Makale

KÖTÜ HUYLAR, Kötü Sanmak, Kusur Araştırmak, Arkadan Çekiştirmek

Vaaz Örneği

KÖTÜ HUYLAR,
Kötü Sanmak, Kusur Araştırmak,
Arkadan Çekiştirmek

Lütfi ŞENTÜRK

Değerli Mü’minler!
Bugün sizlere kötü huylardan sözetmek istiyorum, Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: "Ey müminler! Zannın çoğundan kaçının, çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan tiksindiniz. O halde, Allah’tan korkun, şüphesiz Allah tevbeleri çok kabul eden, çok esirgeyendir.’"" Ayeti Kerimede üç huy yasaklanmakta ve bunlardan uzak durulması istenmektedir.
1- Kötü Zan: Sebepsiz yere başkasını suçlamak, bilgi ve belge olmadan bir kimsenin kötü bir iş yaptığını sanmak. Başka bir ifade ile bir ihtimale dayanarak hüküm vermek, yersiz töhmette bulunmaktır. Sağlıklı bilgi ve görgüye dayanmadan hüküm vermek, yanılmamıza sebep olabilir. Duyduğumuz şeylerin çoğu doğru olmayabilir, hatta bir kısmı da kin ve düşmanlığın ürünü olabilir. Biz duyduklarımızı iyice araştırmadan söyleyecek olursak yanılmış olabiliriz. Halbuki bu konuda Kur’an bizi uyarıyor
"Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül bunların hepsi ondan sorumludur.’"2’ buyuruluyor.
Peygamberimiz de; "Her işittiğini söylemek, insana yalan olarak yeter’"3’ buyurmuştur. Peygamberimiz, her işittiğin sözü söyleme, diyor. Çünkü; işittiğimiz her söz doğru olmayabilir. Doğru değil ise, yalan söylemiş oluruz. Yalan ise büyük günahlardandır.
Yine Peygamberimiz buyuruyor: "Kötü zanda bulunmaktan sakının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır.’"4’
Zannın hepsi günah değildir. Zaten ayette, zannın hepsinin değil, kötü olan zannın günah olduğu ifade ediliyor. Hüsn-ü zan ise günah değildir. Bir kimsenin kötü olduğunu ifade eden bir sözü duyduğumuz zaman, kesin bir bilgi ve belgeye dayanmayan bu söz karşısında iyi zanda bulunmamız, günah olması şöyle dursun, tavsiye edilmektedir.
Hz. Aişe’ye yapılmış iftira olayı var. Bu konuda hadis kitapları olayı bütün detayları ile nakletmektedir. Biz olayı anlatacak değiliz. Ancak Kur’an-ı Kerim bu yalan ve uydurulmuş haberi duyanların buna inanmak yerine, iyi zanda bulunmaları gerektiğini bildirmekte, şöyle buyurulmaktadır: "inanan erkek ve kadınlar bu iftirayı işittiklerinde kendi vicdanları ile iyi zanda bulunup da, bu apaçık bir iftiradır’ demeleri gerekmez miydi?"15’
Hz. Ömer, bu yalan haberi duyar duymaz hiç kuşku duymadan bunun apaçık bir iftira olduğunu söyleyenlerdendir.
Merhum Elmalılı Hamdi Yazır, bu ayet-i kerimeyi tefsir ederken ayette işaret edilen bir hususu şöyle açıklıyor: "Zannın kaynağı nefiste bir kıyastır. Bir kimse nefsinde kendi hakkında caizdir, diyebildiği ölçüdedir ki, kendine benzettiği kimseler hakkında nefsi bir kıyas ile bir zanda bulunur. Halbuki inanan erkeklerle kadınların kendi nefislerinde fena şeylere cevaz vermemeleri, nezih olmaları gerekir. Bu sebeple kötü bir söz işittikleri zaman kendilerinden kuşku duymadıkları gibi kendileri gibi saymaları gereken mü’minler hakkında da iyi zanda bulunmaları, suçsuzluğun asıl olduğunu bilmeleri, açık ve görünen halin aksine olan delilsiz sözlere iftira demeleri gerekir."
