Makale

TARTIŞILMAZ GERÇEK ÖLÜM

DR. DURAK PUSMAZ / Haseki Eğitim Merkezi Müdürü

TARTIŞILMAZ GERÇEK
ÖLÜM

İran’ın ünlü şâiri Ömer Hayyam bir dörtlüğünde şöyle soruyor:
“Dünyada muradınca yaşarsan yaşa sonu ne
Hem bin zevkile dolup taşarsan sonu ne
Farzeyle ki dünyadaki ömrün yüz yıl
Ömründen yüz yıl daha aşarsan sonu ne?”
Bu sorunun cevabı bir muammâ değil, gâyet basit: Ne kadar yaşarsak yaşayalım sonumuz ölüm. Ölüm hiç şüphesiz hayatın bir gerçeğidir. Herkesin başına gelecektir. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “Her canlı ölümü tadacaktır."1" Şu veya bu sebepten, zamanı gelince herkes ölecektir. Aslında şu veya bu sebepler birer bahanedir, asıl olan ölüm gerçeğidir. Onun için “Ölüm geldi cihâne, başağrısı bahane." denilmiştir. Mevlid yazarı merhum Süleyman Çele- bi’nin dediği gibi:
Her ne denlü çok yaşarsa bir kişi
Akıbet ölmek durur anın işi.
Evet ne kadar çok yaşanırsa yaşansın akıbet ölümdür. Ölümden kaçış ve kurtuluş yoktur. Nitekim Kur’an-ı Ke- rim’de şöyle buyrulun “Nerede olursanız olunuz, sağlam kaleler içerisinde bile bulunsanız ölüm size yetişir, yakalar.’2
“De ki: ‘Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm, mutlaka size ulaşacaktır. Sonra siz, görüleni de görülmeyeni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O da size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.’3
Evet insan kaçmaya çalışsa da zamanı gelince ölüm mutlaka onu yakalayacaktır. İster padişah olsun ister dilenci, kim olursa olsun ölümden kurtuluş yoktur. Taşlıcalı Yahya Bey bu gerçeği ne güzel ifade etmiş:
Halas olmaz ölümden bende vu
şâh
Ecelden kaçış yok el-hükmü lillâh Anlamı şöyledin Ölümden köle de, padişah da kurtulamaz./Ecelden kaçış yoktur, hüküm Allah’ındır.
Büyük divan şairi Fuzulî bunu şöyle ifade ediyor:
Bir kaidedir bu câvidâne
Elbette gider gelen cihâne
Anlamı şöyledin Dünyaya gelen her varlık bir gün ölür./ Bu ebediyen devam edecek İlahî kaidedir.

Ölüm Asıldır

Ölüm asildir, hayat geçicidir. Kur’an- ı Kerim’in ifadesiyle bizler dünyaya gelmeden de ölü idik. Nitekim Yüce Rab- bimiz şöyle buyuruyor: “Nasıl olur da Allah’ı inkar ediyorsunuz? Oysa siz ölü idiniz de Allah size hayat verdi. Sonra da sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra yalnızca O’na döndürüleceksiniz
Ölüm yok olmak değil, bir hayattan başka bir hayata geçiştir. Daha açık bir ifadeyle dünya hayatından ahiret hayatına intikaldir. “Ahiret Hayatı" diyoruz. Çünkü inancımıza göre insan hayatı, bu dünya ile sınırlı değildir. Bu dünya hayatının ötesinde bir de ahiret hayatı vardır. Hem bu dünya hayatı fânî, geçici; âhiret hayatı ise ebedî ve süreklidir.

Maddeci Görüş

İman nimetinden mahrum olan kafirlere ve maddeden başka varlık ve kuvvet tanımayan materyalistlere göre ise hayat, dünya hayatından ibarettir. Dünya hayatının ötesinde başka bir hayat yoktur. Kur’an-ı Kerim’de onların bu batıl ve İlmî dayanaktan yoksun inançları şöyle ifade edilin “Ahirete inanmayanlar: “Hayat ancak bizim dünya hayatımızdır, yaşarız ve ölürüz. Bizi sadece zaman helak ediyor.” dediler. Oysa kendilerinin bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zan yürütüyorlar."5

