Makale

ÖLMÜŞ KALPLERİ ve KABİRLERDEKİ ÖLÜLERİ DİRİLTEN: BÂİS

ÖLMÜŞ KALPLERİ ve KABİRLERDEKİ ÖLÜLERİ DİRİLTEN: BÂİS

Fatma BAYRAM


Ba’s kelimesinin sözlükte iki temel anlamı vardır: harekete geçirmek ve diriltmek. Aslında diriltmek de bir nevi harekete geçirmektir. Çünkü hareket diriliğin belirtisidir ve diriltmek ölmüş bedenlere (veya kalp ve akıllara) hareket vermektir. Böyle olunca Bâis ruh vererek bedenlere, peygamber göndererek ruhlara ve düşünceler ilham ederek akıllara hayat ve dirilik veren demektir.
Rabbimiz esmayıhüsnasından: Hâlik, Bâri’, Musavvir, Vehhab, Latif, Muhyî, Hayy, Bedî’ ve daha pek çok isimlerinin tecellisi ile bize yaşayan bedenler, kavrayan akıllar ve hisseden kalpler bahşettiği gibi dilediği zaman Bâis ismiyle de onlarda saklı olan potansiyelleri ortaya çıkarır, harekete geçirir, daldığımız uykudan uyandırır; üzerimizde biriken ölü toprağını silker atar. Hatta Ragıb el-Isfehani’ye göre bu isimde yoktan var etme anlamı dahi vardır.
Gazali de Bâis ile Hâlik kavramları arasında bir bağlantının mevcut olduğunu kabul eder ve özellikle ba‘s kökünün sadece ahiret hayatındaki ikinci ve son yaratmayı ifade etmediğini, bunun yanında ilk yaratmadan sonraki birçok yaratmanın her biri için de kullanılabileceğini belirtir (Vâkıa, 56/61.) Yine ona göre bir bakıma ölüm kabul edilen bilgisizliği (Fâtır, 35/22.) izale edip yerine hayatı simgeleyen bilgiyi koymak da bu ismin bir tecellisi olarak kabul edilmelidir. Bu ikincil anlamlarına dikkatinizi çektikten sonra bariz olarak bilinen ilk anlam üzerinde biraz daha duralım.
Diriliş
Bildiğiniz üzere ba’s İslami literatürde asıl ve en yaygın olarak, “kıyamet gününde Allah’ın ölüleri kabirlerinden çıkararak yeniden canlandırması” anlamında kullanılır. Buna göre Bâis isminden ilk anlaşılan vakti saati geldiğinde “ölüleri dirilten”dir. İnanç problemi yaşayan insanların önemli bir bölümü yaratılışı kabul ettikleri hâlde dirilişi inkâr ederler. (En’am, 6/29; Nahl, 16/38.) Bunun altında dinin koyduğu sınırlara uymamaktan doğacak her türlü uhrevi sorumluluğu ret vardır. Eğer dirilmeyeceksek ve ölüm nihai son demekse bütün sorumluluklar anlamını yitirir. Aksine dirilişe ve hesaba iman eden ise inancının belirlediği her alandaki sorumlulukları kabul etmiş demektir. İşte sadece bu neden bile Bâis ismine iman etmenin (var olan gizli güçlerimizi harekete geçirerek çizgimizi yükseltmesine ilaveten) hayatımızın kalitesine yapacağı katkıyı ortaya koyar. Bu nedenle Rabbimiz bütün inkârcılara cevap olmak üzere Kur’an’da diriliş üzerinde çok durur (Hac, 22/5-7; Lokman, 31/28; Tegabün, 64/7.) Çünkü dirilişi kabul etmemek -nihai sorumluluğu ret anlamında- Allah’ı inkârla aynı kapıya çıkar.
Günümüz deistlerinin mantığı da aynıdır. Allah’ın yaratıcılığından bahsederken hayran olunacak sözler eden bu insanlar dirilişi kabul etmeyerek Allah’ı tamamen hayatın dışına itmek isterler. Çünkü diriliş yoksa hesap yoktur. Hesap yoksa kurallar ve sorumluluklar yoktur. Ahiret inancının dindeki bu asli yeri nedeniyle Kur’an ve sünnette Allah’a imanla ahirete iman hep yan yana zikredilir. Çünkü biri olmadığında diğeri de işlevsizdir. (Nahl, 16/22.) Aslında dirilişten şüphe duymak Allah’ın güç ve kudretinden şüphe duymak demektir. (Ahkâf, 46/33; Kıyamet, 75/3-4.) Oysa Allah ilk yaratılışımızda inorganik maddelere hayat vermiş, yani ölüden diriyi çıkarmıştır. (Âl-i İmran, 3/27; En’am, 6/95; Rum, 30/27.) Bunu ilk kez yapmak mı, ikinci kez yapmak mı daha zordur, bunu bile düşünemezler.
