Makale

SULTANLAR DİYARI: ÇAD

SULTANLAR DİYARI: ÇAD

Prof. Dr. Ahmet KAVAS | İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Afrika’nın merkezi konumundaki bir coğrafyada yer alan Çad Cumhuriyeti’nin geçmiş tarihi hakkında elimizdeki bilgilerin büyük çoğunluğu İslamiyet’in burada yayılmasından sonrasına aittir. Ülkenin çöl kısmında bundan birkaç yıl önce bulunan ve Tumay adını verdikleri bir insan kafatası üzerinden kıtada yedi milyon yıldır hayat olduğu yönünde resmî makamlarca çokça kullanılan bir söyleme dönüşmüştür. Kolayca kabul edilecek bir gerçek varsa o da kıtanın kuzey-güney, batı-doğu istikametlerindeki geçiş yollarının dün olduğu gibi, bugün, hatta yarın da bu bölgeden geçme zorunluluğudur. Hâliyle ister kendi sınırları içinde, isterse çevresindeki bölgelerde yaşayanlar için mutlaka kullanılan yol ağlarına sahipti.
Fiziki ve beşerî coğrafyası
Topraklarının genişliği itibarıyla dünyanın 21., Afrika’nın ise 5. büyük ülkesi olan Çad kuzeyinde Lib
ya, doğusunda Sudan, güneyinde Orta Afrika, batısında ise Nijer, göl üzerinden sınırı olan Nijerya ve Kamerun ile çevrilir. En kuzey bölgesinde kısaca BET denilen Borku Ennedi ve Tibesti isimli üç bölgesi çöllerle kaplıdır. Buralarda sınırlı sayıda çöl kasabaları bulunmakta olup bunlar Ayn Galaka kasabası dâhil 1800’lü yılların sonunda ve 20. yüzyılın başında Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp vilayeti Fizan sancağına bağlı kaza merkezleri idiler. Bilhassa Tibesti’nin merkezi şehri Barday içlerinde en uzun süre Osmanlı idaresinde kalmış ve o dönem sömürgeci Fransızlara karşı önemli bir karakol olmuştu. Ülkenin Sudan sınırına yakın ve tarihî Veday sultanlığının payitahtı Abeşe şehri ve buradan önceki merkezleri Vara kasabasında Osmanlı dönemine ait izler olduğu yöre halkı tarafından anlatılmaktadır. Dahası diğer bazı kasabalarda burada vefat eden Osmanlıların mezarları, bizzat Abeşe’de elli yıl öncesine kadar korunan Cenine Türk denilen bahçe, burada hâlen kendilerini Türk soylu olarak ifade eden Turkay ve Remzi isimli gibi bazı aileler yaşamaktadırlar. Ülkenin 23 idari bölgesinden birisi de batıdaki Kânim’in merkezi Mao şehridir. Burası özellikle Orta Çağ’da Çad Gölü havzasının en önemli merkezlerinden birisi idi. Mağrip olarak ifade edilen Kuzey Afrika’daki bilhassa Cezayir, Tunus ve özellikle Trablusgarp’daki (Libya) ile sıkı bağları olduğu için daha sonradan merkezi Çad Gölü’nün güneyinde bugünkü Nijerya’nın 36 eyaletinden Bornu’ya taşınınca da karşılıklı etkileşim daima korundu. Başkent Encemine Fransız sömürgeciliğinin başladığı yıllarda kurulan bir şehir olup ilk önce adı burayı işgale gelen Fransız subayın adına Fort Lamy, yani Lamy Kalesi konsa da sonradan Arapça Encemine (N’Djamena) olarak değiştirildi. Özellikle hac ve ticaret kervanlarının Logon ile Şari nehirlerinin birleştiği noktada yer almasından dolayı burada dinlenip ihtiyaçlarını gidermeleri sebebiyle bağımsızlık sonrasında isim olarak “toplandık, dinlendik” anlamına bu Arapça kelimeyi tercih etmişler. Ülkenin doğusunda merkezi Goz Beyda olan Dar Sıla, güneydoğusunda merkezi Amtiman olan Dar Selamat isimli bölgeler yer almaktadır. Başkentten güneye gidildikçe verimli ve sulak toprakların bulunduğu bölgede Bongor, Sarh, Mundu, Gore gibi nüfusları kalabalık şehirler yer almaktadır.
