Makale

Harun Reşid’in İLMİ VE FİKRİ ALANDAKİ ETKİNLİKLERİ

Harun Reşid’in
İLMİ VE FİKRİ ALANDAKİ ETKİNLİKLERİ

Dr. Fahreddin BEKTAŞOĞLU
Akıncılar Müftüsü

Abbasi halifelerinin beşincisi olan Harun Reşid, Hz. Abbas’ın yedinci göbekten torunudur. Küçük yaştan itibaren sarayda iyi bir öğrenim görerek büyüdü. Çeşitli hocalardan Kur’an-ı Kerim, nahiv, edebiyat, İmam Malik’den hadis ve fıkıh okudu. Hocalarından on dört yaşına kadar düzenli bir şekilde ders alan Harun Reşid, daha sonra da ilimden kopmadı.
Harun Reşid, Abbasi hanedanının İslâm dünyası dışında en fazla tanınan simasıdır. Kaynaklar tarafından hakkında “Çok hacca gider ve çok cihat ederdi" şeklinde bilgi verilen Harun Reşid’in dindar bir insan olduğu anlaşılmaktadır. Hacca giderken yüz kadar fakihi aileleriyle birlikte götürür, haccedemediği seneler ise üç yüz kişiyi gönderirdi.
Cömert bir insandı her gün kendi malından bin dirhem sadaka verirdi. Halkın durumunu araştırır, onlara yardım eder ve işlerini halletmek için gayret gösterirdi. Mütevazi bir insandı, özellikle alimlere büyük hürmeti vardı. Derslerine katıldığı gözlerini kaybetmiş bir alim olan Ebu Muaviye b. Hâ- zim’in ellerine su dökmüştür. Eğitime büyük bir değer verirdi. Oğlu Muhammed Emin’in hocası Halef b. Ahmer görevine başlayacağı zaman ondan oğluna; hocaya itaati, Kur’an ve Sünneti, tarihi, şiiri, konuşma adabını, münasebetsiz gülme- meyi öğretmesini istemiş, öğretirken de orta bir yol izlemesini tavsiye etmiştir."1
Harun Reşid, ilme yatkın biri olduğu için, ilim adamlarına sahip çıkar; onlara saygı gösterir ve sarayında sık sık ilmi ve fikri tartışmalar, sohbetler düzenletirdi. Onun bu yakın ilgisi, halkın da ilme ve ilim adamlarına yakınlık duymasına sebep olmuştur. Yine bu dönemde, özellikle tıp alanında başarılı gelişmeler kaydedilmiş ve Me’mun zamanında zirveye ulaşan fikri uyanışların temeli atılmıştır.
Abbasiler’in birinci döneminde ortaya konulan yüzlerce ilmi esere baktığımızda, Harun Reşid’in bu dönem halifeleri içerisinde ilmi teşvik edişi açısından en önde olduğunu görüyoruz.
İslâmî ilimlerden bazılarının bir ilim dalı haline gelmesi de bu döneme rastlamaktadır.
Meselâ; Kelâm, İslâmî ilimler arasında bağımsız bir bilim dalı olarak teşekkül etmiştir. Devletin istikrarlı bir hayata kavuşmasından sonra, Harun Reşid döneminde edebi toplantıların büyük bir gelişme gösterdiğini görmekteyiz. Onun meclisinde şairler, fakih- ler, edipler, dilciler ve sanatkârlar arasında tartışma ve yarışmalar düzenlenmiştir. Bu itibarla, Bağdat’ta Harun Reşid’in çevresini, kültürün her dalındaki otorite ünlü isimler oluşturmuştur.
Bu tur toplantıların yapıldığı edebi salonlar, birtakım protokol kurallarına tabiydi. Toplantıya katılanlar, toplantıya gelme ya da oradan ayrılma zamanının seçiminde hür olmayıp, belli zamanlarda gelirler ve halifenin yaptığı özel bir işaretle dağılırlardı. Her halifenin bilinen bir dağılma parolası vardı. Harun Reşid “Sübhaneke Allahümme ve Bihamdik" deyince, dostları kalkıp dağılırlardı.