İşte buna örnek birisi, Ebu Eyyüp el-Ensâri (r.a.) eşi kendisine: "İnsanların Hz. Aişe hakkın-
da söylediklerini duymadın mı? deyince, Ebu Eyyüp:
-Evet, o yalanı duydum. Peki sen bu işi yapar mısın? diye sormuş, O:
-Hayır, yapmam, deyince, Ebu Eyyüp:
-Öyle ise Vallahi, Aişe senden hayırlıdır, sen böyle bir şey yapmayınca o hiç yapmaz, demiştir.’"61
Evet değerli mü’minler, zannın hepsi günah değildir. Günah olan zan, bilgisiz, belgesiz olarak başkasını suçlamaktır. İyi zanda bulunmak, günah olmadığı gibi ayet ve hadisle de tavsiye edilmiştir. İyi sandığımız kimse, zannettiğimiz gibi değil ise bize bu zandan ötürü bir sorumluluk yoktur. Çünkü kesin bilmediğimiz bir konuda kişilere ancak, iyi zanda bulunabiliriz. Kötü zanda bulunacak olursak, Allah’ın emrine aykırı hareket etmiş olmakla günah işlemiş oluruz.
İnsanlar hakkında iyi zanda bulunmamız gerektiği gibi Allah hakkında da iyi zanda bulunmamız gereklidir. Allah Teâlâ bir kudsf hadiste şöyle buyuruyor: "Ben kulumun bana olan zannının yanındayım.’"7’ Yani kulum beni nasıl zannederse ben öyleyim. Peygamberimiz de: "Her biriniz ancak Allah’a iyi zanda bulunarak ölsün."181 "İyi ve güzel zan imandandır.""’buyurmuştur. Demek ki, ayette yasaklanan zan kötü zandır, gereksiz yere insanları suçlamaktır. Nitekim Peygamberimiz: "Allah Teâlâ, müslümandan, kanını, ırzını ve kendisine kötü zanda bulunulmasını haram kılmıştır.""0’ buyurmuştur.
2- Kusur Araştırmak:
Ayet-i Kerime’de yasaklanan ikinci husus da-, kusur ve ayıp araştırmaktır. Müslüman kendi kusur ve eksiklerini gidermeye çalışacak, başkasının ayıplarını araştırmayacaktır. Çünkü kusursuz, hatasız insan olmaz. Başkasının hatalarını araştırmak yerine kişi kendi hatalarını görmeye ve onları gidermeye çalışacaktır. Peygamberimiz bu konuda da bizi uyarıyor ve şöyle buyuruyor: "Müslümanların eksiklerini, ayıplarını araştırmayın. Her kim Müslümanların ayıplarını araştırırsa, Allah Teâlâ da onun ayıbını izler ve evinin içinde de olsa onu rezil ve rüsvay eder.""" Bir başka hadisi şerif de şöyledir: "Müslümanların ayıplarını, gizli hallerini araştırmaya kalkışırsan onları ifsat etmiş, ya da nerede ise bozmuş olursun."’"21
Hadis-i şerifte çok önemli bir noktaya işaret edilmiş oluyor. O da şudur: Mü’minin gizli olarak işlediği ve açığa çıkmasını istemediği bir günahı araştırarak yüzüne vurur veya onu başkalarına söylersen, o kimseyi, bu günahı açıktan açığa yapmaya yöneltmiş olursun. Bu kimse gizli olarak işlediği bu günahı açıktan açığa yapacak olursa, başkaları da onu örnek alır, böylece o günahın yayılmasına sebep olmuş olursun.
