Makale

ÖNDERLİK MESLEĞİ

ÖNDERLİK MESLEĞİ
Nihat AYTÜRK
Kamu Yönetimi Uzmanı

İyi bir önder, yetenekli ve bilgilidir. Muhakeme ve karar verme gücü kuvvetlidir. Beşerî münasebetlere önem verir; sosyal faaliyetlere iştirak eder; kendini kabul ettirir ve sevdirir. Topluluğunu iyi yönetir ve iyi temsil eder. Düşüncelerini düzgün ifade eder. Hoşgörülü, güleryüzlü, iyi giyimli ve özel hayatı düzenlidir. Yani kısacası: “Önderlerin, en önemli ve belirgin ortak özellikleri, zeki, hükmedici ve dışa dönük kişiler olmalarıdır.”

TOPLUM VE ÖNDERLİK

Canlı varlıklardan birkaçı biraraya gelir gelmez, bunlar ister hayvan ister insan topluluğu olsun, insiyâkî olarak bir önderin hükmü altına girerler. İnsan topluluklarında önderler önemli rol oynarlar. Önderin iradesi, fikirlerin gerçekleştiği ve teşekkül ettiği bir kaynak olur.

En yükseğinden en aşağısına kadar her sosyal çevrede insan, artık toplum içine girdiği andan itibaren derhal bir önderlik kanununun hükmü altına girer. Fertlerin çoğu, kendi ihtisasları dıgında açık düşünülmüş bir fikre, muhâkemeye malik olmadıklarından, kendi kendilerine sevk ve idareden acizdirler. Önder onlara rehberlik eder. Herhangi bir sebeple önder ortadan kalkar ve yerine hemen, bir başkası geçmezse kitle dağınık ve dayanıksız bir kalabalık haline düşer. Onun için denebilir ki, kitleleri ayakta tutan önderlerdir. Çünkü kitlenin ruhunda daima yönetilmek ihtiyacı vardır.

Halk, kendilerinin amiri olduğunu söyleyen ve kuvvetli iradeye sahip olan kişiye daima boyun eğer. Çünkü kitle halinde olan fertler, bütün iradelerini kaybettiklerinden, güçlü iradeye sahip olan bir kişiye insiyâkî olarak bağlanırlar(1).

Tabiidir ki, bazı insanlar fizik yapısı ve zekâ, durumu itibariyle diğerlerine kıyasla daha üstündürler. Onların bu üstün nitelikleri hemcinslerinin güvenini sağlayarak, sorunlarını çözümlemede önder olma şansını yaratır(2).

Tarihte, kavimlerin (kitlelerin) önderleri hiçbir zaman eksik olmamıştır. Büyük kalabalıklar daima büyük önderlerin arkasından akmıştır. Büyük bunalımlar, büyük önderler yaratmıştır. Her tarihi vak’anın bir tarihî kişisi olmuştur.

Ancak, şunu da belirtmek gerekir ki önderlik, kitlenin ruhunu coşturan usta kandırıcılık değildir. Hiç bir önder, önce, taşıdığı inançla bizzat büyülenmedikçe kitleyi sürekli etkileyemez ve peşinden sürükleyemez. Önder, bir dava adamı, bir aksiyon adamı ve bir topluluğun birleşme noktasıdır.

YÖNETİM VE ÖNDERLİK

Klasik anlayışa göre yöneticilik, doğuştan gelen bir sanattır. “Yöneticiliğin mektebi, kitabı yoktur”. Çağdaş anlayışa göre ise yöneticiler, yöneticilik maharet ve yetenekleriyle doğmazlar. Yöneticilik bir bilim ve tekniktir.

Her yönetici aynı zamanda bir önderdir. Fakat bütün resmî yöneticiler hakiki ve fiili önder değildir. Resmî önder yani yönetici, teşkilatın beşerî ve fizikî vasıtalarının başında bulunan amirdir.

Önderin engüç olan görevi, insanları yönetmek ve istenilen hedefe yöneltmektir. Çünkü insan, anlaşılması en güç olan varlıktır. O, birtakım hislerin, görüşlerin, düşüncelerin ve çevrenin etkisi altında hareket eder. Bu nedenle insan yönetimi, geniş ölçüde, psikoloji, sosyal-psikoloji, sosyal-antropoloji ile yakından ilgilidir.

Yönetim, ortak amaçlarını gerçekleştirmek için işbirliği eden insan gruplarının bir faaliyetidir(3). İnsanları düzgün işleyen bir ekip haline getirmek önderliği gerektirir(4), önder, grup için faaliyeti başlatan kişidir(5).

(1) Gustave le Bon, Kitleler Psikolojisi. Çev: Sabahattin Demirhan, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1969, s. 120.

(2) A.N. Yücekök, “Toplum Kalkınmasında Liderlik ve Sorunları” SBF. Dergisi, C. XXIII, No: 3, Ankara, Eylül-1968.

(3) Herbert A. Simon, Smithburg, Thompson, Kamu Yönetimi, Çev: Cemal Mıhcıoğlu. SBF. Ankara, 1973, s. 1.

(4) Jerry R. Hopper, Yönetimde Beşeri İlişkiler, Çev; Özkaya Özdemir, Ankara, 1966, s.26.

(5) Georges C. Homans, İnsan Grubu, Çev: O. Onaran, B. Oran, Ü. Oskay, TODAİE, Ankara, 1972. S. 129.

