Makale

TÜRKİYE'DE MESLEKİ DİN EĞİTİMİ

TÜRKİYE’DE MESLEKİ DİN EĞİTİMİ

Suat CEBECİ

1952 Yılında Bayburt’ta doğdu. İlkokulu köyde okuduktan sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdi. 1983 yılı başında Eminönü Bozdoğan Ortaokulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak çalıştı. 1984 Kasımında Bakanlık Merkez Teşkilatlarında Din Öğretimi Genel Müdürlük bünyesinde Ders Programları ve Ders Kitapları Şube Müdürü olarak çalışmaktadır. Din Eğitimi alanında İlahiyat Fakültesinde master yapmıştır. Halen doktora öğretimine devam etmektedir.

1.MESLEKİ DİN EĞİTİMİNİN TARİHİ GELİŞİMİ İslâm dininde esas itibariyle din adamlığı diye bir meslek yoktur. Beş vakit namazın camide cemaatle kılınmasına dinde büyük önem verilmesi, cuma ve bayram namazlarının da mutlaka cemaatle kılınma zarureti imamlık görevini ortaya çıkarmıştır. Namaz vakitlerinin başladığını duyurmak üzere ezan okunması ve toplanan cemaate dini ve sosyal konularda bilgi vermek lüzumu da müezzinlik ve hitabet görevlerini gerektirmiştir.

İslam’ın ilk asrında bu görevler için özel maaşlı kişiler tayin edilmemiştir. Medine’de Peygamber kendisi İmamlık görevini hayatının sonuna kadar yürütmüş. O’ndan sonra da sırasıyla dört halife bu görevi yapmışlardır. Medine dışındaki beldelerde ise ilk zamanlar halkın içerisinde dini yönden en bilgili, en iyi Kur’an okuyan ve en saygın olanı her defasında öne geçer ve namazı kıldırırdı. Bu görev bir kişiye inhisar etmez, cemaat toplandığında içlerinde en uygun görülen birisi bu görevi yapardı. İmamlığı yapan aynı zamanda cuma hutbesini de okurdu. Hz. Peygamber (as.) tarafından, çeşitli kabilelere gönderilen mürşid ve Kurra statüsündeki görevliler ise bu görevleri bizzat ifa ediyorlardı.

Müezzinlik görevini ise Peygamber sesinin güzel olması sebebiyle herhangi bir ücret olmaksızın Habeşli Bilâl’a vermişti. Peygamberin vefatına kadar Hz. Bilâl Zaman zaman Îbni Ummu Mektum ile birlikte olmak üzere bu görevi yürütmüştür.1

Camilere namaz kıldırmak üzere görevli imamların tayin edilmesine ve bunlara nafakalarını karşılamak üzere maaş bağlanmasına Hz. Ömer zamanında başlanmıştır.2 Camilerin bakımı, temizliği, eşyalarının korunması gibi işler önem arz edince İslam bilginleri camilere görevli tayin edilmesini ve bu görevlilerin nafakalarının verilmesini olumlu karşılamışlardır. Böylece din görevliliği imamlık ve müezzinliğin dışında nikah, cenaze, çocuk okutma gibi işlerin de yürütüldüğü bir meslek haline gelmiştir. Ünlü tarihçi Şibli Numani Asr-ı Saadet adlı eserinin Hz. Ömer’le ilgili cildinde bu konuda geniş bilgi vermektedir.

Camilere din görevlisi tayin edilmesi tabii olarak bu göreve atanacaklarda bazı niteliklerin aranması sonucunu da beraberinde getirdi. Bu nitelikler 20. yüzyılın başlarına gelinceye kadar ya medreselerin belli bölümlerinde veya özel hocaların ders halkalarında kazanılıyordu. 19. yüzyılın sonlan ile 20. yüzyılın başlarında Türk toplumunun ilerleyen Batı medeniyeti karşısında geri kalmasını önlemek için eğitimde modernleştirme gayretlerine girişildi. Medreseyi yeni ihtiyaçlara göre yenileyebilmek mümkün olmayınca Devleti Batıya yaklaştıracak eğitim ve öğretimi medresenin dışında ayn mekteplerden gerçekleştirmek yoluna gidildi 3. Bu gelişmeler olurken 1912 yılında Maarif Nezareti Darulfünun’da bir Ulumu Aliye-i Diniyye Enstitüsü kurdu4. Artık medresenin köklü bir düzenlemeye tâbi tutulması zarureti iyice kendisini hissettirmeye başlamıştı.

a. İlk Mesleki Din Eğitimi Kurumları:

1 Ekim 1913 tarihinde kabul edilen "Islah-ı Medaris Nizamnamesi" ile İstanbul medreseleri "Dar-ül-Hilafet’ül - Aliye Medresesesi" adı altında birleştirilerek 1 Muhammed Fuad Abdulbaki, el –lü’lüü ve yeni bir yapıya kavuşturulurken, İstanbul dışındaki medreseler de "Taşra Medreseleri" adı altında 5 yıl süreli yeni bir programa bağlandı5. Diğer taraftan eğitim öğretimin gitgide bütünüyle modern okul sistemlerine kayması medreselerin dini mesleki okul hüviyetini almalarına zemin hazırlamış oldu. Böylece "... dini mübini İslam’ın, müessisi medeniyet ve fazilet olduğunu cihanı insaniyete neşredebilecek erbabı kemali yetiştirme..." ihtiyacına istinaden bir "Medreset-ül - Vaizin" (Vaizler medresesi) açılmış; "Muktedir imam ve Hatipler yetiştirmek" üzere de bir "Medreset’ül-Eimme el-Hutebâ" yani İmam ve Hatipler Okulu açılmış oldu6. İşte 1913 yılında açılmış bulunan bu okullar bu günkü İmam - Hatip Liseleri1nin temelini teşkil etmekte ve mesleki din eğitimi amacı ile kurulmuş ilkokullar olma unvanını kazanmış olmaktadırlar. Medreset’ül Eimme y’e’l-Huteba’nın programında medreselerin alışılagelmiş karakterlerinin aksine tamamıyla mesleki din eğitim veren derslerin yer aldığım görmekteyiz7. Öğretim süreleri 4 yıl olan Medreset’ül-Eimme ve ’1-Huteba ile Medreset’ül-Vaizin’in fazla ilgi görmemeleri üzerine bu iki okul "Medreset’ul-lrşâd" adıyla birleştirilmiştir. Bu yeni okulun itibar görmesi için meşihat-ı İslamiye tarafından imam olacakların Medreset’ül-lrşad mezunu olmaları şartı getirilmesi ile eğitim öğretime kör topal devam eden bu okulda Tevhid-i Tedrisat kanununun kabulü ile İmam - Hatip Mektebine dönüştürüldük b. Tevhidi Tedrisat ve Sonrası: Türkiye Büyük Millet Meclisi 3 Mart 1924 tarihinde 430 Sayılı Tevhidi Tedrisat (öğretimin birleştirilmesi) Kanunu’nu kabul ettiğinde Yeni Türkiye Cumhuriyetinin ilânı üzerinden henüz 5 ay geçmişti. Bu kanuna göre "... bilcümle Medrese ve Mektepler Maarif Vekaletine devir ve rabtedilmiştir." (Madde: 2). Artık eğitim öğretim faaliyetleri tek elden, Milli Eğitim Bakanlığınca yürütülecekti. Aynı zamanda Medreselerin kapatılması anlamına gelen bu Kanun Bakanlığa "... yüksek diniyat mütehassısları yetiştirmek üzere Darülfünunda bir İlahiyat fakültesi" kurulmasını, "İmamet ve Hitabet gibi hidematı diniyyenin (dini hizmetlerin) ifası vazifesiyle mükellef memurların yetiştirilmesi için de ayrı mektepler" açılmasını emrediyordu (Madde: 4). Kanunun yürürlüğe girmesi ile "Dar’ül-Hilafet’il - Aliye" medresesinin yerini İlahiyat Fakültesi alırken, İstanbul’daki Medreset’ül - İrşâd ile İstanbul dışındaki Taşra Medreselerinin yerini de İmam - Hatip Mektepleri almış oldu.

