İBN-İ KEMAL’İN MISIR FETHİNE DAİR BİR RİSALE-İ ACİBESİ
Dr. Mustafa KILIÇ
1941’de Develi/Şıhlı kasabasında doğdu. İlk tahsilini orada yaptı. 1960 yılında Adana İmam İmam-Hatip Lisesini, 1964’te İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdi. 1967-68’ de lisan çalışması için İngiltere’ye, 1979’ da Arap Dili üzerinde araştırma ve incelemelerde bulunmak üzere Mısır’a gönderildi. 1982 yılında Atatürk Üniversitesi’nde İslami İlimler Fakültesi’nde, Tefsir Dalında “İbn-i Kemal, Hayatı, Tefsire Dair Eserleri ve Tefsirdeki Metodu” konulu Doktorasını tamamladı. 1987 tarihinden beri Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmakta olan Kılıç üç çocuk babasıdır.
Asıl adı Şemseddin Ahmed olan İbn-i Kemal 873-940 / 1468-1534 yılları arasında yaşamış bir âlimdir. 26 yaş civarında askerlikten sivil hayata geçtikten sonra zamanın en yüksek tahsilini en meşhur hocalardan elde etmiş, dinî, tarihi, felsefi, hukukî, edebî ve sosyal konularda sayısız eser ve makale neşretmiştir. Askerlikten ayrı olarak müderrislik, kadılık, kazaskerlik, Şeyhülislâmlık ve valilik gibi İlmî ve İdarî hizmetlerin en yüksek mertebelerine ulaşarak haklı bir şöhret kazanmıştır.1
Kanunî ve Yavuz’un gözde adamı olan İbn-i Kemal onlardan Önce II. Bayezid’in isteği üzere tarihçiliğe ve Tevârîh-i Âl-i Osman adiyle, Ertuğrul Gazi döneminden başlayarak 1527 yılına kadar gelen 10 ciltlik bir eser yazmıştır. Cilt yerine defter tabiri ile anılan bu eserin Yavuz Selim dönemine ait IX. defterin Mısır seferi bölümünün mevcut olmadığını Şerafettin Turan’dan öğreniyoruz.2
H. 940 da vefat eden İbn-i Kemal’in meşhur eserlerinden birisi de yazdığı Kur’an Tefsiridir. Sâffât süresinin sonunda tefsir yapmayı durdurduğu anlaşılan müellif atlamalı olarak bazı küçük surelerin tefsirini de yapmıştır. Henüz basılmamış olan bu tefsirde bazı sürelerin başı ve sonu hizalarında kenarda 930/1524-933/1527 gibi vefatından önceyi gösteren tarihler vardır. Eserin sonunda yer almayan bu tarihlerin istinsah kaydı olduğu düşünülemeyeceğinden, tefsirini 922/1517 Mısır seferinden sonra mezkûr tarihlerde yazmış olabileceği ve müstensihin de aynısına riayet ettiği hükmüne kolayca varılabilir. İbn-i Kemal’in hem tarihçi, hem bürokrat, hem de telif çalışmalarında bazan süre planlaması yapma gibi özellikleri bu kanaatimizi pekiştirmektedir.(1)
Burada incelemeğe çalıştığımız risalesinin hem tefsir hem tarih bakımından özelliği vardır. Bu risalenin özelliği, devrenin önemli bir hadisesi olan Yavuz’un Mısır fethine Kur’an’ı
yönelmiş Kerim el- Enbiya (21. sure), 105, ayetinden tefeülü yani fal tutma ya da fethe dair bir istihracına yer vermiştir. İbn-i Kemal Mısır fethinde bizzat görev almış, fethinden sonra Mısır’da işlerin tedvir ve tahririnde görevlendirilmiştir.2
Risalenin Tanımı;
Konya Mevlana Müzesi Yazmaları, 2315 nolu mecmua, dış 19. 5 x 11.5, iç muhtelif. Cilt ortası şemseli kenarlar düz cetvelli, siyaha yakın kahverengi, başta iki yaprakta bazı süreler ve ilaç tertipleri vardır. (3) Yazı türü talik, okunaklı, ağdalı Osmanlıca, tamamı bir buçuk varak.