Önder, kişilerin kendisine geldiği bir adamdır. Etkileşme kalıbı onun çevresince oluşur. Yüksek düzeyde oluşu grubun denetimini üstüne alma hakkını da getirir. Etkileşme pramidinin tepesinde olduğu için denetimi kullanmaya yetkilidir. Denetim yetkisi de önderin prestijini sürdürmeye yarar. Önder, öteki üyelerden daha fazla bilgi sahibidir. Emirlerini yaymak için daha fazla haberleşme kanalına mâliktir. Önder grubu denetler ama daha fazla da kendisi grup tarafından denetlenir. Çünkü karar ve uygulamalarının, grubun değerlerine, hedeflerine sıkı sıkıya uyması önderliğin bir şartıdır(6). Önder, başında bulunduğu kişileri, geniş ölçüde, (kendi istediği yöne değil) onların gitmek istediği yöne doğru götürmek zorundadır(7).

Önderlik bir görevdir. Önder, grup çabasını koordine eden kişidir; yoksa olağanüstü güçleri kullanan kişi değildir. Özellikle demokratik önderlik bir grup olayıdır. (Olağanüstü önderlik ancak bir despotluk ve diktatörlüktür.)

Bir grubun önderi olarak tanınan kişinin bazı yetkileri ve gücü var demektir. Yetki ve güç ne ölçüde kullanılıyorsa, grup üyeleri karar vermede o ölçüde büyük serbestiyete sahip olacaklardır; gücün çoğu kullanılıyorsa grup özgürlüğü de azalacaktır. İşte, otokratik ya da demokratik önderlik tipi bu yetki ve gücün kullanılış ve ölçüsünden doğmaktadır.

İnsanlar ve teşkil ettikleri gruplar ne kadar çeşitli ise onların önderleri ve önderlik davranışları da o kadar çeşitlidir(8). Her grup kendi içinden ve kendine göre bir önder ve bir önderlik tarzı ortaya çıkarır.

Grubun resmi önderi, grubun amacını gerçekleştirmede önderlik fonksiyonlarını lâyıkıyla yerine getiremediği takdirde, yeni önderlerin ortaya çıkmasına birinci derecede fırsat teşkil eder(9) Grubun büyümesi ve griftliğini artırması, grubun hedeflerine engel olunması, grubu bunalımla karşılaştıran dâhili ve harici tehdit ve tehlikeler, resmî önderlerin acz göstermesi (önderliğe özenen kişilerin şiddetle belirmesi) önderliğin ortaya çıkmasını kolaylaştıran faktörlerdir(10).

Grup üyelerinin önderden daima bir bekledikleri vardır. Bir önder karar ve davranışlarında bu etkenleri iyi anladığı, grubun beklediklerine, değerlerine, ihtiyaçlarına ve hedeflerine yaklaştığı ölçüde başarılı olur.

Başarılı yönetici (önder), genel olarak ne kuvvetli ne de müsaadekâr bir önder olarak karakterize edilemez. Başarılı önder, daha çok belli bir zamanda en uygun davranışının ne olacağını belirleyen kuvvetleri (şartları) doğru olarak değerlendiren ve gerçekten ona göre davranabilerek yüksek bir isabet averajı devam ettiren, anlayışlı ve uyabilir kimsedir(11).

(6) A.g.e., s. 134.

(7) Simon, a.g.e., s. 95.

(8) Krech Curtchfield-Ballachey, Cemiyet İçinde Fert, Cev: Mümtaz Turhan MEB, İstanbul, 1971, s. 240.

(9) A.g.e., s. 247.

(10) A.g.e., s. 255.

(11) Robert Tannenbaum, “W.H. Sehmidt, “Önderlik tarzını nasıl seçmeli” Çev: Aykut Polat, Amme İdaresi Dergisi (AİD) C. 7, sayı: 1, Ankara Mart-1974

ÖNDERLİK KAVRAMI

Önderlik her şeyden önce bir sanattır. Ancak doğuştan gelen bir sanat değil; zekâ, bilgi ve tecrübeyle elde edilen teknik bir sanattır.

Önderlik, sosyal bilim literatüründe üç anlamda kullanılır: Bir kadroyu sembolize eder; bir kişiyi karakterize eder; bir davranış kategorisini belirler(12). Önderliği eğer bir davranış sembolü olarak alırsak, onu bir “etkileme eylemi” yani “hükmetme fiili” olarak tanımlamak mümkündür. Çünkü önder, kendisini izleyenlerin davranışlarını etkiler. Önderlik temel olarak etkileme (tesiretme ve hükmetme) kapasitesiyle ilgilidir. Bu kapasite resmî yapıdaki pozisyonda bulunmayabilir. İşte bu, baş olma ile önder olma arasındaki farkı belirtir. Hiç etkileme gücü olmayan bir kimse bir teşkilâtın başı olabilir ama önder olamaz. Onun için, her bürokratif şef (yönetici) gerçek anlamda bir önder değildir. Çünkü, “Önderlik, mevki sahibi olmak, yüksek prestij, otorite ya da karar verme (ve yöneticilik etme) ile eş anlamlı değildir. Önderliği yüksek mevkilerdeki kimselerin yaptıkları işler olarak tanımlamak da doğru değildir(13). Resmi otorite ya da resmî pozisyon tek başına önderliği sağlayamaz.

20. yüzyıl başında önderliğin doğuştan olduğu görüşü savunuluyordu. Gerçekten önderlik, bazen toplumda ana-babanın üstün pozisyonu dolayısıyla doğuştan gelmiş, bazen de kişiliğinde var olan belli niteliklere atıfta bulunulmuştur. Bu yüzden önderlik konusundaki çalışmalar büyük ölçüde önderliğin kişiliği ile ilgili olmuştur.