Söz konusu medreseler 4 yıl süreli yeni bir programla İmam - Hatip Mekteplerine dönüştürülmüş olduğundan medreselerin bulunduğu yerlerde 29 adet İmam Hatip Mektebi açılmış oldu. Medreselerin mevcut öğrencileri bu yeni okulların öğrencilerini teşkil ediyordu. Kaynaklar 3 Mart 1924 tarihli kanunla açılan İmam Hatip mekteplerinin öğrenci sayısını 1923 - 1924 öğretim yılı için 2258 olarak veriyor. Bu sayı aynı zamanda o öğretim yılında İmam - Hatip Mektebine dönüştürülen medreselerin öğrenci sayısıdır. Aynı öğretim yılı sonunda bu sayı 1822 ye düşmüştür. Takibeden öğretim yıllarında da düşüş devam ederek 1926 - 1927 öğretim yılında 278’e inmiştir11.

Medrese öğrencilerinin bu yeni okulu benimsemedikleri açıkça görülüyor. Yeni sistem 1924 yılında 29 okulla uygulamaya konulmuşken bir sonraki yılda iki adet yeni okul daha açılmış olmasına rağmen bu sayı 5 okulun birden kapanması ile 26 ya düşmüş, bir yıl sonra da iki yeni okulun daha açılmasına rağmen 20 ye düşmüştür. Açıldığı yıl 58 öğrenci ile birinci sınıfı teşekkül eden Hopa İmam Hatip Mektebinin bir yıl sonra kapanması yeni okulların nasıl karşılandığı hakkında bir fikir vermektedir12

Açıldıktan 3 yıl sonra yani 1926 - 1927 öğretim yılında biri İstanbul’da diğeri de Kütahya’da olmak üzere sadece 2 okul kalmış, diğerleri öğrencisizlikten kapanmıştır. Bu iki okul da ancak 1930 yılına kadar öğretime devam edebilmişlerdir. Bu yıldan sonra İmam - Hatip Okulları tamamıyla kapanmıştır. Tevhidi Tedrisat Kanunu çerçevesinde açılan İlahiyat Fakültesi de aynı şekilde ilgisizlik yüzünden 1933 yılında kapanmıştır. Onun yerine edebiyat Fakültesi bünyesinde kurulan İslami İlimler Enstitüsü ise 1936 yılında öğretim kadrosunun dağılması üzerine öğretime son yermiştir.

c. Mesleki Din Eğitiminin Yapılmadığı Dönem:

Bundan sonra 1930 - 1950 yıllan arasındaki 20 yıllık dönemde Türkiye’de mesleki din eğitimi ve öğretimi veren herhangi bir resmi kurum bulunmamıştır. Bu dönemde din görevlisi yetiştirmek için kaynak olarak sadece Kur’an Kursları kalmıştır. Cumhuriyet öncesinden başlayarak vakıf binalarında, camilerde ve özel binalarda Dar’ül-Huffaz, Dar’ul - Kur’an, Dar-ul - Kurra adlarıyla hafızlar ve iyi Kur’an okuyanları yetiştiren bu kursları Milli Eğitim Bakanlığı Tevhid’i Tedrisat Kanunu’na dayanarak kendi bünyesine almak istemişse de Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Efendi bunların meslek okulları olarak kendi emrinde kalmasını sağlamıştır13. Sadece temel dini bilgilerin verildiği, Kur’an’ın okutulup ezberletildiği bu kurslardan yetişenler Diyanet İşleri Başkanlığınca camilerde görevlendirilirdi, Birçok camide ise halk tarafından tutulan özel hocalardan ders almış kimseler namaz kıldırma, hutbe okuma, dini nikah ve cenaze gibi dini görevleri yürütürdü. Parmaksızoğlu bu döneme ait şu bilgiyi veriyor. "Modem eğitimin laik bir sistem içinde geliştirilmesi prensibi Milli Eğitim çevrelerimizde kendini kabul ettirince, yeni nesillerin dini bilgilerle teçhizi tam ve sekter bir anlayışla çocuk velilerine bırakılmış oldu. Halkı aydınlatacak, uyaracak ve dini hayatı tanzim edecek rehberlerin yetiştirilmesine ise bir gerek görülmedi."14

Kur’an Kurslarının 1932 -1950 Arasındaki Sayısal Durumu15.

1932/33 9 Kurs 9 Öğretmen 232 öğrenci

1934/35 19 Kurs 10 Erkek 1 kadın öğretmen 231 erkek 25kızöğrn.

1935/36 15 Kurs 12 erkek 2 kadın öğretmen 358 erkek 35 kız öğrn.

1936/37 16 Kurs 14 erkek 372 erkek 37 kız öğrenci 257 30 dip. alan.

1940/41 56 Kurs 56 erkek 1380 erkek 309 kız öğrenci 159 12 dip. alan.

1941/42 65 Kurs 68 erkek 1369 erkek 394 kız öğrenci 161 25 dip. alan.

1943/44 38 Kurs 34 erkek 1081 erkek 471 kız öğrenci 140 78 dip. alan.

1944/45 46 Kurs 46 erkek 1520 erkek 433 kız öğrenci (a)? ? dip. alan.

1945/46 61 Kurs 65 erkek 2021 erkek 744 kız öğrenci 347’ 248 dip. al

1947/48 99 Kurs 104 erkek 4181 erkek 1570 kız öğrenci 815 475 dip. al.