Aşağıda risalenin metninde görüleceği üzere İbn-i Kemal ayeti kendine göre yorumlamış ve Yavuz’u Mısır fethine teşvik etmiştir. Yavuz’u teşvik olayı ve işin müzakeresi hakkında Faslı âlim Muhammed b. el-Hasan el-Hacvî (1291-1376/1874-1956) nin eserindeki ilgili bölümü, tamamlayıcı özelliğinden ötürü buraya alıyoruz.1 Adı geçen bölümdeki Yavuzla Ibn-i Kemal’in bulunduğu, bir ilim heyetinin diyaloğu Konya risalesinde yer almamıştır. Bu bakımdan mahiyet itibariyle Konya risalesini tamamlayıcı veya onunla bütünlük sağlayıcı durumdadır.
el-Hacvî’deki ilgili bölüm:
el-lmam Şemseddin Ahmet b. Süleyman b. Kemal Paşa zamanın Şeyhu’l-İslam ve İstanbul Müftüsü olur. Bu göreve atanma Rihletü’l- Îyâşi de geçtiği üzere bir fetva hadisesidir. (Olay şudur): Osmanlı sultanlarından Yavuz Selim İran’la savaşa niyetlendiği zaman Mısır’dan gıda maddesi talebinde bulunduğunda, aslında İran’la anlaşmalı olduğu halde pahalılık ve üretim azlığı bahanesiyle olumlu cevap vermeyen devrin Mısır sultanı Kansu Gavri hakkında ulemâdan fetva istedi. Ulema "savaşa gerek yok o da müslümanların sultanı, sizi hakkınızdan men etmiş değildir" dediler. İçlerinden İbn-i Kemal: "Bilakis onunla savaşın, memleketini fethedersiniz. Zira bu husus Kur’an’da mevcuttur. Şu anda heyetin en genci benim, önlerine geçmeme imkân yok, Heyete 8 günlük bir inceleme süresi tanıyın dedi. 8 gün sonra ulema: "Biz önceki görüşümüzdeyiz, sizin cevabınızı görelim (açıklansın)" dediler. İbn Kemal "Ben de sekiz gün istiyorum, belki Allah size bir şeyler gösterir" dedi. 8 gün sonra tekrar toplandılar. Ulema yine eski görüşlerinde olduklarını söylediler. İbn-i Kemal söz aldı ve Padişaha hitaben şunları söyledi:
"Mısırı fethedip gireceğinize dair Kur’an’da işaret vardır. Şöyle ki: Allah (C.C.) "Andolsun biz zikir (Tevrat) dan sonra Zebur’da da -Arza Salih kullarım varis olacaktır- diye yazmıştık-" (1) buyurmuştur. Bu ayette (…) ın ebced hesabına karşılığı 140 olup kelimesi ile aynıdır. Buna göre ayetin işareti Selim’dir. (…) ifadesinde ise yalnızca ifadesinin karşılığı 920 dir. Yine ayetteki (…) dan murad ise, birçok müfessirlerce Mısır’dır. “Salih kullar"a gelince onlar da sizin askerlerinizdir. Zira cihâd farizasını icra etmeleri ve birçok Hristiyan ülkeleri fetihlerinden dolayı yeryüzünde onlardan daha sâlih kimse yoktur. Onlar Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat mezhebi üzeredirler. Memleketin öteki askerleri; ya Iraklılarla, Yemen ve Hintlilerin birçokları gibi akidesi bozuk, ya Mağribliler gibi İslam’ın alâmetlerini ikâme etmede, ortaya koymada sebatsız, ya da Mısırlılar gibi dünyaya tapan kimselerden oluşmaktadır." İbn-i Kemal bu hususu ısrarla vurguladı. Padişah bundan memnun oldu. Ulemâ da İbn-i Kemal’in bu yorumunu beğenip fetih işaretinden hoşlanmakla beraber: "Ancak, her ne kadar Kur’an-ı Kerim bunun böyle olacağına işaret etse de henüz itâatte devam eden hiç bir Müslümanla savaş halinde olmayan bir kimsenin de öldürülmesinin mubah olduğuna bu istinbat (yorum) yeterli değildir. Hukukî bir kararın dayanacağı herhangi bir durumun ortaya çıkması