Makale

BİR TAKVA EĞİTİMİ OLARAK ORUÇ

BİR TAKVA EĞİTİMİ OLARAK
ORUÇ

H. Hilmi YILMAZ
Kalkandere Müftüsü

Oruç; insanı, varlık amacına ters düşen düşünce ve yönelişlerden koruyan, gönlünü arındıran ve ufkunu aydınlatan bir takva eğitimidir. Orucun hikmet bahçesinde değişik renk ve kokulan olan çiçekler yetişir. Bu çiçekler, orucun baharı olan Ramazan ayında bütün güzellikleriyle açar.
İslâm’ın şartlarından birisi olan oruç; insana varlık amacının bildirisidir. İnsanın dikkatini maddenin ve midenin ötesine çekerek, ona yaratılış gayesini hatırlattığı içindir ki, bütün İlâhî dinlerde oruç vardır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.”11
Oruç insana hayatın gerçek yüzünü ve hedefini gösterir. Hayata anlam ve bütünlük katar. İnsanın davranışlarına yön verir ve derinlik kazandırır. Böylece insana dünyayı nefsa- nî arzularının değil, hakikatin gözüyle görmeyi öğretir.
Dünyayı din için sevmek bir saadet, dini dünya için sevmek ise bir felakettir. Amaç ve hedefinden uzaklaşan bir hayatı Yüce Allah şöyle tasvir ediyor:
“Kafirlere gelince, onlar dünyada sadece zevkü sefa peşinde koşarlar. Davarların yediği gibi yer ve içerler. Onların yeri ateştir ”’2’ “Onlar, hayvanlar gibi, hatta onlardan daha aşağıda bir hayat seviyesinde yaşarlar.”’1’
Hedef yerine ikame edilen şeyler, insanı hakikatten uzaklaştırır; bu sebeple hedefin doğru olarak belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. İnsanların genel olarak hedef yerine ikame ettikleri üç unsur; servet, şöhret ve şehvettir. Bunların hedef yerine ikame edilmesi; putlaştırılmala- rı demektir ki, insan oruç sayesinde bunların tasallutundan kurtulur. Mevlana bu gerçeği ifade ederken şöyle demektedir:
“Oruç der ki: Bu helali yemekten bile çekindi; bil ki harama ulaşmasına artık imkan yok. Zekat der ki: Kendi malını bile veriyor; artık kendisiyle aynı dinde, aynı yolda olandan nasıl çalar.” <4)
Oruç zamanı aşan bir mesajdır. Böylece insanlık dünyasındaki kalıcı değerlere işaret eder. Sosyal değişme, toplumların değişmez kaderidir. Değişim olmazsa gelişme de olmaz. Ancak her değişimin referans olarak kullanacağı sabiteler vardır. Orucun önceki toplumların da dînî hayatlarında mevcut olması, bütün değişimlerin insanın varlık amacını dikkate alması gerektiğini ifade eder.
İnsanın varlık amacını dikkate almayan değişimlerle gelişme sağlanamaz.
İnsan madde ile mananın uyumundan doğan bir güzelliktir. Bu uyum ve denge bozulursa güzellik kaybolur.
Oruç, madde ile mana arasında kurulan bir denge ve madde lehine bozulan dengeyi aslına iadedir. Böylece Allah rızasını kazanmaya baha değilse de bir bahanedir.
İnsanın huzur ve saadet için madde tek başına yeterli değildir. Karun servetin. Firavun ve Nemrut da güç ve iktidarın yetersizliğini gösteren tarihsel örneklerdir.15’ Tarih, servetleriyle şımaran, güçleriyle azgınlaşan insanların hazin akibetlerini gösteren misallerle doludur.
Allah, kendisine ibadet etmeyen kişiyi masivanın kölesi yaparak cezalandırr. İnsan yeryüzünde halife olarak yaratılmış ve bütün kainat onun hizmetine verilmiştir.161 İnsan kendisine emanet edilen imkanların sorumluluğunu taşımaktadır/71 Bu sorumluluğun hakkım verebilmesi için Allah’a kulluk şuuru içerisinde yaşaması ve güzel ameller sergileyerek imtihanı başarması gerekir.’81 Aksi takdirde kendi hizmeti için yaratılmış olan şeyleri amaç haline getirip gönlünü onlara bağlayarak onları Allah’ı sever gibi sevecektir,(9) Bu gönül ve fikir dünyamızın madde tarafından tutsak edilmesi demektir. Oruç bizi tutsak eden, gönlümüzü katılaştıran tabiat ve alışkanlıkların zincirini kırar.