1949/50 127 Kurs 130 erkek 6403 erkek 2303 kız öğrenci 1811 851 dip. al

(a) Öğrencilerin 869’u 12 - 16 yaşlan arasında, 614’ü Ulus okulunu (Halk dersanesi) bitirmiş, 1255’i ilkokul mezunu, 84’ü ortaokul ve başka okulları bitirmiş. Medrese öğrencilerinin İmam - Hatip Mekteplerinden ayrılmasından sonra bu kurumlar yeni öğrenci bulmakta güçlük çekmiş ve sebebi henüz tam olarak açıklanamamış bir ilgisizlik yüzünden kapanmışlardır. Cumhuriyet döneminin en önemli kanunlarından biri olan 430 sayılı kanunla kurulmasına rağmen İmam - Hatip okullarına gösterilen ilgisizlik karşısında hiçbir şey yapılmamış, böylece mesleki din eğitiminin resmi alandan kendiliğinden çekilmesine adeta göz yumulmuştur. Yahya Kemal Kaya, dini terbiye ile yetişmiş olan Kemalistlerin Kur’an’ı anlayıp halk kitlelerine gerçekçi açıdan yorumlayacak aydın din adamları yetiştirme işini ihmal etmelerini bir eksiklik olarak görmektedir17.

Bu eksiklik ilerleyen yıllarda kendini çok acı bir şekilde hissettirmiş, din hizmetleri cahil kimselerin elinde kalmış, "köylerde çoğu zaman ölüleri gömmek için bir hoca bulunamaz" olmuş18, dine karşı taassup toplumun birliğini ve düzenini tehdit eder duruma gelmiştir. Türkiye nüfusunun hızla artması yanında daha önce yetişmiş din adamlarının yaşlılık, ölüm vb. sebeplerle azalması halkın din görevlisine olan ihtiyacım hızla artırıyordu. Çok partili döneme geçiş yıllarının getirdiği demokratik ortamda politikacılar oy kaygısı ile seçmenin ayağına gitmeye ve yıllardır unutulmuş kitlelere dönmeğe başladılar. Bu dönüş sırasında halkın dini duygulara olan duyarlığı ile yüz yüze geldiler; onların din görevlisine duyduktan büyük ihtiyacı sezdiler. Bu konudaki istekleri gerçekleştirecekleri vaadlerinde bulundular19. Türkiye’nin tekrar gündemine giren din eğitimi meselesi Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve basında ciddi şekilde tartışılmağa başlandı. Aslında konunun ciddiyetini farkedenler çocuklara din terbiyesi vermenin Anayasanın temel maddelerinden olan laikliğe ters düşmeyeceği fikri ile daha 1943 yılında bu konuyu tartışmaya başlamışlar ve ikinci Maarif Şurasında görüşülmesine çalışmışlardır.4 Din Eğitimi ve Öğretiminin yapılmadığı yılların bıraktığı boşluk artık kendisini milli bir mesele olarak hissettirmeye başlamıştı. Dini hayatı ve dini tefekkürü yok sayan bu uygulama karşısında toplum dini ihtiyaçlarını karşılayacak elemanları yetiştirmek için yasal olmayan, düzeni ve temeli bulunmayan bir yola itilmiş oldu. Bu kontrolsüz ve gelişigüzel gayretlerin sonunda "fikri seviye itibariyle pek ilkel bir din adamı prototipi kendiliğinden yetiştirilmiş oldu."20. Bu tip din adamlarının etki altına aldığı vatandaş kitleleri ile modem ve laik eğitim görmüş kesimler arasında, toplumu parçalayıcı nitelikte bir çatışma doğmaya başladı. Bir kesim diğerini yobazlıkla itham ederken diğer kesim de onlara dinsiz diyordu21. d. İmam - Hatip Kursları: Bu parçalayıcı tehlike endişesi, ikinci Dünya Savaşının getirdiği felâket dolu yılların dünya çapındaki tecrübeleri ile birleşince siyasi kadrolar çözüm aramak zorunda kaldılar. "10 Şubat 1948 tarihinde toplanan Cumhuriyet Halk Partisi Meclis grubunda Başbakanın teklifi üzerine ilkokullarda tahsil gören çocuklara din dersleri verilmesi ve ayrıca imam ve Hatip gibi din adamları yetiştirmek için meslek okulları açılması konularını inceleyip prensip kararına bağlaması için, Meclis Grubu 17 kişiden müteşekkil bir komisyon seçmiş ve bu komisyonu görevlendirmiştir."22 Komisyon kısa zamanda bu konuda müsbet görüş taşıyan bir rapor hazırladı.

Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu Başkan Vekilinin21 Mayıs 1948 tarihli Ulus Gazetesinde çıkan tebliğinde parti grubunun komisyon raporunu görüşmeye devam ettiğinden söz edilerek "din hizmetlerini görecek elemanların yetiştirilmesi prensibinin tespitini teklif eden önerge çoğunlukla kabul edildi" denilmektedir23. Komisyon İmam Hatip Okullarının kurulmasında ittifak etmiş olmasına rağmen çeşitli tartışmalardan sonra Ulus gazetesinde neşredilen tebliğde İmam - Hatip Okulları yerine, ortaokul mezunlarından askerliğini yapmış olanların kabul edileceği İmam - Hatip Kurslarının açılmasını benimsiyordu. Böylece mevcut din adamlarını bilgilendirmeyi ve onları günün anlayışına göre yetiştirmeyi amaçlayan on ay süreli İmam - Hatip Kursları 1948 yılında 10 il merkezinde açılmış oldu. Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğüne bağlı olarak yürütülen bu kurslarda okutulan dersler de Akaid, Ahlak, Hutbe, Kur’an, İbadet, Tarih, Coğrafya, Yurt Bilgisi ve Sağlık Bilgisi olarak belirlenmişti.24 Ne var ki; bu kısa süreli kurslar yılların birikimi olan yetişmiş din görevlisi ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktı. Nitekim bu kursların yetersizliği kısa sürede anlaşılmış oldu.25 Metin Toker Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan makalesinde İstanbul’un Etyemez semtinde açılan İmam - Hatip Kursunu ziyaret ettiğim, burada yaşlı ve genç 27 talebenin bulunduğunu anlattıktan sonra şöyle diyordu: "Sorarım bu kurstan açanlara, İmamlık veya vaizlik ne demektir; manasını bilmeden birkaç Arapça dua gevelemek, dünyanın bir öküzün boynuzlan arasında olduğunu söylemek, ölü gömmek ve namaz kıldırmak mıdır? Eğer İmam ve Hatip yetiştirmekten maksat bu ise Allah mübarek etsin, boyacı küpüne daldırır gibi insanları beş aylık kurslara soksunlar, imam yapıp çıkarsınlar. Ama eğer imamlar ve hatipler dinimiz hakkında en doğru, en geniş ve en müsbet bilgiyi mücehhez olmaları gereken kimselerse, o vakit iş biraz değişir". Yetersizliğine rağmen İmam Hatip Kursları yaklaşık 20 yıllık aradan sonra mesleki din eğitiminin yeniden başlaması olarak kabul edilmektedir.27 Kurslardan 1949 yılı sonuna kadar 50 kişiye diploma verilebildi. 1924 yılına göre nüfusumuz iki katına yakın artmış bulunuyordu. Yine o yıldaki 29 adet İmam Hatip Okulu ve bu okullarda öğrenim gören 2258 öğrenciye karşılık on adet onar aylık kurslar ve verilen toplam 50 diplomanın mesleki din eğitiminde birikmiş ihtiyaçlara bir çare olmayacağı açıktı. Yeni kursları iki yıla çıkarılması ve meslek okulları mezunlarının da bu kurslara girmelerinin kabul edilmesine28 rağmen mesleki din eğitim konusundaki talepler tatmin olmamıştı. Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki 18.12.1950 tarihli raporunda Milli Eğitim Bakanlığından 430 saydı Tevhidi Tedrisat Kanununun uygulanmasını isterken 29, İ6 Şubat 1949 tarihli Selamet Mecmuasındaki bir yorumda da şöyle deniyordu: "Şimdiki haliyle İmam ve Hatip Kursları sahte bir teselliden başka bir şey değildir. Türk efkârı umumiyesini bu sahte teselli ile uyuşturmak hem hükümetin vekanna hem de ciddiyetine asla uygun değildir. Onun için hükümetin bu işi yeniden tetkik etmesini, halkın ihtiyacını göz önünde tutarak bu meseleyi layıkı ile halletmesini zaruri görüyoruz. . . Hükümet bu işi yapmak istemiyorsa bunu doğrudan doğruya, halka bırakmalıdır. O zaman halk da ruhani ihtiyaçlarını tatmin etmenin çaresini bulacak teşkilatını kurar. Yoksa hem bu işi ciddiyetle başarmamak, hem halkın ihtiyacını doğrudan doğruya tatmin etmesine meydan vermemek gibi bir vaziyet hasıl olur. Ve bu da demokrasi gereklerine asla uymaz."30 e. Yeni İmam - Hatip Okulları: 1950 yılında yapılan genel seçimlerde dini yönden daha müsamahakar olan ve dinin devlet kontrolünden kısmen kurtulacağını vadeden3 Demokrat Partinin iktidar olması Tevhidi Tedrisat Kanununun 4. Maddesinin işletilmesini isteyen düşünceleri hareketlendirildi. Sonuçta 21 sene aradan sonra 13.10.1951 tarih ve 601 sayılı müdürler komisyonu karan ile 7 ilimizde İmam - Hatip Okulları tekrar açılmış oldu. 32 • Diyanet İşleri Başkanlığının köy, bucak, kasaba ve şehir teşkilatına kaliteli eleman yetiştirmek üzere açılan bu yeni imam - Hatip Okulları, ilkokula dayalı birinci devresi 4 yıl, birinci devreye dayalı ikinci devresi 3 yıl olmak üzere toplam 7 yıl süreli, mesleki bilgiler yanında aynı seviyedeki okullara denk genel kültür de veren orta dereceli eğitim, öğretim kunımlandır.33 Halkın gittikçe artan ilgisi sonunda her yıl yenilerinin açılması ile 1958 yılında sayıları 19u buldu. Bu tarihe kadar Özel Okullar Müdürlüğüne bağlı olarak .., öğretimini sürdürmüş, 1958 den 1961 yılına kadar da Orta öğretim Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmişlerdir. 10.7.1961 tarihinde 1044 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Mucibi ile Din Eğitimi Müdürlüğü kurulunca da bu müdürlüğün yönetimine devredilmişlerdir. 1971 yılına gelindiğinde İmam - Hatip Okullarının sayısı 72’yi bulmuş, bu okulların devresini bitirenlerin sayısı 22457 ye, 2. devresini bitirenlerin sayısı da 7482 ye ulaşmıştı. Buna rağmen aynı yıl Başbakanlık D.P.T.’nca hazırlanan Din Eğitimi özel ihtisas Komisyonu raporunda 40031 adet İmam - Hatip Okulu mezunu din görevlisine ihtiyaç bulunduğu dile getirilmiştir.34 8 Nisan 1971 tarih ve 13803 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Hükümet Programının Milli Eğitim Reformuna ilişkin bölümünde "imam - Hatip Okullarının ortaöğretim sistemine uyacak biçimde İslah olunması" hususu yer aldı. Bu çerçevede sürdürülen çalışmalar sonunda 4 Ağustos 1971 tarih ve 225 sayılı Talim ve Terbiye Dairesi kararı ile İmam-Hatip Okulları yeni bir statüye kavuşturuldu. Buna göre 7 yıllık öğretim süresine son verilerek ortaokula dayalı ve öğretim süresi 4 yıl olan okullar haline getirilmiş oldu. 1972 - 1973 yılından itibaren bu yeni okullara ortaokul mezunları alınmağa başlandı. 1973 yılında çıkarılan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun 32. Maddesiyle İmam-Hatip Okullarının adı İmam - Hatip Lisesi olarak değiştirildi. Yine Kanunun bu maddesi gereğince İmam-Hatip Liselerinde hem mesleğe hem de yükseköğrenime hazırlayıcı programlar uygulanmasına başlandı. . Ancak bu okulları bünyesinde bulunan ortaokullar, diğer ortaokullardaki seçmeli dersler yerine Kur’an-ı Kerim ve Arapça dersleri zorunlu seçmeli dersler olarak okutularak varlıklarını devam ettirdiler. 1970’li yıllarda halkın artan talepleri ve siyasi atmosferin de etkisi ile İmam Hatip Liselerinin sayısı hızla artarak 1980 - 1981 öğretim yılında 374’e, 1988 1989 öğretim yılında da 383 e ulaştı. Bunların halen 20 sinin yalnız ortaokul kısmı 363 ünün ise hem ortaokul hem de lise kısmı mevcuttur.