gerekir’’ dediler. İbn-i Kemal tekrar söz aldı: "Devletli Sultânımız! Gavriye Hac farizasını edâya niyet ettiğinizi, bunun için Mısır’dan başka münasib bir güzergâh ve konaklama yeri olmadığını, Mısır’dan geçip orada iâşe ve ibâte arzu ettiğinizi ve buna engel olmasına mahal olmadığını münasib bir şekilde söyleyiniz. Şayet engel çıkarırsa katli mubah olur." diyerek sözünü noktaladı. İlim adamları böyle bir cevabı beğendiler. Padişah Sultan Selim, Gayri’ye hemen hac güzergâhı ve iâşe imkânı isteyen bir mektup yazdı. Fakat Gavri "ölürüz de yol vermeyiz" diyerek Sultan Selim’in bu isteğini olumsuz cevaplandırdı. Bunun üzerine aralarında savaş çıktı ve Sultan Selim 923/1517 de Mısır’ı fethetti ve zafer tamamlandı.1 (…) Abbasi halifesi Mütevekkil Yavuz’a teslim oldu ve bütün hilafet hak ve yetkileriyle beraber Kâbe’nin anahtarını ve Hz. Muhammed’e ait kutsal emanetleri Yavuz’a teslim etti. Böylece Hilâfet hukukî olarak Dar-ı saadet (İstanbul) e ve Osmanlı Türklerinin ülkesine intikal etti. Mülk Allah’ındır, onu dilediğine verir. İş bu şekilde sonuçlanınca Selim Han İbn-i Kemal’e "Vilayetlerden nereyi istiyorsan söyle" dedi. O da İstanbul’da müftülük istediğini söyledi ve isteği yerine getirildi.2
İbn-i Kemal’in Risalesi:
Sultânû’l-Ulemâ ve hâkanü’l- fudalâ eş-Şehîr bi Kemal Paşazade merhumun Mısır fethine tahrir eylediği Risâle-İ Acibedir.1 (…)
Mezkûr ayeti kerimenin ibârât-ı şerifesi tahtında işârât-ı latife vardır ki diyar-ı Mısır tarih-i Hicrinin dokuz (yüz) iki yıl geçecek eyyam-ı zemheride 3 kul elinden sühuletle çıka ol taife isti’sâl olunup iklîmi mezbûrun emareti ümerâil’-ahrara intikal idüb mesfûr kavm-ı makhûrun dirahtı bahtının pih sahten bûsian-ı cihandan kal’u kam’ iden ceyşi zaferkeşin pîş-i kademleri Osman ola. Ol i’tibar ile anlara Osmaniler diyeler, Ma’mûre-i mezbûrenin fethi zamanında mezbûr asker-i mansûrun mukaddemleri olan sultan-ı azîmü’ş-şânın ismi Selim ile müsemmâ ola. Bu on kaziyyeye olan işârât tertib üzerine vaki’ olmuşdur.
Tafsili budur ki zikr olunur:
Evvelkisi: ki ol vak’a-i mesfûrenin zaman-ı hudusunu tayin ve tarih-i hicrinin dokuz yüz yigirmisinden sonra vukûun tebyindir Me’hâz-ı ibârat (…) dir. ’Adedi (…) dokuz yüz yigirmidir lâ cerem medlûl-ı İşârat-ı mezbur vâkıanın tarih-i mezkûrdan sonra vukûudur.
İkincisi: Mezbûr hâdisenin vukuu1, tarih-i hicretin dokuz yüz yigirmisinden iki yıl geçtikden sonra oldığın bildirir. Mehaz-ı İbâret (…) dır. : Mebnayı işaret kâide-i tahlildir. Meselâ harf-i bâ ki i’tîbar-ı adedde ikidir, ifraz edinecek bâki kelâm (…) kalur. Medlûl-ı işâret “…” dır. Zikrden yigirmiki say demek olur.
Ol üçüncüsü: Zaman-ı vâkıa’ eyyam-ı Şitâ belki hengâmi zemherîr olmasın bildirir. Me’hâz-ı i’bârat (…) dır. Vechi budurki harf-i (…) edât-ı zarf olduğu i’tibâriyle dâhil olduğu kelimenin vasatına işaret eder. Burada medhali ki ez-Zebûrdır, yedi harfdir. Zira lâm müşeddeddir(1). Çak vasatında vaki’ olan harf zâ’dır. Anın ile zemherire ki medlûli luğavısi sovukdur. ’örfisi eyyam-ı erbaindir,2 işaret olunur. Zahirde vakı’ olan muharebe âhır-ı erbe’inde vuk’u’ bulubdur.