Bir kötülüğün yapılmasını arzu eden vebale girmiş olur. Allah Teâlâ buyuruyor: "İnananlar arasında kötü söz ve davranışın yayılmasını seven kimseler için dünyada da ahirette de acı veren bir azap vardır. Her şeyi Allah bilir, siz bilmezsiniz.""31
Ukbe b. Amir’in katibi Duhayn şöyle demiştin "Komşularımız vardı. İçki içiyorlardı. Ben onlara içki içmemelerini öğütledim. Fakat vazgeçmediler. Ukbe b. Amir’e dedim ki:
-Bizim şu komşularımız içki içiyorlar, içmemeleri konusunda kendilerini uyardım, dinlemediler. Onlara polis çağıracağım. Ukbe:
-Onları bırak, dedi. Sonra ben Ukbe’ye bir kere daha başvurdum ve:
-Bu komşularımız içki içmekten vazgeçmiyorlar. Ben onları polise şikayet edeceğim, dedim. Bu defa Ukbe:
-Sana onları bırak dedim, Ben Peygamberimizden şöyle buyurduğunu işittim: "Kim bir ayıp görür de onu örterse, toprağa diri diri gömülen bir kız çocuğunu diriltmiş gibi (sevap kazanmış) olur.""4’
Bir gün bir adam getirilmiş ve bu adam sakalından şarap damlayan falanadır, denilince, İbn Mes’ud (r.a.):
-Biz tecessüsten, ayıp ve kusur araştırmaktan men olunduk. Bize bir şey açık olursa gerekeni yaparız, cevabını vermiştir."51
3- Gıybet Etmek:
Ayet-i Kerime’de yasaklanan üçüncü husus da gıybettir. Gıybet, bir kimsenin arkasından hoşlanmayacağı bir şey söylemektir. Ebu Hureyre (r.a.) diyor ki, Peygamberimiz, --Gıybet nedir, bilir misiniz? diye sordu.
-Allah ve Peygamberi daha iyi bilir, dediler. Peygamberimiz:
-Kardeşini, hoşlanmayacağı bir şeyle anırandır buyurdu.
-Ya söylediğim kardeşimde varsa? Diye soruldu: Peygamberimiz:
-Eğer söylediğin onda varsa, gıybet etmiş olursun. Şayet söylediğin onda yoksa, o takdirde ona iftira atmış olursun"61 buyurdu.
Değerli mü’minler! İnsanın en çok dikkat etmesi gereken organlarından biri hiç şüphe yok ki, dilidir. Dil, insan vücudunda bulunan, onun duygu ve düşüncelerini ifade eden bir organdır. Bazen bu dil, öyle sözler söyler ki, öfke ve dehşet içinde bulunan kişi veya toplumu sakinleştirir. Bazen de öyle sözler söyler ki, toplumları ayağa kaldırır. Bunun için insanın en çok dikkat etmesi gereken bir organıdır. Ebu Said el-Hudrî(r.a.) diyor ki, Peygamberimiz şöyle buyurmuştun "Adem oğlu sabaha çıktığı zaman bütün organları dile baş eğerler ve kendi dilleri ile şöyle derler:
-Ey dil, bizim hakkımızda Allah’tan kork, biz sana uyarız. Eğer sen doğru olursan biz de dürüst oluruz. Eğer eğritirsen biz de eğriliriz.""71 Muaz b. Cebel (r.a.) diyor ki, Peygamberimize: -Ey Allah’ın elçisi, beni Cennet’e koyacak ve Cehennem’den uzaklaştıracak bir ameli, bir işi bana haber verir misin? Dedim. Peygamberimiz: "Çok büyük bir şey sordun. Ama yine de o (amel) Allah Teâlâ’nın müyesser kıldığı kimseye göre kolaydır. Allah’a ibadet eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazı dosdoğru kılar, malının zekatını verir, Ramazan ayı orucunu tutar, gücün yeterse haccedersin" buyurdu. Sonra devam ederek:
"Ey Muaz! Sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç siperdir. Su, ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları söndürür. Gecenin yarısında bir kimsenin kalkıp namaz kılması da böyledir, buyurdu. Sözüne devam ederek: "Korku ve umutla Rab’lerine yalvarmak üzere vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez." (Secde, 16-17) mealindeki ayetleri okuduktan sonra:
"Ey Muaz! Dinin baş direği, en yüce tarafı nedir, sana bildireyim mi? Buyurdu, ben:
Bildir, ey Allah’ın elçisi, dedim. Peygamberimiz: "İşin başı İslâmdır. Direği namazdır. En yüce tarafı da Allah yolunda savaştır", buyurdu. Sonra: "Bu dediklerimden hepsinin yerini tutan nedir, söyleyeyim mi?" Buyurdu. Ben:
"Evet, buyur, ey Allah’ın elçisi" dedim. Peygamberimiz mübarek dilini eliyle tutup: "İşte buna sahip ol" buyurdu. Ben: "Ey Allah’ın elçisi, biz söylediğimiz sözlerle de mi muahaza olunacağız, yani sorgulanacağız?" Dedim. Peygamberimiz: "Annesinin sevgilisi, herkesi Cehennem’de yüzüstü düşüren dillerinin biçtikleri ve kazandıklarından başkası mı sanırsın?" Buyurdu."81
İnsan vücudunda iki organ vardır, dil ve üreme organı. Bunlara sahip olan kimseye Peygamberimiz Cenneti müjdelemekte ve şöyle buyurmaktadır: "Her kim dilini ve üreme organını kötülükten korumaya bana söz verirse, ben de onun Cennet’e girmesine kefil olurum."""