Öte yandan ilmi teşvik etmek sadece halifelere mahsus birşey olmayıp, vezirler ve büyük devlet adamları da bu işi yaparlardı. Vezir Yahya Bermeki, ilmi tartışmayı sevdiği’31, filozof ve ilâhiyatçılar için serbest konuşmalar düzenlediği ve böylece dönemin kültür hayatına canlılık kazandırdığı bilinmektedir.3’ Mes’ûdî, Yahya’nın özellikle Ke- lâm’a ilgi duyduğunu ve onun Kelâmcılar’ın bir araya geldiği bir meclisi olduğunu söylemektedir.141
Ünlü İslâm düşünürü Faz- lurrahman’ın da belirttiği gibi; Abbasiler devrinde bazı halifeler, özellikle Me’mun ve babası Harun Reşid, sarayında; mantıka, fıkha ve dil bilgisine ait her türlü sorunlar üzerinde tartışmaların yapılmasını teşvik etmişlerdir.15’
Reşid, Arap dilinin ince meseleleri üzerinde ilmi müzakereler yapmaktan hoşlanır ve devrin ünlü dil bilgini Kisâi’yi bu sahanın uzmanı olarak yanında hazır bulundururdu.
Tarihe de meraklı olan Reşid, bir defasında, Hz. Osman’a karşı çıkanlar hakkında Medine valilerinden Abdullah b. Mus’ab’a sormuş ve aldığı cevaptan memnun kalarak "Bugünden sonra bu konuda soru sormaya ihtiyaç duymayacağım" demiştir.’6’
Bütün kaynaklar Harun Reşid’in ilme destek olduğu konusunda hemfikirdirler. Hiçbir halifenin etrafında bu kadar alim bir araya gelmemiştir.’7’ İlmî sohbetlerden hoşlanır, hilafeti boyunca daima ilim ve sanat adamlarını korurdu. Bu dönemde birçok ilim dalında eserler verilmeye başlanmış ve ilim adamlarının sayısı artmıştır.’8’ Bunda Harun Reşid’in teşvik ve himayesinin tabiiki büyük rolü vardır. Şiirde Ebu’l-Atâ- iye, Nahiv’de Sîbe- veyh, Tıp’ta Curcis b. Bah- tiyeşu, Yuhanna b. Maseveyh, Tarihte Vâkıdî ve daha pek çok ilim adamı bu devre değer katmışlardır.
Harun Reşid, çocuklarını da kendisi gibi yetiştirmek için onları en değerli alimlerin eğitim ve öğretimine havale etmiştir.’9’ Bazı bilginler veliahtlara özel ders vermeyi de reddetmiştir. Meselâ Harun Reşid, tanınmış hadisçi Abdullah b. İd- ris’e, Me’mun’a özel olarak hadis dersi vermesini rica etmiş, o ise "eğer Me’mun, diğer talebeler arasına katılırsa benim dersimi pekâlâ dinleyebilir" cevabını vermiştir.
