Makale

DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULUNDAN

FIKIH KÖŞESİ
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULUNDAN

Namaz ibadeti Peygamberimiz (s.a.s.)’ den önce de var mıydı?

Kur’an’da bizim Peygamberimiz’den önceki peygamberlerin namaz kılmakla emrolundukları değişik vesilelerle belirtilmektedir. (Bakara, 2/83; Yûnus, 10/87; Hûd, 11/87; İbrâhim, 14/37, 40; Meryem, 19/30-31, 54-55; Tâhâ, 20/14; Enbiyâ, 21/72-73; Lokmân, 31/17.) Bundan anlaşıldığına göre namaz ibadeti sadece Muhammed ümmetine has olmayıp önceki dinlerde de bulunmaktaydı. Bu ayetlerde eski ümmetlerin namazlarında da kıyam, rükû ve secde gibi temel rükünlerin var olduğu bildirilmekle birlikte nasıl kılındığı tam olarak açıklanmamıştır.

İçinde resim bulunan evde namaz kılınır mı?
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in; “Melekler, içerisinde köpek ve resim-heykel bulunan eve girmezler.” anlamındaki hadisleri değişik hadis kitaplarında zikredilmektedir. (Buhâri, Libâs, 88.) Bununla birlikte bu uyarının, daha ziyade tapınılmak veya tazim göstermek amacıyla evlerde bulundurulan fotoğraf, resim ve heykeli kapsadığı bazı âlimler tarafından ifade edilmiştir. Diğer taraftan, mezkûr hadisin bu şekildeki yorumundan hareket eden âlimler, tapınma ve tazim amacı güdülmeyen ve umumi adaba aykırı olmayan canlı varlıkların resimlerinin yapımını da caiz görmüşlerdir. Durum böyle olunca, dinimizin ilke ve amaçlarına ve genel ahlak kurallarına aykırı olmamak kaydıyla, söz konusu hayvan resim veya figürlerinin evlerde bulunmasında bir sakınca yoktur. Ancak namaz kılınacak yerde namaz kılanın görüş alanına girecek konumda bulunması mekruh görülmüştür. Çünkü bu durumda namaz kılanın dikkati dağılır ve huşuu kaybolur.
Eğer söz konusu resimler halıda veya sergide yer alıyorsa, çok belirgin olmamaları hâlinde bu halı ve sergiler üzerinde namaz kılınabilir. Eğer belirgin bir hâlde iseler, namaz kılarken doğrudan bu resimler üzerine secde edilmesi mekruh görülmüştür.

İşitme engelliler namazı nasıl kılarlar?
Bir kimsenin dinî emir ve yasaklarla sorumlu olması; akıllı olması ve ergen yaşa ulaşmasına bağlı olduğundan bu niteliklere sahip, duyma ve konuşma özürlüler, ibadetlerle mükellef olma açısından diğer Müslümanlar gibidirler. Dolayısıyla namaz kılmak, oruç tutmak ve diğer ibadetleri yapmakla yükümlüdürler.
Duyma ve konuşma engellilerin, tekbir ve kıraati kalplerinden geçirmeleri yeterlidir, dillerini hareket ettirmeleri gerekmez. Çünkü kişi, ancak gücünün yettiğini yapmakla mükelleftir.

Kul hakkı namazı var mıdır?
İslam dininde ibadetler Allah ve Rasulü tarafından belirlenmiştir. Ne Kur’an’da ne de sünnette “kul hakkı namazı” diye bir namazdan söz edilmemiştir. Kişinin kul hakkından kurtulmasının yolu, hak sahibine hakkını vermesi ve onunla helalleşmesidir. Yaptığı zulüm için de Allah’a tövbe etmelidir. Tövbe etmeden önce iki rekât namaz kılması menduptur. Kul hakkı konusunda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kimin üzerinde birinin namusu ya da malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmadığı kıyamet gününden önce onunla helalleşsin. Aksi takdirde kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevabından alınır, hak sahibine verilir. İyilikleri yoksa zulüm yaptığı kardeşinin günahından alınır, onun üzerine yükletilir.” (Buhârî, Mezâlîm, 11.)