Daha sonra, “Ortaya çıkan bir durumla ilgilenmek için gerekli teknik maharet kimin önder olacağını gösterir.” görüşü savunulmuştur. Fakat öyle teknik ustalık (bilgi) sahibi kişiler vardır ki kimseyi yönetemezler. Çünkü teknik nitelikler önderlik için ancak bir başlangıç noktası olabilir.

Çağdaş önderlik kavramını ortaya çıkaran “fonksiyonel yaklaşım” ise çalışan bir grubun çeşitli ihtiyaçlarını karşılamakta önderlerin yaptığı çeşitli fonksiyonlara dayanır(14).

ÖNDERLİK NİTELİKLERİ VE ÖZELLİKLERİ

Önderlik, insanları belli amaçlara istekle yönelmeleri için onları ikna etme kaabiiiyetidir(15). Önder, insanları bir amaç peşinde birleştirebilen kişidir.

(12) Turgay Ergun, “Yönetimde Önderlik”, TODAİE, Ank. 1976. s. 1 (çoğaltma).

(13) Philip Seznick, “Yönetimde Liderlik” Çev: Erses Eray, AİD, c. 5, s. 3. Ank. 1972, s. 145.

(14) Turgay Ergun “Yönetimde Önderlik”, TODAİE, Ankara, 1976, s. 4, (çoğaltma).

(15) Robert V. Penfield, “Örgütte Beşeri Münasebetler”, Çev: Resan Taşcıoğlu,

MEB, Ankara-1969, s. 153.

Bir kimsenin önder olarak benimsenebilmesi önce, üstün nitelikleri bulunduğunun izleyicileri tarafından kabul edilmesine, bu niteliklerin onlara güven vermesine ve etkilemesine bağlıdır. Hatta önemli olan, önderde üstün niteliklerin bulunması değil, izleyicilerinin onda üstün nitelikler bulunduğuna inanmasıdır. Zekâ, eğitim ve tecrübe üstünlüğü önderlik için önemli niteliklerin bir bölümüdür. Hükmetme niteliği yani kişiler arası ilişkilerde girişimi ele alma, dikkatlere yön verme ve çözüm yollan gösterme eğilimi genellikle daha önemlidir(16).

Bununla beraber, cinsiyet, yaş ve şahsiyet de önderliğin faktörleri arasındadır. Zira, erkekler ve grup içinde yaşça büyükler, önderliği ele geçirmede daha şanslıdırlar.

Önderliğin sahip olduğu önemli bir meziyet de resmî veya şahsi nüfuza (prestij) sahip olmalarıdır. Çünkü “nüfuzun temelinde korku ve hayranlık duygusu saklıdır. Genellikle isim, ünvan, rütbe, üniforma, servet ve şöhret kişilere prestij (nüfuz) sağlar. Üniformasını giymiş bir subayın kırmızı yakalı siyah cübbesini giymiş bir hâkimin her zaman nüfuzu vardır. Bir de çok az insana nasip olmuş olan şahsi nüfuz vardır ki etrafını çevreleyen ve kendisinden sonra gelen kitleleri etkiler(17).

Önderlik yeteneğinin diğer unsurlarını özel nitelikler oluşturur: İyi bir önder, yetenekli ve bilgilidir. Muhakeme ve karar verme gücü kuvvetlidir, Beşeri münasebetlere önem verir; sosyal faaliyetlere iştirak eder, kendini kabul ettirir ve sevdirir. Topluluğunu iyi yönetir ve temsil eder. Düşüncelerini iyi ifade eder. Hoşgörülü, güleryüzlü, iyi giyimli ve özel hayatı düzenlidir. Yani kısacası, “önderlerin en önemli ve belirgin ortak özellikleri, zeki, hükmedici ve dışa dönük kişiler olmalarıdır(18). Sosyal yönü olmayan veya içe dönük olan bir kimse; genellikle önder olamaz(19). Çünkü önderlik sosyal bir faaliyet, resmî bir fonksiyondur.

Sonuç olarak, “Başarılı bir önderlik, imkânları (ve fırsatları) gereği gibi değerlendirebilme kaabiliyetlerinin toplamından başka bir şey değildir(20).

ÖNDERLİK METOTLARI

Önderler, önderlik yeteneklerini değişik önderlik tutumlarıyla belli ederler. Kendi durumlarına göre değişik metodlar kullanırlar. Bunlar: “ikna etme, öğüt verme, yol gösterme, yöneltme, plân ve koordine etme, toplantılar düzenleme, yazılı ve sözlü emirler verme şeklinde olabilir(21). Ama toplumsal önderlerin kullandığı metodlar daha değişik olabilir. Çünkü onların belirgin amacı belli bir fikir akımı yaratmaktır. Bu nedenle toplumsal önderlik bir nevi “ikna etme sanatıdır’ denebilir. Onlar kitlelerin ruhuna bazı fikir ve inançları yerleştirmek için daha başka metodlar kullanırlar ve başlıca şu üç metoda başvururlar: İddia, tekrar ve sirayet.