Diline sahip olmayan ve düşünmeden konuşan kimse çoğu zaman farkında olmadan ve önem vermeden öyle şeyler söyler ki, bu sözler sebebiyle Allah’ı kendisine darıltmış olur. Nitekim Peygamberimiz bu hususu şöyle ifade ediyor: "Bir kimse Allah’ın sevdiği bir sözü söyler de o söz ile Allah’ın rızasına erebileceğini sanmaz. Halbuki Allah Teâlâ, o güzel ve hayırlı söz sebebiyle kıyamete kadar o kimseden razı olur. Bir adam da vardır ki, Allah’ın gazap edeceği bir söz söyler ki, o sözün kendisini Allah’ın gazabına ulaştırabileceğini sanmaz. Halbuki Allah Teâlâ o kimseye o kötü söz sebebiyle kıyamete kadar buğzeder.’"201 Buhârf ile Müslim’in Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet ettikleri bir hadis-i şerif de şöyledir: "Bir insan anlamını düşünmeden bir söz söyleyi-verir ki, o yüzden Cehennemin doğu ile batı arasındaki mesafeden daha uzak bir yerine düşer.’"2" O halde insan düşünmeden konuşmamalı, kendisine ve başkasına zarar verecek sözlerden sakınmalıdır. Yalan, iftira ve gıybet bu gibi zararlı sözlerdendir. Mealini sunduğumuz ayet-i kerime’de gıybet, çok iğrenç bir şekilde nitelendirilmiştir. Ölmüş bir insanın etini yemekle eş tutulmuştur. Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: Bir gün Peygamberimize: "Ey Allah’ın elçisi, Safiyye’nin şöyle böyle oluşu yani boyunun kısa oluşu sana yeter, dedim (ve Hz. Safiyye’yi arkadan çekiştirmiş oldum). Peygamberimiz bu söz üzerine Hz. Aişe’yi hemen uyarmış ve:
-Aişe! Öyle bir söz söyledin ki eğer o söz denizin suyu ile karışsa her halde onun tadını ve kokusunu bozardı" buyurdu. Hz. Aişe (r.a.) diyor ki: "Ben yine bir gün Peygamberimize bir kimsenin boy bos ve davranışlarını taklit ve hikaye etmiştim. Peygamberimiz: "Karşılığında bana dünyayı verseler bile insanı hoşlanmayacağı bir şey ile taklit ve tasvir etmeyi kesinlikle sevmem" buyurdu.’"’
Gıybet, az önce naklettiğimiz hadisi şerifte de ifade buyurulduğu üzere, bir insanı arkasından onun kusurunu söylemek ve çekiştirmektir. Bu kusur, onun fiziği ile, boyu ile, bosu ile, ahlâkı ile, kılık ve kıyafetiyle, inancı ile ilgili olabilir. Boyu kısadır, yüzü çirkindir, ailesi kötüdür, riyakârdır, yalancıdır, sahtekârdır, kumarbazdır, güvenilmez gibi sözler. Bu ve benzeri kusur ve ayıpları din kardeşinin arkasından söylemek gıybettir ve iğrenç bir günahtır. Gıybet etmek günah olduğu gibi yapılan gıybeti dinlemek de günahtır. Bir başkasının zararına olan şeyleri dinlemek şöyle dursun, Müslüman boş ve faydasız sözleri de dinleyerek vaktini boşa geçirmeyecektir. Kur’an-ı Kerim mü’minlerden söz ederken, şöyle buyurulu-yon "Mümin/er o kimselerdir ki, boş ve /oydaşız sözlerden çekinirler.’"231 Bunlar (o kadar iyi insanlardır ki) yalan yanlış boş sözler işittiklerinde savuşup giderler ondan yüz çevirirler."