Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Dr. Yüksel Salman
amiler, başlangıçtan günümüze Müslüman toplumlarda ortak sağduyunun ve doğru bilgiye dayalı dindarlık bilincinin oluşmasında, toplumun ruhen temizlenmesinde ve gönüllerin kaynaşmasında merkezi bir role sahip olmuştur. Camiler, hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumun her kesiminden insanın aynı duygu ve düşüncelerle, aynı heyecan ve gaye ile bir araya geldikleri, kardeşlik şuurunun zirveye çıktığı mekânlardır. Beldelerin feyiz odakları ve kimlik belgeleridir. Asırları aşıp gelen İslam müktesebatının ve Müslüman varlığının yaşayan tapu senetleridir. Maneviyat eksikliğiyle bunalan kalplerin huzur iklimi, Yüce Allah’ın manevi huzurunda eşitlenmenin ve bütünleşmenin en güçlü sembolleridir camiler.
Bu toprakları vatan kıldığımız günden bu yana; camiler daima güven ve huzurun adresi olmuşlardır. Tarih boyunca fakir ve kimsesizler, onun etrafındaki aş evlerinde hayata tutunmuşlardır. Hastalar; civarındaki şifahanelerde tedavi olmuşlardır. Zihinler ve gönüller; camilerin civarında kurulan ilim ve irfan merkezleriyle aydınlanmış ve ihya olmuşlardır. Bugün de camiler; kimsesizlerin sığınağı, gariplerin uğrak yeri, modern hayatın olanca lüks ve cazibesine rağmen, kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşayanların sığındığı adresleridir. Rengi, dili, kimliği ve düşüncesi ne olursa olsun herkesi kucaklayan ve aynı manevi atmosferde buluşturan birlik mekanlarıdır. Asırlar boyu olduğu gibi bugün de mabetlerimiz; özgürlük ve bağımsızlığımızın sembolüdür. Günde beş vakit okunan ezanlar; tevhidin, yani birlik ruhunun ve kurtulaşa çağrının adıdır. Minarelerden yankılanan salalar; ihanetin en kötüsünü yaşadığımız zifiri karanlık gecelerde dahi, manevi gücümüzün ve milletimizin her ferdinin yüreğinde yankılanan güçlü sesin adıdır.
Camiler, şehrin kültürünü ve toplumu ayakta tutan temel değerlerini besleyen, insanlarını sosyalleştiren ve manen arındıran merkezlerdir, şehre ruhunu katan ve medeniyetine damgasını vuran mekanlardır. Bu itibarla camilerimizin işlevselliği, çocukları, gençleri, engellileri, yaşlıları ve toplumun bütün kesimlerini kuşatması ve günün ihtiyaçlarına cevap vermesi yönündeki çabaların sürdürülmesi son derece önemlidir. Her bir caminin, bulunduğu köyün, mahallenin ve şehrin ihtiyacına göre camilerin planlanması, sanat ve estetik değer taşıması, bulunduğu yere huzur ve maneviyatıyla olduğu gibi, mimarisiyle de değer katması oldukça önemlidir.
Bu yıl Camiler ve Din Görevlileri Haftası etkinliklerinin ana teması, “Cami, Şehir ve Medeniyet” konusunu dergimizin gündem dosyası olarak belirledik. Prof. Dr. Bayram Ali Çetinkaya, “İslam Medeniyetinin İşaretini Taşıyan Camiler/Mescitler” başlığını; Prof. Dr. Sadettin Ökten, “İslam Medeniyet Tasavvurunda Şehir: Medine” yazısıyla İslam medeniyetinde şehir olgusunu ele aldı. Doç. Dr. Özcan Güngör, “Mabetten Medeniyete” başlığıyla camiden medeniyete uzanan çizgiyi bizimle paylaştı. Doç. Dr. Kemal Özkurt, “İslam Şehrinin Temel Nitelikleri”ni; Lütfi Bergen ise “Şehir Kurucu Olarak Cami” konusunu irdeledi. Dursun Gürlek’in “Fatih Camii ve Hafız Paşa” başlıklı yazısı da üslup ve muhtevasıyla dosyamıza ayrı bir zenginlik kattı. Bu ayki söyleşimizi, “cami, şehir ve medeniyet” üzerine Prof. Dr. Recep Şentürk ile gerçekleştirdik.
Gündem dosyamızı ilginize sunarken, geçmişten bugüne cami içi ve cami dışı din hizmetlerine ömrünü adayan, bugünlere gelmemiz için hayatını ortaya koyan ve hiçbir karşılık beklemeden aşkla, şevkle hizmet eden bütün büyüklerimize, hocalarımıza şükran borçluyuz. Ebediyete irtihal edenleri rahmetle yâd ediyor, hayatta olanlara sağlık, afiyet ve uzun ömür diliyoruz. Bu vesileyle bütün din gönüllüsü personelimizin haftasını tebrik ediyor, sağlık, afiyet ve huzurla nice hayırlı hizmetler diliyoruz.