Makale

ORUCUN HIKMET VE FAYDALARI

ORUCUN HIKMET VE FAYDALARI

Şükrü ÖZBUĞDAY
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Yüce Allah’ın güzel isimlerinden biri de "el-ha- kîm"dir. Yani Allah hikmet sahibidir. Her konuda her şeyi yerli yerinde yapar. Yaptıklarında bir eksiklik ve kusur görülmez. Onun emir ve yasaklarında insanlar için hikmetler vardır.
Cenab-ı Hakk’ın "yapın" ve "yapmayın" şeklindeki bütün emir ve yasaklarında, dünya ve âhirete ait bir çok hikmetler bulunmaktadır. Ancak bu hikmet ve maslahatların bir kısmı açık iken bir kısmı düşünmekle bulunur. Bazılarındaki hikmet, düşünmekle de tamamen bilinemez. Bununla beraber, hikmeti bizce belli olsun veya olmasın, ibâdetleri sırf Allah emir buyurduğu için yerine getirmek durumundayız.
İşte, Allah’ın her emrinde olduğu gibi oruç ibâdetinde de birçok hikmetler, bizim için maddi ve mânevi pek çok faydalar vardır. Biz müslümanlar, orucu Allah rızası için tutmakla beraber, bize sağladığı faydaları da bilmeye ve değerlendirmeye çalışmalıyız. Orucun psikolojik, sosyolojik, sağlık vb. açıdan pek çok hikmetleri ve faydaları vardır.
İnsan beden ve ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Bir insan, varlığını meydana getiren bu iki unsurdan biri lehine veya aleyhine dengeyi bozacak olursa, mutlaka huzursuz olacak ve bu rahatsızlığı daima hissedecektir. Oruç, beden ve ruh dengesini sağlayan en kolay ve en pratik bir araç ve ibâdettir. İnsan iradesini güçlendiren faktörlerin başında oruç, önemli bir yer işgal eder. Başka zamanlarda bir saat dahi sigarayı bırakamayan sigara tiryakilerinin, Ramazanda oruç müddetince sigara içmeden durmaları, orucun insan iradesini ne derece güçlendirdiğinin en güzel örneğidir. İrade zayıf lığının insanı suça ve hataya ittiği de bir gerçektir. İşte oruç, iradeyi kuvvetlendirmek için en güzel egzersizdir.
Oruç bir esaretten kurtulma temrini, insanı hükmü altında tutan alışkanlıklar ve âdî ihtiyaçlara karşı bir başkaldırma provasıdır. Alışkanlıkların, ye- me-içme gibi faydalısı; kumar, içki gibi zararlıları vardır. Her iki çeşidiyle alışkanlıkların mahkûmu olmak, gerektiğinde onlara karşı duramamak eksikliktir, irâde zayıflığına delâlet eder, tavizlere sebep olur. Sabahtan akşama kadar iradesiyle aç ve susuz duran, şehvetini dizginleyen insan, en hayatî alışkanlık ve ihtiyaçlarının da esaretinden kurtulmuş demektir, gerektiğinde bunlardan fedâkârlık edebilecektir.
Orucun heyecan ve korkulara, sinir ve şuur bozukluklarına karşı büyük ve müspet etkileri olmakta, özellikle sert ve ağır ruhî bunalımlara karşı sinirlerin dayanma gücünü artırıcı etkisi bulunmaktadır.
Böylece oruç, bir taraftan insanı ruhen ve fikren rahatlatırken, diğer taraftan da gurur ve kibir diktatörlüğünü yıkarak zararsız hale getirir, insanın ruhî ve mânevi hayatını dengeler.
Oruç, insanı iç dünyasına döndürmektedir. İnsan, kendi düşünce ve davranışlarını ince ince tetkik etmektedir. Aşırı ve huzuru bozan ne varsa onu ter- ketmektedir. Bu iç dünyada geçmişle hesaplaşma vardır. İyi olarak neler yapılmıştır, iyi olmayan neler vardır? Oruçlu iyi olanı, kendisini ve etrafını huzura kavuşturacak olanı yapar.