2.İMAM - HATİP LİSELERİNİN BUGÜNKÜ DURUMU

Halen yürürlükte bulunan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 32. maddesinde İmam - Hatip Liseleri şöyle tanımlanmaktadır: "imam - Hatip Liseleri, imamlık, Hatiplik ve Kur’an Kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığınca açılan ortaöğretim sistemi içerisinde hem mesleğe, hem yükseköğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlandır." Bu tanımda İmam - Hatip Liselerinin; "hem mesleğe hem yükseköğrenime hazırlayıcı" iki fonksiyonu olduğunu görüyoruz. İmam - Hatip Liselerinin Amaçları’nda ise bu fonksiyon "... Dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli en az lise seviyesinde genel ve mesleki öğrenim görmüş elemanlar yetişurmek’’35 şeklinde belirtilmiştir. Böylece temel karakteri tayin edilen bu okulların Türkiye genelindeki sayıları 383’tür. Geçen bölümde de ifade edildiği üzere İmam - Hatip Liseleri 4 yıllık lise haline getirilmiş olmasına ve 1973 yılından beri de bu şekilde öğretim yapılmasına rağmen her yeni okul açıldığında öğretim orta 1. sınıftan başlatılmaktadır. Çünkü 4 yıllık lise uygulamasına başlandıktan sonra IX. Milli Eğitim Şurası kararlarına dayanılarak 2.8.1974 tarih ve S928 sayılı Bakanlık onayı ile İmam - Hatip Liselerinin bünyesindeki ortaokullara diğer ortaokullardaki seçmeli dersler yerine Kur’an-ı Kerim ve Arapça dersleri zorunlu seçmeli dersler olarak konulmuştur. Bu sebeple 383 rakamına henüz lise kısmı teşekkül etmemiş olan 20 okul da dâhildir. Bugün her ne kadar İmam - Hatip Liseleri, resmi yazışmalarda "İmam Hatip Orta Kısmı" veya "İmam Hatip Ortaokulu" diye geçen bu üç yıl süreli okula dayalı ise de normal ortaokul mezunları isteklilerde Kur’an-ı Kerim ve Arapça derslerinden seviye imtihanını vermek kaydıyla İmam - Hatip Liselerine kabul edilmektedirler. Aynı şekilde İmam - Hatip Lisesi orta kısmını bitirenler de normal ortaokul diploması almakta ve diledikleri her çeşit liseye gidebilme şansına sahip bulunmaktadırlar. 36 İmam - Hatip Lisesi öğretim programlan, Kanunun da öngördüğü üzere, hem mesleğe hem yükseköğrenime hazırlayıcı şekilde düzenlenmiştir. Lise sosyal bilimler ve edebiyat kolu esas alınarak hazırlanan 37 haftalık ders çizelgesinde %40 oranında meslek, %60 oranında da kültür dersleri yer almaktadır. Haftada 38 saat dersin yer aldığı çizelgede lise sosyal bilimler ve edebiyat kolunda okutulan bütün dersler aynı ağırlıklarda yer almaktadır. Bunun üzerine % 40 oranında meslek dersi de okutulabilmek için liseden haftada 6 saat fazla ders görülmesinin yanında bir yıl da fazla öğretim yapılmaktadır. İmam - Hatip Lisesi mezunları diğer lise ve dengi okul mezunları gibi giriş sınavlarında başarılı oldukları takdirde üniversitelerin çeşitli bölümlerine girebilmektedir. 1987 - 1988 öğretim yılı itibarı ile mezun veren 341 İmam - Hatip Lisesinden 17758 öğrenci mezun olmuştur. Bu okullarda halen (1988 - 1989 öğretim yılı beklemeliler dahil 267454 öğrenci öğrenim görmekte, 7657 kültür dersi öğretmeni, 4147 meslek dersi öğretmeni olmak üzere toplam 11804 öğretmen görev yapmaktadır. Bu duruma göre yaklaşık 23 öğrenciye bir öğretmen düşmektedir.

3. MESLEKİ DÎN EĞİTİMİNİN YASAL DAYANAKLARI

a. Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924, Sayı: 430) Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarında çıkarılan devrim kanunlarının en önemlilerinden biri de Tevhid-i Tedrisat yani öğretimin birleştirilmesi kanunudur. 1961 ve 1982 anayasaya aykırı olduğunun iddia edilemeyeceği anayasa hükmü haline getirilmiştir.38 Bu kanunun 4. maddesi mesleki din eğitim yapacak orta ve yüksek dereceli okulların açılmasını Milli Eğitim Bakanlığına emretmektedir. "Madde 4: Maarif Vekâleti yüksek diniyât mütehassısları yetiştirmek üzere Darülfunun’da bir İlahiyat Fakültesi tesis, ve imamet ve hitabet gibi hidematı diniyenin ifasıyla mükellef memurların yetişmesi için de ayrı mektepler küşad edecektir." b. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 174. maddesi, İmam ve Hatip yetiştirecek okulların açılmasını emreden Tevhidi Tedrisat Kanunu’nu koruma altına almış olması sebebiyle bu anayasa maddesi mesleki din eğitimi için anayasal dayanak oluşturmaktadır. "Madde 174: Anayasanın hiçbir hükmü Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz: ; 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu..." c. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 24. Maddesinin 3. Paragrafı "Din ve Ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Din Kültürü ve Ahlâk öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki Din Eğitim ve Öğretimi ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlıdır."

d. 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 32. Maddesi

"İmam - Hatip Liseleri, imamlık, Hatiplik ve Kuran Kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığınca açılan Orta Öğretim Sistemi içerisinde, hem mesleğe hem yükseköğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlandır."

e. 179 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. Maddesi "Din öğretimi Genel Müdürlüğü imam - Hatip Ortaokulu ile liselerinin eğitim ve öğretim ile ilgili bütün görev ve hizmetlerini yürütmekle görevlidir..."

4.MESLEKİ DİN EĞİTİMİNE OLAN İHTİYAÇ

İnanmak ve bir dine bağlanmak insan ruhunun en büyük ihtiyacıdır. Bu ihtiyacın giderilmesi kişiyi daha dengeli ve uyumlu bir hayata kavuşturur, sıkıntılarını hafifletir, huzursuzluklarını giderir. Topluma zararlı olan kin, düşmanlık, zulüm haksızlık gibi kötülüklerin önüne set çeker. Daima hoşgörü, fedakârlık, sevgi, saygı ve dayanışma duygularını geliştirir. Ribet’in de dediği gibi "Din ferdin olduğu kadar toplumun da sosyal kontrolünün en önde gelen vasıtalarından biridir."39 Ancak dinin bütün güzellikleri ile aktif olarak yaşayabilmesi için onun eğitim ve öğretimi yapılmalıdır. Bu da; toplum fertlerine asgari, İslam dininin temelleri, inanç esasları, ibadet şekilleri ve ahlâk prensiplerinin belli düzeyde öğretilmesini kapsayacaktır. İslam dininde din adamlığı diye bir meslek yoktur, ama herkesin dinin gereklerini eksiksiz olarak yerine getirebilecek derecede bilgili olması esastır, ilmihal adı verilen bu temel dini bilgilerin öğrenilmesi her Müslüman için dini bir görev olmaktadır.40 Ne var ki insanların genelde bu seviyede dini bilgi sahibi olmamaları, din görevliliği mesleğinin doğmasına yol açmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından sonra yaklaşık 25 yıllık bir süre Din eğitim ve öğretiminin ihmal edilmesi, hatta terkedilmesi bu alanda büyük bir boşluk meydana getirmiş, dini konulardaki cehaletin geniş boyutlarda yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki 18.12.1950 tarihli "Din Tedrisatı ve Dini Müesseseler Hakkında"ki raporunda dini alandaki durumu şöyle anlatıyor:

