Makale

MUHABBET

MUHABBET
Uğur Ünal

Şehirlerin en kalabalık caddelerinde, kasaba ve köylerin merkezinde, özellikle cami çevrelerinde kurulan kahvehaneler/çay ocakları sanırım adı konulmayan bir ruh dünyasının tezahürüdür. Bu yerlerin oluşmasında ve insanların buralara öylece kendiliğinden akın edişindeki bu sözsüz mutabakat, muhabbetin ne denli önemli olduğunun göstergesidir.
Su ve havadan sonra insan için en hayati ihtiyaç nedir diye sorulsa, ‘muhabbet’ çıkıverir ağzımdan. O kadar önemlidir yani. Yaşamak paylaşmaktır çünkü. Ve düşünceleri, sevinçleri, üzüntüleri paylaşmak en az ekmeğini paylaşmak kadar elzemdir. İnsan davranışlarına dair her şeyi anlayışla karşılayabilir, doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü, bir değerlendirmede bulunabilirim. Ancak muhabbet etmeyi sevmeyen, konuşmaktan kaçınan, dinlemeyi bilmeyen birini gördüm mü, aklım almaz bunu. Muhabbet olmadan nasıl baş edilir dünyanın bunca derdiyle, insan olmanın bu ağır yüküyle.
Dostça konuşma, sevgi anlamına gelen muhabbet, insana dair en temel eylemdir. Muhabbet sadece iletişim kurmak maksadıyla yapılmaz. Çoğu zaman fonksiyonel de değildir. Başlamak için bir seremoniye gerek duymaz. Önce selam sonra kelam kabilinden bir anda içinde bulursunuz kendinizi. Muhabbet, muhabbet içindir çünkü.
Muhabbetle dinlenir, kendimize geliriz. İş çıkışları ve tatil günleri için planlar yapar, muhabbeti daha da derinleştirmenin yollarını ararız. Kendimizi ifade ettikçe yükümüzün hafiflediğini hisseder, biraz olsun anlaşılmanın ve anlamanın hazzını yaşarız. Hangi durumda olursak olalım, derdimiz ne denli büyük olursa olsun, muhabbet edilecek bir dostumuz varsa, bunu bilmek bile çoğu zaman hayata tutunmak için yeterlidir.
Yalnızlık insanın kaderidir. Bu yücelerden gelen bir emirdir. Herkesin aklı, yüreği; nevi şahsına münhasırdır, biriciktir. İnsanoğlu, yalnızlığını bertaraf etmek için muhabbet arar. İçini dökecek bir dost arar. Ona farklı ufuklar açacak, kendini güvende hissettirecek bir dost. Kuşkusuz iyi bir dost bulmak için iyi bir dost olmak gerekir. Bana öyle geliyor ki; Hz. Muhammed’in (s.a.s.) en büyük sünneti, tarihin hiçbir döneminde eskimeyen ve bundan sonra da eskimeyecek olan en canlı örnekliği, dostluk ve muhabbet hususundadır. Hz. Ebu Bekir’i (r.a.) sıddık yapan, sahabeyi yol gösterici birer yıldız kılan muhabbettir/sohbettir. Ve ashap, dostluk ve muhabbetin adeta yeryüzündeki kurumsallaşmış halidir.
Muhabbet, insanın kendini tanıma teşebbüsüdür. Bu ancak tevazu ve samimiyetle olur. Dostlar arasında mesafe ya da zaman muhabbete engel olamaz. Bu dünyada bir insanın elde edebileceği en büyük hazine, her daim kaldığı yerden aynı iştiyakla muhabbete devam edebileceği dostlarıdır.
İnsanı sevmeyen, her şeye dünyevi bir fayda nazarıyla bakan, hayatını mütekabil çıkarlar muvazenesinde değerlendiren birine muhabbetin ne olduğunu anlatamazsınız. Bu yüzden özellikle Batı dillerinde muhabbet kelimesinin bir karşılığı yoktur. Muhabbet, iki dünyalı bir zihin yapısında, güçlü bir ahiret inancının tezahürü olarak toplumsal hayatta neşvünema bulmuştur. Muhabbet; dünya gurbetinde, sılaya duyulan özlemin dışa vurumudur.
Şehirlerin en kalabalık caddelerinde, kasaba ve köylerin merkezinde, özellikle cami çevrelerinde kurulan kahvehaneler/çay ocakları sanırım adı konulmayan bir ruh dünyasının tezahürüdür. Bu yerlerin oluşmasında ve insanların buralara öylece kendiliğinden akın edişindeki bu sözsüz mutabakat, muhabbetin ne denli önemli olduğunun göstergesidir.
Muhabbet; ne kitap okumaya, ne film izlemeye, ne de entelijansiyası yüksek bir sanat alanında gezinmeye benzer. Muhabbet bütün bunların membaıdır. İnsan elinden/zihninden çıkmış hiçbir güzellik yoktur ki, öncesinde veya sonrasında muhabbetle bir ilişkisi olmasın. En güzel şiirler, öyküler ya da resimler muhabbetle tekâmül eder. Ve ancak muhabbetle gönüllerde yer edinir.
Muhabbet; ani bir yağmurun ardından coşan bir ırmağın tüm çalı çırpıyı önüne katıp götürmesi gibi, kalbimizi arındırır. Gönüllere ferahlık verir, yaraları iyileştirir. Her zaman söz ile olmaz bu. Şairin dediği gibi, ‘susmak konuşmaya dâhildir’ çünkü. Söyle(ye)mediklerimiz de muhabbetin önemli bir parçası olur kimi zaman.
Söz, muhabbetin araçlarından sadece biridir. Dilin imkânlarıyla her şeyi kâmilen anlamak veya anlatmak mümkün değildir. Bu anlamda muhabbet, eksik bir anlaş(ıl)maya gönüllü bir razı oluştur. Muhabbet; fikirlerin kelimelere, mimiklere ve seslere dönüştüğü bir resimdir. Bu resim, kelimelerden bağımsız olarak, ağızda bıraktığı tat ve oluşturduğu his nispetinde insana etki eder. Muhabbettin çıktısı da budur zaten.
Irmağın dibinde, yerli yerinde, üzerinden akan sulara bakakalmış bir taş gibi, kendimizi, görmek isteyenlerin rahatlıkla bulabileceği en konforlu yere hapsedemeyiz. Rahatımızın bozulması pahasına aklımızı, yüreğimizi ortaya koymalı, kendi hayat şarkımızı söylemeliyiz. Her insanın Allah’a kul oluşundaki tekliği, farklılıklarımız, tercihlerimiz, kısacası bizi biz yapan şeyler muhabbetle açığa çıkar.
Bizi sıradanlığa mahkûm etmek isteyen, değirmen taşının taneyi öğüttüğü gibi, biricikliğimizi un ufak edip aynı çuvala doldurmak isteyen bu dünyanın şerrinden ancak muhabbetle emin olabiliriz. Muhabbet sayesinde, ne yaparsa yapsınlar, kimseler ettiğimiz dansları bizden alamazlar. Modern putperestlerin dayattığı bu zalim çıplaklığa ancak muhabbetle kafa tutabiliriz.