Oruç ibadetini yerine getirmek için belirli bir mekana ihtiyaç yoktur. Bu bize, mekandan münezzeh olan Yüce Allah’ın, ilmiyle her yerde hazır ve nazır olduğunu, üzerimizde bizi takip eden bir nazar olduğunu hatırlatır.""’ Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
“İhsan Allah’a onu görüyor gibi kulluk etmendir, her ne kadar sen onu görmüyorsan da o seni görmektedir.”<ll)
Bu şuur, insan hayatına bütünlük kazandırır. Nerede olursa olsun insan, hareket ve davranışlarını kontrol eder. Bu anlayışa sahip olan bir insan Yüce Allah ile sürekli ve sıcak bir diyalog kurmuş olur. Böylece insan inançta, düşüncede, duyguda ve eylemde hep güzele yönelir.
Bu yönüyle oruç yine bize hatırlatır ki, İslâm dini sadece cami içerisinde yaşanan bir nizam değil, bütün hayatın kendisiyle ölçüldüğü bir mizandır. Bir müslümanın bütün düşünce, hareket ve davranışlarının gayesi, Allah rızasına yönelik olmalıdır. İbadetini ticaret mantığıyla değil, ticaretini ibadet anlayışıyla yerine getirmelidir.(1J)
Oruçlu, Yüce Allah’ın huzurunda vicdanıyla başbaşadır. Oruç dışarıdan görüntü- lenebilen bir ibadet değildir.
Bu nedenledir ki, oruçta riya olmaz. İhlas, tevhid inancının özü ve ibadetlerin ruhudur. Tevhid konusunda ihlastan ayrılmak şirk, ibadetler konusunda ise riyadır. Amellerin kabulü için esas olan ihlas, mü’minin düşünce ve fiillerini; mahlukatın mülahazasından tasfiye etmesidir.1131 Allah rızası ve ona yakın olma dışında bir amaca yönelmek ihlasa aykırıdır. Oruç bize bütün ibadet ve davranışlarımızda ihlaslı ve samimi olmayı öğretir.
Oruç insana bir ruh disiplini sağlar ve iradesini güçlendirir. Böylece zorluklara tahammül etmek ve başarıya ulaşmak kolaylaşır. İnsana nefsanî ve şeytanî dürtülere karşı mukavemet, zorluklara ve kötülüklere karşı direnç, iyilik, ve güzelliklere karşı da istek ve hassasiyet kazandıran güçlü bir irade, aştığı her engelin, yendiği her güçlüğün sonunda daha da kuvvetlenir. İradeyi mağlup edemeyen her zorluk, onun daha fazla güçlenmesini sağlar. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:
“Bir kısım insanlar, mü’minlere: Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar, aman sakının onlardan’ dediklerinde, bu onların imanlarını bir kat daha artırdı ve ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ dediler.”(14)
İnsan, sahip olduğu nimet ve imkanların kıymetini bunlardan mahrum kalınca daha iyi anlar, onlar üzerinde düşünür ve yorumlar yapar. Oruç sayesinde elimizdeki nimetleri bize ihsan eden Yüce Allah’a karşı şükran duyguları dolup taşıyor, onu her zaman anıyor ve rızasını kazanmaya çalışıyoruz.
Oruçlu katlandığı mahrumiyet sebebiyle dikkatini önce kendi nefsine yöneltir. Kendisini keşfeder, hatalarım farkeder ve tevbe ederek Rabbi- ne yönelir. 1151 Böylece oruç etkili bir nefis terbiyesi sağlar. İnsanın nefsini kendisine kötülükleri emreden bir güç olmaktan çıkarıp Yüce Allah’ın razı olduğu bir düzeye çıkarması büyük bir mü- cahedeyi gerektirir. Oruç bu mücahedenin çok önemli bir unsurudur. °6’ Oruç, insana acziyetini, Yüce Allah’a olan ihtiyacını ve dünya hayatının geçiciliğini hatırlatır.
Oruçlu, öte yandan dikkatini bu mahrumiyeti sürekli yaşayan yoksullara çevirerek cemiyete yönelir ve yardım elini ihtiyaç sahiplerine uzatır. Oruç kalpleri yumuşatarak merhamet duygularını coşturur. Yardımlaşma ve dayanışmaya vesile olan oruç, sosyal barışı ve kardeşlik duygularını pekiştirir.(17) Zenginlerle fakirler ve diğer sosyal sınıflar arasındaki farklılıklar oruç sayesinde aşılarak takvaya bağlı üstünlük anlayışı etrafında bir araya gelinir.