"Memleketin birçok yerinde hakiki ve münevver bir din adamı bulunmak şöyle dursun, camilerde mihraba geçerek halka namaz kıldıracak, minbere çıkıp hutbe okuyacak bir imam ve hatip bile bulunamamaktadır. Hatta bazı köylerimizde, ölenlerin teçhiz ve tekfini (yıkayıp kefenlenmesi) ile ebedi istirahatlarına tevdii gibi en basit dini bir vazifeyi ifa edecek kimseler dahi bulunmamakta ve cenazelerin kaldırılmadan günlerce ortada kalmakta olduğu senelerden beri bilinmekte ve görülmektedir."41 Resmi-alanda en yetkili kişinin bu ifadelerini Y. Kemal Kaya da teyit ediyor: "Tek parti döneminde, lâikliğin dar bir açıdan yorumlanması nedeniyle ülkemizde yeterli din adamı kalmamıştı. Örneğin; 25 yıl önceki bir arabacının ünlü Süleymaniye Camiinde imamlık ettiği söyleniyordu. Köylerde din adamı denebilecek ’ nitelikte imam yoktu, ikinci Dünya Savaşının sıkıntılı günlerinde ihtiyaç o kadar belirgin hale gelmiş ki, CHP yöneticileri kurslarla imam yetiştirme zorunluluğunu duymuştu."42 Türkiye’nin nüfusu hızla artmaya devam ederken din eğitimi alanındaki bu çeyrek asırlık boşluğu doldurmak kolay olmayacaktı. Üstelik sadece dini eğitim alanında uzun süren bir boşluk bırakılmakla kalmamış İrse tarih kitaplarında tabiat güçlerini Allah inancı yerine koyan, Müslümanların peygamber inancını kökünden sarsan açıklamalara yer vermek gibi dine karşı olumsuz ve yanlış tutumlar halka dinin elden gitmekte olduğu kanaatini vermiştir. Böylece halk din adına elde kalana gerçek ve hurafe ayırt etmeksizin sarılmıştır.43 Bunun sonucu olarak dini yeniden canlandırma adına çeşitli dini tarikat ve cereyanlar doğup yayılmağa başlamıştır. Artık Hz. Muhammed’in getirip uyguladığı, Kur’an in anlattığı Müslümanlık hangisidir, net ve berrak olarak bilinemiyordu. "Gerçi vicdan özgürlüğü anayasanın güvencesi altındadır. Herkes inanmakta ve ibadet etmekte hürdür. Fakat hangi inanca ve hangi ibadeti?"44 Bu olumsuz tablo, 1949 yılında bir İlahiyat Fakültesi, 1951 yılında da 7 İmam-Hatip Okulunun tekrar açılması ile 5 - 10 yıl içerisinde değişecek değildi elbette. Çünkü ihtiyaç sadece nüfusun ikiye katlanmasıyla ortaya çıkmamış, yeterli veya yetersiz eskilerin yerlerinin doldurulmamasıyla da iyice büyümüştü. Üstelik toplumun duygu, düşünce ve kültür yapısında açılan gedikler de kolay kapatılacak gibi değildi. Dinçer 25 yıl sonra 1974 yılında şunları yazıyordu: "Şu kadarını ilâve edelim ki, 12 Mart 1971 öncesi anarşik olaylara katılan, eylemde bulunan gençlerin yaşları tetkik edilirse, bunların 1924 - 1950 yıllan arasında eğitim görenlerin çocuktan olduğu ortaya çıkar. Bu hale göre o boşluk yıllarının çöküntülerini ve neticelerini daha uzun zaman, fakat olaylar çıktıkça görebileceğimizi son olayla ispatlamaktadır. Terbiye, neticeleri hemen değil 40 - 50 sene sonra görülen hassas bir müessesedir."45 Türkiye bundan sonra Dinçer’i haklı çıkarırcasına 12 Eylül 1980 öncesi olaylarını yaşayacaktır. Sonuçta 12 Eylül askeri yönetimi Din Dersini ilk ve orta öğretim kurumlarına zorunlu ders olarak koyma ihtiyacını duyacaktır. Bugün İmam - Hatip Liselerinin önemli bir boşluğu doldurduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Okul sayısı ve bu okullarda okumakta olan öğrenci sayısına dair rakamlar bu alandaki istihdam imkânlarına göre fazla zannediliyorsa da gerçekte İmam - Hatip Lisesinden mezun olanların mesleğe yönelme durumları göz önüne alındığında gerçeğin zannedildiği gibi olmadığı anlaşılacaktır46. Bu okullardan şimdiye kadar mezun olmuş öğrenci sayılarının tahliline girmeden sadece Diyanet İşleri Başkanlığının Din Görevlisi açığının yıllardır kapatılamamış olduğunu ifade etmekle yetinelim. Halen Diyanet İşleri Başkanlığının Dini Hizmetler sınıfından 14578 kadro boş bulunmaktadır. İmam - Hatip Lisesi mezunu bulunmadığı için görev verilen 17208 adet ilkokul mezunu din görevlisini de eklersek bu sayı 31786 ya ulaşır.47