Her türlü muhakemeden, her nevi ispattan uzak, saf ve sade bir iddia... Kitlelerin ruhuna bir fikri yerleştirmek için en emin vasıtadır. Bununla beraber, iddianın gerçek bir etki husüle getirmesi için mümkün olduğu kadar aynı kelimelerle tekrar edilmesi şarttır. Napolyon “biricik söz sanatı, tekrardır” demiştir. İddia edilen şey ancak tekrar edilmek suretiyle ispat edilmiş bir hakikat gibi ruhlara yerleşir. Şurası bir gerçektir ki tekrar edilen şey mutlaka şuuraltına iner, yerleşir, (İlanların etkileyici gücü ancak bununla izah edilebilir.) İddia ve tekrar, hayatta mücadele edebilmek için en kıymetli vasıtalardır. Tekrar tekrar ortaya atılan iddia, kişiler arasında, sirayet yoluyla nihayet bir kitleyi sarar(22).

ÖNDERLİK FONKSİYONLARI

Önderlerin makamlarına has fonksiyonları önem itibariyle, sevk ve idare ettikleri grupların nevilerine göre değişmektedir. Şüphesiz, otoriter bir grupla demokratik bir grupta faaliyet gösteren önderlerin fonksiyonları da ayrı olacaktır. Fakat bununla beraber, niteliği ne olursa olsun, bütün önderler, belirli fonksiyonları ifa etmeye mecburdurlar:

a) Hangi grupta olursa olsun bir önderin en belirgin rolü, gruba ait faaliyetleri koordine etmektir.

b) Önder çok defa grubun amaçlarına erişmesinin vasıta ve yollarını kararlaştırmak suretiyle planlamak rolünü de üzerine alır. Önder, amaç planının tek koruyucusudur.

c) Önderin en önemli fonksiyonlarından biri de grubun politika, hedeflerini tayin ve tespit etmektir.

d) Önder, dış ilişkilerde grubu temsil etmek rolünü, karakteristik bir şekilde üzerine alır. O, grubun sözcüsüdür. Grup içinden dışarıya ve dışardan içeriye bütün haberleşmeler önder kanalıyla olur.

e) Önder, grupta iç ilişkilerin kontrolünü sağlar. Ve hatta iç ilişkilerin çoğu önder tarafından kanalize edilir.

f) Önderin ödül ve ceza verme fonksiyonu, grup üyelerini kontrol etme imkânını verir.

g) Önder, grup içi uzlaşmazlıklarda hakem fonksiyonu görür ve uzlaştırıcı bir rol oynar.

h) Önder davranış bakımından üyelere (gruba) örnek olmakta, model vazifesi görmektedir.

i) Önder, grup birliğini temsil eder ve sürekliliğini temin eder.

j) Bazen grup ideolojisi önder tarafından meydana getirilir ve grubun resmi ideolojisini (ülküsünü) önder aksettirir(23).

k) Nasıl ki, grubun başarılarında büyük pay öndere aitse, başarısızlıklarında da büyük suç önderindir. (Genellikle önderler, bilhassa muhalifleri tarafından çeşitli suçlamalara maruz kalırlar.)

Bu fonksiyonların önem derecesi ve icra edilmesi, grubun tipine bağlıdır. Gayri resmi ve geçici gruplarda bunların çoğu uygulanmayabilir ama resmi ve sürekli gruplarda bütün önderlik fonksiyonları önemlidir.

Büyük önderlerin rolü, gerçek bir inanca, gerçek bir davaya iman oluşturmaktır. Zira bir insana iman aşılamak onun kuvvetini on misline kadar çıkarmak demektir.

Tarihin büyük vak’aları çoğu defa imanlarından başka dayanakları olmayan meçhul mü’minler tarafından, aksiyon alanına çıkarılmıştır. İşte onun içindir ki “Önderlerin çoğu fikir adamı değil, aksiyon adamıdırlar.”(24)

ÖNDERLİK KURALLARI

a) Önder kendi durumunu korumalıdır:

Önder, kendisini yetkili emirler veren bir kişi olarak kabul ettiremezse grubun yönetilmesinde hiçbir iş yapamaz. Bu durumda olan bir önderin işleyen sermayesi yok demektir. Emir verme önderliğin tabii bir fonksiyonudur. Ancak önder kendi emirlerine uymak için herkes kadar çaba göstermelidir. “önder öÖrnek Olmalıdır” derken anlatılmak istenen gerçek budur.

b) Önderin, kendi değerlerini kabul ettirebilmesi için önce kendisinin grup değerlerine uyduğunu fiilen göstermesi gerekir. Hatta önder grubun bütün değerlerine (normlarına) üyelerden daha fazla uymalıdır.

Önder, istese de istemese de grubun bir parçasıdır. Zorlama dışında hiç bir şeyle, hiçbir zaman grubun normlarını, amaçlarını kabul ettiğini fiilen göstermedikçe gruba amaçlarını kabul ettiremez.

Önderin, kendi peşinden gidenlerin inançlarını, tutum ve davranışlarını paylaşması da aynı ölçüde önemlidir. Önder, grup değerlerinin çoğunu paylaşmıyorsa başarılı olması güçtür(26).

c) Önder öncülük etmelidir:

Önder, grubun öteki üyeleri için karşılıklı etkileşmeyi başlatan kişidir.

