Makale

70 YILLIK HASRETİN ARDINDAN İLK EZAN, İLK CUMA İLK RAMAZAN, İLK BAYRAM

RÖPORTAJ:

İNANÇLARA PRANGA VURULAMAZ.. İŞTE
MOĞOLİSTAN.." 70 YILLIK YASAK" BİLE İNANÇLARINI UNUTTURAMAMIŞ.

Halil Kaya

70 YILLIK HASRETİN ARDINDAN İLK EZAN, İLK CUMA İLK RAMAZAN, İLK BAYRAM

Tüm Sovyet Cumhuriyetlerinde ve onun güdümündeki devletlerde olduğu gibi MOĞOLİSTAN’da da din hürriyeti, düşünce hürriyeti 70 yıl boyunca askıya alınmıştı..
Blokların birer birer parçalandığı, diktatörlüğün yıkıldığı şu günlerde basında fazla yer almayan bir ülkede, Moğolistan’da da islâm’a hasret sona erdi.
Moğolistan, bir zamanlar Asya steplerinin hakimi olan Cengiz Han’ın ülkesi.. Şimdi bu ülkede Ezana, Cumaya, Ramazana, Bayrama hasret insanlar yaşıyor. Bunu farkeden Diyanet İşleri Başkanlığı, bu ülkenin müslüman insanlarına Türkiye’den bir elçi, bir moral hocası gönderdi..
Adı, Cengizhan ÇOLPAN.. Moğolistan anılarını bir rapor halinde hiç bir edebi süslemeye, abartmaya mahal bırakmadan gerçekte olduğu gibi, sade ve samimi bir dille kaleme almış. Okuyunca ağlamamak, duygulanmamak imkânsız. Biz de bu duygularla kendisiyle röportaj yaptık.


Sayın ÇOLPAN, kısaca Moğolistan’ı tanıtabilir misiniz?