Oruç, herkesten ayrı ve tek başına tutulabilir. Bu gösterir ki, dünyada inanan ve ibadet eden tek kişi kalsa da, inancının gereğini yerine getirmelidir. <18)
Yüce Allah, farz olan orucun tutulmasını Ramazan ayma bağlamıştır. Farz olan orucun belirli bir ayda bütün Müslümanlar tarafından tutulması birlikte hareket etme anlaşıyım güçlendirir. Oruç nedeniyle benzer duygulan yaşayan insanlar arasında, benzer düşünce ve davranış modelleri gelişir.
Oruçlunun orucunu kasten bozduğunda kendisini keffaretle cezalandırması, onu hakikat karşısında, kendi aleyhinde olsa bile adil ve doğra davranmaya sevkeder09’ Hakka inanan ve tabi olan insanın hayatına adalet ilkesi hükmeder. Adalet herşeyi layık olduğu yere koymak ve herkese hakkını vermektir. Hak, hakikat ve adaletten sapanlar ise nefsanî arzularının ve kişisel çıkarlarının uydusu olurlar. Nitekim Yüce Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır:
“Hevasını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü?”,20)
Oruçlu, mahrumiyetlere katlanmasına, yeme ve içme ihtiyacına rağmen orucunu bozmamaktadır. Bu anlayış insana, hakikati her şeyin üzerinde tutma, müdafaa etme ve onun uğruna risk alma cesareti verir, ayrıca Allah rızası için fera- gatta bulunmayı öğretir.21
Oruç kötü alışkanlıklardan kurtulmak ve iyi alışkanlıklar kazanmak için çok önemli bir fırsattır.’22 Alışkanlıkların insan hayatı üzerinde büyük bir tesiri vardır. Yakasını bir kere kötü alışkanlıklara her nasılsa kaptıran bir adam, aıtık kendisini onların tesirinden kurtarmak için kuvvetli bir iradeye sahip olmalıdır. Şeytanın insanları kötü alışkanlıkların tuzağına çekmek için en çok kullandığı iki yol, mide ve şehvettir. Oruçla şeytanın bu iki tesir yolu da kapatıldığından âdeta eli-kolu bağlanır. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyuıulmaktadır: “Ramazan geldiğinde rahmet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlenir.”23
Oruç, insana sabır ve tahammülü öğretir. Hayat içerisinde zahmetle rahmet, acı ile tatlı, mihnet ile nimet bir arada bulunur. Çoğu kere nimet ve rahmete ulaşmanın yolu zahmet ve mihnetlere katlanmaktan geçer. Bu yönüyle sabır ve tahammül, başarı ve zaferin anahtarıdır. Nitekim Yüce Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır: “Zamana yemin olsun ki; insan kesin bir ziyandadır. Ancak iman edenlerle güzel amellerde bulunanlar, bir de birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler böyle değildir.” 24>
İnsanın sabra ihtiyacı, sadece zorluk ve sıkıntılarını aşmak için değildir. Genişlik ve rahatlık zamanlarında da insan, elindeki nimetlerle şımarmamak, onları harama ve isyana vasıta yapmamak için sabra muhtaçtır.12,1 İnsanlar hareket, davranış ve amellerinden önce, iyi niyet ve ihlas; bunları yaparken, Allah’tan gafil olmamak, ifrat ve tefritten uzak olmak; bunları yaptıktan sonra da, yaptıklarını iptal edecek davranışlar sergilememek hususunda sabırlı olmalıdır.’26’
İftar sofrasının başında, iftar vaktinin girmesini bekleyen oruçlunun dikkati zamana yönelir.27 Böylece zaman şuuruna sahip olur ve zamanını en iyi biçimde değerlendirmeye gayret eder. Zamana hükmetmek için onu planlamak ve disiplin altına almak gerekir. Aksi takdirde zaman, taşkın bir nehir gibi önüne kattığını sürükleyip götürerek, insan hayatı bakımından telafisi imkansız zararlara yol açabilir. Yüce Kur’an hayatı verimli kılmak için geceleri de değerlendirmek gerektiğini ifade etmektedir.28)
Oruç insana hayatın gerçek yüzünü ve hedefini gösterir. Hayata anlam ve bütünlük katar. İnsanın davranışlarına yön verir ve derinlik kazandırır. Böylece insana dünyayı nefsanî arzularının değil, hakikatin gözüyle görmeyi öğretir.
