Makale

Gökten iner mi tembel için arza mâide?

Gökten iner mi tembel için arza mâide?
Dr. Durak Pusmaz
Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezi Eğitim Görevlisi
Fotoğraflar: Burhan Çimen

Yüce dinimiz İslamiyet’in hedefi, insanların hem bu dünyada ve hem de ahirette saadet ve mutluluklarını sağlamaktır. İnsanın dünyada mutluluğunu sağlayan birçok şey vardır. Bunlardan biri de çalışmaktır. Çalışan insan genellikle iki yönden mutlu olur:

Birincisi, çalışması neticesinde bir eser, bir ürün, bir değer meydana getirdiği için sevinir, mutlu olur, hatta bütün yorgunluklarını unutur.

İkincisi de; başkalarına muhtaç olmadan kendisi ve ailesinin ihtiyaçlarını karşıladığı, kimseye el açmadığı için mutlu olur. Onun için dinimiz müminleri ahiretleri için çalışmaya teşvik ettiği gibi, dünyaları için de çalışmaya teşvik etmiştir.

En hayırlı kazanç

Sevgili Peygamberimiz bütün zamanlarını en güzel şekilde değerlendirir, mutlaka bir şeyle meşgul olur, boş, miskin miskin durmayı hiç sevmezdi. Ümmetini de çalışmaya, üretmeye ve helalinden kazanmaya teşvik eder ve: “Ey insanlar! Allah’tan korkunuz ve rızkınızı araştırmada güzel bir yol tutunuz.” (İbn Mâce, Ticârât, 2.) buyururdu.

“Rızkı araştırmada güzel bir yol tutmak”tan maksat, kazancın meşru yollarla olması, helalinden olmasıdır.

Peygamber Efendimiz haramdan son derece sakınır, helal kazanca büyük önem verirdi. Hadis-i şeriflerinde de en hayırlı kazancın kişinin elinin emeği ile kazanmış olduğunu belirterek: “Hiçbir kimse elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah’ın peygamberi Davut da elinin emeğini yerdi.” (Buhâri, Büyû, 15.) “Kişi elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir.” (İbn Mâce, Ticârât, 2.) buyurmuştur.

Çalışmak ibadettir
Dinimizde çalışmak ibadet sayılmıştır. Aslında geniş anlamı ile kulun Allah’ın rızasına yönelik her türlü faaliyeti, her türlü gayret ve çabası ibadet kapsamı içerisine girer. Müslümanın namaz, oruç, zekât, hac gibi Allah’a karşı ibadet görevlerini yerine getirmesi nasıl farz ise, çalışıp rızkını helalinden kazanması da farzdır. Nitekim sahabe-i kiram içerisinde güzel Kur’an okumakla temayüz eden Abdullah b. Mesud (r.a.) Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Helalinden kazanmak her Müslümanın üzerine farzdır.” (el-Fethu’l-kebîr, II, 45.)

İnsanın çalışıp kazanarak helal yollardan rızkını temin etmesi, Allah yolunda cihat etmesi gibi faziletlidir. Nitekim sahabe-i kiramdan Ka’b b. Ucre şöyle anlatır:

“Rasulüllah (s.a.s.)’a bir adam uğradı. Rasulüllah’ın ashabı bu adamın kuvvet ve kabiliyetini görünce:

“Ya Rasulallah! Bu adam Allah yolunda cihat etseydi ne güzel olurdu.” dediler. Bunun üzerine Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Bu adam küçük çocuklarının rızkını temin etmek üzere evinden çıkmışsa Allah yolundadır. Yaşlı ana babasına hizmet etmek için evinden çıkmışsa Allah yolundadır. Çalışıp nefsini dilencilikten korumak için çıkmışsa Allah yolundadır. Gösteriş ve övünmek için çıkmışsa şeytanın yolundadır.” (Tergib, III, 536.)

Rasul-i Ekrem başka bir hadis-i şeriflerinde de: “Çalışıp dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihat eden, gündüzleri oruç tutup geceleri ibadet eden kimse gibi ecir alır.” (İbn Mâce, Ticârât, 1.) buyurmuştur.