İnsanlar emir verilmesi gerektiğine inandıkları durumlarda emir beklerler; emir almazlarsa ne yapacaklarını şaşırırlar. Onun için, öncülük önderliğin şartıdır. Çünkü öncülük (yani emir verme) grubu yönetmedir.

d) Önder uyulmayacak emirler vermemelidir:

Önder beklenildiğinde ve uyulacağı sırada emir vermelidir. Uyulmayacağı, uyulamayacağı bir zamanda emir vermemelidir. Önder, uyulamayan emirler verdiği zaman, yeteneğinden, otoritesinden ve sosyal derecesinden (prestijinden) kaybetmiş olur. Hâlbuki önderin sosyal derecesi {prestiji) ile emirlerindeki otorite karşılıklı birbirine dayanır.

e) Önder emir verirken kurulu kanallardan yararlanmalıdır:

Önder emir vermekle karşılıklı etkileşmeyi başlatır, ama emri yardımcısına iletmezse, hem yardımcısına hem de kendi emirlerine gölge düşürmüş olur. Onun için, önder emir verirken kademe atlamamalıdır.

f) Önder sosyal yönden üyelerle “haşir-neşir” olmamalıdır; önder sosyal seviyesini ve prestijini daima korumalıdır. Çünkü önderde toplanan otoritenin bir ağırlığı vardır.

g) Önder grubun üyeleri önünde bir üyeyi ne suçlamalı, ne de genellikle övmelidir:

Önder grup içinde birini suçlamakla yalnızca onu küçük düşürmüş olmaz, kendisinin adalet duygusuna da gölge düşürür. Hele suçladığı kişi yardımcısıysa, emirlerin geçeceği bir kaynağı kurutmuş ve böylece otoritenin yok edilmeğine yol açmış olur.

Övgü beğenilir bir şeydir, ama önder bunu az ve ölçülü kullanmalı ve özel olarak uygulamalıdır.

h) Önder disiplini sağlarken ceza vermekten ziyade grubun kendi kendisini disipline edeceği şartları hazırlamalıdır. (Çoğumuz, ceza verdikçe daha çok ceza vermek zorunda kaldığımızı anlamışızdır.) Çünkü bazen emirlere uymamayı gerektiren zorlayıcı nedenler vardır. Böyle durumlarda verilen cezalar nefrete ve isyana yol açarak tekrar cezaya sebep olurlar.

Grupta herhangi bir iş yanlış yapıldığında, önder sorumlu olanı cezalandırma yerine, ondan yanlışlığın nasıl yapıldığını ve bundan nasıl kaçınılabileceğini açıklamasını istemelidir. O zaman önder, belki suçsuz bir insanı cezalandırmaktan kurtulacak veya sorumluyu moralman yıkmaktan kaçınmış olacak ve en önemlisi yanlışlığın tekrarlanmasını önlemiş olacaktır. Çünkü bir önderin yapması gereken, yanlış hareket edeni cezalandırmak değil, sosyal sistemi gözden geçirmek ve bozulmaya yol açan şartları düzeltmektir. Ama, suç önemliyse, topluluğun değerlerine karşı gelinmişse ve sorumlu tespit edilmişse hiç şüphesiz ceza da verilmelidir. Çünkü suçlunun kendi dahi önderin ceza vermesini bekler; eğer gerektiğinde ceza verilmezse, önderin otoritesi ve prestiji sarsılabilir.

i) Önder dinlemelidir:

Önder grubun içindeki ve dışındaki durumlardan haberdar edilmelidir. Önder haberlerin kendisine iletilmesini istiyorsa, kendisiyle haberleşme kanallarını açık tutmalıdır, önder üyeleriyle ilgilenmeli, onları dinlemeli ve kendisine bilgi verilmesine müsaade etmelidir. Çünkü önderin otoritesi önder ile üye arasındaki serbest ilişkiyi ve haberleşmeyi güçleştirir. Önder, haberleşme kanallarındaki otoritenin ağırlığını kaldırmalıdır.

Önderin dinlemesi, sorunları öğrenmesi ve bilmesi demektir. Çünkü bir insanın, bir başkasının saygısını kazanabilmesi için en etkili yol, onu tam ve ilgiyle dinlemektir(27).

j) Önder bütün konulara ve sorunlara tek açıdan bakmamalıdır. Grubu ve kuruluşu bir sistem halinde, bütün olarak görmeli, iç ve dış etkenleri iyi değerlendirmelidir.

k) Önder kendisini tanımalıdır:

Önder olmak kadar önderliği korumak da zordur. Onun için önder en çok kendisini denetlemek, tutum ve davranışlarını kontrol etmek, süratli ve isabetli karar vermek zorundadır. Bu yüzden önderin, başkalarından ziyade kendisini tanıması gerekir.

(16)Simon, a.g.e., s. 131.

(17) Le Bon, a.g.e., s. 131.

(18) Kreek, a.g.e., s. 275.

(19) Herbert G. Hicks, “Örgütlerin Yönetimi”, Çev: Osman Tekok, AİTİA, Ank, 1972. s. 215.

(20) Arthur H. Kuriloff, “Liderlik Kabiliyetleri Konusuna Yeni Bir Bakış” çev: Haluk Uzel, prodüktivite “Verimlilik” dergisi, c. 11, sy. 10, Ankara, Şubat-1969.

(21) Köksal, a.g.e., s. 19.

(22) Le Bon, a.g.e., s. 127.

(23) Krech, a.g.e., s. 249-253; Yücekök, a-g.e., s. 312-313.

(24) Le Ban, a.g.e., s. 120.

(25) Homans, a.g.e., s. 311-313.

(26) Simon, a.g.e., s. 94.

(27) George C. Homans, İnsan Gurubu, Çev: O. Onaran, B. Oran, Ü. Osbay, TODAİE, Ankara, 1971, s. 314-321.