Dördüncüsü: Mahalli-i hadise diyar-ı Mısır olmasın izhar eder, medâr- ı târif arzdır ki Kelâm-ı Kadim’de mu’arraf bi’l-Lâm olan, ma’hude mütebadir olan arz, Mısır’dır. Nitekim Kur’an-ı ’Azimin mevâzii adîdesinde vakı’ olmuşdur. Cümleden birisi bu âyettir: 3
işâratın beyanına muhtacdır. Ol keşfolucak bunun dahi vechi münkeşif olur.
İbn-i Kemal buradaki iddiasına delil olarak getirmediği halde Tefsirinde el-arz kelimesini Mısır olarak açıkladığı yerler de vardır, Mesela: Kur’an-ı Kerim, 7,38, TİK, R. Efendi, 34,
v.221 b, 37, 4 ve 19, TİK, Ü.A. 1895, v. 261 a, 266 b. Öte yandan Mısır kasdedilmeyen el-arz kelimeleri Kur’an-ı Kerim, 21,71,81, Şam: îbn-i Teymiyye, Resâil, 15,32, Harran, Mekke, Suyûö, el-Havî. 2,538. Işârât-ı mezkûrenin beşincisi ki üzerine hurucudur. İstihracı sekizinci işâratın beyanına muhtacdır. Ol keşfolucak bunun dahi vechi münkeşif olur.
Altıncı işârat: Husûl-ı feth-i küllî cüzî zamanda suhuletle olmasun bildirir. Me’hazı ibârat (…) dür. Vech-i işârat budur ki irsle hâsıl olan mal ve ol tarikle vasıl olan mülk âsanlığla husul ve usûl bulub.
Yedinci İşârat vilâyet-i mezbûrenin kul elinden intikalinin keyfiyyetin beyan eder. Ol tâifenin inkıyad-ü itaatları ya gayrı diyara ve bilad-ı ahara celây-ı vatan etmeleri olmayub belki levh-i kâinatta naks-ı hayatları ab-ı tığ ile mahvolub bilkülliyye istisal olmaları ile idügün beyan eder. Mehaz yine zikrolunan ibârettır. Vech-i işaret budur ki, ibaret-ı mezkûredeki yây-ı nisbet şunu inba ider ki ol kavm kimesneye mensûb olmaya. Zira hak subhânehû vete’alâ celle ve âlâya nisbet gayra nisbetten ibâ eder. Gayra nisbete ihtimali olmıyacak hürriyet-i asliyye müteayyin olur. Zira ol kimesneye rıkk tari olmuş ola. Ya kendûnun veya eslâfindan bâzının boynuna gullu züll ı mülk (melik) geçmiş ola, ol kimesne gayra intisabdan halas bulamaz. Mevlanayı ıtakasından ’alâka-i velâyetten kurtulmaz taife-i ahrâra mukabil ahz olundukları i’tibariyle ol meksûr u mahkûr olan kavmin malikinden olmaları münfehim olur.
Sekizinci işaretin beyânı, sâbıkan ma’hud olmuşdı budur ki zikrolunur.
Dokuzuncu işârat ki taife-i mezburenin piş-i kademleri ve ol ceyş-i mukaddem kişin mensubu ileyhleri Osman idigün bildirir me’haz yine ibâret-i mezkûredir. Mebnây-ı işarat kaide-i tahlildir. Meselâ lafz-ı (…) dan harf-i ’aynı ifraz ideriz. Dahi anı, ism-ı Osman ki evveli ’aynıdır, işarat tutarız bâkî kelâm (…) kalur. Manası zahirdir. Medlulü işârat ol cemâât olur ki anlardan evvel zâhir olan Osmandır.
Onuncu işarat mezkûr ceyş-i mansûrun zaman-ı fethinde mukaddemlerinin ism-i şerifi Selim ile müsemmâ idügün bildirir. Me’hazi, mukaddime-i ayet-i azimde vakı’ olan (…) dır. Tarık-i işârat budur ki ’ibâratin adedi yüz kırkdır. Mezkûr İsm-i şerifin adedine muvafık ve mutabıktır. Mebdei kelâm ve menşe-i hadiseye nazır olmak baîd değildir. Belki ezhan-ı tabâyı’ı müstekime mütebâdirdir. Allahü‘âlem, Temme fethu târih i Mısır. Li-İbn-i Kemal Paşa.