Kur’an’da Ba’s
Bâis kelimesi Kur’an-ı Kerim’de geçmemekle birlikte aynı kökten türeyen elliyi aşkın kelime Allah’a nispet edilmektedir. Bunların çoğunda peygamber gönderme ve dirilişten bahsederken mesela En’am suresi 60. ayette ölümün kardeşi olan uykudan sonra her yeni güne dirilerek başladığımız anlatılır. Özellikle peygamber gönderme konusu Kur’an’da sayısız ayette bu kelime ile ifade edilmiş (Bakara, 2/56, 129.) ve bu şekilde vahyin diriltici yönüne çok açık bir şekilde işaret edilmiştir. (Âl-i İmran, 3/164; Cuma, 62/2.)
Kur’an’da kıyamet gününün mutlaka geleceği (Mü’min, 40/59.), kabirlerin açılacağı (İnfitar, 82/4.), yeryüzünün içindeki ağırlıkları dışarı atacağı (Zilzal, 99/2.) ve Allah’ın insanları tekrar dirilterek yerden ot bitirir gibi topraktan çıkaracağı (Nuh, 71/17-18.), bütün yaratılmışların yeniden canlanarak (Zümer, 39/68.) belli bir hedefe odaklanmış şekilde koşup (Mearic, 70/43.) Rablerinin huzuruna çıkacakları (Yasin, 36/51.) bildirilmiştir. Kur’an’a göre kıyametin bir adı da yevmü’l-ba’s -diriliş günü-dür. (Hicr, 15/36; Rum, 30/56.) O gün insanlar arasında dünyada kurulmuş olan hiçbir bağ fayda vermez, herkes kendi derdine düşer, hatta insan kendisinden hak isteyeceklerinden korkarak bütün yakınlarından kaçar. (Abese, 80/34-36.) Herkes tek başınadır. (Meryem, 19/95.) Bazı yüzler ak bazı yüzler karadır. (Âl-i İmran, 3/106.)
Kur’an, ölümden sonra dirilişi hayretle karşılayan ve bu konuda kesin bilgi sahibi olmak isteyenlerin taleplerini dikkate almış ve onlara cevap teşkil etmek üzere, ölmüş ve parçalarına ayrılmış bazı canlıların yeniden diriltildiğini göstererek (Bakara, 2/72-73, 259-260.) diriliş gerçeğini insan zihninin kavrayacağı şekilde ortaya koymuştur. (Burada dikkatimizi çeken bir başka husus diriliş inancıyla alay ederek sorular soranlara hep yaratılış örnek verilirken, gerçek bir öğrenme isteğiyle soru soranlara gerçek canlandırmalarla cevap verilmesidir. Bu iki soru tarzına yaklaşım örnekleri insan ilişkileri ve eğitim metotları açısından son derece öğreticidir.)
Bâis tecelli ederse
Rabbimizin ölüleri dirilten kudreti bizde tecelli ettiğinde hasta bedenimize şifa, kalplerimizin ölmüş noktalarına hayat, akıllarımızın donuk kısımlarına neşvünema verir. Böyle bir insan yarı ölü olarak yaşayıp hayata boş gözlerle bakmaz; bütün potansiyelini gerçekleştirmiş, hayat dolu, üretken bir insana dönüşür. Psikolojinin en büyük sağlık belirtisi saydığı “sevmek ve çalışmak” onda azami noktasına ulaşmıştır. Bir toplumun böylesi diri insanlara sahip olması gidişatı aksatan her tıkanıklıktan sonra yeniden başlama şansına sahip olması demektir. Gelişme ve yenilenme vasıflarını kaybetmiş bir toplum -artık hücreleri yenilenmeyen bir organizma gibi- ölüm döşeğinde demektir. İşte Bâis isminin tecelli ettiği, yenilenmeye açık, üretken insanlar sürekli bir gelişim içindedirler ve her zaman sistemi yeniden organize edebilirler. Bu güçlü şahsiyetler sadece kendileri için değil, bütün toplumları için de hayat kaynağıdırlar.
Sözlerimizi Yüce rabbimizin her bir insana yaratılıştan potansiyel olarak verdiği bu canlılığı çoğu zaman yanlış eğitim yöntemleri ile biz yetişkinlerin öldürdüğünü belirterek kapatalım ve kıyamete kalmadan Rabbimizin Bâis ismiyle varlığımızın bütün ölü noktalarına yeniden hayat vermesini dileyelim.