RAMAZAN EDEBİYATI VE RAMAZANİYYELER
Prof.Dr. Abdülkadir Karakan
Türk Edebiyatında ve kültür hayatında bazı kutsal günler, geceler, aylar hakkında lirik-didaktik nitelikte - çoğunluğu kaside veya gazel nazım şeklinde olmak üzere birçok şiir yazılmıştır. Bunlar genellikle dinî edebiyat konularıdır. Ancak Bayramlar için kaleme alınan İydîyye’ler gibi olanlarda zamanın padişahı, devlet erkânının da övgüyle -İyd=bayram vesilesiyle • söz konusu olabilir. Hz. Peygamber’in "huzur-i İlâhî’ye yükseldiği" gecenin fazilet ve önemini işleyen Miraciyyeler - özellikle - Mesnevilerde hayal İnceliği ve duygusallık bakımından gerçekten eski edebiyatımızı süsleyen yıldızlar misalidir. Nevmziyye adı altında mütalâa edilen ve bahann girişini temsil eden 22 Mart için ise şairler, daha çok sevdikleri ve bir iltifat ve ihsan bekledikleri büyük zatları methetmek fırsatım kaçırmazlar. Bir de meselâ Muharremiyle adîyle Arabî ayların ilkini (Muharrem ayını ve yeni yılı) nazma çeken şiirler misali başka gün, gece, mevsim, olay vb. hususunu işleyenlere de tesadüf edilebilir. İşte mübarek Ramazan ayını konu alan manzumeler vardır ki: Edebiyat ve küttür hayatımızda bunlara Ramazaniyye adı verilmektedir. Tabiatiyle bunlarda da esası: dinî duygular, Ramazanın fazileti oluşturur. Ancak içlerinde, Ramazanı vesile ederek devlet büyüklerinin gözüne girmek için onlara da mısralar arasında övgü payının ayrıldığı görülebilir.
Ramazaniyyeler ve emsali manzumelere İslâm dünyasının ortak kültür mirasının dinî-edebî belgeleri arasında özel bir yer ve değer vermek gerekir. Bunlar da yazıldıkları yüzyılların Müslüman halkının dinî ve belli bir zamandaki yaşantılarının bir safhasını, bazı sosyal ve kültürel davranışları, bazı olayların belli bir ölçüde akislerini tespite yarayacak işaretler bulmak mümkündür. Ayrıca farklı türlerde ve kitap şeklinde vücut bulmuş olmakla beraber meselâ Siyer, Mevlid, Hilye, Maktel, Kırk Hadîs Tercümeleri ve benzeri gibi adlarla anılan eserlerde de bu belirttiklerimizi müşahede edebilmekteyiz.
Bilindiği üzere İslâmın beş temelinden biri Arabî ayların 9.cusu olan Ramazanda oruç tutmaktır. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen Ramazan’da Kur’an ilk defa nazil olduğu ve Kadir Gecesi de bu ay kapsamında bulunduğu için aynıca çok önemlidir. Onun içindir ki büyük şairimiz Fuzulî bir tek mısrada şu müjdeyi verir:
"Ramazan ayı gerek açıla cennet kapusu." Evet Hz. Peygamber, bir hadislerinde bu müjdeyi vermiş ve şeytanların da bu ayda kösteklendiğini açıklamıştır.
Türk halkı, Ramazan ayını bir konuğu karşılar gibi, bir dostu, bir sevgiliyi özler misali bekler, karşılar. Giyim kuşamda, yeme ve içmede, iyilik ve ihsanda, ibadet ve tââtta, sükûn ve sekinette âdeta birbiriyle yarışır. Bunların izleri de dilde, edebiyatla, kültürde, sanatta görülür. Vaizlerin nasihatler, iftar ziyafetleri, gecelerin bilinen sohbetleri, camilerin süslenişi, minarelerde mahyaların nurlu parıldatılan, teravih namazlar, suç ve günahlardan arınma çabalan hemen hep bu mübarek ayın özellik ve güzelliklerindendir.
İşte şairler de bu kutsal ay vesilesiyle Ramazanı konu olarak işleyen ve bu arada başka bazı hususlara da değinen, özellikle din duygularının gelişmesine, ibadetlere devama, Allah ve Muhammed aşkının coşkulu bir şekilde gönüllerde, daha da, yerleşmesine hizmet eden Ramazaniyelerle ruhanî güzelliklerin yayılmasına katkıda bulunmuşlardır, Ramazan gelince toplumda sosyal ve kültürel, hatta ekonomik değişme ve gelişmeler gözle görülebilecek bir durum gösterir. Din duygularının yoğunlaştığı bu ayda şairlerin kaleme san imaları, hele eskiden, doğaldı, özellikle şair de olan bazı meşayîh veya şeyh ve hoca olmamakla beraber-din duygularını beyanda yetkili ve yetenekli bazı şairler elbette Ramazaniyeleri ile çevrelerini uyandıracaklar ve gelecek nesillere çağlarının kültür birikimlerinin birer çiçeğini sunacaklardı. Bu konuda: Şeyh Üftâde, Şeyh Ahmed Müslim, Bursalı İsmail Hakkı, Niyazi-i Mısrî, Nâbi ve daha başka birçok şeyh, mutasavvıf ve şairin şiirleri hem Öğretici, hem duygusaldır. Denebilir ki: temel amaç Ramazanı değerlendirmek, sevdirmek, onun önemini anlatmak, halkı ibadet ve tââta heveslendirip daha faziletli ve dinin emirlerine gönülden bağlı duruma getirmektir.
