Makale

İSLAM'DA VAKFIN AMACI VE VAKIF ÇEŞİTLERİ

İSLAM’DA VAKFIN AMACI VE VAKIF ÇEŞİTLERİ

Dr. ismet KAYAOĞLU
A. Ü. ilahiyat Fakültesi Asistanı

"Muhakkak ki zekatlar; fakirler, düşkünler, zekat işleriyle meşgııl olanlar, kalpleri kazanılacak olan kimseler, ağır borç altına girmiş olanlar için olup Allah yolunda ve yolda kalanlar için Allah katından bîr farzdır. Allah bilen’dir, Hakim’dir.”

"İnsanlar birbirinin uzuvları gi­bidir. Zira yaratılıştan aynı cevher­dendir. Eğer uzvun birine bir zarar gelirse diğerlerinde de rahat kal­maz" demiş şair Sadi.

İnsanlar toplum hayatı yaşa­dıklarından biribirlerine daima muh­taçtır. Gerek kendi varlıklarını sürdürmek, gerekse dıştan gelen teh­likelerden korunmak için yardımla­şırlar. Toplumun sağlıklı ve düzenli olabilmesi için fertlerin manevî ve sosyal vazifelerini kusursuz yapma­ları gerekmektedir. Böyle olunca, sefaletin hüküm sürdüğü bir yerde zenginin debdebeli hayatı azaldığı gibi zengin bir çevrede de fakirin rahatı artar.

Toplumun yardımlaşma ve da­yanışma ihtiyacını gözönünde tutan İslâm dini, bir takım sosyal kurumların kurulmasına imkân vermiştir ki bunlar arasında vakfın yeri ger­çekten cok büyüktür.

1 — Malî Yardım Kurumları:

İslâmda Vakıf konusuna girme­den önce burada ancak kısaca adlarını saymakla geçeceğimiz başka yardım kurumlan ve usulleri var­dır. Bunlardan en başta gelen ze­kâttır. Diğer dinlerden farklı olarak İslâmda zengin müslümanlara zekât farz kılınmıştır.1 Bu, müslümamı malı üzerinden, onun arınması için, yapması gereken mecburî bir görev­dir.

Bir de sadaka vardır ki bu bazen zekâtın eşanlamı veya ekseri­ya nafile olarak yapılan malî ibadet anlamında kullanılır.2 Ayrıca Kur’ân da müslümanları malî ibadete yö­nelten âyetlerde birr,3 ihsan4 keli­meleri de bulunmaktadır.

2 — Vakıf Tesisine Götüren Yollar:

İnsanların hayatta malları ile ya­pabilecekleri en ulvî hayır işi va­kıftır. Vakıf kurumunun İslâm ülke­lerinde doğup gelişmesine yardım eden etkenleri araştırmak ve üzerinde düşünmek cok yerinde bir iş olacaktır.

Çünkü tarih boyunca kurulan İslam devletlerinin sosyal ve ekonomik yapısını incelediğimiz zaman vakfın, kişinin çeşitli ihtiyaçlarına cevap verdiği ve onunla hayatının çeşitli devrelerinde karşılaştığı görülmektedir.

Kur’an’da kamu hizmetlerini bir kısmı tayin edilmiş ve devlet giderlerinin sarf edileceği yerler şöyle tesbit edilmiştir: "Muhakkak ki zekâtlar, fakirler, düşkünler, zekat işleriyle meşgul olanlar, kalpleri kazanılacak olan kimseler, ağır borç altına girmiş olanlar için olup Allah yolunda ve yolda kalanlar için Allah katından bir farzdir. Allah bilen’dlr, Hakim’dir.5 Bu ayetin ışığı altında yardım edilecek zümreler hükme bağlanmıştır. Kamu hizmetlerinin bir kısmı vakıf tesis edilmek suretiyle müslümanlar tarafından karşılanmıştır. Câmi, hastahane okul, çeşme, yol yapma, borçluyu borçtan kurtarma, dağlara ve ıssız yerlere geçit kurma ve daha bircok şeyler îçin vakıf tesis edilmiştir. Bu kurum sayesindedir ki birçok medenî ve beledî hizmetler karşılanmış, bu suretle devletin yükü azaltılmıştır.

