Makale

DEĞERLERİ YAŞAMAK

başyazı

DEĞERLERİ YAŞAMAK

Prof., Dr. Ali Bardakoğlu
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI

Dinin fertleri bir arada tutan, karşılıklı sevgi ve saygı içinde birlikte yaşamayı kolaylaştıran yüce değerleri vardır. Din, tarihten süzülüp gelen ve insan olmanın özüyle bağlantılı olan bu değerlerin özümsenmesinde ve yaşatılmasında önemli bir rol oynar. Bu yüzden dinin nihaî hedeflerinden biri de kişinin güzel ahlâk, kardeşlik, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma, paylaşım ve özveri gibi yüksek İnsanî değerlerle donanmış olmasıdır.
Yüce Yaratan mahlukat arasında insana özel bir değer vermiş ve onu dünyaya onurlu, bir o kadar da ağır bir sorumluluk gerektiren bir misyonla göndermiştir. Cenab-ı Hak, rahmetinin bir tecellisi olarak insana düşünce, akıl ve onur, kötülüklere meylini dengeleyen bir sezgi ve irfan vermiş, gön derdiği kutlu elçilerle öze dönüş çağrısı yapmış, onun yüce değerlerin çizgisinde yürüyebilme iradesini güçlendirmiştir. Bu sebeple, sahip olduğumuz İnsanî ve ahlâkı değerleri fark etmek ve bu değerleri davranış bilincine ve yaşayan bir değer haline getirebilmek,. Dindarlığımızı inşa ve muhafaza açısın dan da son derece önemlidir Zaten hayata bir bütün olarak baktığımızda dinî, ahlâkî, millî, manevî, çağdaş ve moral değerler arasında özde bir farklılık bulunmadığını, bütün bunların üstün İnsanî değerlerin farklı ifadeleri ve yansımaları olduğunu görürüz.
Üzülerek belirtelim ki, özümüzde sahip olduğumuz ve sürekli canlı tutmak ihtiyacını duyduğumuz bu üstün İnsanî değerler, iç dünyamızdan ve dışarıdan gelen çeşitli olumsuz etkiler karşısında gerekli direnci gösteremediğimiz için günümüzde çoğu zaman erozyona uğramakta, bunun sonucu olarak da her gün etrafımızda bir dizi kötü örnekle karşılaşmakta ve üzülmekteyiz.
Ayrıca uluslararası ölçekte hissettiğimiz, yakın çevremizde yoğunlaştığı için de ayrı bir kaygı duyduğumuz şiddet, terör ve savaş da geleceğe olan umutlarımızı hızla tüketmektedir. Unutmamak gerekir ki, yakın komşularımızda, insanlığın gözü önünde cereyan eden şiddet ve acımasızlığın sonucu yıkılan binaların altında kalan sadece çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve masum insanlar değil, İnsanî bütün değerlerdir. Din adamlarımızın bu konuda barış çağrısı yapmasından daha önemli olan, uluslararası siyasetçiler başta olmak üzere sorumlu herkesin yanlıştan vaz geçmesi ve ortak İnsanî değerlere sahip çıkmasıdır.
Üç aylar diye bilinen mağfiret iklimine insanlık olarak böyle bir acı, göz yaşı ve umutsuzluğun mahcubiyeti içinde giriyoruz. Bu manevî ortamın, günümüzün yoğun ve karmaşık hayat akışı içinde aşınan değerlerimizi onarmamıza vesile olmasını, bize bir öz denetim fırsatı sunarak dinî hayatımıza yeni bir bilinç, canlılık ve ivme kazandırmasını, insanlık âlemine barış ve huzur getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.