Bu Dünya Misafirhane

Yunus Emre, insanların asıl yurtlarının ahiret olduğunu, bu dünyaya misafir olarak geldiklerini, onun için bu dünyanın bir misafirhane olduğunu belirterek şöyle der:
Bu dünyaya gelen kişi âhir yine gitmek gerek
Misafirdir vatanına bir gün sefer etmek gerek.
Başka bir beytinde bütün insanların yolcu olduklarını, dünyanın ise bir misafirhane olduğunu, bu yüzden dünyaya gönülverenlerin pek akıllı olmadıklarını şöyle belirtin
Cümle halk ehl-i sefer, dünya misafirhanedir,
Pes buna gönül verenler deli değil ya nedir!
Yunus Emre’ye göre insanların dünyadaki ömürleri o kadar kısadır ki, günün belirli saatlerinde kurulup dağılan bir pazar yeri gibidir. O şöyle den
Ana rahminden geldik pazara
Bir kefen aldık döndük mezara
İnsanların ömrü böyle kısa olduğu gibi, dünyanın ömrü de kısadır. Şair bu hususu ne güzel ifade etmiş:
Saat-ı vahidedir ömr-i cihan
Saati tâata sarfeyie hemân.
Yani dünyanın ömrü bir saat, bir andan ibarettir./Öyle ise hiç durma o bir saatlik ömrü ibadet ve taatla geçir.

Ölüm de Güzeldir

Ölüm karşısında insanlar farklı farklıdır. Kimi ölümden korkar. Hatta hiç ölümün sözünün edilmesini bile istemez. Ölümden korkulmamalı. Ölüm zannedildiği gibi kötü bir şey değildir.
Hayat güzel olduğu gibi, ölüm de güzeldir. Merhum Necip Fazıl Kısakürek bir beytinde şöyle diyor:
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber.
Ölümünde kendine mahsus bir takım güzellikleri vardır. Ölümle kul Rab- bine kavuşur. Dünya hayatı fanidir, geçicidir. Ebedî hayat ahiret hayatıdır, o da ölümden sonra başlar. Dünyada rahat yoktur. Dünya hayatı meşakkat ve sıkıntılarla doludur. Şairin dediği gibi mesud hayat bu dünya hayatının ötesindedir, âhirettedin
Vicdan bulur âsûde tesellisini dinde Mes’ud ebediyyet bu hayatın ötesinde.
Aslında hayatı da, ölümü de yaratan, Allah’tır Allah’ın yarattığı herşeyde bir güzellik, bir hikmet vardır. Hayatı da, ölümü de güzelleştiren, insanın yararlı ve güzel amelleridir, işleridir. İnsanın güzel ve yararlı amelleri yoksa bu dünyadaki hayatı da güzel olmaz, ahi- retteki hayatı da. Öyle ise aslolan ölümden korkmak değil, ölüm için hazırlık yapmak, adeta ölmeden evvel ölmektir. Onun için “Mûtû kable en te- mûtû: Ölmeden evvel ölünüz, yani ölüm için hazırlıklı olunuz" denilmiştir. Şemseddin Sivâsî, bir beytinde, ölmeden evvel ölme sırrına mazhar olanların daha Sûr’a üfürülmeden haşr-u neşri, göreceklerini belirterek şöyle den “Mûtû kable en temûtû" sırrına mazhar olan
Gördü onlar haşr u neşri nefha-i sûr olmadan.
Fakat ölmeden evvel ölme sırrına mazhar olmak o kadar kolay değildir. Büyük şair Yahya Kemal:
“Ölmek değildir ömrümün en feci
işi
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi. " beytiyle bu gerçeği ne güzel ifade etmiş. Ölmeden evvel ölenler, yani ölümden sonraki ebedî bayat için hazırlık yapanlar ölümden korkmazlar. Çünkü onlar âdeta ölümsüzlüğü tatmış Allah’ın sevgili kullarıdır. Şair onların halet-i ruhiyelerine şöyle tercüman olur:
Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.
Zaman gelir ki, artık insan yaşlanır, gücünü kuvvetini kaybeder, hatta bazen yerinden kalkamayacak hale gelir, başkalarına yük olur. Artık onun için hayat, çekilmez hale gelir. İşte bu gibi durumlarda ölüm, güzel olur. Ölümün güzel olması için iki şey gereklidir: Biri ahirete iman, diğeri sâlih amel. Kur’an- ı Kerim’de. “Ey iman edenler! Allah’tan hakkıyla korkun ve ancak müslüman- lar olarak ölün."6’ buyurulur. “Allah’tan hakkıyla korkmak’tan maksat, bütün ’ varlığımız ile Allah’ın emirlerini yerine getirmeye ve yasaklarından kaçınmaya çalışmamızdır. “Ancak müslümanlar ’ olarak ölmek”den maksat ise, son nefesimize kadar Allah’a bağlı ve itaatkâr . olup, kulluk görevlerimizi yerine getirmektir.
Allah’a gerçek manada kulluk ve ibadet edenler için ölüm-, çileli, sıkıntı ve meşakkat dolu dünya hayatı sona 1 erdiği için sevinç vesilesidir. Çünkü on- ; lar için ölüm, sevgiliye kavuşmanın ve ebedî saadetin başlangıcıdır. Ölüm anında melekler onları cennet ve oradaki çeşitli nimetlerle müjdelen Nite- j kim Fussılet sûresinin 30-32. âyetlerin- ’ de şöyle buyrulun “Rabbimiz Allah’tır, deyip sonra da doğrulukta devam ’ edenlere gelince, onlann üzerine me- . lekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size vadedilen cennetlere , sevinin. Biz dünya hayatında da ahiret- te de sizin dostlannızız. Cennette sizin için canınızın çektiği ve istediğiniz her- şey vardır. Bunlar çok bağışlayıcı ve çok merhametli olan Allah tarafından bir ziyafettir.”