Bu kadar büyük ve geniş kapsamlı hizmetleri yerine getirmek için müslümanları harekete getiren sâik ne olmuştur? Bu soruyu cevaplamak için, kanımızca, islâmın ilk çağlarındaki fakihlerin bu mesele üzerindeki görüşlerine başvurmak gerekir. İslâm Cemaatinin içinde bulunduğu idari ve siyasî organizasyonun bu kurumun doğup gelişme­sindeki etkileri incelenmelidir.7

Vakfın kaynağı hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür, İslâm bilginleri bunun İslâmın ilkelerin­den doğduğunu belirtmektedir.

İslâm Hukuku, üzerinde çalışan Batılı bilginler ise bunun kaynağını Bizans ve Roma Hukukunun müslümanlar üzerindeki tesirinde aramak­tadırlar, Çünkü onlara göre İslâm uygarlığı gelişirken müslümanlar şu iki hukukun etkisinde kalmışlar­dır.8

Bu kurumun hukuki çerçevesi ve tarih boyunca aldığı şekilleri şimdilik konunun başlığı dışında kaldığından bir tarafa bırakarak, müslümanları vakıf tesis ederken etkileyen Kur’an âyetlerini zikrede­lim : “Doğrusu sadaka veren erkek ve kadınlara, Allah’a güzel bir tak­dim (Karz-ı Hasen) de bulunanlara kat kat karşılık verilir; onlara cö­mertçe verilecek bir ecir vardır.9” Allah yolunda sarfedin, kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayın, işlerinizi iyi yapın, şüphesiz Allah iyi iş yapanları sever.10.. "Hayırlı işlerde birbirinizle yarışın..."11 Lâ­kin iyi olan, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitab’ a, peygamberlere inanan, O’nun sevgisiyle, yakınları­na, yetimlere, düşkünlere, yolculara ve köleler uğrunda mal veren na­maz kılan, zekât veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, darda ve savaş alanında sabredenlerdir...12" Samimi olmayan müslüman ise şöyle tasvir edilmiştir: "Yoksulların yiyeceği ile ilgilenmezdi,"13, "Yoksulu yedirmek konusun­da birbirinize özenmiyorsunuz".14

Bu âyetlerin yanında ’’Fi Sebilillah Allah yolunda", "Festebiku’l hayrat = hayırlı işlerde birbirinizle yarışın" gibi İlâhî formüller da vak­fın doğuşunda müslümanlara ilham kaynağı olmuştur.

3 ... Amaçlar :

Vakıf tesis edenin bu işi hangi amaçlarla yaptığı ekseriya akla ge­len bir sorundur. Vakıf her şeyden önce Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır. Tarihe bir göz atıldığı zaman vakıf kurumunun Hicri II. yüzyılda hukukî bir varlık kazanarak ortaya çıktığı ve bilhassa Türklerin hüküm sürdüğü topraklarda gelişerek sayı­sının arttığı görülmektedir.

Selçuklular ve Osmanlılardan kalan binlerce vakfiye buna tanıklık eder.15

Vakfın amacını, düzenlenen vakfiyelerin giriş kısmından çıkara­biliriz. Hz. Muhammed’in “insanoğ­lu ölünce yaptığı ameller kesilir. Ancak üç tanesi müstesnadır; (sadaka-i cariye), yararlanılan ilim ve kendisine dua eden iyi ev­lât bırakan kimseninki devam eder,16 anlamındaki hadisi çok kez giriş kısmında yer aldıktan sonra şu formüllere rastlanır:

"Bu dünya karar kılınan bir yer değil”, "insan fânidir", "Dünya boş yere yaratılmadı. Dünya Ahiretin mezrasıdır", "Her şey boştur insa­nın yanına yalnız yaptığı salih ameller kalır."17

Durum böyle olunca vakfedinin amaçları şu şekilde sıralanabilir:

a) Öbür dünya için hazırlıklı olmak,

b) İyi bir istikbâl hazırlamak.

c) Dünya ve ahirette huzur ve saadete ulaşmak,

d) Cehennem ateşinden ko­runmak, Cennete kavuşmak,

e) Toplumda örnek bir insan olarak, manevi ve içtimaî bir merte­be kazanmak,

f) İsminin anılmasını sağlaya­rak, cisminin yok olmasından sonra insanların hayır dualarını almak.

Özetlersek bu amaçlar birkaç ana noktada toplanır: Bunların başında iyi bir insanın diğer insanlara yarar­lı olması gibi taşıdığı psikolojik di­yebileceğimiz bir duygu gelir.

