Makale

Afrika Boynuzunda Kızıldeniz’in Küçük İncisi:CİBUTİ

GEZİ YORUM

Afrika Boynuzunda Kızıldeniz’in Küçük İncisi:CİBUTİ

ALİ AYGÜN

TESLİMİYETİN ve paylaşmanın zirvesini teşkil eden kurban; akrabaları, dostları ve komşuları birbirine yaklaştırdığı gibi Afrika’dan Asya’ya, Uzak Doğu’dan Güney Amerika’ya, Gazze’den Bosna Hersek’e kadar geniş bir coğrafyada adını bile duymadığımız ülkelerdeki hiç görmediğimiz, tanımadığımız kardeşlerimizi ve yeryüzündeki bütün müminleri birbirine yakınlaştırmaktadır.

Türkiye Diyanet Vakfı, 1993’ten beri Diyanet İşleri Başkanlığı ile vekâleten kurban organizasyonu gerçekleştirmektedir. Hayırsever milletimiz 2016’da 239.414 hisse kurbanı vakfımıza emanet etti. Bu sene 381 gönüllü, kurban çalışmalarını yerinde izlemek, koordine etmek için 130 ülkeye gitti ve buralardaki çalışmalara bizzat şahitlik etti. Yurt dışında 130 ülkenin 530 farklı yerinde kurban kesimi yaparak ihtiyaç sahiplerine ulaştırdı. Milletimizin emanetlerini mazlum ve mağdur coğrafyalardaki kardeşlerimize ulaştırarak bayram sevinçlerine ortak oldu.

Biz de kurban çalışmalarını koordine etmek amacıyla ortak medeniyetimizin sembol coğrafyalarından, Doğu Afrika’nın sessiz sakin ülkesi Cibuti’ye gittik. Haritada yerini göstermenin zor olduğu bu ülke Kızıldeniz’in hemen girişinde ve Arap yarımadasına yüzünü dönmüş. Komşuları: Kuzeyde Eritre, batıda ve güneyde Etiyopya, güneydoğusunda ise Somali. Kızıldeniz’e ve Umman Denizi’nin Aden Körfezi’ne kıyısı var. Arap Yarımadası’nda bulunan Yemen’e 20 kilometre uzaklıkta. Başkentinin adı da Cibuti. Cibuti, 5 bölgeden oluşuyor: Ali Sabieh, Arta, Dikhil, Obock ve Tadjourah. Halkın % 95’i Müslüman olan bu ülke, 1977’de Fransa’dan bağımsızlığını ilan etmiş. Fransız ve Amerikan üsleri bulunan Cibuti’nin kendi ordusu yok.

Kızıldeniz’in Aden Körfezi’ne açıldığı coğrafyadaki stratejik konumu, Cibuti’yi bölgenin deniz ulaştırması ve yakıt ikmal merkezi haline getirmiş. Cibuti limanlarında iş hacminin % 70’i Etiyopya ile gerçekleştirilen ithalat ve ihracat faaliyetlerine dayanıyor. Ülkedeki kurak iklim tarım faaliyetlerini sınırlandırıyor. Çoğu gıda ürünü ithal ediliyor. Tüketimin yalnız % 10’luk kısmı kadar sebze ve meyve üretiliyor. Tarımsal üretim içinde önemli bir yeri olan, kırsal bölgelerde yaşayan halkın en önemli geçim kaynağını teşkil eden hayvancılık, geleneksel yöntemlerle ve göçebe kültürü çerçevesinde yapılıyor. 900.000 nüfuslu bu ülkede iki büyük etnik grup Somalililerin İssa klanı ve Afarlar. Ülkede Fransız sömürge dönemlerinden kalan insanlar olmakla birlikte büyük bir Arap nüfus da barındırıyor Cibuti. Ülkenin resmi dilleri Fransızca ve Arapça ancak Somalice ve Afarca da geniş yayılım gösteriyor.