Bazen bu Ramazaniyyeler yolu ile daha çok şöhret kazanmak, yahut bu şiirlerin sunulduğu zatlardan dünyevî ihsanlar ummak da, onlara vücut veren, sebepler arasında hatıra gelmektedir.
Ramazan, aynı zamanda, rahmet, bağışlanma, erdem ayı olduğu için, şairler bu konudaki manzumelerinde, bu hususu da gözden ırak tutmazlar. Tabiatiyle bu özellikler şaire, bunlardan yararlanarak kendi dileğini arz etmek fırsatı da verir. Meselâ Kemahlı İbrahim Hakkı, Mehmed Emin Rafi, Nedim, Sami, Vâsıf, Fâzıl gibi şairlerin Ramazaniyyeleri bu karakteri de aksettirmektedir, denebilir.
Ramazan şiirlerinin çoğunlukla vezinleri “aruz" ’dur. Nazım şekilleri de Kaside, Gazel, Murabba, Mesnevi, Tetkib-i Bend v.s.’den oluşur. Bunlarda önce Ramazandan söz açılır. Şairler Ramazanla birlikte onun özelliklerinden de bahsederler. Çoğunlukla da Ramazanın faziletleri, bu mübarek aydaki ibadetlerin sevabı, ruhlara ferahlık veren ve ahiret için birçok müjdeler taşıyan beyitler şiiri süsler.
Gazellerde İse durum farklıdır. Şair doğrudan hedefe yönelir. Ramazanın önemini, halkın temiz inancına tercüman olarak, ifade etmek ister. Bununla beraber bu tür şiirlerde de yine sevap kazanmak, ün sahibi olmak, gönlündeki duygulan dile getirmek amaçlar arasındadır.
Ramazanla ilgili gazellerden olmak üzere, bizim görebildiklerimiz arasında dikkatimizi çeken en eski bir gazel Zatinin olup şöyle başlar:
Saki Ramazan geldi yine aldı ayağım
Ma’lurn degül Bayrama dek sağ olacağım.
Genellikle anız vezniyle yazıldığına değindiğimiz Ramazan şiirleri içinde hece vezniyle de yazılanlara ara sırada tesadüf edilmektedir. Bunların en güzellerinden biri, XVI. yüzyılda, Celveti tarikatı kurucularından M. Muhîddin Üftâde (Vefatı 1580} tarafından yazılandın
Aşıklara edin salâ Oruç ayı geldi yine. Rahmet denizi cuş edüp Alemlere toldu yine.
Kur’an’da Allah öğdüğü Cümle nebiler sevdiği Ümmete Allah verdiği Oruç ayı geldi yine.
Aydıneden gönülleri Mesrur eden mü’minleri Ma’mur eden mescidleri Oruç ayı geldi yine.
Oftâde’nin canı sever Oruç ayın dâim öğer Dost itine edin sefer Oruç ayı geldi yine. Ramazaniyyeler arasında Halveti tarikatının ön saftaki şahsiyetlerinden biri olan ve XVII, Yüzyılın halâ halkımızın bir kesimi tarafından beğenilip sevilen şairi Niyazi-i Mısrî (1618-1694)’nin de bir şiirinde bir kaç dörtlüğü buraya alacağız:
Yine firkat nârına yandı cihan Hasretâ girdi mübarek Ramazan Nuruyle bulmuşdu âlem yeni can Firkatâ gitdi mübarek Ramazan
İndi Kur’an sende ey nuru güzel Leyle-i Kadr’inde ey kadri güzel Gitdi ey tehlil ü tekbiri güzel Elveda gitdi mübarek Ramazan.