Moğolistan’da 18 vilâyet ve üç büyük şehir olmak üzere 21 idare merkezi var. Bu vilâyetlerde toplam 141.000 Kazak Türkü yaşıyor. Moğolistan’ın toplam nüfusu jse 2 milyon 50 bin. 1.5 milyon km yüzölçümü olan Moğolistan’da özellikle Kazaklar, Aralık-Mayıs arasında, 5 ay adeta kış uykusunda. Ma-yıs-Eylül arasında 4 ay yaylalara çıkıyor. Eylül-Aralık arasında 3 ay ise şehirlerde en hareketli aylar. Her türlü sosyal faaliyetler bu aylarda yapılıyor. Ulaşım çok zor. Vilayetler arası uçakla ulaşım yapılabiliyor. İlçelerde ise, Jeep ve kamyonlarla gidiyorlar. Bir yerden bir yere gitmek için uçsuz bucaksız dağlan, ovaları, vadileri, dereleri, geçmek gerekiyor.
Moğolistan’a ne zaman gittiniz?
Bu yıl Ramazan-ı Şeriften 1 gün önce Moğolistan’ın başkenti Ulanbatura vardım. Ramazan ve Bayram süresince değişik vilâyetlerde bulundum.
Seyahat sebebiniz ne idi? Bu seyahati kim organize etti?
Biraz önce bahsettiğim gibi Moğolistan’da 14 i bin Kazak Türkü var. Bunlar müslüman... Ancak bunlara 70 yıldır Islâmiyeti unutturmaya çalışmışlar. Bütün dünya ile irtibattan kesilmişti. Blokların yıkılmasıyla serbestlik gelince Moğolistan’da da, müslümaniar hemen dinî faaliyete geçmişler. Ancak dinî alt yapının kurulması için yetişmiş elemana ihtiyaçları vardı. Bu isteklerini Türkiye’ye bildirdiler. Devletimiz de bu görevi Diyanet İşleri Başkanlığı’na verdi.
Dışişleri Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca i irşad için görevlendirildim.
Dinî duyguları yaşamaya hasret insanlarla karşılaşmak nasıl bir duygu? Sizi nasıl karşıladılar?
Ramazan ayında Ramazandan, ezandan, Kur"an’dan habersiz insanlara ilk toplantıyı Nalayh ilçesinde, şimdiye kadar komünizm propagandası yapılan " Kızıl Salon" da yaptım. İnsanlar o kadar duygulu, o kadar coşkulu idiler ki her gittiğim yerde kurbanlar kesip, benim adıma 3 gün süren şenlikler düzenliyorlardı.
Kobda’da vaaz ediyordum. Vaaz bitince cemaat önüme paralan bırakmaya başladı. Ben de toplanana kadar sabrettim. Herkes yerine oturduktan sonra dua ettim ve toplanan parayı "Kobda İslâm Cemiyeti" ne hibe ettim. Halk. son derece memnun oldu. T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gönderildiğimi, masraflarımın karşılandığını, maaşımın verildiğini söyleyince son derece duygulandılar ve "Yaşasın Türkiye" diyerek slogan atmaya başladılar. Gözleri yaşararak kendilerinden geçenler oldu. Ben de devletimizin gücünün buralara cami yapmaya, kitap gön-dermeye, Kuran kursları açmaya, çocuklarını Türkiye’de okutmaya yeteceğini söyleyince alkışla-maya ve dua etmeye başladılar.
Daha geçen yıl bu vakitlerde Ramazan’dan habersiz olduklarını, bu kızıl salonlarda ve Allahsızlar evinde komünizm propagandasının yapıldığını, şimdi ise, Kuran okunup, Salatü Selâm ve tekbirler getirerek vaaz edildiğini, Stalin’in heykelinin yıkıldığını, inşaallah gelecek yıl gel-diğimde diğerlerinin de tamamen yıkılacağını göreceğiz deyince ayakta alkışlayıp, gözyaşı döktüler.
Baynölgey’ deki Kızıl salon’da kazakça mevlit okudum. Mevlidi namazsız gömülen, hatim ve duasız gizli bir şekilde defnedilen, sorgusuz sualsiz yakalanıp idam edilen pek çok hocaların, din adamlarının ve cümle geçmişlerimizin ruhuna bağışladık. Moğolistan’da ilk defa mevlid okunduğu için halk göz yaşlarını tutamadı. Daha önce hiç salavat ve tekbir getirmedikleri için son derece heyecanlandılar. Ağlamaktan gözlerimiz şişmişti. Sıra hatim duasına gelmişti. "İsimleri unutulmuş, nesilleri kesilmiş, bir fatiha okuyacak kimsesi kalmamışların ruhuna..." dediğim anda yerlerinden fırladılar. "Onlar biziz, o kimseler biziz, unutulmuş olan biziz, fatihasız kalan bizim ana babalarımız, namazsız gömülen bizim ölülerimiz" diye ağıtlar söyleyerek boynuma sarıldılar. Cübbemin eteklerine gözlerini sürerek 70 yıldır ağlamak da yasak olduğu için- şimdiye kadar ağlayamadıkları ölülerine de ağladılar. İçlerinde yıllardır biriken dertlerini manzumeleştirerek boy-numa sarılıp ağladılar, ağladılar... Bu arada bazıları: "Hz. Ata geldi, Hz. Ata" diyerek şükrediyorlardı. (Hz. Ata, Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerinin yolundan gelen büyüklere ve hocalara verilen bir lakabdır.)