SONUÇ
I-İbn-i Kemal bahsekonu ayet i kerimeyi, tefsirinde ayrı, risalesinde ayrı açıklamıştır. Ayet, dâhil olduğu surenin sonlarındadır ki, tefsirinin kenarında, sûrenin bitimi hizasında 8 Muharrem 933 kaydı vardır. Risalenin yazılış zamanı problemine ise, el- Hacvî’nin ifadesinde belirttiği, Yavuzun İranı kasdile, risale muhtevasının ulema ile konuşulduğu şeklindeki ifadelerinin de desteğiyle Uzunçarşılı ışık tutmaktadır. Uzunçarşılı İbn- İlyas’ın 922/1516 ve kâyiine atfen, Yavuz’un İran’a ikinci bir sefere hazırlandığını yayarak, Kansu Gavrî’yi, Çaldıran’da mağlûb olan Şah’ İsmail’in Osmanlı aleyhine birleşme önerisinden soğuttuğunu nakleder. (1) Öyleyse Çaldıran bitmiş, İkinci defa İrana niyetlenirken Kansu Gavri’den gıda yardım talebine olumsuz cevap alan Yavuz ulemadan fikir alırken İbn-i Kemal öne çıkıp göze girmiştir. (2) Binaenaleyh risalenin 922/1516 de yazılmış olacağı açıktır. Buna göre Tefsirini risaleden her halükarda en az on sene sonra yazdığını söyleyebiliriz. Ve ilgili dipnotlarda da görüldüğü gibi, tefsirinde ebced hesabı hiç yapmamıştır.
Kendisinden çok sonra yaşamış olan büyük müfessir Alûsî (H.1270) tefsirinde, bunu garip bir kıssa olarak görmüş, İbn-i Kemal’in bu anlayışı ile Yavuz Selim’in tefeüllünün ve sonucunun bir tesadüf olup, bu tür anlayışa güvenilmiyeceğini ifade etmiştir. (3)
3- Risaleyle tefsiri arasındaki tezadlardandır.
BİBLİYOGRAFYA
1- el-Fahru’r-Râzî, et-Tefsîr‘l- Kebîr, et Tab’alü’l-Ûlâ, 1-32 c., Mısır.
3- Feridun Bey, Mecmûa-i Münşeât-ı Selâtü, 2 c., İstanbul, 1274/ 1858
4- el-Hâcvî, Muhammedü’bnü’l- Hasan, es’Seâlibî, el-Fâsî, el-Fikru’s- Sâmî, 1-2, Tahriçli Mektebetü’I- İlmiyye, el-Medine.
5- İbn-ilyas, Beyadiü’z-Zühürfî ve Kayi’ıd-Duhür, el-Heyet’ul- Mısriyyee I-Amme, 1-5 c., Kahire, 1982-84/1402-4.
6- İbn-i Kesir, Tefsîrü’l- Kur’ân’ıl-Azîm, Tahkıklı, 1-8 c., eş- Şu’b, Mısır.
7- İbne-i Teymiyye, Mecmu u Fetâvâ, 1,35, c., Suudî Arabistan, H.1398
8- Kılıç Mustafa Dr., İbn-i Kemal, Hayatı ve Tefsire Dair Eserleri ve Tefsirdeki Metodu; Doktora Tezi, A.Ü. İsl. İlimler Fak,, Erzurum, 1982.
9- Süyûti, Celâ’lüddin Abdurrahman…, Matbaatü,’l-Behiyye, H, 1842/
M. 1923. Mısır.
10- Suyuti, el-Havi lil Fetavi, Mektebetü’I-Kudsî, Kahire, H.1310.
11- eş-Şevkânî, Muhammed bin Ali,..., Feth uI’Kadir, 1-5 c„ el-Halebî, Mısır.
12- Şeyhul-İslâm İbn-i Kemal Sempozyumu Tebliğleri, T.D.Vakfı Yayınları Ankara, 1986.
13- et-Taberi, Ebu Ca’fer, et- Tefsîru’t-Taberî, Mustafa el-Bâb ül- Halebi, Mısır. 1954.
14- Turan Şerafettin, Prof.Dr. Tevârih-i Al~i Osman, Vu. Defter, Ankara, 1970.
15- Uğur Ahmet, Prof. Dr, Yavuz Sultan Selim, Kayseri, 1989
16- Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlt Tarihi, T.T.K. Ankara, 1975.
