Makale

TERAVİH NAMAZI

TERAVİH NAMAZI

Prof. Dr. Zekeriya Güler/ Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Kim faziletine inanarak ve ihlas ile Allah’ın rızasını gözeterek ramazan gecelerini değerlendirirse, geçmiş günahları bağışlanır."
(Buhârî, Salâtü’t-terâvîh, 1; Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 173.)

Açıklama
Hadisin ravisi Ebu Hüreyre, Rasulüllah’ın (s.a.s.), kesin emir vermeksizin ramazan gecelerinde ibadete (teravihe) teşvik ettikten sonra bu hadisi okuduğunu, durum böyle devam ederken onun vefat ettiğini ve Hz. Ebu Bekir’in hilafet devri ile Hz. Ömer’in hilafetinin başında böyle uygulandığını anlatır. (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 173.)
Hadis metnindeki “ramazan gecelerini değerlendirmek” diye tercüme edilen kıyam ile özellikle teravih namazının kastedildiği hususunda görüş birliği vardır. Teheccüt namazı, Kur’an okumak, dua, nefis muhasebesi ve sahur da geceyi değerlendirmenin bir parçasıdır.
Esasen şu hadis, kıyamın teravih namazı olduğuna işaret eder: “Allah Teala ramazan orucunu farz kıldı. Ben de kıyamını (teravihi) sünnet kıldım. Kim ihlas ile Allah’ın rızasını gözeterek ramazan orucunu tutar ve gecesini değerlendirirse, annesinin dünyaya getirdiği gün gibi günahlarından arınmış olur.” (Ahmed b. Hanbel, I, 191; Nesâî, Sıyâm, 40.)
Ebu Zer el-Gıfari (r.a), Rasul-i Ekrem’in ramazanın son on günü mescitte itikâf ve gece ibadetini (kısmen tasarrufla) şöyle anlatır: Peygamber (s.a.s.) yirmi ikinci günü ikindi namazını kıldıktan sonra, “İnşallah bu gece namaz kılacağız (kıyam hâlinde olacağız). Sizden kim namaz kılmak isterse kalksın.” dedi ve yatsıdan sonra cemaate namaz kıldırdı. Nihayet gecenin üçte biri geçti ve ayrıldı. Yirmi dördünde namaz kıldırmadı. O gün ikindi namazından sonra, “İnşallah bu gece namaz kılacağız. Sizden kim namaz kılmak isterse kalksın.” dedi. Cemaate namaz kıldırdı. Nihayet yirmi beşinci gecenin üçte biri geçti ve ayrıldı. Yirmi altıncı gece için de bir şey söylemedi. O günün ikindi namazında, “İnşallah bu gece namaz kılacağız. Sizden kim namaz kılmak isterse kalksın.” dedi. Ebu Zer (r.a.) diyor ki: (O gece) namaz için toplandık ve Hz. Peygamber bize namaz kıldırdı. Nihayet gecenin üçte ikisi geçti. Sonra mescitteki itikâf çadırına gitti. Ben, “Ya Rasulallah, sabaha kadar bize namaz kıldırmanı isterdik!” deyince, bana “Ebu Zer! Sen imamınla namaz kılıp ayrıldığında tüm gecenin ibadeti sana yazılmış olur.” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, V, 172.)
Ramazan ayının son on gününde Kadir Gecesi’nin arandığı tekli gecelerden (23, 25 ve 27) sonra dördündü gece mescidin dolup taşması üzerine Rasul-i Ekrem’in, “(Cemaatle eda edilmesi hâlinde) size farz kılınmasından endişe ettim.” buyurarak kıldırmadığı bu namaz, Buhari tarafından hem “teravih namazı” hem de “teheccüt” konu başlığı altında Hz. Âişe’den rivayet edilir.
Buhari, “Salatü’t-Teravih” bölümünde, “Ramazan gecelerini değerlendiren kimsenin fazileti” konu başlığı altında, bu yazının serlevha hadisini zikrettikten sonra Abdurrahman b. Abdülkâri’den şu bilgileri nakleder:
Bir ramazan gecesi Ömer b. el-Hattap ile mescide çıktık. Baktık ki, insanlar dağınık gruplar hâlinde; kimi tek başına kimi de cemaat olarak namaz kılıyordu. Bunun üzerine Ömer, “Bana öyle geliyor ki, bu insanları bir imamın arkasında toplasam daha iyi olur.” dedi. Sonra kararlılık göstererek Übey b. Ka’b’ın arkasında onları topladı. Başka bir gece yine Ömer’le birlikte çıktık. İnsanlar, imamlarıyla birlikte namaz kılıyorlardı. Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: “Bu ne güzel bir âdettir!” Fakat namazlarını gecenin sonuna tehir ederek şimdi uyuyanların seher vakti, şu anda kıyamda olup namaz kılanların vaktinden daha faziletlidir.” O sırada insanlar gecenin başında bu namazı kılıyorlardı.” (Buhârî, Salâtü’t-terâvîh 1; Muvatta’, Kıyâmu ramazân, 3.)