ÖNDERLİK TÜRLERİ

Önderlik, aile reisliğinden devlet reisliğine kadar uzanan bir kavramdır. Onun için, Önder kişi, tek tip ve tek özellikte olan kişi değildir. Çeşitli özellikleri, nitelikleri olan bir kişidir. Bu nedenle önderleri çeşitli tiplere ayırmak mümkündür.

A) OTOKRATIK ÖNDERLİK

İnsanların teessür bakımından kendilerini emin hissetmedikleri veya müphem kritik bir sosyal durumda, bulundukları zaman otoriter önderlik tarzına, bilhassa müsait oldukları tespit edilmiştir(28). Bu nedenledir ki genellikle bunalım dönemlerinde ortaya çıkan önderler otoriter niteliktedir. Çünkü otoriter gruplar (ya da toplumlar) otoriter önder çıkarır. Bunun yanında, geri kalmış, olgunlaşmamış ve karmaşık toplumlarda da otoriter önderlik tipine sık sık raslanır.

Askeri teşkilatlarda da önder, fonksiyonel meselelerde kararlar vermek ve sorumluluk yüklenmek zorundadır. Böyle şartlarda önder otokratik olmalıdır. Bunun için de önder, açık bir otorite pozisyonuna yerleştirimiş ve eline de meşrû (yasal) bir disiplin metni verilmiştir(29).

Otoriter önder grubun politikasını yalnız başına tayin eder; esas planları yalnız o yapar; faaliyetleri o düzenler; yalnız o emir verir(30). Otoriter önderler genellikle sert yaradılışlı ve katı görüşlü kişilerdir. Onun için, kimsenin görüş ve düşüncesini almadan kararların çoğunu bizzat verirler.

Bu tip önderlerde yetki ve otorite merkeziyetçiliği vardır. Kararlar gruba danışmadan alınır. Yetki ve sorumluluk önderde toplanmıştır(31). Otoriter önder, üyeler arasında haberleşmeyi asgari hadde indiren parçalanmış bir grup yapısını teşvik eder ve grup içi haberleşmeyi de kontrol eder(32). Bilgilerin tümü önderde toplanır, gruba gerekli olan bilgiler aktarılmaz. Bu nedenle grup içinde güvensizlik artar ve bazen de olumsuz gelişmeler görülebilir.

Otoriter önder, alt kademelerdeki üyelerden uzak kalır. Alt ve orta kademedeki önderlerin yetişmesini engeller. Onlara insiyatif tanımaz. Böylece, grubun yaratıcı fikir ve zekâsını körletir; grupta beşeri ilişkileri gerginleştirir ve hoşnutsuzluğa, moral bozukluğuna sebep olur. İnsan gururunu rencide eden bir baskı sistemi ve küçümseme hissi bu tip önderliğin en sakıncalı yönleridir. Onun için, halk bu tip önderlerden pek hoşlanmaz.

B) LİBERAL, ÖNDERLİK

Buna “Serbestçi Önderlik” veya “Yumuşak Yönetim” de denir. Liberal önderlik, “laissez-faire”-bırakınız yapsınlar anlayışına dayanır.

(28) Krech-Crutchfield-Ballachey, “Cemiyet İçinde Fert”, Çev: Mümtaz Turhan. MEB, İstanbul, 1971, s. 214.

(29) Turgay Ergun, “Yönetimde Önderlik”, TODAİE, Ankara, 1976 (çoğaltma) s. 7. Otoriter önder, mutlak bir iktidara sahiptir, grubun politikasını yal-

(30).Krech, a-g.e., s. 260.

(31) Ülker A. Köksal, “İdarede Beşeri İlişkiler”, TODAİE, Ankara 1969 (çoğaltma) s. 24.

(32) Kerch, a.g.e, s. 260.

Önder, gruba geniş bir serbesti tanır; onlardan kendi grup amaçlarını ortaya koymalarını bekler; problemlerini çözümleyebilme karar ve yetkisini verir. Grup kendiliğinden harekete geçer. Önderin rolü, grubun işini başarması için ihtiyaç duyduğu bilgi ve kaynaklarını dışardan sağlamak için temas kurmaktır(33).

C) DEMOKRATİK ÖNDERLİK

Demokratik önder, sorumlulukları bir elde toplamaktan ziyade yaymaya çalışır. Grubu güçlendirmek gayesiyle üyeler arasındaki karşılıklı ilişkileri teşvik ve takviye etmenin yollarını arar. Grup içi gerginlikleri ve ihtilafları azaltmaya ve grup dinamiğini artırmaya çalışır(34).

Demokratik önder, kararları, tek taraflı olarak değil, grupla (astlarıyla) istişare ederek verir. Önder, grup içerisinde anlaşmayı ve uzlaşmayı sağlayıcı nitelikte, olumlu yönde kararların alınmasına büyük ölçüde önem atfeder. Bu amaçla, farklı görüşlerin ortaya çıkmasına imkân verir. Karşı fikirlerden akla uygun olanları ve uygulamada yararlı olacakları kabullenmeyi bilir(35). Böylece grup ve önder bir toplumsal birim halinde ve yapıcı bir gelişim içerisinde bulunur. Önder, gruba danıştığı, görüş ve öneri aldığı gibi, alınacak kararlar hakkında gruba geniş bilgiler verir. Önder böylece, gruba yapıcı ve etkili bir nitelik kazandırmış olur. Bu önder tipi, gruba destek olma, kılavuzluk etme ve anlayış gösterme gibi yollarla gruba yön verir. Nihâi karar ve kontrol önderde olmakla birlikte grubun katılması geniş ölçüde sağlanmıştır(36).