Bütün organların orucu vardır. Bedenin oucu, yemeyi, içmeyi ve cinsel birleşmeyi; gözün orucu harama bakmayı, kulağın orucu haramı dinlemeyi; dilin orucu kötü şeyler konuşmayı; kalbin orucu kötü niyetler ve emeller beslemeyi terket- mektir. (2’>l Böylece oruç insanı bütün kötülüklerden uzaklaştırarak günahlardan korur. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:
“Oruç, bir kalkandır. Oruçlu kötü söz söylemesin ve cahilce hareket etmesin. Birisi kendisiyle kavga etmek ister veya ona sataşırsa; ben oruçluyum, desin” <3<l)
“Kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi terketmezse, yemesini, içmesini terketmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur.” <3I)
Ramazan, Yüce Kur’an’ın nazil olmaya başladığı mübarek bir aydır. Kur’an-ı Kerim, bu ayı taçlandırdığı gibi, kendisine tabi olanları da yüceltir. Yine Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.” 1321
Orucun, insan sağlığı bakımından da, vücudu fazla kilolardan arındırıp az yemeğe alıştırmak ve nihayet fazla kiloların yol açtığı hastalıklara karşı önlem almak gibi, modern tıbbın kabul, tesbit ve ilan ettiği pek çok yararlan vardır. Böylece vücut daha zinde ve kafa daha dinç olur, fazla kiloların ağırlığından ve yol açtığı gafletten kurtulan insanın sözlerine, düşüncelerine, hareket ve davranışlarına hikmet hakim olur.
Oruç, Yüce Allah’ın kendisine nisbet ederek önemine dikkat çektiği bir ibadettir. Kudsi hadiste şöyle buyurulmaktadır: “Ademoğlunun bütün amelleri kendisi içindir; fakat oruç müstesna. Oruç benim içindir ve onun mükafatını bizzat ben vereceğim.”
Hz. Peygamber, oruç tutanların cennete “rey- yan” adı verilen özel bir kapıdan gireceklerini haber vermektedir.
“Cennette reyyan denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez.” (34>
Yeme-içmeye muhtaç olmamak İlâhî ve melekî sıfatlardır. Orucunu tutan bir mü’min kendisini bu ahlâk ve sıfatlarla donatmış olur. Sevgili Peygamberimizi, üstün ahlâkı ile öven Yüce Kur’an, (35,onu bize bir ahlâk modeli olarak göstermektedir.(36)
Oruçlu bütün gününü ibadetle geçirmektedir. Bu bütün hayatını Allah’a kulluk şuuru içerisinde yaşama gayretinin bir ifadesidir. Kur’an-ı Kerim’de insanın bütün hayatı boyunca Yüce Allah’a kulluk etmesi gerektiği ifade edilmektedir.37

1- Bakara, 183.
2- Muhammed, 12.
3- Araf, 179.
4- Mevlânâ Celaleddin, Mesnevî, Ankara, 1989, c. 5.
5- Kasas, 76; Enbiya, 70; Bakara. 49-50; Âl-i Imran, 11.
6- Bakara, 30.
7- Ahzab, 72.
8- Mülk, 2.
9- Bakara, 165.
10- Bayraktar, Mehmet, İslâm İbadet Fenomenolojisi, An kara, 1987, s, 9.
11- Buhârî, İman, 37.
12- Daryal, Ali Murat, Dini Hayatın Psiko-sosyal Temel leri, İst. 1994, s. 125.
13- Kuşeyrî, Ebu’l-Kasım, er-Risale, (çev, S.Uludağ) İst. 1997, s. 104.
14- Âl-i İmran, 173.
15- Daryal, a.g.e., s. 120.
16- Yılmaz, H. Hilmi, Kur’an Kaynaklı Tasavvuf! Kavramlar, İst. 1977, s. 44.
17- Bayraktar, a.g.e., s.19.
18- Daryal, a.g.e., 125.
19- Daryal, a.g.e., 132.
20- Furkan, 43.
21- Daryal, a.g.e., 131.
22- Daryal, a.g.e., 135.
23- Buhârî, Savm, 5; Müslim, Siyam, 2.
24- Asr, 1-3.
25- Yılmaz, a.g.e., 119.
26- Yılmaz, a.g.e., 121.
27- Bayraktar, a.g.e., 61.
28- Müzzemmil, 2-4.
29- Gazali, Ebu’l-Hamid, İhya, (tere. M. A. MUftüoğlu.c.l, s. 602.
30- Buhârî. Savm, 2; Müslim, Siyam, 164.
31- el-Hüseyin, Seyyid Mansur, tac., İst. 1961, c. 2, s. 61.
32- Bakara, 185.
33- el-HUseyin, a.g.e., c. 2, s. 46.
34- Buhârî, Savm, 4; Müslim, Siyam, 166.
35- Kalem, 4.
36- Ahzap, 21.
37- Hicr, 99.