5. İMAM-HATİP LİSELERİNİN FONKSİYONEL DURUMU

Günümüz Türkiye’sinde her yıl 600 bin civanında genç Üniversite kapılarını zorlamaktadır. Devlet bunların hepsine yükseköğrenim yapma imkânı verememektedir. Her şeye rağmen Devlet bu imkânı sağlamış olsa bile o takdirde Üniversite mezunu işsizler ordusu problemi ile karşı karşıya kalacaktır. İşte bu yüzden gençleri ortaöğretim sonrasında bir meslek sahibi yapmak üzere son yıllarda mesleki ve teknik öğretime öncelik ve ağırlık veren politikalar hızlandırıldı. 5. Beş Yıllık Plan döneminde mesleki ve teknik öğretimin genel ortaöğretim içerisindeki oranının %50 inin üzerine çıkarılması hedeflenmiş48 ve genel ortaöğretime olan talebi azaltacak tedbirlerin alınması ilke olarak benimsenmiştir.49 Gerek işsizliğin çözümü gerekse Üniversite kapılarındaki yığılmaların önlenmesi için mesleki ve teknik eğitimde bu gelişmelerin sağlanmasına çalışılırken çeşitli mesleki ve teknik okullardan mezun olanlara Üniversiteye girişte herhangi bir sınırlama getirilmesi düşünülmemiştir. Çünkü böyle bir uygulama hem eğitimde fırsat eşitliği ilkesine ters düşerdi, hem de yükseköğretime öğrenci alımında daha zeki ve daha yetenekli öğrencilerin seçilip alınmasını olumsuz yönde etkilerdi. Sonuçta üstün zekâ ve yetenek sahibi gençlerin yükseköğrenim görmeleri ve toplum için daha çok verimli olmaları önlenmiş olabilirdi. İmam-Hatip Lisesi mezunları da aynı çerçevede düşünülmüştür. Bu düşünceyledir ki İmam-Hatip Liselerinde hem mesleğe hem de yükseköğrenime hazırlayıcı programlar uygulanmaktadır. Diğer taraftan sayılan 383 ü bulan imam - Hatip liselerinin yalnız meslek elemanı yetiştirdiği zannı ile veya öyle olması gerektiği kanaati ile sayılarının istihdam açısından ihtiyacın çok üstünde olduğu çeşitli çevrelerce zaman zaman dile getirilmekte ve azaltılmaları istenmektedir. Ancak bu okulları yalnız mesleki eğitim veren programlara bağlayıp mezunların üniversiteye girişleri önlenmeden sayıları azaltılırsa bugünkü durumda bile bir türlü kapatılamayan din görevlisi açığı gitgide daha da büyüyecektir. Programından kültür derslerini çıkararak mezunlarının üniversiteye geçişleri önlenirse o takdirde geçmişte olduğu gibi itibar kaybederek kapanma durumuna düşebilirler. İmam-Hatip Liselerinin programından kültür derslerinin çıkarılmasının başka sakıncaları da vardır: Kur’an’ın birçok hükümlerini ve birçok dini meseleleri anlayabilmek belli düzeyde kültürlü olmayı gerektirirken bunları halka anlatmak ve halkı doğru bilgilerle aydınlatmak durumundaki din görevlilerinin daha çok kültürlü olmaları gerekir. Müspet bilgilerden yoksun kültür seviyesi düşük din görevlileri topluma faydalı olamayacaktır. Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun takrir metni (meclise sunuş gerekçesi)nde Osmanlı Devleti’nin son yıllarında eğitim müesseselerinde meydana gelen iki türlü (mektepli - medreseli) Öğretimin zararlarına dikkat çekildikten sonra şöyle deniyor: "iki türlü terbiye bir memlekette iki türlü insan yetiştirir. Bu ise vahdeti his ve fikir ve tesanüd gayelerini külliyen muhildir" duygu ve düşünce birliği ile dayanışmayı sağlama hedeflerini tamamıyla yok eder".50 Genel ortaöğretimde okutulan kültür derslerinden yoksun bir mesleki din eğitimi Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun kaldırdığı bu iki türlü öğretime dönüş olur. İşte bu sakıncalarla İmam - Hatip Liselerinin programlarından kültür derslerinin kaldırılması mümkün görülmemektedir. 51 Diğer taraftan genel orta öğretimde okutulan ortak kültür dersleri alan mesleki ve teknik lise mezunlarının yukarıda zikrettiğimiz gerekçelerle üniversiteye geçişleri engellenememektedir. Bu durumda İmam - Hatip Liselerinin bugünkü statü ile eğitim öğretime devam etmeleri gerekli görülüyor. Bir taraftan aydın ve kültürlü din görevlileri yetiştirilirken diğer taraftan din adamı olmayı düşünmeyen fakat dini bilgilerini daha iyi öğrenmek isteyen vatandaşlara bu imkân verilmiş oluyor. Türk Eğitim Tarihi yazarı Akyüz şöyle diyor "Yeteneğini kanıtlayarak, çaba ve basan göstererek yükselme esasına dayanan Türk Devlet ve toplum yapısı içinde okullar, toplumun en alt düzeyinden en üst düzeylerine kadar halk çocuklarının yükselmelerine imkân vermiş, bu şekilde, sosyal hareketliliği sağlamışlardır. Fakat devlet yönetiminde, fikir ve sanat hayatında, daha çok, okulların bulunduğu kent ve kasaba çocukları yer almış, köy çocukları ise bu alanlarda yeterince görev alamamışlardır ki bu da sosyal gelişmemiz için bir kayıp olmuştur."52 İmam - Hatip Liselerine daha çok köy çocukları devam ettiğinden sosyal gelişmemiz için bir kayıp olarak değerlendirilen olumsuzluğun giderilmesine bu okulların önemli katkısı olmaktadır. Mesleki din eğitiminin meslek elemanı yetiştirme temel görevi yanında mesleğin dışındaki alanlara yönelecek öğrencilere dini bilgilerin köklü bir şekilde öğretilmesi; manevi değerlerimizin korunması, milli ve manevi benliğimizin gelişip güçlenmesi açısından ayrı bir değer taşımaktadır. Dini hayat sayesinde kanılmış insani ve sosyal değeri büyük tecrübelerin geliştirilerek yeni kuşaklara intikaline bu yolla önemli katkı sağlanmış olur. Kültürün temeli olan sosyal tecrübelerin korunması yanında onların yozlaştırılması ve çeşitli batıl inanç ve yanlış saplantıların türeyerek toplum için zararlı ve yıkıcı hale gelmesini önlemek mesleki din eğitiminin görevidir. Dini tecrübelerin korunması yanında onların yozlaştırılmasını ve çeşitli batıl inanç ve yanlış saplanüların türeyerek toplum için zararlı ve yıkıcı hale gelmesini önlemek mesleki din eğitiminin görevidir. Dini bilgi yetersizliğinin temellendirdiği kabul edilen çeşitli dini cereyanların önlenmesi ve milli bütünlüğümüzün bu yönde zarar görmemesi için, İmam – Hatip Liselerini; kabul edilmiş dini doğruların ve tartışılmayan İslami esasların serbest ve yaygın okul ortamında okutulup dini bütünlüğün sağlandığı öğretim kurumlan olarak görmek gerekir.

KAYNAKÇA:

AKYÜZ Yahya Türk Eğitim Tarihi Ankara 1989.

BİLHAN Saffet, "Din Eğitim’nin Amacı", Türkiye’de Din Eğitimi Semineri, İlahiyat Fak. Yayını: 1 Ankara 1981

CİCİOĞLU Hasan Türkiye Cumhuriyetinde ilk ve ortaöğretim A. Ü. Eğitim Bilimleri Fak. Yayını: 140 Ankara 1985.

Cumhuriyet Döneminde Eğitim M.E.B. İstanbul 1983 (Komisyon)

Din Eğitimi Çalışma Grubu Raporu M. E. B. Ankara 1981.

Din Eğitim Özel İhtisas Komisyonu Raporu DPT. Ankara 1971.