D) DİĞER ÖNDERLİK TİPLERİ

a) Genel Önder:

Genel kuralları ve konuları bilen, işin tekniğine ve ayrıntılarına girmeyen yöneticidir(37).

b) Teknik Önder:

Genel kurallardan çok işin özelliklerine, teknik yönlerine eğilen; uzmanlığı ve teknik etkinliği İle bendini kabul ettiren kişidir.

c) Bürokratik Önder (resmi önder):

Bir kuruluşun (ya da grubun) başına resmen atanmış ya da seçilmiş kişidir. Yetki ve otoritesini yasalardan ve yazılı kurallardan alır. Hem komuta eder, hem de kılavuzluk eder. Böyle bir önder, komuta zinciri sayesinde çok az nitelikli de olsa verimli hatta etkili olabilir(38) Buna resmi önder de denir.

d) Karizmatik Önder:

Sözlük anlamı “Tanrı İnayeti” (Allahın lütfu) demek olan, karizmatik önderlik kaynağını, toplumca “olağanüstü” sayılan bir kişinin olağanüstü yetenek ve başarılarından almaktadır(39).

(33) Köksal, a.g.e., s. 24.

(34) Krech, a.g.e., s. 261.

(35) Cemil Cem, “Yönetim Biçimleri” AİD. c. 4, s. 1. Ank. Mart-1971, s. 99.

(36) Köksal, a.g.e., s. 24.

(37) Nuri Tortop, “Kamu Kuruluşlarında Halkla İlişkiler”, TODAİE, Ankara 1975, s. 120.

(38) T. Ergun, a-g.e., s. 7.

(39) Kurthan Fişek. Yönetim, SBF, Ankara-1976, s. 84.

Karizmatik önderin, kişiliğinin ya da emirlerinin kutsallığına, kahramanlık faziletine, ya da örnek olma niteliğine inanılır. Başka bir deyişle, ermişliği, kahramanlığı ya da örnek kişiliği dolayısıyle diğerlerinden ayrılan karizmatik öndere itaat söz konusudur. Mesela, dinî liderlerin, askeri alandaki savaş önderlerinin sahip olduğu önderlik, karizmatik bir otoritedir(40).

Genellikle büyük önderlerin çoğu karizmaya sahiptir. Dinî, askerî ve siyasî hareketler, ekseriya karizmatik önderlerin etrafında gelişir.

e) Geleneksel Önder:

Seçilmiş veya atanmış değildir. Yetki ve otoritesi geleneklere dayanır; resmi bir niteliği yoktur; müeyyidesi de yoktur. Bulunduğu çevrede yaşayan kişilerce, geleneksel olarak tanınmış bir kişidir. Ama bazen bunlar resmi önderlerden daha etkili olabilirler(41).

f) Tabii (gayr-i resmî) Önder:

Bunların hiç bir resmi ya da geleneksel niteliği yoktur. Tabii önderler bu niteliklerini kendi yetenekleriyle kazanmışlardır. Bunlar halk arasında çalışması tutum ve davranışları ile sevilmiş, sayılmış ve sivrilmiş (prestij sahibi) kişilerdir. Sözlerine ve fikirlerine itibar edilir. Tabii önder, resmi ve geleneksel önderlerin aksine, toplum tarafından ortaya çıkarılmayıp, bizzat kendisi toplumu (grubu) ortaya çıkarır(41).

Tabii önder, kuruluşlarda, resmi önderlerin dışında, üyelerin ilgisini çeken, karşı görüşü, temsil eden, merkezîleşmiş, etkili ve gözde kişidir. Tabii önderler, resmi kuruluşlarda bir baskı unsuru olabilirler ve bunlar daha çok resmi önderliğe talip kişilerdir.

MODERN ÖNDERLİK

20. yüzyılın başlarında başarılı önder, zeki, kabiliyetli, müteşebbis, geniş hayalgücü sahibi, süratli ve isabetli karar veren kişi diye tanımlanıyordu. Bugün ise önderden başka, dikkat merkezinin grup üyeleri üzerinde toplandığı bir “grup dinamiği” kavramı ortaya çıkmıştır(42). Yönetim anlayışı daha çok bir grup ortasında yer alan bir önder kavramına doğru yönelir durumdadır. Çünkü önderliğin başarısı, ancak grup desteğine bağlıdır(43). Onun için bu tarz önderliğe “grup önderliği” de denebilir.

Dinamik (etkin) gruplarda, grup üyeleri gruba, üyelerine ve öndere bağlıdır. Üyelerle önderin güveni tamdır. Grup önderleri, grup içinde anlayış havasının doğması, (karara katılmanın sağlanması) için grup üyeleri arasında rekabetçi değil, işbirlikçi bir ilişkinin olmasına çalışırlar Önderler, gerekli bilgileri üyelerle paylaşırlar. Dinamik gruplarda önderler, gruptan fazla bilgi ve öneri alırlar(44).

Çağımızın modern önderik ve yöneticilik anlayışı, ekip çalışmasını öngören, demokratik ve katılmalı bir yönetim biçimi geliştirmiştir.

Bu tarz önderlikte (yönetimde) iş görenlerin, teşkilatın hizmet ve üretim hedeflerine; birbirleriyle işbirliği ve dayanışma halinde, olumlu ve yapıcı yönde katkıda bulundukları görülmektedir. Bu önderlik biçimini niteleyen karakter, ekip çalışması ve ekip ruhudur. Gayret ve çabalarda beraberlik, kişilerarası ilişkilerde iyimserlik hâkimdir ve bir bütün olarak çalışmak ekip ruhunun belirtisidir.