Gerçekten, vakfedenin duyaca­ğı ulvî haz, zekat, sadaka v.s. gibi diğer maddî yardımlarda bulunanların duyduğu hazdan daha sürekli ve kapsamı bakımından daha geniş olacaktır. En yüce amaç şüphesiz dinî olup yukarıda da söylediğimiz gibi Allah’ın rızasını kazanmaktır. Ne var ki vakıf yapılırken başka amaçların da gözetildiği görülmüş­tür ki söz gelişi bunlar, hemcinsle­ri arasında temayüz etmek ve yine burada üzerinde duramıyacağımız, ölümünden sonra mülkünün taksi­mini önlemek veya zalim bir hüküm­darın mülküne el koymasından korumak gibi bazı mülahazalar göz önünde tutulmuştur.

4- Vakıf Tesisisinde Aranan Şartlar :

Vakıf tesis etmek için şekil yönünden yapılacak fazla bir şey yoktur. Kurucunun, iradesini kesinlik vekaftu, habbastu. sabbaltu diye ifade etmesi yeter. Buna ek olarak isterse "Bu mal ne satılır, ne hibe edilir ne de miras olunur" diye kayt koyabilir."18 Kurucu maksadını ve kimin yararına tahsis edildiğini belirtmelidir. Ebu Hanife’ye göre vakıf gayri lâzımdır, yani vâkıf istese vakfından rücu edebilir, kendi mülkiyetinden hiçbir zaman çıkmaz. Ebu Yusuf’a göre vakıf lâzım olursa mülk Allah’ın olmakla beraber menfaati tahsis edilenlere düşer.19

Vakıf akdinin sıhhatli olması için bir takım şartlar aranır. Bunların bir kısmı vâkıfa, bir kısmı vakfedilen mala (mevkuf) ve bir kısmı da vakıfla kendilerine menfaat temin edilen cihete aittir. Vakfın sıhha için aranan şartlar şunlardır:

a) Vâkıfın ergin ve mümeyyiz olması gerekir. Hakikî şahıslara ait vakıflarda vâkıfın teberru ve vaiyete ahil olması gerekir.

b) Vâkıfın rızası şarttır. Hal ikrah ve baskı yolu ile yapılan vakıf geçerli olmaz.

c) Vakfolunan malın vakfedenin mülkü olması şarttır.

d) Vakfolunan malın mevcut olması ve belirli olması şarttır. İlerde kazanılacak bir mal vakfedilmez.

e) Taşınamaz malların dışında taşınır mallar da vakfedilebilir. Meselâ kitap, ziraat ve zenaat malzemesi, para gibi. Bunlar menfaat temin eden eşya arasına girer.20

f) Vakıf bir şarta bağlı ve bir mükellefiyetle kayıtlanmış olabilir.

Vâkıf ölüm şartı ile vakfederse bu ölümünden sonra geçerli olur. Vak­fın gelecek bir zamana izafesi caiz­dir. Böyle bir vakfa "Muzaf vakit" denir.21

g) Vakıfta daimilik şarttır,

h) Vakfın kimler için yapıldı­ğının zikredilmesi şart değildir. Meş ’rutunleh tayin olunmayan vakıflarda vakfın gailesi (geliri) fukaraya sarfolunur.22

ı) Vakfın tahsis edildiği cihe­tin (mevkufun aleyh) kanunun zara­rına olmaması gerekir (bir satranç kulübüne veya putperest mabedine vakıf olmaz)

Vakıf tesis edilirken bu şartlar daima göz önüne alınmış ve vakfi­yelerde bunlara dikkat edilmiştir.

5 — Vakıf Çeşitleri:

Vakıf çeşitleri genel olarak üç kategoride mütalaa edilmiştir:

1 — Hayrî Vakıflar (şeri va­kıflar),

2 — Ehlî Vakıflar (Zurrî veya Âdi vakıflar),

3 - Yarı Ehlî Vakıflar. Vakıfla­rın büyük bir kısmı hayrî vâkıflar­dır. Şimdi sırasıyla bunlara kısaca değinelim:

1 — Hayrî Vakıf: Bu vakıf tü­ründe vâkıf hiç bir şahsi menfaat beklemez. Yaptığı iş Allah’ın rızası ve kulların yararı içindir. Çünkü hiç­bir karşılığı olmayan hasbi bir hare­kettir. Böyle bir vakıfta, vâkıfın ar­tık hiç bir tasarrufu kalmamıştır. Vakfın mütevellisi her türlü işi ele alarak, gelirini, tesbit edilen yerle­re dağıtır.

