Makale

KORKU PSİKOLOJİSİ

KORKU PSİKOLOJİSİ

Mehmet Dinç/Hasan Kalyoncu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Korku temel duygularımızdan bir tanesi. Bu şu demek; yok sayamazsınız, yokmuş gibi davranamazsınız. Çünkü bizler insanız. Duygumuzla, düşüncemizle davranışımızla insanız. Etimizle, kemiğimizle, kanımızla insanız. Eksiğimizle, gediğimizle, kusurumuzla insanız. Bu nedenle duyguları yok sayarak yaşamak bizi daha az insan yapar. Dünyadaki varlığımızı daha anlamsız yapar. Dolayısıyla korku dahil hiçbir duygumuzu yok saymamalı, dondurmamalıyız. Duygular zaten tek tek dondurulamaz. Dondurursanız hepsi bir şekilde etkilenip donmuş, işlevsiz olmuş olurlar. Yani korku duygusunu tamamen dondurmaya çalışan bir insan, heyecanını da dondurur, sevincini de dondurur, hüznünü de dondurur. Bu sebeple korkularımızı dondurmak bize bir duyguya değil, birçok duyguya belki bir kalbe, belki bir hayata mal olur.
Dondurmak çözüm değil ama doldurmak da çözüm değil. Yani dondurup yaşamamak nasıl yanlışsa duyguları, doldurup gereğinden fazla yaşamak da yanlıştır. Kararında kıvamında olmayan her şey yanlış olduğu gibi duyguların ve tabi korkunun da bir kararı kıvamı vardır. Bu karar ve kıvam bizim korkumuzu yönetebileceğimiz karar ve kıvamdır. Korku bizi yönetmeye başlamışsa, davranışlarımızı, düşüncelerimizi ele geçirmişse, sözlerimize gözlerimize yön veriyorsa orada bir durmak gerekiyor. Çünkü korku bana zarar versin diye değil korusun diye var. Koruması gerektiği yerde koruma adıyla zarar vermeye başlamışsa bu artık korku olarak adlandırılsa da korku değil kabustur. Kabusu korku zannedip temel duygudur, işime yarıyor düşüncesiyle korumak kollamak, beslemek büyütmek olmaz. Bir an önce bu kabustan kurtulmak gerekir. Bunun için insan kendini kontrol etmeli, düşüncelerini gözden geçirmeli, davranışları üzerindeki hakimiyetinin farkına varmalı ve sonrasında hemen hareket geçmelidir. Şayet korku adıyla var olan şey;
-sebebi belli olmayan,
-normalde insanların tecrübe ettiğinden daha şiddetli olan,
-normalde insanların tecrübe ettiğinden daha uzun süren,
-hayatımı ve ilişkilerimi daraltan,
-işlevselliğimi ve iş üretmemi olumsuz etkileyen,
-beni olduğum gibi, olmak istediğim gibi davranmaktan alıkoyan bir özelliğe sahipse öncelikle bir tanışalım bu korku adıyla dolaşan tecrübe ile.
Tanışmak demek ne zaman, nereden ve kimden geldiğini, nereye ait olduğunu, ne istediğini, nelere sebep olduğunu bilmek demektir. Dolayısıyla ben öncelikle yaşadığım tecrübenin ne zaman ve nasıl başladığını bilmem lazım. Sonrasında hangi yaşantım, hangi insanla ilişkimin bende bu tecrübeyi başlattığını öğrenmem lazım. Hâlihazırda yaşadığım bu tecrübenin beni hangi sebebi göstererek hayatımda var olmaya ikna ettiğini çıkartmam lazım. Hayatımda nelere sebep olduğunu, neleri yapabilecekken yapamadığımı, neleri yapmamam lazımken yaptığımı, bana neleri ve kimleri kaybettirdiğini hesaplamam lazım. Bütün bunları yaptıktan sonra artık hayatımdaki tecrübeyi dünüyle bugünüyle, yaptırdıkları ve yaptırmadıklarıyla tanıyorken yanlış giden her ne varsa düzeltmeye girişmek gerekiyor. Yani düşünce anlamında zihnimi çelmişse bu tecrübe ve yokluğunun çok pahalıya mal olacağını bana düşündürtüyorsa düşüncelerim üzerinde çalışmalıyım. Diğer duygularımı bozma, onları da dengesiz hale getirme ve kontrol dışı bırakmama sebep olduysa duygularım üzerinde çalışmalıyım. Davranışlarım anlamında değerlendirdiğimde kendi istediğimden farklı bir insan gibi davranır hâle getirdiyse beni ve davranışlarımı fevri, sonrasında pişmanlık olan davranışlar yaptıysa davranışlarım üzerinde çalışmalıyım. Bunu yaparken tek başıma yol almakta zorlanıyorsam muhakkak konunun uzmanlarından destek almam faydalı olacaktır. Bu destek medikal destek olabileceği gibi psikoterapi veya psikolojik danışmanlık desteği de olabilir. Her hâlükârda hepsine açık olmalı ancak bu kararı verirken mesleğinin ehli ve vicdan sahibi bir uzman olmasına dikkat edilmelidir. Konuyla ilgili iki nokta da akıldan çıkarılmamalıdır. Bunlardan birincisi bu tür sorunları yaşama oldukça yaygın görülen ve çokça insanın muzdarip olduğu bir durum olduğu için kişinin kendisini anormal görmesini ve kötü hissetmesini gerektirecek hiçbir şey yoktur, bunu düşünüp rahat olmaya dikkat etmek söz konusu durumdan kurtulmak anlamında önemlidir. İkincisi de bu tür sorunların çözümü vardır, başa geldi çekilecek diye düşünüp bir şey yapmamak olmaz. Mutlaka çözüm için ümitle, enerjiyle, heyecanla bir sürece girmek lazımdır.
Bütün bunlardan sonra koruyup kollamamız gereken, besleyip büyütmemiz gereken, asla vazgeçmeyip asla kaybetmememiz gereken, bizi daha insan yapan, daha anlamlı yaşatan korkudan bahsetmekte de fayda var. Bu korku bizi kendi hayatımız ve başkalarının hayatları için doğru işler yapmaya, yanlış işlerden uzak durmaya motive eden korkudur. Öfkelerimizin, nefretlerimizin, sevgisizliklerimizin bize galip gelmesine mani olan korkudur. Kendimizi acı ya da zevk sebebiyle kaybedeyazdığımızda bizi kendimize getiren korkudur. Sayesinde sözümüzü tarttığımız, davranışımızı ölçtüğümüz, insanlara karşı daha dikkatli davrandığımız korkudur. Bir göz kararmasıyla yılların birikimlerini yakmamıza, bir kalp kırılmasıyla yılların hatırını yok saymamıza mani olan korkudur. Canımızın her istediğini bize yaptırmayan korkudur. Bu korku bize çok çok lazımdır. Kaybetmememiz, kaybetmekten korkmamız gereken korkudur. Dolayısıyla bir dönüp bakalım kendimize, korku diye bildiğimiz tecrübelerimizin ne kadarı kabus olan ve bize zarar verenler grubunda ne kadarı kaybolmasın istediğimiz, bize iyi gelenler grubunda. Kâbus olanlardan kendi gayretimiz veya bir uzman desteğiyle bir an önce kurtulmaya bakalım, kaybolmaması gereken korkularımıza da hep ama hep sahip çıkalım.