Bazı kısaltmalar:
1- T.I.K.I.Ü.K.A.: Tefsir i Ibn i Kemal, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Arapça.
2- Reş. Ef. ; Reşid Efendi (Süleymaniye).
3- A. Paşa: Şehid Alî Paşa (Süleymaniye).
4- Tabi Taberi.
1-Geniş bilgi için bakınız: a) Prof. Dr. Şerafettin Turan, Târih-i Âl-i Osman, VII. Defter, Ank; 1970, b) Dr. Mustafa Kılıç, İbn-i Kemal. Hayatı, Tefsire Dair Eserleri ve Tefsirindeki Metodu. Doktora Tezi A. Ü. İslâmî İlimler Fakültesi, Erzurum 1981; c) Şeyhülislâm İbn-i Kemal Sempozyuma Tebliğleri, T.D. Vakfı yayınlan, Ank., 1968) ( Dipnot: (2) Ş.İ.K. Sempozyumu Tebliğleri, 142 (1) M. Kılıç, a.g.e. 66, Izâhul-İslâh çalış
ması.)
2. M. Kılıç a.g.e., 45.
3. Konya Mevlana Müzesi Yazmalar Kataloğu, 1-3 cilt, A.Baki Gölpınarlı, . M.E.B. Eski eser ve Müzeler Gn. Müdürlüğü Yayınları, 18, T.T. Kurumu Ank, 1971, C.2, s. 403. (1) Muhammed el-Hasan el-Hacvî es-Sealibî el-Fâsî, el-Fikru’s-Sâmî fı Tarihi’l- Fıkhıl-İslâmî, 1-2. el-Mektebet’u-1- llmiyye, Medinelü’l-Münevvere, 2, 186 vd. el-Hâcvî, Mağribli Âlim Ayyaşi’nin Rıhle’sinden nakletmiştir. Ayyaşî (H. 1037-1090/ M. 1628-1679) arası yaşamıştır. Rıhle Fasta 1898 de Relaction d’al Ayyashî adıyla Fransızca olarak basılmıştır. (Dipnot: (1) Kur’an-ı Kerîm,21,105)
(1) Emr-i ilahi behemehâl yerini bulan bir kaderdir. Kuran ı Kerim, 33,38)
(2) el-Hacvî, a.g.e.; Son Osmanlı Memluk Münasebetleri İçin Bak. ; İ.H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.2, s. 279 vd. T.T. Kurumu, Ankara, 1975. (1) "Andolsun, Tevrat’tan sonra Zebur’da da: "Arza mutlaka iyi kullanın varis olacak (bu yer onların eline geçecek) diye yazmıştık." Kur’an-ı Kerim 21,105. Ayette ki Arz: a) Allah’ın dünyada müminleri varis kıldığı yeryüzü, kâfir milletlerin yurtları, Cennet, müminlerin ruhlarının toplanacağı ba’s meydanı, Tab. Tefsiri, 17,105; b) Arz-ı Mukaddes, Razî, et-Tefsirü’l- Kebir, 22, 230; Arz-ı Mukaddesi de (Ey kavmin arz-ı mukaddese girin) Maide, 21’e göre İbn-i Kesir Tür ve civarı, Eriha yani Beytül Makdis olarak açıklamıştır. Tefsir al-Kur’anil Azim, 3,69. ; c) Cennet, ibn-i Kesir Tefsirü’l-Kur’an’il Azim, 5,380, Tabiinden 9 büyük müfessirden naklen: d) Cennet veya Arz ul Mukaddes, TİK, İ.Ü. Küt. A, 1895, 1856. (2) Aslında yok, M. Kılıç. (3) Bak. : 4. Kaziyye)
1. Aslında(…) kelimesinde “ze” şeddelidir. M. KILIÇ
2. Eski takvimde 22 Aralık 30 Ocak arası kırk gün. Meydan Larus, 4,301; Yavuz’un bu
taarruzu 22 Ocak 1517 / 28 veya 29 Zilhicce 922 Perşembe günü başladı. Feridun Bey
Mecmua-i Münseat, Selâtin, 1, 4278; Uzun çarşılı a.g.e., 2, 289; Ahmet Uğur, Yavuz
Sultan Selim, 102.