Cem olup Hakk’a münâcât edelim Nur-i Kur’an ile doğru gidelim Bilmedik kadrin Niyazi nıdelim Pek yazık gitdi Mübarek Ramazan
Ramazanla İlgili şiirler bazen da "mesnevi" nazım şekliyle yazılmış bulunan eserlerde yer almaktadır. Klasik Edebiyatımızın ilk plandaki şairlerinden biri olan Şanlıurfalı Yusuf Nabi (1642-1712)’nim oğlu EbüI’Hayr’a öğütleri sırasında Ramazan hakkında da güzel nasihatler yer almaktadır, "Der beyan-i Şeref-i Şehr-i Siyam" bahsinde şöyle demektedir:
Savmdır kullarına lütfi Hudâ
Savma bizzat eder Allah cezâ
Savm bir mâide-i rahmetdir
Nurdan sâirne bir hil’attır
Ne saâdet olasın leb-beste
Olasın dağdağadan vareste
Ramazanla İlgili olarak en fazla şiir kaleme alanlardan biri de Enderunlu Fazıl (1759-1810)’dır. Onun bu tür şiirlerinin çoğunda Sultan III. Selim (Padişahlık dönemi: 1789- 1807)’in övgüleri de yer tutmaktadır. Yine XIX. yüzyıl başlarında şiirleriyle Un kazanan Enderunlu Vâsıf (vefatı 1824)’ın da Ramazanla İlgili Uç kasidesi çağının aydınlan arasında sevilerek okunmuştur. Oldukça yaygın şöhretli bir kasidesinin matla’ı şöyledir
Sadşükr gelen mâh’ı şerif-i Ramazandır
Hakk’ın ni’am-i rahmet-i mebzul- i cihandır.
Sözlerimizin sonlarında yazımıza İki zatın şiirlerinden de iktibaslar yapmak uygun olacaktır. Bunlardan birincisi Şeyh Ahmed Sûzi (1759-1826)’dir. Onun gazeli’nin ilk dörtlüğü şöyledir;
Geldi o mâh-i Ramazan merhaba Cümle gönül oldu handan merhaba
Geceler Kadr gündüzü Bayram olup
Bay ü gedâ oldu şadan merhaba,
İkincisi de Ahmed Remzi Akyürek Dede (1872-1944) olup tslâmi Edebiyat ve tasavvuf bilgilerindeki uzmanlığı derecesinde güzel şiirleri de bulunan bu "mevlevi şeyhi"nin Ramazan vasfındaki gazeli’i de şu beyitlerden oluşur:
Müjde mü’minler size ihsan-i Rahman dir gelen
Şanına ta’zim edin bu mâh-i gufrandır gelen
tyd-İ Ekber her günü Kadr-i mübarek her gece
Ehl-i imana ne mutlu lütf-i Sübhan’dır gelen
Hâne-i kalbi temizle hoşça istikbal için
Nimeti mebzul bir mihman-i zi- şandtr gelen
El-hazer senden şikâyet etmesin yarın âmân
Derde derman vasl-i canan itk-t nîrandır gelen
Mâ-sivâdan sâim ol Remzi dilersen vâsıl ol
Râh-i ışkı kullara ta’lim-i Yezdan’dır gelen.
Türk Edebiyatında Ramazan şiirleri yazan daha birçok şair vardır. Bağdatlı Ruhi’den Şeyh Galib’e kadar en tanınmışların bu konuda şiirleri olduğu gibi, Sünbill-zâde Vehbi’den, Süruri’-den, Şeref Hanıma, Eşref Paşa’ya kadar İkinci plandaki manzumeleriyle bilinen ve edebiyat tarihlerine adı geçen birçok söz sanatçısına varıncaya değin divanlarda, mesnevilerde, hatta perakende manzumelerde Ramazaniyelerine tesadüf edilenler bize bu türdeki meyvaların zenginliği hakkında yeteri kadar görüş kazandırmağa elverişlidir. Bizim bu iddiasız inceleme ile vermek istediğimiz mesaj: arzu eden inceleyicilere ve Ramazan Edebiyatını sevenlere, bir nebzecik olsun, bu şiirlerin lezzetini tattırmak arzusundan öteye geçmez.
MÂH-I GUFRAN
Müjde mü’minler size ihsân-ı rahmandır gelen Şanına ta’zim için bu mah’ı gufrandır gelen
Andadır feyz-İ hidayet, andadır afv-ü kerem Kadrini bil, mevsimi inzâl-ı Kurandır gelen.
Îyd-i ekber her günü kadr-i mübarek her gece Ehl-İ İmana ne mutlu Lütfü subhandır gelen
Zulmet U kasvetten âzâd etmeye saimleri, Nur-u İslâm, nuru iman, nuru irfandır gelen.
Hane-i kalbi temizle hoşça İstikbal için Nimeti mebzûl bir mihmân-ı zişandır gelen.
Elhazer senden, şikâyet etmesin yarın aman Ruhu mahşer şafıi ashab-ı isyandır gelen.
Rahmet-ü güfran hedâyâsiyle cennet bahşeder, Eterde derman, vasl-i canan, itk-ı nirândır gelen.
Masivâdan saim ol Remzî, dilersen vasl-ı hak Râh-ı aşkı kullara talim-i yezdardır gelen.
Ahmet Remzi DEDE