Kafirlerin Ölümü

Müminlerin ölümü böyle güzel olurken, kafirlerin ölümü sıkıntılı ve çetin olur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de onların ölümleri hakkında şöyle buyrulur: “Melekler o kafirlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak ve., “tadın cehennem azabını" diyerek canlarını alırken onları bir görseydin. İşte bu, ellerinizin yapıp öne sürdüğü işler yüzündendir. Yoksa Allah kullarına zulmedici değildir.’7
Peygamber Efendimiz de hadis-i şeriflerinde iyi kimse ile kötü kimsenin durumlarını şöyle belirtmiştin “Tabuta konulmuş olan cenaze iyi kimse ise: “Beni çabuk götürün (bir an önce rahata kavuşayım)’’ der. Eğer kötü, âsî bir kimse ise: "Vay halime! Beni nereye götürüyorsunuz?” diye feryad eder.’"8’ Benzer bir rivayetin sonunda: “Bu feryadı insanlardan başka her şey duyar. Şayet bunu insan duysa dayanamaz, bayılıp düşer.”’9 denilmiştir.
Ölümü Temennî Etmek
Dinimizde genel olarak insanın ölümü teminnî etmesi hoş karşılanmamış, mekruh görülmüştür. Buhârî ve Müslim’de rivayet edilen hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştun
“Sizden biri başına gelen zarar ve felaket sebebiyle sakın ölümü istemesin. Eğer mutlaka isteyecekse şöyle desin: “Allahım yaşamak benim için daha hayırlı ise beni yaşat, ölmek benim için daha hayırlı ise beni vefat ettir.”"01
Niçin ölümü temenni etmek yasaklanmıştır? Bunun hikmetini yine Efendimizden rivayet edilen aşağıdaki hadis-i şeriften öğreniyoruz. Ümmü’l-Fadl (r.a.)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.s.) amcası Abbas’ın yanına girdi. Abbas hastalığından şikayette bulunup ölümü istedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.s.): Ey Abbas, ey Rasûlüllah’ın amcası! Ölümü isteme! Şayet sen iyi bir kimse isen iyiliğine iyilik katarsın, bu da senin için hayırlı olur. Şayet kötü bir kimse isen; yaşarsan tevbe edersin bu da senin için hayırlı olur. Öyle ise her halükarda ölümü isteme.
Sahabe-i kiram içerisinde en çok hadis rivayet etmekle meşhur olan Ebû Hüreyre (r.a.)’dan Rasûlüllah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Sizin hiçbiriniz sakın ölümü temennî etmesin. Eğer o, salih bir kimse ise hayatta oldukça salâh ve faziletini arttırması umulur. Eğer fena bir kimse ise, onun da tevbekâr olup Allah-u Teâlâ’nın rızasını kazanması umulur.”12