Bazıları da; "Allah’a hamdolsun, unutulan biziz ama unutulmamışız. Baksanıza dünyadaki müslümanlar bizim için dua ediyormuş, Fatiha okuyacak kimsesi kalmayanlara diye bizim için, namazsız, duasız, hatimsiz gömülen ana babalarımız için, ölülerimiz için dua ediyorlarmış. Şükürler olsun Allah’a..." diyerek duygularını dile getiriyorlardı.
Moğolistan’da hiç cami yok mu?
Yok.. Cami olmadığı için Cuma namazlarını Kızıl Salon adı verilen yerlerde kıldık Ancak benim bulunduğum sürede 33 yerde cami arsası satın alındı. Ulanbatur’da Müslümanlar Kültür Sarayı için devlet tarafından arsa tahsis edildi.
Ulanbatur ve Baynölge’ye 2 büyük cami (her birinin maliyeti 350-400 milyon TL civarında) en az 25 ilçeye de küçük camiler yapmak istiyorlar. Bunlardan en az 2-3 tanesini de Türkiye’den bekliyorlar.
Bir caminin temeli atıldı. Nikah salonu olarak kullanılan bir bina cami yapılmak üzere satın alındı.
Bu camileri yapma işini kim organize ediyor?
Moğolistan Müslümanlar Cemiyeti organize ediyor. Bu Cemiyetin 33 il ve ilçede şubesi var. Merkezi Ulanbatur’ da bulunan Moğolistan Müslümanlar Cemiyeti Başkanı olan Hacı Sayran Kader, aynı zamanda parlamento ve Cumhurbaşkanlığı Din İşleri Müşavirliğini de temsil ediyor.
Dinî faaliyetlere halk nasıl bakıyor? Yardımcı oluyorlar mı?
Halk gerçekten çok coşkulu, çok duygulu, âdeta varını yoğunu bu uğurda harcamaya kendini adamış. Mesela Cemiyete sadece Ramazan’da 400 adet koyun bağışlanmış. Budizm Cemiyeti de iyi ilişkilerde bulunmak üzere Müslümanlar Cemiyeti’ne 1.500.000 Tü-gürük (Moğol parası) yardımda bulundu.
Kur’an kursu ve dinî kitapları var mı? Çocuklarına dinî bilgileri öğretecek kimseler kalmış mı?
Gizli gizli büyüklerinden Kuran okumasını öğrenen bunu unutmayan yaşlı kişiler var. Bunlara hoca diyor! Bu hocalar ortaokullarda öğrenciler dağıldıktan sonra onları 10-15 kişilik gruplar halinde toplayarak evlerinde okutuyorlar. Daha Kur’an kursu açılmamış.
Namaz sure ve dualarını, kril harfleriyle başararak ezberlemeye çalışıyorlar. Latinceye de merak sarmaya başladılar. Ben de Türkiye ile olan münasebetlerin iyi olması için Latince öğrenmelerini teşvik ettim.
Halkın hemen hepsi okuma yazma biliyor. Yaşlılar hariç, çoğunluğu lise ve yüksekokul mezunu. Kültürlü insanlar. Yok denecek kadar az olan dinî kitap sayısını çoğaltmak için acilen matbaaya ihtiyaçları olduğunu, okullara yakında din dersi koyacaklarını söylediler.
Ben de Türkiye’den giderken beraberimde çok sayıda elif cüzü, Kuran-ı Kerim, takke, teşbih, seccade, duvar manzaraları, dinî levhalar, tebrik kartları, kasetler ve biraz zemzem götürmüştüm. Hepsini dağıttım. Bunlar adeta kapışıldı, büyük ilgi gördü.
Dinî bilgilerden yoksun bu insanlar Hac Konusunda ne diyorlar? Hiç hacca giden olmuş mu?
En son 1926 yılında 7 kişi hacca gitmiş. Ancak bir yıl sonra 1 kişi sağ-salim dönebilmiş. Kadınlar hacca gidemez diye biliyorlar. 1926 yılından bu yana hiç hacı görmemişler. Benim 4 defa hacca gittiğimi öğrenince hepsi her yerden beni koklamaya, kucaklamaya başladılar. Ve "Seni kucakla-yınca kendimizi 4 defa Kâbeyi görmüş gibi sayıyoruz." dediler. Yanımda götürdüğüm 2 kg. kadar zemzemden 1 çay kaşığı içebilmek için uzun kuyruklar oluşturdular. Mukaddes yerlerin hasretiyle çocuklarına Mekke, Medine, Safa, Merve adlarını koymuşlar.
Bu insanlara nasıl bir hizmet götürmek lâzım?
İklim şartlan ve mahalli problemlerini gözönünde bulundurarak hizmet için sürekli değil, en uygun zamanlarda gezici vaiz ve idareci olarak görevli göndermenin çok yaran var. O zaman 1 yıllık hizmet, bir kaç ayda yapılmış olur. Gerek Moğolistan, gerek Kazakistan halkına şu anda adeta Mekke devri gibi bakarak tebliğ vazifesinde bulunulmalıdır.
Moğolistan’ a irşad için başka ülke insanlarından gelenler de olmuş mu?
Bu sene Ramazan’da bölücü gruplardan 7 kişi, Kazakistan’a turistik vize ile giderek propaganda yaptıklarını ve bir takım ayrılıkçı görüşleri dinimizin emri diye söylediklerini duyduk Hindistan’dan, Londra’dan Tebliğ Cemaatiyiz diye acayip kılıklı insanlar gelmiş. Ahmediye adı verilen bir grubun temsilcisi, matbaa kurup verelim, cami yapalım diye Londra’dan gelmiş.