2 — Ehli Vakıf: Bu tür vakıfta vakfeden, malının gelirini kendisine, ailesine ve çocuklarına ayırabilir. Ölümlerinden sonra vakıf hükmî şahsiyet kazanarak şahıs mülkiyetinden çıkar, menfaati kullara râci olur. Bu vakıf dinî hedefler yanın­da kendi neslinden gelenlere bir akar temin etmek düşüncesini taşı­dığı gibi buhranlı çağlarda zalim ida­reci ve hükümdarların müsaderesin­den korunma gayesini de taşıyabilir. Yalnız alacaklıların el koymasından korkularak yapılan vakıfları Ebus-Su’ud [Ölm. 1474) bir fetva ile ya­saklamıştır.23

3 — Yarı Ehlî Vakıf: Bu vakıf türünde Hayrı ve Zurri vakıf türlerinin unsurları bulunur. Bir örnek vere­lim. Bir Okul, bir hastane, bir çeşme vakfeden kimse bu yerlerin masraf ve tamiri için başka şeyler vakfetse bu vakfın yönetimi işi ister istemez vâkıfa veya onun soyundan gelen­lere düşer. Eğer çarşı, han kabilin­den bir vakıf varsa gelirin fazlası vâkıfın eline geçer. Bu tür vakıflar­da vakfın yönetimi vâkıf tarafından veya oğulları ve ahfadı tarafından yürütülür. Bazen ailenin son çocu­ğunun kaybolmasına kadar asırlar boyunca devam eden, zürrî vakıflar görülmüştür. Böylece bu çeşit bir vakıf tesis eden hem kendisi ve ai­lesi, hem de halk için devamlı bir gelir kaynağı tesis etmiş olur. Bu çeşit vakıfların sayısının son yüz yıllarda diğerlerinden daha yüksek olduğu görülmektedir. 24

Vakıflar yüce duygular ve amaç­larla kurulmuş ve İslâm ülkelerinde yüzyıllar boyunca çeşitli sosyal da­yanışmaya yarayan kurumlar halin­de günümüze değin yaşayagelmiştir.

(1) el-Mâide: 60: el-A’raf: 155; et-Tevbe; 11.

(2) Hud: 265-266. 273, 277.

(3) el-Mâide; 3.

(4) en-Nahl: 90.

(5) et-Tevbe: 60.

(6) Keskioğlu, Osman: Vakıf Hizmetlerinin Çokluğu ve Önemi, Diyanet Gazetesi sayı: 85.

(7) Köprülü, F., Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti ve Tarihi Tekamülü, Va­kıflar Dergisi, c. II, 3. 1-37.

(8) Köprülü, F., Aynı Makale.

(9) el-Vakıa: 18.

(10) el-Bakara: 195.

(11) el-Bakara: 148.

(12)el-Bakara: 177.

(13)el-Kalem: 34.

(14) el-İnşirah: 18.

(15) Vakfedenin kadı önünde düzenlediği belgeye "vakfiye” veya "vakıfname" denir. Selçuklularla ilgili birkaç vakfiyeyi O. Turan, Belleten’ de yayınladı: C. XI, sayı 42, 43; c. XII, sayı 45. Osmanlı Vakfiyeleri ise sayıca cok fazla olup "Vakıflar Dergisi "nda bazıları yayınlanmıştır.

(16) Müslim, Vasiyye 14; Tirmizi Ahkam 38; Ahmed îbn Hanbel III. 372.

(17) Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivindeki Vakfiyeler.

(18) Şafii, K. el-Umm, III, 281-83.

(19) Ali Haydar, Ahkamu’l-Vukuf, s. 12. Bilmen, Ö.N., Hukuk-ı İslamiye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c. IV, s, 15.

(20) Berki, A.H.. Vakıflar, II, Kitap, s. 31. ‘

(21) Aynı eser, s. 22.

(22) Berki, A.H., İslâm’da Vakıf; Sahih ve Gayr-i Sahih Nevileri. İlahiyat Fak., Derg. 1957, s. 25.

(23) Heffening, Wakf, E.I., CIV, s. 1159.

(24) Heffening. Wakf, E.I. CIV. s. 1159.