Günümüzde nüfus sayımlarının en zor yapılabildiği, çoğu zaman ulaşım, maddi imkânsızlıklar, gelişmiş teknolojik araçların temini gibi sebepler yüzünden Afrika’nın birçok ülkesi gibi Çad’da da ne kadar insan yaşadığı konusu ancak tahminlerle ifade edilmektedir. 2017 yılı itibarıyla ülke nüfusunun 15 milyon civarında olduğu ifade edilmektedir. Büyük bir çoğunluğun nüfus cüzdanı veya diğer kimlik belgelerinden birisine dahi sahip olmadığı için tam bir rakam verilememektedir. Kuzeyden güneye çöl ikliminden son derece verimli topraklara sahip güneye gidildikçe kilometrekareye düşen insan sayısı artmaktadır. Başkent Encemine’de gayri resmi yaklaşık üç milyon, resmi olarak ise bir milyon civarında bir nüfusun yaşadığı dile getirilmektedir.
Çadlı kimliği ile bugün tanınan ülke insanları çok farklı soylardan gelen insanların kimi bölgelerde geleneksel anlamda varlıklarını sürdürdükleri, göç ve evlilikler dolayısıyla ise ciddi anlamda birbirleri ile karıştıkları gözlemlenmektedir. Sao olarak ifade edilen belki de dünyanın en uzun boylu insanları arasında sayılan toplum bilhassa Çad Gölü havzasında yaşamaktayken artık sınırlı sayıda bir kitleyi oluşturmaktadırlar. Kimi tarihçilere göre İslamlaşma sürecinin bunlarda az olduğu, daha çok son dönemlerde İslam’ı kabul ettikleri ifade edilmektedir. Ülkenin milli takımının adı da Sao olup uzun boylu ve güçlü insanı temsil ettiği için benimsenmiş olmalıdır. Kuzeydeki Tubu, Cumhurbaşkanı İdris Deby’nin kabilesi Zeğâva, Goran ve Çad Gölü’nün kuzeyini yurt edinen Kanembu toplumlarının tamamı ile Sudan üzerinden ve Libya’dan gelen Arapların tamamı Müslümandır. Kabile isimleri ile bilinen kendi yerel dilleri yanında tamamının ortak konuşma dili Arapçadır. Başkent Encimene’den güneye gidildikçe bilhassa Sudan sınırından itibaren tüm halk yine uzun zamandır İslam’ı kabul etmiş çoğu Arap olup veya yerlilerle karışmış melez toplumlardır ve yine hepsi Müslüman’dır. Kamerun sınırında yer alan Encemine’den güneybatıya gidildikçe Ortaafrika sınırına kadar olan bölgede ise son iki asırda Kongo ve Kamerun tarafından gelip yerleşen animist toplumlar yaşıyor. Fransız ve diğer Avrupalı misyonerler bunlar üzerinde yaklaşık bir asırdır çalışıp Hristiyanlaştırmakla meşguller. Ülkenin kuzey ve orta bölgelerindeki Müslüman halk da son derece verimli toprakların bulunduğu bu bölgeye geçerek yerleştikleri için oranları her geçen sene daha çok artmaktadır.
Çad: Sultanlar diyarı
Afrika’da en köklü hanedan devleti Kânim-Bornu Sultanlığı olup Çad’ın batısındaki Kânim bölgesinin merkezi Mao şehrinde kuruldu. Hanedanın ana kolu Nijerya’nın Bornu bölgesine geçse de Çad kolu hala yaşamaktadır. Ülkenin orta bölgesindeki Bagirmi sultanlığı da 16. yüzyılda kurulan ve halen bu soyu devam ettiren sultan bulunmaktadır. Sudan sınırına yakın Abeşe’deki Vedây sultanı da en köklü ve etkin hanedanlardan birisini temsil etmektedir. Encemine Sultanlığı ise Fransız işgali sırasında karşılarına çıkan Rabih bin Fazlallah’ın hayatta kalan askerlerinden birisi daha sonra sömürge idaresi tarafından istihdam edilince yaptığı hizmetleri karşılığında ona da bir sultanlık makamı verilmiş. Bugün ülkede bu dört sultan en etkili şahsiyetler olarak çoğu zaman babadan oğula geçen görevleri devlet tarafından da tanınmaktadır. Hepsinin manevi önderi olarak Nijerya’daki Sokoto halifesi olduğu da ifade edilmektedir. Bunlar dışında Çad’ın tüm yerleşim birimlerinde bir yerel sultan bulunmakta olup devletbaşkanı İdris Deby Itno da halen Iriba şehri ve çevresinin sultanı unvanına sahiptir. Sultanların sayısı 300 civarında olup çoğunluğu devletle yaptıkları anlaşma gereği maaş almaktalar ve özel saray veya benzeri mekânları bulunmaktadır. Sultan olarak tanınmaları konusunda devletin müdahale etme hakkı bulunmaktadır.