İlme bütün gücüyle sahip çıkan Reşid, zamanın büyük alimlerinden Fudayl b. Iyaz’ın bu yoldaki isteğini dikkate alarak bütün valilerine bir emirnâme göndermiş ve Kur’an’ı ezberleyip ilim öğrenmeye teşebbüs edenlere, İlmî ve edebî meclisleri ihyaya çalışanlara iki bin dinar verilmesini emretmiştir.10’
Harun Reşid’in bilinen en değerli meziyetlerinden biri de, hadis dinlemekten çok hoşlanmasıdır. Tarih ve edebiyat kitapları bunun birçok örnekleriyle doludur. Hatta, İmam Mâlikten, ünlü eseri olan Muvatta’yı dinlemek üzere oğulları ile birlikte sefere çıktığı bilinmektedir.’11
Reşid, Medine’ye geldiğinde İmam Mâlik’in halka Muvatta’ını okuduğunu öğrenir. Hemen Bermekiler’den birini, selâmını söylemesi ve kitabını getirerek kendisine okuması için Mâlik’e gönderir. Mâlik’in verdiği cevap fevkalâdedir. Mâlik, “Ona selâm söyle! Şüphesiz ilme gelinir, ilim (kimsenin ayağına) gitmez” der. Bermekî dönüp durumu haber verir. Bu sırada Kadı Ebu Yusuf da Reşid’in yanındadır. Halife’ye;, "Ey mii’minlerin Emi- riL. Senin bir iş için Mâlik’e adam gönderdiğini, fakat onun sana karşı geldiğini İraklılar öğreneceklerdir” denir. Bu sırada Mâlik ansızın çıkagelir, selâm verip oturur. Harun Reşid karşı gelmesinin sebebini sorar, o da evinde ilim için toplanmış başka kimse|p lerin de bulunduğunu söyler ve "Sakın ilmin şerefini yok edenlerin ilki olmayasın, yoksa Allah da senin şerefini yok eder" der. Bunun üzerine Reşid, kalkar ve Muvatta’yı dinlemek üzere beraberce yürüyerek Mâlik’in evine gider. Yüksekçe bir yerde oturmakta iken, ilim için tevazuda bulunarak buradan iner ve Mâlik’in önüne oturarak onu dinler.12’
Sohbet ettiği hadis bilginlerine bolca harçlık verir, uğurlarken de “Bizi duadan unutma!" derdi. Hanefi mezhebi imamlarından İmam Muhammed ile, zamanın ünlü Arap dilcisi Kisâi aynı günde Reyy’de vefat edince Harun Reşid bu iki büyük bilgini kastederek "Bugün lügat ile fıkıh gitti" demiş ve kayıplarından duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir.13’
Reşid’in ilim adamlarını sevmesinin yanı sıra, kendisi de ilim sahibi olmaya imrenmiştir. Nitekim fukahadan Muhammed b. Seleme’nin söylediğine göre-, Harun Reşid ile Başkadısı Ebu Yusuf hacca giderler. Arafat’ta Ebu Yusuf cemaate imam olur. Seferde olduklarından iki rekat kıldıktan sonra selam verip, “Ey Mekke/iler/ Siz namazınızı tamamlayın, zira biz seferiyiz" diye onları uyarır. Bunun üzerine Mekkelilerden biri: “Biz bu gibi fıkıh meselelerini senden ve sana öğreten (Ebu Hanife)’den daha iyi biliriz” diye seslenir. Ebu Yusuf ise; “Eğer sen fıkıh bilseydin, namazda konuşmanın namazı bozacağını bilirdin de böyle yaparak namazını bozmazdın" der. Bu söz Harun Reşid’in çok hoşuna gider ve “Böyle cevap verebilecek ilim sahibi olmaya, servetimin yarısını bağışlardım"’ diyerek Ebu Yusuf’un ilmini takdir eder.
Hakikaten bu dönemde bilginler, Harun Reşid’den maddı-manevî destek almışlardır. Bu dönemde gelişme gösteren müspet ilimlerin başında tıp gelmektedir. İlk hastanenin kuruluşu ve ünlü hekimlerin yetişmesi de bu döneme rastlar. Yunanca tıp kitaplarının önce Süryani diline, sonra da Arapça’ya tercüme edilerek bunlardan faydalanıldığını görmekteyiz.