Katılmalı demokratik stil denen modern önderlik şekil, bir taraftan insanı sadece bir üretim aracı sayan otoriter şekilden; diğer taraftan insana aşırı derecede müsamahalı davranan yönetim biçiminden ve hatta kişi mutluluğu uğruna üretim ve hizmetten fedakârlığı göze alan “orta yol” politikasından uzak sayılmaktadır. Nasıl ki otoriter yönetim (önderlik) müsamahakâr yönetimin zıttıysa, demokratik yönetim (önderlik) de aşırı liberal (serbestçi, yumuşak) yönetimin karşısında yer almaktadır(45).

Bir makina parçası olarak düşünülmeleri hiç bir zaman doğru olmayan personelin, meselelere çözüm yolu bulmak amacıyla bir araya getirilmesi, aralarında karşılıklı güven ve yardımlaşma duyguları yaratmak suretiyle, ekip ruhu ve dayanışma havası içerisinde teşkilât hedeflerinin gerçekleşmesine katkıda bulunmalarının sağlanması demokratik ve katılmalı yönetim (önderlik) biçiminin temel düşüncesidir(46).

Katılmalı önderliğin evrensel bir uygulama değerine sahip olduğu görüşü en çok savunulmaktadır. Zira yapılan araştırmalar da katılmalı demokratik önderlik şeklinin ilgi, moral ve verimlilik üzerinde olumlu etkiler yarattığını ortaya koymuştur(47).

SONUÇ

Beşeri ilişkiler okulu mensuplan otoriter olmayan, katılmalı önderliğe taraftardırlar. Artık klâsik (otokratik) önderlik yetersizdir ve yönetimde menfidir.

Otokratik (otoriter) önderlik ile üretimde büyük çapta etkinlik sağlandığı gibi; öte yandan, demokratik önderlik ile de grubun maneviyatının yüksek tutulmasının sağlandığı bir gerçektir.

Bununla beraber, önderlik şeklinin kullanılan teknolojiye göre değişeceği görüşü de dikkat çekicidir. İçinde bulunulan şartlara (ve ortama) göre önderliğin otoriter, katılmalı veya liberal olması mümkündür. Belirli bir durumda iyi önder olan bir kimse mutlak olarak diğer durumlar ve şartlar altında da iyi önder olur denemez(48). İyi önder veya etkili önder, otoriter, sert ve katı önder demek değildir. Etkili önder, bir grubun daha yaratıcı ve verimli olmasına yardımcı olan kişidir. Bu anlayışın sonucudur ki “demokratik önderlik” tarzı ortaya çıkmıştır.

Sık sık başkalarına (yardımcılarına.) danışmasından ötürü, demokratik önder, zayıf ve kararsız olarak düşünülebilir; ama şahsi karar veren önderin de keyfi ve otokratik olduğu eleştirilebilir. Zaten, bu iki durum arasında kalan önderin nasıl bir yol tutacağını cevaplandırmak güçtür. Ama “etkili önder, kendindeki güçlerden, gruptaki güçlerden ve durumdaki güçlerden haberlidir ve bu güçleri iyi değerlendirerek kendi önderlik tarzını seçebilir”(49).

Sonuç olarak, demokratik önderliğin uzun vadede, azami verimi ve çalışanların tatminini sağlamak bakımından çok daha yararlı olduğu söylenebilir. Ancak, bazen bu önderliklerin bir ya da ikisi bir kişide toplanabilir. Yahut bu önderliklerden biri bir süre, diğeri başka bir süre için faydalı olabilir. Hatta gruba (topluluğa) zamana ve ortama göre, herbirinin avantajlarından yararlanmak ve her tip önderliğin uygun taraflarını alıp uygulamak da mümkün olabilir(50). Bununla beraber, insanların görüşleri birbirine saygı göstermeye temayül ettikçe, kültür düzeyleri yükseldikçe “demokratik önder” tipinin çoğalacağı aşikârdır. Onun için, en uygun ve ideal önderlik, eşitliğe, işbirliğine, kişiler arası dayanışmaya ve kararlara katılmaya dayanan “demokratik ekip yönetimi” yani “grup önderliği” dir.

(40) Mesut Gülmez, „Weber ve İdeal Tip Bürokrasi Anlayışı” AİD, c. 8, s. 1, Ankara, Mart-1975, s. 59.

(41) Tortop, a.g.e., s. 120; Yücekök, a.g.e., s. 315.

(42) Tannenbaum. a.g.e., s. 140.

(43) Kuriloff, a.g.e., (Verimlilik Dergisi, C. 11, s. 10).

(44)Oğuz Onaran, “Çok Etkili Gruplar” (Yönetim Psikolojisi Ders notu) TODAİE, Ankara-1975, s. 3. (çoğaltma).

(45) Cemil, Cem, “Yönetim Biçimleri” AİD c. 4, s. 1, Ankara Mart-1971, s. 95.

(46) Aynı eser, s. 101.

(47) Edmund P. Learned; Audrey Spront, “Örgüt Kavramı ve Politikası”, Çev: Gencay Şaylan, TODAİE, Ankara-1972. s. 61.

(48) Aynı eser, s. 60.

(49) Köksal, a.g.e., s.24.

(50) Ergun, a.g.e., s.12.