Oruç, insanın Allah’a itaat ve teslimiyetle bağlandığı ve bu sayede azim ve iradesinin güçlendiği bir ibâdettir. Oruç, Allah’ın ihsan ettiği nimet ve faziletleri tercih ederek bedenî arzuları yenmek ve nefsî baskılara tahammül etmek demektir. Orucun esas gayesi, insanlara nefsî ve bedeni arzularını yendirerek irade ve şahsiyetini güçlendirmek ve böylece âhirette takdir olunan nimetlere onları ulaştırmaktır.
İslâm’ın beş temel esasından biri olan orucun, nefsin terbiye ve ıslâhında büyük rolü olduğu bir gerçektir. Böylece oruç ibâdeti, kötülüklerin önlenmesinde önemli bir faktör olmaktadır. Sevgili Peygamberimiz, hadislerinde bu gerçeği şöyle dile getirir: "Oruç bir kalkandır"1” Bu hadiste de belirtildiği gibi oruç müslümanı dünyada günah işlemekten, âhirette cehennem ateşinden koruyan bir vasıtadır. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün yayınladığı "Adalet İstatistikleri" incelendiği zaman. Ceza Kanunu Kurallarının, ihlâl edilişi, suçların işleniliş miktarı, Ramazan aylarıyla diğer aylarda büyük farklılıklar göstermektedir. İşlenilen suç miktarı Ramazan ayında bâriz bir şekilde azalmaktadır.12’
Dünyada her kötülüğün başı Allah’ı unutmak ve sorumluluk duygusunu kaybetmektir. Oruç ise, kişiye daima Allah’ı hatırlatır, sorumluluk duygusunu geliştirir. Bir ay boyunca devam eden bu mânevi eğitimin olumlu tesiri ile insan, davranışlarını kontrol altına alarak her türlü kötülükten uzaklaşır. Zaten orucun farz olmasındaki hikmeti de Yüce Allah şöyle ifade buyurmaktadır:
"Ey iman edenler!
Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. ",3>
Mü’min, oruç sayesinde nefsine hakim olma melekesini kazanarak, kötü meyil ve arzulardan, günahlardan sakınıp, "takva" mertebesine ulaşır. Takva ise, daima kalpleri uyanık bulundurarak,
Allah’ın rızasını ve dostluğunu kazandırır.
“Allah’ın dostu ancak müttakiler (Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır...”’4’ ayeti de bu gerçeği ifade etmektedir.
Ramazan ayında hepimizin gözlemlediği bir husus şudur: Oruçlu insanlar, mümkün olduğu kadar hissi olmaktan uzak kalırlar. Nefislerine hakim olurlar, öfkelerini yenerler. Cimrilik nasıl insanları kendisinden uzaklaştırıyorsa, müsrifliğin de hayatı değersizleştirdiğine inanır ve orta yol olan cömertliği seçerler. Verdikleri karardan dönmez, böylece sebat ve metanet sahibi olurlar. Şiddetli gazap ve öfke anında, gücü yetmekle beraber, öc alma I ve intikam fikrinden 1 vazgeçerler. Haddini ’ bilip sının aşmazlar yani topyekün İnsanî faziletlere sahip olmaya yönelirler.
Oruç, hem beden hem de ruh temizliğini temin eden bir ibâdettir. Oruç tutan kimse şişmansa, fazla kilolarını atar. Bir yıl aralıksız çalışan sindirim organları oruçla kısmen dinlenir. Aç kalmaya alışan insan, bedenen daha sağlıklı olur. Vücudun sağlıklı kalmasında ve hastalıkların tedavisinde diyetin ve perhizin önemi gayet açıktır. Hastalıkların çoğu yiyecek maddelerinden geçer ve mide ile ilgilidir. Onun için: "Perhiz, devâ ve ilaçların başıdır." denilmiştir. Oruç ise alınan gıdaların az, öz, temiz olmasını ve dengeli beslenmeyi sağlar, insana yeme ve içme disiplini, iştahına hâkim olma alışkanlığı kazandırır. Oburluğa ve netice itibariyle hastalığa mani olur. Tokluk, şişmanlığa, ağırlaşmaya, zihin tutukluğuna ve gönül darlığına sebep olur. Nitekim "Oburluk zekâyı izâle eder” denilmiştir. Açlık ise bedeni rahatlatır, çevik ve atak olma yeteneği kazandırır, zihni açar, gönlü ferahlandırır. Nitekim Hz. Peygamber’in "Oruç tutunuz ki sağlıklı olasınız."15’ hadisi, orucun bedenen, zihnen ve ruhen sağlıklı olmayı temin ettiğim ifade eder.’6
Peygamberimizin bu sözü tıbben de kanıtlanmıştır. Konu ile ilgili olarak iki batılı bilim adamının tespitleri şöyledir.