Bu insanlar bazı hurafeleri dinin emri imiş gibi yaymışlar. Mesela; keçiden kurban olmaz, büyük baş kurban 11 kişiden 13 kişiye kadar olur, kurbanı her yıl nöbetleşe kesmek lâzımdır v.s. gibi. Bunlara bölücü grupların maksadı propagandaları da eklenince halk ne yapacağını şaşırıyor. Almaata’da bir de "Muhammed Peygamber" diye alnında yazısı olan fotoğraf çıkarmışlar. Bu resmi 1991 yılı takvimi olarak bastırmışlar.
Moğolistan resmî yetkililerinin size ilgisi nasıldı?
Çok sıcak ilgilerini gördüm. Bana radyo ve televizyon programlarında yer verdiler. Gelişimi haber olarak duyurdular, vaaz ve konferanslarım için üniversiteler, konferans salonları, tiyatro salonları, spor salonları, okullar, fabrikalar, hastaneler, sinema salonları tahsis edildi.
Başta Cumhurbaşkanlığı Baş danışmanı ve Dinî İşler Müşaviri olmak üzere, Parlamento Başkan Yardımcısı, profesörler, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, okul müdürleri, radyo TV. yetkilileri, gazeteciler, sendikacılar, fabrikatörler, yazarlar birliği başkanı, emniyet müdürleri ile görüşme imkânı verdiler.
Moğolistan halkı Türkiye’yi nasıl tanıyor? Türkiye’den neler bekliyor?
Türkiye’yi, özellikle İstanbul’u mübarek bir yer olarak tarif ediyorlar. Peygamberimizin mukaddes emanetlerinin koruyucusu ve komşusu olarak biliyorlar. Bu bakımdan çocuklarına İslâmbol, İslâmbay, Türkiye, Türkay adını vermişler.
Türkiye’den beklediklerini Moğol vatandaşların ağzından nakledeyim:
"Türkiye’de 70.000 cami olduğunu duyduk Biz de ise bir tek cami yok 70 seneden beri bize dinimizi unutturmaya ve ortadan kaldırmaya çalıştılar. Camilerimizi yıkıyorlar. Kuranımızı yaktılar, hocalarımızı öldürdüler ama imanımızı asla yıkamadılar, kalbimizdeki inancımızı asla söküp atamadılar. Siz bize hiç olmazsa birkaç cami yaparak önder ve örnek olunuz. Her camiden 1 dolar toplansa, 70.000 dolar eder ki biz bununla 2-3 cami yapabiliriz.
Yine duyuyoruz ki Türkiye’de kendi adına cami ve mektep yapan hayırseverler varmış. Biz diyoruz ki her köyünde, her mahallesinde, birkaç cami olan sizin memleketinizde değil de, bizim gibi hiç cami olmayan, hatta caminin nasıl birşey olduğunu bilmeyen, resmini dahi görmemiş olanlara yardım yaparlarsa ne iyi olur. Biz caminin nasıl bir şey olduğunu sizin getirdiğiniz tebrik kartlarından ve video filmlerinden gördük. (Benim hediye olarak götürdüğüm cami fotoğraflarını ve dinî levhaları öperek başlarına koyuyor ve bir kısmı da heyecanlanarak "abdestim yok durun abdest alıp geleyim de ben de öpeyim." diye konuşuyorlardı.)
Türkiye’deki kardeşlerimiz Avrupa’da bile kiliseleri camiye çevirmiş. Orta Asya’da da minareler, hilaller görmek istiyoruz. Şimdiye kadar Kızılmeydanlarda, Kızılyıldız altında toplandığımız yeter. Zaten siz geldiğinizden beri kızıl salonlarda Cuma namazı kılıyoruz. İnşaallah yakında Ayyıldızın altında toplanacağız.
İslâm medeniyetinin her yandan fışkırdığı bir yerde yaşamak ne güzel. Sizin Selâtin camilerinizde Sakal-ı Şerif varmış. Acaba bir tek Sakal-ı Şerifi bizim memlekete emanet olarak verirler mi? Biz, Selâtin Camilerinizin kullanılmış süpürgelerini bile verseniz razıyız. Kutsal bir emanet olarak saklarız.
Âsitâneniz Ankara’da 20.000 kişilik Kocatepe adında bir caminiz varmış. Bizim vilâyetlerimizin nüfusu ancak o kadar eder. Aynı caminin çok kıymetli bir avizesi varmış. İnanın bir tek avizeye verdiğiniz parayla biz burada bir kaç cami yapabiliriz.
İnşaallah yakında okullarımıza din dersleri de koyacağız. Bize kitap basacak matbaa gerekli. Sayın ÇOLPAN, size bu müstesna hizmetinizden dolayı tebrik ve takdirlerimizi sunuyoruz. Kısa bir zamanda, geniş bir araziye yayılmış mazlum insanlara, geniş çaplı irşad faaliyetleri götürmeniz ve o insanlara islâmın güzel hasletlerini tattırmanız büyük mutluluk. İnşaallah önümüzdeki yıllarda bu nevi faaliyetleri daha geniş zamanda, daha geniş imkânlarla sürdürürsünüz.