığı iletişim ve teknoloji çağında biz neden birbirimizden bu kadar kopuk ve iletişimsizlik hâlindeyiz? İletişimdeki ve teknolojideki hızlı gelişme, kolaylıklarını hayatımıza yansıtmış olsa da bizi esir alan yanı ile hayatımızın merkezine oturdu. Sanal olan dünyadan çıkamaz hâle geldik. Sosyal ağlar ve bilgisayar oyunları. Sosyal medya adı altında giderek insanları asosyalleştiren bu programlar, sanıldığı kadar masum değil. Özellikle bilgisayar oyunları... Tıpkı alkol, sigara ve madde bağımlılığı gibi bilgisayar oyunlarına olan bağımlılık da hayatımızın bir gerçeği. Bu ağa düşen milyonlarca insan var.
Oyun deyince akla her ne kadar çocuklar gelse de söz konusu bilgisayar oyunları olunca hedef kitlesi çocuklardan yetişkinlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu oyunların oynanma süresi arttıkça kişide bağımlılık yapabiliyor. Bağımlı olan çocuk/yetişkin oyunlara erişmek için her yolu deniyor. Hatta bu durum büyük meblağlar ödemeye kadar gidebiliyor.
Piyasaya sürülen bu oyunlar internet sayesinde her eve kolaylıkla girebiliyor. Akıllı telefonlarla bu oyunlara ulaşmak daha da basit bir hâl alıyor. Çocuk elini cebine attığında istediği zaman oyun oynayabiliyor, bunun için illa bilgisayara sahip olması gerekmiyor. Anne-babaların bu konularda daha dikkatli ve duyarlı olması gerekiyor.
Çocuğun oynadığı bilgisayar oyunları onu sosyalleştireceği ve geliştireceği yerde ne yazık ki giderek ailesinden ve toplumdan soyutluyor. Çocuk agresifleşiyor ve oynadığı oyunların etkisiyle şiddete olan meyli de artıyor. Çocuklarımızı kontrol etmediğimizde, onlarla yeterince ilgilenmediğimizde çocuğumuz bilgisayar oyunlarına daha da bağımlı bir hâle geliyor.
Kendi çocukluğumuzu bir düşünelim. Nasıldı, hatırlıyor musunuz? “Güzeldi ya!” deyip gülümsediğinizi görür gibiyim. Güzeldi, evet. Masumdu en azından her şey. Oyunlar böylesi kirlenmemişti. Sokağa çıkınca annemiz ya da babamız “Oğlum/kızım hadi eve, geç oldu artık!” demeden anlamazdık vaktin nasıl geçtiğini… Üstelik o oyunlar birçok kişiyle oynandığı için ‘birlik’ ve ‘paylaşma’ kavramını da geliştiriyordu. Belli bir arkadaş çevremiz olduğu için, bunu o zamanlar fark etmesek de şimdi daha iyi anlayabiliyoruz, yeri geldiğinde oyun oynamak dışında birbirimizin sıkıntılarını ve sevinçlerini de paylaşıyorduk. Sadece oyun oynamıyor aynı zamanda duygu alışverişinde de bulunuyorduk.
Şimdiki çocuklar öyle mi? Arkadaşlarıyla sokakta oyun oynama yok, bir yerde oturup sohbet etme yok, herhangi bir duygu paylaşımında bulunmuyorlar; kendilerini bile ifade edemiyorlar… Neden? Bilgisayar oyunlarına bağımlılar da ondan. Üstelik bu oyunların içeriğinde savaş, ölüm, kan ve cinsel içerik var. Çocuk bu oyunları oynamaya devam ettikçe oradaki sanal âlemle gerçek dünyayı birbirine karıştırmaya başlıyor. Oyunda bölüm geçme, düşmanı yenme çocuğa bir şeyleri yenme ve başarma duygusu veriyor. Bu da onu mutlu ediyor. Eğer ev ortamında da huzursuzluk varsa ve anne-baba olarak çocuğa karşı ilgisizsek çocuk bu oyunlara daha fazla yönelebilir.
Bilgisayar oyunlarını üretenler, hedeflerine sadece çocukları koymuyor. Yetişkinler de bundan nasibini alıyor. Her yaş grubuna hitap eden bu oyunlar, yetişkinleri de ağına düşürebiliyor. Sonrası bilinen hikâye; eşler arasında iletişim eksikliği, kopan aile bağları ve boşanmaya kadar giden ailevi durumlar…
Oysa interneti doğru ve belli bir sınırda kullandığımız zaman günlük işlerimiz ve ilişkilerimiz de daha sağlıklı olacaktır. İnternetin hayatımızı kolaylaştırdığı bir gerçek. Birçok şeyi internet üzerinden yapıyoruz; internetten yemek sipariş ediyoruz, teknolojik ürünler satın alıyoruz, giyim, hediyelik eşya gibi birçok şeyi internetten alıyoruz. Ancak ipin ucu kaçtığında istenmeyen durumlarla karşılaşabiliyoruz.
Her ne kadar çağımızın adı iletişim olsa da aslında en büyük problemimiz iletişimsizlik. Ortada büyük bir ironi var. Aileyi bir arada tutan şey iletişimdir. Birçok aile içi huzursuzluğun nedeni de yine iletişimsizlik, sevgi ve ilgi eksikliğidir. Sevdiklerimize zaman ayıralım. Onlarla saatlerce vakit geçiremiyorsak bile kaliteli vakit geçirebilmek bizim elimizde. Yeter ki isteyelim, yeter ki fark edelim… Bakın nasıl düzelmeye başlıyor her şey yavaş yavaş. Siz onlarla ilgilendikçe, çocuğunuza ve eşinize onu sevdiğinizi hissettirdikçe o da zamanla bağımlısı olduğu bilgisayardan ve oyunlardan uzak durmaya başlayacaktır. Tabii ki bu durum sadece sevgiye ve ilgiye bağlı olmayabilir ama etkisini de göz ardı etmemek gerekir.
Hiçbir şeye vaktimiz yok derken aslında vaktimizi ne kadar da boşa harcıyoruz! Hâlbuki zaman çok kıymetli. Yaşadığımız ‘an’ın bile tekrarı yokken vaktimizi daha güzel nasıl kullanırız onu düşünelim ve yazımızı Âlemlerin Efendisi’nin bir hadisi ile noktalayalım.
Allah Rasulü’nün (s.a.s.) amcazadesi Hz. Abdullah b. Abbas (r.a.), Peygamber Efendimiz’in şöyle buyurduğunu naklediyor: “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunlar hususunda aldanmıştır, kıymetini takdir edip onları değerlendirmekten mahrumdur. Bu iki nimet: Sağlık ve boş vakittir.” (Buhari, Rikak, 1, 60; Tirmizi, Zühd, 1; İbn Mace, Zühd, 15; Müsned, 1/344.)