Ölüm İçin Hazırlık

Merhum Süleyman Çelebi bir beytinde şöyle diyor:
Her ki geldi dünyaya gitmek gerek
Biz dahi yol hazırlığın itmek gerek.
Evet, dünyaya her gelen er veya geç birgün mutlaka gidecek, bundan kurtuluş yok. Hiç kimse dünyada bâkî kalmamıştır. Herşey fânidir. Bâkî olan sadece Yüce Allah’tır. Onun için Kur’an- ı Kerim’de: “Herşey yok olacaktır, yok olmayacak olan sadece Yüce Allah’ın Zâtıdır."13 “Yeryüzünde bulunan herkes yok olacaktır, ancak yüce ve ikram sahibi Rabbinin Zâtı bâkî kalacaktır." 14 buyrulur.
Sahabe-i kiramdan Berâ b. Azib (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre: "Hz. Peygamber (s.a.s.) kabir kazan bir cemaat görmüş, gözyaşları toprağı ıslatacak kadar ağlamış ve şöyle buyurmuştun “Kardeşlerim işte böyle birgün için hazırlanın."15
Hiç unutmayalım ki insanın kendisine kabrinde yoldaşlık edip yalnızlığını giderecek olan, güzel amelleridir. Nitekim Peygamber Efendimize on sene gibi uzun bir müddet hizmet etme şerefine nail olan Enes b. Malik’ten Rasûlül- lah’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiş
tin "Ölüyü mezara kadar üç şey takip eden Ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle kalır.”"16
Başka bir hadis-i şeriften öğrendiğimize göre ölen herkes pişman olacaktır. İyi kimse ise daha çok iyilik yapmadığına pişman olacak, kötü kimse ise kötülüğü terketmediği için pişmanlık duyacaktır. Peygamber Efendimiz: “Ölüp de pişman olmayacak, nedamet duymayacak hiç kimse yoktur.” buyurmuştur. Ashab:
“-Yâ Rasûlâllah! Pişmanlığı nedir?” diye sorunca:
“-İyi yolda olan kimse iyiliğini daha da artırmadığına pişman olur, nedamet duyar. Kötü yolda olan kimse ise kendisini kötülüklerden çekip almadığına pişman olur.17buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz ölümü unutmayıp çokça anmayı tavsiye ederek: “Lezzetleri yok eden ölümü çok anın.”"18 buyurmuştur.
Öyleyse insan ölümü hiç unutmamalı, her zaman ölüm için hazırlıklı olmalıdır. Peki, ölüm için nasıl hazırlıklı olacağız? Ölüm için hazırlıklı olmak; kötülüklerden uzuk durup ibadet ve tâ- ata yönelmekle, kısaca dinimizin emir ve yasaklarına uymakla olur. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Kim Rabbi- ne kavuşmayı istiyorsa iyi işi yapsın ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak koşmasın.”"19
İnsan ölümle yüzyüze gelmeden önce tevbe etmeli, yapmış olduğu kötülüklerden dolayı pişmanlık duymalı, günahlarından arınmaya çalışmalı. Yoksa ölüm anındaki pişmanlık ve tev- benin faydası yoktur! Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilin “Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: “Rabbim, der, beni geri gönder; tâ ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş ve hareketler yapayım.” Hayır, onun söylediği bu söz boş laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar süren bir berzah vardır.’20
Şair Namık Kemal’in dediği gibi: Yâdında mı doğduğun zamanlar Sen ağlar idin, gülerdi âlem?
Bir öyle ömür geçir ki: Olsun Mevtin sana hande, halka mâtem. İnsan öyle bir hayat sürmeli ki, hayatında herkese iyiliği dokunmalı, bu sebeple öldüğünde herkes üzülmeli. Yoksa ölümünden sonra Şair Vecdfnin dediği gibi:
Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur
Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehli kubur.
dedirtmemeli. Aşağıdaki hadis-i şerifte de bu husus ifade edilmektedir:
Rasûlüllah (s.a.s.)’in yanından bir cenaze geçiordu: "Hem kurtuldu, hem de kendisinden kurtulundu." buyurdu. Yanındakiler:
"-Bu ne demek yâ Rasûlâllah?" diye sorunca, Efendimiz şöyle buyurdu: “-Mümin bir kimse ise dünyanın eza ve meşakkatinden kurtularak Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. Günahkâr bir kimse ise, dünyada kalanlar, memleketler, ağaçlar ve hayvanlar ondan kurtulmuştur."21


(1) Al-i İmran Sûresi: 2/185.
(2) Nisa Sûresi: 4/78.
(3) Cuma Sûresi: 62/8.
(4) Bakara Sûresi: 2/28.
(5) Câsiye Sûresi: 45/24.
(6) Al-i İmran Sûresi: 3/102.
(7) Enfâl Sûresi: 8/50-51.
(8) Nesâi, Cenâiz, 44.
(9) Nesâi, Cenâiz, 44.
(10) Buhâri, Merdâ, 19; Tecrid-i Sarih Tercemesi, XII, 70.
(11) Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 339.
(12) Tecrîd-i Sarih Tercemesi, XII, 369.
(13) Kasas Sûresi: 28/88.
(14) Rahman Sûresi: 55/26,27.
(15) EI-Fıkhu’l-lslamî ve Edilletühû.
(16) Buhâri, Rikak, 42; Müslim, Zühd, 5; Tirmizî, Zühd, 46.
(17) Tirmizî, Zühd, 59.
(18) Tirmizî, Zühd, 4; Kıyâme, 26.
(19) Kehf Sûresi: 18/110.
(20) Mü’minûn Sûresi: 23/99-100.
(21) imam Mâlik, Muvatta, Cenâiz, 54. Ayrıca bk. Buhârî, Rikak, 42; Müslim, Cenâiz, 61.