1940 Nobel Tıp Ödülünü kazanan ünlü bilgin Dr. Alexsis Carrel, "L’Hamme Cet Inconnu" adlı eserinde, oruç sırasında organizmalarda depo edilmiş besin maddelerinin harcandığını, sonradan bunların yerine yenilerinin geldiğini, böylece bütün vücutta bir yenilenme olduğunu anlatır, orucun sağlık bakımından çok faydalı olduğunu belirtir.17’
Fransız Profösör Pier Mulen de şunları söyler: "İslâm dünyasının en yararlı kurumlarından biri oruçtur. Oruç, bedenin hem fiziksel, hem ruhsal dinlenişidir. Dokuları temizler, birikmiş toksinleri, zehirleri atar. Müslümanlar, böylece her yıl bir ay bedenlerini dinlendirirler..."18’
Oruç, fertlerin ahlâkı üzerinde derin ve devamlı tesirler bırakır. Onları terbiye eder, edeplendirir, huylarını düzeltir, ahlâkını güzelleştirir, iradesine hakim olmasını, nefsine gâlip gelmesini sağlar. Nefis aç bırakılınca, sahibine tâbi olur, onu takip eder. Yani oruç sayesinde nefis aklın isteğine uyar.
Oruç, toplum bakımından da önem taşır. Aç ve susuz kalan zengin ve varlıklı kişiler, fakir fukarayı hatırlayıp, ihtiyaçlarını gidermelerini sağlar. Oruç, tüketim mallarına olan talebi azaltır. Tasarrufu teşvik eder. Bu suretle ihtiyaç maddelerinin fiyatları kısmen düşer; kıtlık, yokluk ve darlık, yerini bolluğa bırakır. Böylece yoksul ile varlıktılar arasındaki uçurum küçülür, aralarındaki kin, nefret ve haset sevgiye, yardımlaşmaya ve dayanışmaya dönüşür. İki tabaka arasında bir kaynaşma ve birleşme meydana gelir.
Böylece sınıf kavgaları önlenir, topluma huzur ve sükun gelir.
Oruç, aç kalan zenginlerin, fiilen fakirlerin hâliyle hallenmelerini, onları anlamalarını ve dertlerine derman olmalarını temin eder.(9)
Netice olarak İslâm Dini’nin her emir ve yasağı, insanlara hayat vermek ve onları her iki cihanda mutlu kılmak içindir. Çünkü, müminin yapmış olduğu ibâdetin faydaları -oruçta olduğu gibi- kendisini, aile fertlerini de aşarak toplumun huzur ve mutluluğuna birlik ve dayanışmasına en güzel vesile olmaktadır. Şunu tekrar belirtmek gerekir ki, -diğer ibâdetler gibi- oruç da, birtakım faydalar elde etmek için değil, sadece Allah’ın emri olduğu için ve yalnız O’nun rızasını kazanmak amacıyla tutulur.
Oruçlarımızın makbul olması dileğiyle...

7- Buhaırî, Savm, 2.
2- Bkz. Adalet istatistikleri, D. t.E. Yayını, 1967.
3- Bakara, 183.
4- Enfal, 34.
5- Taberanî, Mu’cem’ül-evsat C: 9,S: 144 Hadis No: 8308.
6- Prof. Dr. Süleyman ULUDAĞ; İslâm’da Emir ve Yasakların Hikmeti, T.D.V
Yayını, Ankara 1989, S: 86.
7-Bkz. Hayat Ansiklopedisi, "Oruç" Maddesi.
8- Günaydın Gazetesi (13-8. 1982).
9- ULUDAĞ, a.g.e., S:89.