Çad Osmanlı ilişkileri
Çad topraklarında hüküm süren Müslüman hanedanlarla daha ziyade 1551 yılında Trablusgarp eyaleti kurulunca irtibat kuruldu ve Kanuni Sultan Süleyman Kânim-Bornu Sultanı İdris Elevma’ya elçi gönderdi, oradan İstanbul’a elçiler geldi. İlişkiler II. Selim ve III. Murat dönemlerinde de devam etti. Özellikle 19. yüzyılda Fransız işgali karşısında Tibesti’de Barday, Ennedi, Borku ve Ayn Galaka kazaları kurularak Fizan üzerinden Trablusgarp’a bağlandılar. Buraya sevk edilen Osmanlı askerleri ve sivil memurları görev yaptıkları gibi yerel sultanların askerlerine eğitim verdiler. Hâlen Çad’ın farklı yerlerinde Türk soylu çoğu yerellerle karışarak melezleşmiş kimselere ve onların Osmanlı kültürü adına bıraktıkları izlere rastlamak mümkündür.
Çad’da Fransız sömürgeciliği
Fransa tüm Batı ve Orta Afrika bölgesindeki sömürgeci emellerini 19. yüzyılın son döneminde ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde en acımasız şekilde uyguladı. Bu süreç 1920’ye kadar devam etti. 1917 yılında Abeşe şehrinde çatışmada ölen bir Fransız subayının katlini bahane ederek barış sağlama amacıyla bölgenin tüm âlimlerini toplayıp hepsini palalarla sömürge askerlerine parçalatarak ülke tarihinin en büyük katliamını yaptı. 1960 yılında Çad’dan sömürgeci olarak çekildiler ama ülke üzerindeki sıkı takip özellikle askeri, siyasi, kültürel ve ekonomik olarak devam etmektedir. Arkalarında her yönüyle çökmüş, batık bir ülke bıraktılar. Halk cehalete sürüklenmiş, eğitim tamamen bitmiş, sağlık sistemi hiç tesis edilmemişti.
Bağımsız Çad
Çad devleti 1960 yılından itibaren bir iç savaşa sürüklendi ve bu savaş 2008 yılında sona erdi. İlk iki Hristiyan devlet başkanından sonra iktidarı ele geçiren Hissene Habre ve rakibi Gougouni Veddey arasındaki çatışma 1990 yılında İdris Deby Itno’nun askeri darbesiyle sonra erdi. Hâlen 26 yıllık iktidarını geride bırakan Itno son yıllarda Çad’ı sadece bölgesinde değil tüm Afrika’da barış ve güvenliğin tesisinde etkin bir ülke konumuna getirdi. Mali, Kamerun, Orta Afrika ve Nijerya’daki iç karışıklara askerî barış güçleriyle destek verdi. Önemli ölçüde başarı sağladı. Ülkenin petrol başta olmak üzere hammadde kaynaklarını uluslararası piyasalarda kullanır hale getirmesi, ekilebilir arazileri kullanıma açması, başkent Encemine dâhil kalkınma hamleleri ile kalkınma fırsatlarını yakından takip etmektedir.
Ülkedeki İslam İşleri Meclisi dinî hayat üzerinde etkin olup halkın tamamı Maliki mezhebindendir ve son iki asırdır bölgede etkin Ticaniye tarikatına mensubiyet oldukça revaçtadır. Tüm Müslümanlar çocuklarına küçük yaşlarından itibaren Kur’an-ı Kerim okumayı, kabiliyetli olanlara ezberletmeyi ve İslami ilimlerde geçmiş yıllardaki eksiklikleri telafiye çaba göstermektedirler. İslam ülkeleri arasında cemaatle namaz kılma oranının en yüksek olduğu ülkelerden birisi olan Çad’da dindarlık da yaygındır. Misyonerlerin bir asır önce büyük imkânlarla başlattıkları Hristiyanlaştırma faaliyetleri şimdiye kadar arzu ettikleri seviyeye ulaşamamıştır. Ne var ki ülkede bir asır önce bir kişi dahi Hristiyan değilken bugün milyonlarca Hristiyan Çadlıdan bahsedilmektedir. Çad fakir bırakılmış bir ülke olmasına rağmen kendi değerlerine bağlılığı sayesinde üzerlerine kurulan her türlü yabancılaştırma, din değiştirime, kültürel yozlaşma konularında tarifi imkânsız bir süreçten geçti. Ama son 15-20 yıl içindeki duruşuyla Afrika’nın yıldızı parlayan ülkeleri arasında ön sıralarda yer aldı. 2017 yılı başında yapılan Afrika Birliği Komisyonu Başkanlığı seçimini Dışişleri Bakanı Musa Faki Muhammed’in açık ara önde kazanması bunun en belirgin göstergelerinden birisidir.