Dinçer Nahit, 1913’ten günümüze İmam - Hatip Okulları, Meselesi İstanbul 1974

Ergin Osman, Türkiye Maarif Tarihi I - V İstanbul 1977 Güran Kemal "İmam - Hatip Lisesi mezunlarının istihdamı ile ilgili Problemler" Türkiye I. Din Eğitimi Semineri, Ankara 1981.

Güzel, Hasan Celal, "Türkiye’de Ortaöğretim ve Mesleki Teknik Eğitim" Milli Eğitim ve Din Eğitimi S: 71-86 Ankara 1981.

Jaschke, Gotthard, Yeni Türkiye’de İslamlık, Tere. Hayrullah Örs,. Ankara 1972.

Kaya Yahya Kemal, İnsan Yetiştirme Düzenimiz Ankara 1974.

Okan Kenan, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Meclis Müzakereleri M. E. B. Ankara 1971.

Okutan Ömer, Din Eğitimi Okulları Planlaması ile ilgili Rapor, 1971.

Parmaksızoğlu İsmet, Türkiye’de Din Eğitimi M.E.B. Ankara 1966. Topçu Nurettin, Türkiye’nin Maarif Davası İstanbul 1970.

Tug. Salih "Türkiye’de Din Eğitiminin Sosyal ve Hukuki Dayanakları" Türkiye 1. Din Eğitimi Semineri S: 175 -191 Ankara 1981.

Dipnotlar:

1 Mercan, Kahire, tarihsiz c: 2, s: 6

2 Rehber Ansiklopedisi "İmam" maddesi.

3 Beyza Bilgin, Türkiye’de Din Eğitimi ve Liselerde Din dersleri s: 33. 4 B. Bilgin, a.g.e., s: 35.

5 N. Dinçer, 1913’ten Bugüne İmam - Hatip Okulları Meselesi s: 16-17

6 N. Dinçer, a.g.e., s: 18

7 Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, s: 163

8 İsmet Parmaksızoğlu, Türkiye’de Din Eğitimi, Ankara, 1966. s: 20.

9 Osman Ergin, a.g.e., s: 164

10 İsmet Parmaksızoğlu, Türkiye’de Din Eğitimi Ankara 1966, s: 25.

11 t. Parmaksızoğlu, a.g.e., s: 25.

12 İlk açılan İmam - Hatip Okulları ve Sayılan için bkz. Parmaksızoğlu, Türkiye’de Din Eğitimi, ss. 67 -69. Ek: 1,2,3.

13 Gotthard Jaschke, Yeni Türkiye’de islamlık, Çev: Hayrullah örs, Ank. 1972, - s: 75.

14. 1. Parmaksızoğlu a.g.e., s: 26.

15. G. Jaschke, a.g.e., s: 76.

16 Yahya Kemal Kaya, İnsan Yetiştirme Düzenimiz, Ankara 1974, s: 305.

17 G. Jaschke a.g.e., s: 77

18 . Y. K. Kaya, a.g.e., S: 306.

19 N. Dinçer, 1913’ten Bugüne İmam - Hatip Okulları Meselesi, s: 49 - 50

20 1. Parmaksızoğlu, a.g.e., s: 4, Cumhuriyet Döneminde Eğitim M.E.B. İstanbul, 1983, s: 418

21 Cumhuriyet Döneminde Eğitim, M.E.B., İst, 1983, s: 418 22 N. Dinçer, a.g.e., s: 53.

23 N Dinçer, a.g.e.s: 60tan Bkz. Selamet Mecmuası, c.3, sayı. 56,25 Haziran 1948

24 N. Dinçer, a.g.e., s: 61

25 Ömer Okutan, Din Eğilimi Okulları Planlaması ile ilgili rapor, Ank. 1971, s: 7. I. Parmaksızoğlu, Türkiye’de Din Eğitimi, Ank. 1966 s: 29.

26 N. Dinçer, a.g.e., s: 62

27 Cumhuriyet Döneminde Eğitim, M.E.B. İstanbul, 1983. s: 419

28 G. Jasdıke, Yeni Türkiye’de İslamlık, Ankara, 1972, s: 77

29 N. Dinçer a.g;e., s: 44.

30 N. Dinçer, a.g.e., s: 64

31 Y.K., Kaya, tasan Yetiştirme Düzenimiz, Ank. 1974, s: 278.

32 Cumhuriyet Döneminde Eğitim, M.E.B. Ank. 1983. s: 419.1. H. Okullarının ilk açıldığı 7 ü, Adana Ank., Isparta, ISL, Kayseri, Konya ve Maraş’tır.

33 Din Eğitimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Başbakanlık, DPT, Ankara 1971, s: 21.

34 Raporda; bu sayıya Ordu, hastahaneler, hapishaneler, belediyeler ve fabrikalarla müessese camileri ihtiyaçları ile işçilerimizin bulunduğu yabana ülkelere gönderileceklerle, Kıbrıs ve Batı Trakya’ya gönderilmesi gereken İmam - Hatip Okulu mezunu din görevlisi ihtiyacının dâhil edilmediği kaydediliyor.

35 İmam - Hatip Liseleri öğretim programlan, M.E.B. Ank. 1985 s: 11 ’

36 talim ve Terbiye Kurulu’nun 8.5.1974 Tarih ve 322 S. Kararı.

37 2.11.1987 tarih ve 2246 sayılı Tebliğler Dergisinde yayımlanan Talim ve Terbiye Kurulu’nun 14.10.1987 tarih ve 185 sayılı Karan ile kabul edilen İmam - Hatip Liselerinin haftalık ders çizelgesi.

38 T.C. anayasası 1961, Madde 153; T. C. Anayasası 1982 Mad. 174.

39 N. Taylan, Dim - Din ilişkileri, Sahaları, Sınırlan, s: 70.

40 Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, s: 3.

41 N. Dinçer, İmam - Hatip Okulları Meselesi, s: 45.

42 Y. Kemal Kaya, İnsan Yetiştirme Düzenimiz, s: 287

43 B. Bilgin, Türkiye’de Din Eğitimi, s: 49.

44 B. Bilgin, Türkiye’de Din Eğitimi, s: 46.

45 N. Dinçer, İmam - Hatip Okulları Meselesi, s: 49

46 D.P.T. Din Eğitimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 1971, s: 34

47 Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Din öğretimi Genel Müdürlüğüne hitaben yazdığı 15.12.1988 tarih ve A2/013/208 sayılı yazısı eki. Tablo: 3 (Rakamlar Şubat 1988 tarihi itibariyledir.)

48 D.P.T.V. Beş Yıllık Kalkınma Planı Döneminde Sektörel Gelişmeler, s: 221, Tablo: 187.

49 D.P.T. a.g.e., s: 228

50 K- Okan, Tevhidi Tedrisat Kanunu ve Meclis Müzakereleri, s: S

51 D.P.T. Din Eğitimi özel İhtisas Komisyonu Raporu, s: 23.

52 N., Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, s: 479.