Sesli olarak Kur’an-ı Kerim okunan bir yerde namaz kılınabilir mi?
Kur’an okunduğu zaman Müslümanın onu dinlemesi gerekir. Ayet-i kerimede; “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” buyrulmaktadır. (A’raf, 7/204.)
Kur’an-ı Kerim okunurken Müslümanların konuşmayı bırakıp onu dinlemeleri istenmekle birlikte bunun farz olup olmadığı, farz olması durumunda da bu hükmün mutlak olup olmadığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı âlimlerin görüşüne göre Kur’an okunduğunda onu dinlemek her zaman farzdır. Bazılarına göre ayet, farziyet değil tavsiye (nedb) anlamı taşımaktadır. Bazı âlimlere göre ise ayet, sadece namazda okunan Kur’an’ı dinlemekle ilgilidir; namaz dışında Kur’an okunurken onu dinlemek ise müstehaptır.

Hanefi mezhebinde namaz dışında Kur’an okunurken onu dinlemenin hükmü hakkında iki görüş vardır. Birine göre bu dinleme farz-ı ayn, diğerine göre ise farz-ı kifayedir. Farz-ı kifaye olduğunu söyleyenlere göre, Kur’an okunan yerde onu dinleyen birileri varsa diğerlerinden sorumluluk düşer. Ayrıca bu mezhepteki her iki görüşe göre de, Kur’an okunurken, bir mazeret sebebiyle onu dinleyemeyenler sorumlu olmazlar. Özellikle, çarşı ve işyeri gibi mekânlarda insanlar kendi işleriyle uğraşırken birileri onların yanında Kur’an okuyorsa, dinlemeyenlerin değil, okuyanın günahkâr olacağı ifade edilmiştir.
Buna göre, başkalarının dinlemesine mani olmadan camide sesli olarak Kur’an okunurken bir kenarda namaz kılmakta sakınca yoktur.

Namaz hangi hâllerde bozulabilir?
Namazı, mazeretsiz bozmak haramdır. Ancak bazı durumlarda namazı bozmak vacip, bazı durumlarda mubah, bazen de müstehap olur. İnsan canına yönelik bir tehlike karşısında; mesela saldırıya uğrayan, ateşe, suya düşen bir insanın yardım istemesi hâlinde ona yardım etmek maksadıyla namazı bozmak vacip olur. Bir malın telef olmasını, çalınmasını önlemek gayesiyle namazı bozmak mubahtır. Tek başına namaz kılan bir kişinin, cemaatle namaz kılmanın faziletini kazanmak için namazı keserek, farza yetişmesi ise müstehaptır.

Namaz kılarken düşüncelere dalmak namazı bozar mı?
Namaz kılarken dünyalık istenmeyen düşüncelerin akla gelmesi, birçok insanın karşılaştığı bir durumdur. Ancak namaz kılanın huşu ve huzur içerisinde olması önemlidir. (Mü’minûn, 23/2.) Dolayısıyla mümkün olduğu kadar namaza odaklanmak gerekir. Bunun için Allah Teala’yı görüyormuşçasına (Buhâri, İmân, 37.), huzurunda durmak ve kılınan son namaz gibi düşünerek O’na yönelmek gerekir. Bununla birlikte namazda, sadece akla gelen düşüncelerden dolayı namaz bozulmaz. Ancak akla gelen dünyalık düşüncelerle meşgul olmamak gerekir.



Bayanlar pantolon ile namaz kılabilirler mi?
İnsan vücudunda örtülmesi farz, görünmesi ve gösterilmesi yasak olan, başkaları tarafından da bakılması haram olan yerlere ‘avret’ denir. Kadınların mahremleri olmayan kimselere karşı el, yüz ve ayakları dışında kalan bütün bedenleri avrettir. Buraların, namazda ve namaz dışında yabancılara karşı örtülmesi ve giyilen elbisenin vücut hatlarını belli edecek şekilde dar, tenini gösterecek şekilde ince ve şeffaf olmaması gerekir. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) bu şekilde giyinenleri, “Giyinik olduğu hâlde çıplak” olarak nitelendirmiş ve ahirette cezalandırılacaklarını bildirmiştir. Giyinik olduğu hâlde çıplak nitelemesi, giyilen elbisenin vücut hatlarını belli edecek ölçüde dar veya içini gösterecek biçimde şeffaf olmasını kapsamaktadır.
Dar veya içini gösterecek kadar şeffaf olmayan pantolonla bayanların namaz kılmalarında bir sakınca yoktur. Vücut hatlarını ortaya çıkaran dar pantolonla namaz kılmak ise uygun değildir. Altını gösterecek şeffaflıktaki elbise ile namaz kılmak ise caiz olmadığı gibi namazı da sahih değildir.