Fikir ve Düşünce Alanındaki
Uyanışlar
Harun Reşid dönemi, fikir ve düşünce sahasında uyanışların başladığı bir dönem olarak önem taşımaktadır. Bu çağın, dünyadaki tarih kitaplarının şaşaalı bir şekilde gösterilmesine sebep olan şey, İslâm tarihinde fikir ve düşünce alanında en önemli bir uyanış hareketine sahne olmasıdır ki, bu uyanış (rönesans) olayları zinciri, bütün düşünce ve kültür tarihinde en çok dikkat çeken olaylardan birisidir.’15’
Müslümanların Yunan kültürüyle teması, çeşitli askeri seferler vasıtasıyla da olmuştur. Bizans’a yapılan seferler sonunda, birtakım yazma eserlerin toplandığı görülmektedir. İşin ilginç tarafı, bütün bu olaylar, Avrupa’nın henüz tamamen bu eski Yunan düşünce ve ilminden habersiz bulunduğu bir çağda olmuştur. Zira Harun Reşid ve Me’mun, eski Yunan ve İran felsefesi ile meşgul olup bu konuda yazılmış eserleri incelemeye aldıkları bir sırada, Batı’daki çağdaşları, Şarlman ve etrafındaki asilzadeler, ancak kendi adlarını yazabilme hususunu, birbirleri arasında eğlence ve alay konusu ediniyorlardı."6’
Gerçekten, tanınmış dünya dillerinden çevrilen kitaplar Harun Reşid zamanında yayılmıştır. Tıp, astronomi, felsefe, edebiyat ve benzeri ilimlerden yapılan bu çeviriler, zamanın Arap bilginlerinin telif ettiği gramer ve tarih gibi yeni Arapça eserlere ancak birer ilaveden ibarettir."7’
Beytü’l-Hikme’nin Kuruluşu ve İlk Tercümeler
Harun Reşid devrinin kültür ve düşünce alanındaki en tanınmış etkinliklerinden biri, hiç şüphesiz Beytü’l-Hikme’nin kurulmuş olmasıdır. Gerçekten de Harun Reşid’in ilme sahip çıkması ve Beytü’l- Hikme’yi kurmuş olması, onun şöhret kazandığı en önemli konulardandır. “Enstitü” de diyebileceğimiz bu müessese, kültür ve fikir alanlarında dünyayı aydınlatmış ve daha sonraları Avrupa’nın kalkınma yolunu aydınlatan ışık da kaynağını buradan almıştır.1181
Tercih olunan görüşe göre, temelini Reşid’in attığı Beytü’l-Hikme, Abbasiler devrinin en büyük kütüphanelerindendi ve Bağdat’taki Huld Sarayı’nda kurulmuştu.
Harun Reşid’in hilafeti, daha sonra oğlu Me’mun’un devrinde en üst noktasına ulaşacak olan İlmî faaliyetlerin gelişmesine büyük bir katkıda bulunmuştur. Özellikle papirüs yanında kâğıdın yazı malzemesi olarak kullanılmaya başlamasının ve Reşid tarafından 794(178) yılında Bağdat’ta bir kâğıt fabrikası kurdurtmasının, telif faaliyetlerine müspet tesirleri olmuştur. Bu müessese Abbasiler devrinde bir süre ilmi faaliyetlerin merkezi haline gelmiştir. Çeşitli dillerden tercüme faaliyetlerinin yürütüldüğü bu araştırma merkezinde, zengin bir kolleksiyondan oluşan bir de kütüphane bulunmaktadır. Bu yüzden bazı kaynaklarda bu müesse- seden "Hızânetü’l-Hikme” şeklinde bahsedildiği görülmektedir.

1- TDVİA, 16/260.
2- H. I. Hasarı, Tarih, II, s. 348.
3- Yurdaydın, İslâm Tarihi, 69.
4- Mes’ûdi, Mürûc, III, s. 379 vdd.
5- Fazlu’r-Rahman, İslam, çev. Mehmet Dağ- Mehmet Aydın, 254, Ankara-1992.
6- Taberi, Tarih, VIII, s.353.
7- İbnü’t-Tıktaka, el-Fahrî, 196.
8- E. Fandık-K. Filibîdis, Tarihu’l-Arab, 102.
9- Zeydan, İslâm Medeniyeti, V/268.
10- İbn Kuteybe, el-İmame, 11/167.
11- Süyûtî, Tarihu’l-Hulefa, 319.
12- İbnü’l-Imâd, Şezerat, 1/290 vd. Ayr. Nicholson, A Literary History Of The Arabs, p. 366.
13- Süyûtî, a.g.e., 309, Ayr. İbnü’t-Tıktaka, el- Fahrî, 194; İbnü Kesir, el-Bidâye, X/215.
14- Taşköprüzâde Ahmed Efendi, Mevzuâtü’l- Ulûm, Mut.- Kemaleddin Muhommed E/endi, Der- saadet, 1313 (h.), 1/696.
15- Hitti, İslâm Tarihi, 11/471.
16- Hitti, a.g.e., 11/485.
17- Cûmerd, Harunurreşid, 11/327.
18- Şelebî, Mevsûat, 111/146.