3."Hakaretlere maruz bırakılmış olan o kavim’de kendisine feyiz ve bereket verdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık" Kur’an-ı Kerim, 7, 137; el-arz: Mısır, Şam, Râzi, 14, 221; Şeyhzade, H.B.Çantay Mealinden 236; Şevkani, 2, 228; Şam; Taberi, 9,43: Bir kimse buradaki arz’dan maksadın Mısır’ın doğusu ve batısı olduğunu söylerse, bu anlayış ehl i te’vîl ve tefsir ulemâsının görüşlerinden dışarı olmakla beraber ifadenin mefhumundan da uzaktır; İbn-i Teymiyye, 15,32; İbn-i Kesir, 3,464; Süyûtî, Celaleyn, 137; İbn-i Kemal makalesinde Mısır dediği halde tefsirinde Şam olarak açıklamıştır. Tefsirindeki ifadesi şudur: Arz’dan muradın Mısır değil Şam olduğu açıktır. Çünkü müstad’aflar (Firavun’un belasına uğrayanlar) tekrar Mısır’a dönmeyip bilakis Arz-ı Mukaddes’de yerleştiler. T.l.K. Reş. Ef. 34. 223 b Arz-ı Mukaddes, Şam’ın batısındaki Filistin ve civarı).
1. "Biz ise istiyorduk ki o yerde za’fa uğratılanlara lütfedelim. Onları hayırda önderler yapalım. Onları Firavun mülkünün varisleri kılalım." Kur’an-ı Kerim, 28,5.; Firavundan sonra arza varis olurlar, Tab., 20,28
2. Burada arz kelimesi bulunan ayet el-Kasas 6. ayeti iken 8. ayetin sonu olan "kânû hâtıîn" yanlışlıkla yazılmıştır. Doğrusu ( ) dur. Buna göre meali: "Ve onları o yerde (Mısır’da ve Şam’da) hâkim kılalım, Firavun’a, Hamana ve askerlerine onlardan (yani İsrail Oğulları yüzünden başlarına gelmesinden) korktukları şeyi gösterelim" Kur’an-ı Kerim, 28, 6 el-Arz: Mısır ve Şam, Tab, 20,28; Razi, 24,226.)
3. "Ey kavmim Allah’ın size yazdığı (nasib ettiği) kutsal toprağa girin...”. Kur’an-ı Kerim, 5,21.; el-Arz; Mısır’ın Ariş bölgesi: Tab, 6,172; Şam: Tab, 6.172; Suyûtî, (H.B.Çantay Meali, 1, 162 Şevkânî, 2,25; Eriha, Tab; 172; Râzi,’ 2,197; Ibn-i Kesir, 3,69, Beytül Makdis; Şevkanî, 2,25; Şam ve Filistin ve Ürdün’ün bazı bölgeleri: Tab, a.g.y.; Tûr, Razi, a.g.y. İbn-i Kesir, a.g.y., ve civarı; Şevkanî, a.g.y.)
4. "Musâ’yı ve kavimini, yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar diye mi bırakıyorsun?" Kur’an-ı Kerim, 7,127, Bu sözü söyleyenler Firavun’un adamlarından ileri gelen bir gurup. el-Arz: Mısır, Tab, 9.25: Şevkâni, 2.224; T.İ.K. R.Ef. 34, v 221, 6.
5. "(Yusuf, Kurala) "Beni, ülkenin hazineleri üstüne bakan yap. Çünkü ben (onları) iyi korur (yönetmesini) iyi bilirim." Kuran-ı Kerim, 12, 55; el-Arz; Mısır: Tab, 12,176; Razî, 18,160; İbn-i Kesir, Erham, 4,321; Şevkani, a.g.e,, 3,33; TÎK, Ş, Ali Paşa, 80,3090,
6. "Böylece biz Yusuf’a o ülkede iktidar (kudret, şeref, imkân) verdik. Kur’an-ı Kerim, 12,21 ve 56; el-Arz, Mısır; Tab. a.g.e, 13,6; Razi, a.g.e., 18,108; Beyzâvî, Şeyhzâde, Suyûtî, H.B. Çantay; Meali, 1,349, 356; İbn-i Kesir, a.g.e., 4,301,321: TİK, Ş.Ali Paşa, 80,302 a. 309 a.
3. "Gerçekte Firavun, o yerde diktatörlüğe kalktı ve ora halkını çeşitli guruplara ayırdı." Kur’an-ı Kerim, 28,4; el-Arz; Mısır: Tab, a.g.e., 20,27; Râzi, a.g.e., 24,226 vd., Beyzâvî, Medârik, H.B? Çantay Meali 3, 689, Şevkani, a.g.e, ; 4,152; TİK., Ü.K., A 1895, v.261 a.)