Uçaktan iner inmez Cibuti’nin sıcak ve nemi yüzümüze çarpıyor. Ülkeye giriş işlemlerinden sonra partner ekibimiz karşılıyor bizi. Ekibin tamamı Türkiye’de üniversite tahsili görmüş ve ülkelerinde alanlarıyla ilgili güzel mevkilerde görev yapıyorlar. Türkçeyi çok güzel kullanıyorlar. Bunun için kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Hasan, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği mezunu, elektrik idaresinde mühendis olarak görev yapıyor. Muhammet, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunu, Dışişlerinde uzman olarak çalışıyor. Şenefi, Cerrahpaşa Tıp mezunu, devlet hastanesinde doktor olarak çalışıyor. Aden, Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesinde tahsil görmüş, ülkesinde liman işletmelerinde mühendis şimdi. Bizim onları Türkiye’de bağrımıza bastığımız gibi onlar da bizi Cibuti’de bağırlarına basıyor. Kalacağımız otele doğru ilerlerken çevreyi gözlemliyorum. Havaalanı etrafında bir nebze düzgün bir şehir görüntüsü görseniz de sonrası harap halde. Şehirde kocaman çöp yığınları, açık kanalizasyonlar ve yıkık dökük evler göze çarpıyor hemen. Burada sokakların temizliği konusu büyük problem iken ibadethaneler ise tam aksine pırıl pırıl. Özellikle ciddi su sorunu yaşayan bir ülke için böylesi temiz ibadethanelerin göz kamaştırıcı nitelikte olduğunu söylemeliyim. Burada öğle saatlerinden itibaren “khat” denen bir ot çiğneniyor. “Khat” çiğnemek bu ülkede serbest. Sokak kenarlarında bir ritüel gibi “khat” çiğneniyor. Camiden çıkıp “khat” çiğnemeye devam edebiliyor Cibutililer.

Otele yerleşiyor ve dinleniyoruz. Otelin bulunduğu meydanda bir anıt dikkatimi çekiyor. Cibuti’de özel bir firmada muhasebe sorumlusu olarak çalışan Rüştü Gürbüz, 2014’te bir terör patlamasında hayatını kaybetmiş bir vatandaşımız. Daha önce Menelik Meydanı diye anılan bu yer artık Rüştü Gürbüz Meydanı olarak anılıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığımızın Cibuti’deki cami inşaatını geziyoruz. Cami, zemin etüdü aşamasında. İnşaat alanı 5000 metrekare, cami 2000 metrekare üzerine inşa edilecek. Cami inşaatının yanı başında ayrıca 5000 metrekarelik, külliye inşa edilecek bir alan mevcut.

İki bölgede kurban kesimi gerçekleştirilecek: Tadjourah ve Ali Sabieh. Ekibimizi 3’erli olarak ikiye ayırıyoruz. Ben Tadjourah ekibindeyim. Kurbanlıkları kontrol etmek, kesim yerlerini görmek ve son hazırlıkları yapmak üzere Tadjourah’ya hareket ediyoruz.

Yol üzerinde Tadjourah şehrine bağlı Sagallu köyüne uğruyoruz. Çocuklar etrafımızı sarıyor hemen, Türkiye’den götürdüğümüz hediyelerle onları sevindiriyoruz. Türkiye’den bir hayırseverimizin burada bir su kuyusu açtırdığını öğreniyoruz. Su kuyusuyla birlikte su deposu, şadırvan inşaatının da sürdüğüne şahit oluyoruz. Ne kadar yüce gönüllü bir millete sahip olduğumuzu yeniden görüyor ve milletimizle onur duyuyoruz.

Tadjourah şehrinde Osmanlıdan kalma 3 cami ve 1 kale bulunuyor. Osmanlı döneminden kalan bu 3 caminin, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından restore edileceğini öğreniyoruz. Tadjourahlı kadınlar, kocalarını Osmanlı için İstanbul’a asker olarak “İstanbul Fanusu” türküsüyle uğurlarlarmış. Şimdilerde bu türküyle bölge kadınları düğünlerde farklı figürlerle oynuyorlarmış. Bunları öğrenince gözlerimiz doluyor, ecdadımızla gurur duyuyoruz. “İstanbul Fanusu” benzetmesini, Kız Kulesi için yapıyorlarmış. TİKA, ayrıca “İstanbul Fanusu” adıyla 500 metrelik bir sahil yolu yapacak.

Cibuti’deki son günümüzde Asal Gölü’ne gidiyoruz. Asal, bir krater gölü. Deniz seviyesiden 156 metre alçakta bulunan göl, Afrika kıtasının en alçak noktası olma özelliğini taşıyor. Yüzölçümü yaklaşık 54 kilometrekare olan gölün ortalama su derinliği 7,4 metre. % 35’lik tuz oranıyla Don Juan Gölü’nden sonra (%40) dünyanın en tuzlu ikinci gölü. Gölün etrafında hâlâ işlenmekte olan geniş tuz oluşumları bulunuyor. Cibuti’nin “beyaz elması” diye adlandırılan, dünyanın en tuzlu ikinci gölü Asal, doğal güzellikleriyle ilgi çekiyor. Asal krater gölü beyaz, yeşil ve mavi renklerin buluştuğu güzel bir tabloyu andırıyor.

Cibuti’nin merkezine dönüp birkaç küçük hatıra eşyası alıyoruz. Sonra da Cibuti’nin Kızıldeniz’e bakan limanlarına son kez uğruyoruz. Bir haftada tanıdığım, içinde Doğu Afrika’ya dair pek çok hazin şifre barındıran, sevimli, şirin bir ülke Cibuti.