Teravihin tarihî seyri konusunda Rasul-i Ekrem’in raşit halifesi olan ve sünnetine uyulması tavsiye edilen Hz. Ömer’in bu görüş ve uygulamasının, sahabeden herhangi bir tenkide maruz kalmadığı bilinir. Bu sebeple, teravihin yirmi rekât olduğu hususunda icma veya icma yakın bir kabul oluştuğu ifade edilir.
Kaynaklarda teravih namazının rekât sayısına dair başlıca şu görüş ve uygulamalar söz konusu edilir:
a) Sekiz+vitir: Hz. Âişe, “Rasulüllah’ın (s.a.s.) ramazan ayındaki namazı nasıldı?” sualine şöyle cevap vermiştir: “Rasulüllah (s.a.s.), ne ramazanda ne de başka bir zamanda on bir rekâttan fazla bir namaz kıldı. Önce dört rekât kılardı ki, onun güzelliğini ve uzunluğunu ne sen sor ne ben söyleyeyim. Sonra dört rekât daha kılardı ki, onun güzelliğini ve uzunluğunu da ne sen sor ne ben söyleyeyim. Daha sonra da üç rekât kılardı.” (Buhârî, Teheccüd, 16, Salâtü’t-terâvîh, 1.) “Rasulüllah (s.a.s.) öyle bir namaz kılardı ki, başını kaldırmadan önce secdesini sizden birisinin elli ayet okuyacağı süre kadar uzatırdı.” (Buhârî, Teheccüd, 3.)
b) Yirmi+vitir: Hz. Ömer zamanında teravih namazının yirmi rekât kılındığına dair hadis sahihtir. İsmail b. Muhammed el-Ensari’nin Tashîhu hadîsi salâti’t-terâvîh ışrîne rek’aten ve’r-reddu ale’l-Elbânî fî tad’îfih (Riyad 1988) adlı eseri, M. Nâsıruddîn el-Elbani’nin, yirmi rekât rivayetinin zayıf olduğu iddiasına reddiye niteliği taşır.
Tirmizi, “Ehliilmin ekseriyetine göre Hz. Ömer, Hz. Ali ve diğer sahabilerden rivayet edildiği üzere teravih namazı yirmi rekâttır. Süfyan es-Sevri, Abdullah İbnü’l-Mübarek ve eş-Şafii’nin görüşü de budur.” der. (Tirmizî, Savm, 81.)
İmam Şafii, Mekke’de vitirle beraber yirmi üç rekât kılındığını söyler.
c) Otuz altı veya kırk+vitir: Halife Ömer b. Abdülaziz döneminde Medine’de otuz altı rekât kılınmıştır. İmam Malik bu görüştedir. İmam Şafii, Medine’de teravih namazının otuz altı (vitirle birlikte 39) rekât kılındığını gördüğünü ifade ettikten sonra şöyle der: “Benim tercihim yirmidir. Bu konuda bir sıkıntı ve sınırlama yoktur. Zira nafiledir. Eğer namazın kıyamı (kıraatı) kısa olursa rekât sayısı çok olur, kıyamı uzun olursa rekât sayısı az olur. Her ikisi de güzeldir.”
Sonuç olarak, şeri hüküm itibarıyla teravih sünnet bir namazdır. Hanefi fıkıh âlimi İbnü’l-Hümam, teravih namazının sekiz rekâtı (farz namazların müekket sünnetleri gibi) sünnet-i râtibe, on iki rekâtının ise müstehap olduğu kanaatindedir.
Cemaat hâlinde yirmi rekât teravih namazı, Hz. Ömer zamanından beri dünyanın dört bir yanında kılınagelmiştir. Kıraat, rükû ve secdesini uzun tutarak sekiz rekât kılanlar olduğu gibi, rükünleri daha kısa tutarak yirmi veya otuz altı rekât kılanlar da vardır. Bu konuda tercih, ramazan ikliminden faydalanmak isteyen müminlerin ruh hâllerine bırakılmalıdır. Çünkü teravih, önü açık mutlak nafile namazlar arasındadır.
Aslında teheccüt gibi bir gece namazı olan teravihin, ruhuna uygun olarak eda edilmesi için çaba gösterilmeli ve geçmiş günahların bağışlanması gibi bir bahtiyarlığa erişilmelidir. Bu itibarla, teravih namazı konusunda gereksiz tartışmalardan uzak durulmalıdır. Bilinmelidir ki, ramazan gündüzündeki oruç, sabır ve teslimiyet eğitimi verdiği gibi, gecesindeki teravih namazı da teheccüt disiplini kazandırır.
Hadisten öğrendiklerimiz
● Cumhura göre yirmi rekât olan teravih namazı, ramazan ayının sünnetidir ve cemaatle kılınması daha faziletlidir.
● Teravih namazı, Hanefiler, Şafiiler, Hanbelîler ve bazı Malikiler’e göre müekket sünnettir.
● Geçmiş günahların bağışlanmasına vesile olan teravih namazı, teheccüde alıştıran bir niteliğe sahiptir.