1. "Gerçekte Firavun, o yerde diktatörlüğe kalktı ve ora halkını çeşitli guruplara ayırdı." Kur an-ı Kerîm, 28,4; el-Arz; Mısır: Tab, a.g.e., 20,27; Râzî, a.g.e.,
24,226 vd„ ; 4,152; TİK., Ü.K., A 1896, v.261 a.
2. "Bu yerden ayrılmıyacağım" Kur’an-ı Kerim, 12,80; Mısır: Tab, a.g.e., 13,34; Razî, a.g.e., 18,188, İbn-i Kesir, a.g.e., 4,328 Olay Mısır’da. TİK, Ş.ALİ Paşa, 80,44 a.
3. "Sen yer yüzünde bir zorba olmak istiyorsun" Kur’an-ı Kerim, 28,19; Mısır’da Menef şehri, Tab, a.g.e., 20,43, olay Mısır"da geçer.)
1. Uzunçarşılı, a.g.e, 2,279 not; Kanunuyla ilgili olarak Yavuz’un Kansu Gavri’ye yazdığı mektuplardan biri, İbn-i İlyas, Bedüyü-z- Zühûr, 5,45.
2. Prof.Dr. Ahmet Uğur, Y.S, Selim, 95 de Mısır üzerine yapılacak savaşla ilgili olarak,
Yavuz’un sorusu, üzerine îbn-i Kemal’in şu sözünü kaydetmiştir: "Düşmanın işlerinden İhmal ve düşmanı ilgilendiren konularda ihmal olgun devlet adamının işi değildir."
3. El-alûsî, Rühûl-Meânî, 17,103 vd.) en çarpıcı bir örnek 7. sure 1
37. ayetle ilgili olup daha önce dip notta gösterdiğimizdir. 4. Ayetteki el- arz’ı risalede Mısır, Tefsirde Şam olarak açıklamıştır. Gerçekçe olarak da müsted’af denen Firavun madurları İsrâiloğulları’nın tekrar Mısır’a dönmediklerini zikretmiştir. Tefsirindeki bu farklılık için, yerinde geçtiği üzere, aynı ayette kendisinden asırlarca önce yaşamış ünlü tarihçi ve müfessir Taberi’nin (H. 224-310/N.833-923) tenkidinin tesirini düşünebiliriz.
3- O sırada Yavuz’un hissiyatı üzerinde şu iki yaklaşıma işaret etmeliyiz:
a) el-Hâcvî’nin ifadesinde Yavuz İrana yönelme niyetine binâen Memlûk Sultanı Kansu Gavri’den gıda desteği istemesi ve Gavri’nin olumsuz cevap vermesine bozulmuş, bunun üzerine ulema ile istişare sırasında İbn-i Kemal’in beşareti işine yaramış ve sevinmiştir.
b) Âlûsî’nin ifadesinde ise Kansu Gavri ile yapacağı savaş kararını gizlemiş ve İbn-i Kemal’in beşâretini tefeül yaparak hayra yorumlamıştır.
4- İbn-i Kemal’in edebî kabiliyeti yönünden bir iki noktaya işaretimiz konuyu bütünleyecektir.
a) İbn-i Kemal muammalı tarih düşürmeyi ilk kullanan kimsedir. (1)
b) Ehl-i kalem, velâd bir kimsedir Meşhur eseri Îslâhül-îzah’ı üç seneden fazla sürede bitirebileceğini planladığı halde üçbuçuk ay gibi kısa sürede bitirdiğini söyler. (2) Binaenaleyh bu risaleyi:
1. M. Kılıç, a.g.e., 31.
2. M. Kılıç, a.g.e., 66.
ba) Muamma yazma ve çözme hususundaki edebî kabiliyet ve merakı saikiyle,
bb) Yavuz Selim’in kısa döneminde büyük işler başarma ideali yanında doğu ve güneyde, aktif ve sıkı, savaşlı barışlı bölge politikasında Yavuz’u desteklemek ve gözüne girmek için yazmış olabileceği şeklinde de düşünülebilir ki Yavuz’un, "Vilâyetlerden nereyi İstersin?” iltifatiyle İstanbul müftülüğüne atanmıştır.