^’ Çünkü dili gibi gözü, kulağı ve kalbi de sorumludur. Allah Teâlâ: "Kulak, göz ve kalp, bunların hepsi de yaptıklarından sorumludur."’"’ buyurmuştur. Boş ve faydasız sözlere kulak vermek böyle olunca, mü’min kardeşinin zararına ve aleyhine olan sözleri dinlemek ise elbette, o sözleri söylemek gibi günahtır. Bir insanın kardeşi bir yerde çekiştirilirken, onun iffet ve kişiliğine dil uzatılırken bunu duyan kimseye düşen, dinlemek değil, buna engel olmaktır. Çünkü bir Müslümanın kanı ve malı gibi ırz ve namusu da haramdır, yani her türlü saldırıdan korunmuştur. Peygamberimiz buyuruyor: "Bir kimse kardeşinin ırz ve şerefini çekiştirene karşı onu savunursa, Allah Teâlâ kıyamet günü o kimseyi Cehennem’den uzaklaştırır."’26’
Gıybet eden kimse günahkârdır. Bu günahından kurtulmak için yalnız tevbe etmek yeterli değildir. Hem tevbe edecek, hem de gıybet ettiği, arkasından çekiştirdiği kardeşine giderek hakkını helal etmesini dileyecektir. Ancak o günahtan kurtulmuş olur.
Değerli Kardeşlerim! Kötü zanda bulunmak, kusur araştırmak ve arkadan çekiştirmek, evet bu üç huy Allah tarafından yasaklanmaktadır. Çünkü bunlar, kardeşliğe zarar veren çirkin huylardır. Halbuki dinimiz, müslümanları kardeş yapmış ve kardeşlikle bağdaşmayacak davranışlardan uzak durulmasını emretmiştir.
Bir Müslüman, din kardeşinin kusur ve ayıplarını ve gizli hallerini araştıracak, onu arkasından çekiştirecek ve bazı ihtimallere dayanarak onun hakkında kötü zanda bulunacak olursa aralarındaki kardeşlik bağları gevşer ve birbirlerine olan sevgileri azalmış olur. Onun için Allah Teâlâ bu huyları yasaklamış ve bunlardan uzak durulmasını istemiştir.
Bu konu ile ilgili Peygamberimizin bir hadisi ile konuşmamızı tamamlayalım. Ebu Hurey-re (r.a.) diyor ki, Peygamberimiz şöyle buyurmuştun "Zandan (sebepsiz yere ithamdan) çekininiz. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Birbirinizin eksiğini görmeye ve işitmeye çalışmayınız. Özel ve gizli yaşantınızı da araştırmayınız. Bir de almayacağınız bir malı, alıcıyı zarara sokmak için attırmayınız. Birbirinize haset etmeyiniz, düşmanlık da yapmayınız. Birbirinize arkanızı çevirip küsmeyiniz. Ey Allah’ın kulları, birbirinize kardeş olunuz."27
Hucurat,12.
İsra, 36.
Müslim, İman, 3.
Buhârî, Edep, 58; Müslim, Birr, 9.
Nur,12.
Fethu’l-Bârf, 8/470.
Buhârî, Tevhid, 15; Müslim, Tevbe, 1; Tirmizi, Zühd, 51; İbn Mace, Edep, 58.
Müslim, Cennet, 81, 82; Ebu Dâvûd, Cenâiz, 13; İbn Mâce, Züht, 14.
Ebu Dâvût, Cenâiz, 13.

Müslim, Birr, 32; Ahmet b. Hanbel, 111/491.
Tirmizî, Birr, 83.
Ebû Dâvûd, Edep, 44.
Nur, 19.
Ebu Dâvûd, Edep, 45.
Ebu Dâvûd, Edep, 44.
Müslim, Birr, 70; Tirmizi, Birr, 23; Ahmet b. Hanbel, II/384.
Tirmizî, Zühd, 60.
Tirmizî, İman, 8.
Buhârî, Rikak, 33.
Tirmizî, Zühd, 12.
Buhârî, Rikak, 33; Müslim, Zühd, 6.
Ebu Dâvûd, Edep, 40.
Müminûn, 3.
Kasas, 55.
İsrâ, 36.
Tirmizî, Birr, 20.
Buhârî, Edep, 57; Müslim, Birr, 9.