Peygamberler de çalışırdı
Peygamberler de ihtiyaçlarını çalışarak temin etmişlerdir. Âdem (a.s.) çiftçilik yapmıştır. Nuh ve Zekeriyya (a.s.) marangoz idi. İbrahim (a.s.) kumaş alıp satardı. Davud (a.s.) zırh yapardı. Süleyman (a.s.) zembil yapardı. (el-İhtiyar, IV, 170.) Peygamber Efendimiz de koyun gütmüş ve ticaretle meşgul olmuştur. Peygamber Efendimiz hem sütannesinin yanında Beni Sa’d yurdunda sütkardeşiyle beraber koyun gütmüş, hem de Mekke’de Kararit denilen yerde Mekke halkının koyunlarını gütmüştür.

Rasulüllah (s.a.s.) genellikle kendi işlerini kendi görmeye çalışır, kimseye yük olmak istemezdi. Hz. Hatice validemiz kendisine:
“Ya Ebe’l-Kasım, yorulma evde iş görecek kimsemiz var!” dedikçe o, sevgili zevcesinin bu iltifatından memnun kalır ve ona:
“Ya Hatice! Bu dünyada dört şeyden hiç mi, ama hiç hoşlanmam; onlardan Allah’ıma sığınırım: Korkaklık, cimrilik, tembellik bir de pislik.” (A. Himmet Berki-Osman Keskioğlu, Hâtemü’l-Enbiya, 217.)
Bir sefer sırasında ashabına bir koyun kesip pişirmelerini emretmişti. Ashaptan biri:
“Ya Rasulallah! Kesmesi benden.” dedi. Diğeri;
“Yüzmesi benden.” dedi. Bir diğeri;
“Pişirmesi de benden.” dedi.
Peygamber Efendimiz baktı ki herkes bir şey yapmak istiyor, kendisi bir köşede oturup beklemeyi doğru görmedi ve:
“Öyle ise odun toplaması da benden.” buyurdu. Sahabiler:
“Ya Rasulallah! Biz yaparız, senin çalışmana gerek yok.” deyince, Peygamber Efendimiz:

“Sizin her şeyi yapacağınıza gönülden inanıyorum. Şu var ki, sizlere karşı imtiyazlı bir durumda bulunmaktan hoşlanmıyorum. Çünkü Allah kulunu arkadaşları içerisinde imtiyazlı bir durumda görmekten hoşlanmaz.” buyurdu. (M. Asım Köksal, İslam Tarihi, XI, 465; Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, s. 406-407.)

Tembellik

Çalışmanın zıttı tembelliktir. Tembellik bütün dinlerde ve kültürlerde kötü görülmüştür. Tembel insanın kimseye faydası dokunmaz, başta kendisi ve ailesi olmak üzere herkese zararı dokunur. Allah’a karşı ibadetlerini de yerine getirmez. Onun için sevgili Peygamberimiz tembelliği ve tembelleri hiç sevmezdi. Tembellikten Allah’a sığınırdı.

Rızık talebi için çalışıp didinmek tevekküle aykırı değildir. Asıl çalışmamak, tembel tembel durmak tevekküle aykırıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz bu konudaki bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Eğer siz Allah’a gerçek manada tevekkül etseydiniz kuşların rızıklarını verdiği gibi sizin de rızkınızı verirdi. Kuşlar sabahleyin aç olarak gidip akşam tok olarak dönüyorlar.” (İbn Mâce Zühd, 14; Tirmizi, Zühd, 33; Ahmed, Müsned, I, 30, 52.)

Dilencilik
Dilencilik dinimizde yasak kılınmıştır. Nitekim aşere-i mübeşşereden/hayatlarında cennetle müjdelenen on sahabiden biri olan Zübeyr b. Avvam (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Sizden birinizin ipini alıp dağa gitmesi ve arkasına odun demeti yüklenerek getirip satması ve Allah’ın o suretle onun şerefini koruması, istediği verilse de verilmese de, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.” (Buhâri, Zekât, 50, II, 152.)

İnsanı dilenciliğe sevk eden şeylerden biri de tembelliktir. Rasulüllah (s.a.s.) kendisinden yardım talep edenlerin durumuna bakar, bir iş yapacak durumda olduğunu anlarsa, kendisine münasip bir iş gösterip çalışmasını emrederdi.
Şairlerimizden İsmail Safa (1867-1901) ne güzel söylemiş:
“Gökten iner mi tembel için arza mâide
Öyle kütük gibi yaşamaktan ne fâide.”