Makale

KAHRIN DA HOŞ LÜTFUN DA HOŞ

KAHRIN DA HOŞ LÜTFUN DA HOŞ

Dr. Lamia LEVENT ABUL

Bulunduğun hâlden seni çıkarıp da diğer bir hâlde kullanmasını Allah’tan isteme! Cenab-ı› Hak dilerse, seni o hâlden çıkarmaksızın razı olduğu işlerde kullanır.

İbn Ataullah İskederi

Ey sâlik! Unutma ki insan çok acelecidir. Düşünüp taşınmadan, ölçüp tartmadan öyle işler yapar ki şaşar kalırsın! İşin evvelini, ahirini hesap etmez; bir an önce müşkülü hâl yoluna girsin, hoşnut olmadığı hâller hemencecik değişsin ister. Bilmez ki, her şeyin iç yüzünü, en ince ve gizli sırlarını bilen Hak Teala kim bilir o kahrında ne lütuflar ne hayırlar gizlemiştir. Ama acele edersen hem derdine dert katar hem de kahrında gizlediği lütfundan mahrum olursun!

Kendi hâline bakıp da kederlenme! Çıkmazdayım diye feryat figan eyleme. Her gün bir hâle sokar bizi Rabbimiz. Hayat yolunda ne badirelerden geçer yolumuz, ne meşakkat ve sıkıntılar düşer payımıza. Sanırsın ki seni çevreleyen o duvarların ardında öylece kalacaksın. Bazen de sevinç ve neşe dolar içimize. Allah’ın cevelan eden kaderinde kederin yerine mutluluk, sıkıntının yerine ferahlık ve genişlik gelir. Eğer sabreder, her işini hikmetle işleyen Rabbü’l-âleminin takdirine rıza gösterirsen şer gördüğün hâlin hayır olduğunu anlarsın.

Ey sâlik ille de bu iş şöyle olsun deme! Sen işini güzel eyle, tedbirini al ve tevekkülle bekle işin sonunu. İstediğin gibi sonuçlanmazsa da sakın üzülme, her iş Hak’tandır, O’nun her işi hikmet üzeredir. Senin aklın almasa da O’nun emrine uy ki rızasını kazanasın. Ne diyor Hz. Mevlana, eğer bir şey olmuyorsa ya hakkında hayırlı değildir ya da Cenab-ı Hak sana daha hayırlısını vermeyi murat etmiştir. Sen de hâline rıza göster.

Allah dostları der ki, üç şey vardır ki, kul onlarla dünya ve ahiret güzelliklerine kavuşur; belaya sabır, kazaya rıza göstermek ve bolluk halinde şükür ve dua etmek… Cenab-ı Hakk’ın bizim için takdir ettiği her şey hoşumuza gitsin gitmesin hakkımızda hayırlıdır. Eğer razı olursan takdirine O da senden razı olur. Allah dostları bu sebeple tercihte bulunmaz Allah Teala’nın kendileri için uygun gördüğü her neyse ona razı olurlar. Onlar için varlıkta yoklukta, hayat da ölüm de birdir, sıkıntı da ferahlık da, keder de sevinç de aynıdır. Her hâllerine şükredip, “kahrında hoş lütfun da hoş!” derler de hâllerinden zerre miskal şikâyet etmezler.

İşte onlar “sizin hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı, sizin hoşlandığınız bir şey de sizin için şerli olabilir.” (Bakara, 2/216.) ayetinin hikmetine vakıf olmuş, kalpleri sükûn ve itminana ermiş kimselerdir. Ey sâlik bu makama ulaşanlar O tabipler tabibinin devasının bazen acı bazen tatlı geldiğini bilirler. Eğer şifa arıyorsan zehri bal misali yudumlamayı da bileceksin.

Rabbinden gelen her şeye razı olan Rasul-i Ekrem Efendim, sevinçli bir durumla karşılaştığında “nimetiyle hayırlı şeyleri tamamlayan Allah’a hamdolsun” diyerek şükrünü izhar ederdi. O sıkıntılı durumlarda hâlinden şikâyetçi olmaz ve “her hâlükârda hamt, Allah’adır.” (İbn Mace, Edeb, 55.) diyerek her hâline şükür ederdi. O, kahrın içindeki lütfu görmüş ve O’ndan gelen ne varsa nimet bilerek hamdolsun diyerek rıza makamına erişmişti. İşte hem bolluk hem de darlık zamanlarında Allah’a hamt edenlerin kıyamet gününde cennete ilk çağrılacaklar olduğu müjdesini veriyordu bizlere. (Hâkim, Müstedrek, II, 706.)

Allah’ın hoşnutluğunu isteyenler önce O’ndan razı olmalılar. Zira Allah’tan rıza duasında bulunanlara, “önce sen Allah’tan razı ol” diye ikazda bulundu Rabia Hatun. Sonra sordular “kul nasıl Allah’tan razı olur” diye, Rabia; “Kulun musibetle sevinmesi, nimetle sevinmesi gibi olduğunda Allah’tan razı olmuş demektir.’ dedi.

Müminin her işin Allah’tan geldiğine inanır ve başına gelen her ne ise Allah’ın onda hayır murat ettiği şuuruyla hep şükür hâlinde olur. İşte bu teslimiyet içinde olan müminler vaki olanda hayır vardır diyerek hep rıza hâlinde olurlar. Her hâline hamt eden Allah erlerinden biri de büyük âlim İmam-ı Azam Ebu Hanife’dir. Hem ilimle hem de ticaretle meşgul olan Ebu Hanife ders verdiği sırada ticaret için seferde olan gemisinin battığı haberini duyunca “Elhamdülillah” dedi. Ancak bir müddet sonra batan geminin kendi gemisi olmadığını öğrenince yine büyük imamın ağzından “elhamdülillah” sözü döküldü tereddütsüz. Zira onun kalbinde dünya malının varlığı da yokluğu da müsavi idi çünkü o, Rabbinden gelen her şeye rıza gösteren bir kuldu.

Ey sâlik dua etmeden önce düşün! İçinde bulunduğundan hâlden hoşnut değilsen o hâlin izalesini isteme! Sana isabet eden hâl ne ise acele etme, daha iyi olacağını düşündüğün bir hale kalp etmesini isteme Rabbimizden. Nerden biliyorsun belki de içinde bulunduğun hâl senin için daha hayırlıdır. Belki de Rabbinin vermesini istediğin şey de hayır yoktur. Belki de Rabbin bununla sana, başka türlü öğrenemeyeceğin bir öğüt verdi. Öyleyse tekrar düşün ve “Hayır da şer de Allah’tandır.” de. O’ndan gelene rıza göster ve “lütfun da hoş kahrında hoş” diyerek “sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön.” (Fecr, 89/28.)