Makale

YEMİN

YEMİN

Hamdi KASABOĞLU

Cemiyette, verdiği sözü tutana itibar gösterilir. Döneklik, beşerî nakiselerin başında gelir. Bir ahlâkî fazilet bayrağı halinde insanlık burcuna çekilmiş olan İslâm. Dini, Allah Kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîm’de ve Peygamber diliyle ehadîsi Şerîfede ahde vefayı telkin eder. Vefasız kimseden hayır gelmez. Verilen sözlerin, yapılan ahidlerin en kuvvetlisi yemine dayanır.
Yemin, lûgatta kuvvet demektir., Bir şey yapmak veya yapmamak maksadiyle yemin edenin azim ve iradesini kuvvetlendirdiği, insanların birbirlerine verdikleri söze bağlı kalmaları lâzım geldiği içindir ki, vâki ahde yemin denmiştir.
Yemin, Allah’a söz vermektir; ancak Allah’a yemin edilir. Bunu beyan sadedinde Peygamber Efendimiz: “Her kim yemin ederse, ancak Allah’a yemin etsin” buyurmuşlardır. Her şeyin olduğu gibi, yeminin de kendine mahsus bir takım merasimi vardır. Bunlar da rüknî, şartî, sebebî ve hükmîdir.
Yeminin rüknü Allah’ın ismi veya sıfatiyle yemin etmektir ki, bunlar; halk arasında duyulan “Valahi, billahi, tallahi, Allah’a yemin ederim, Allah’a kasem ederim, Allah’a and içerim, ahdim olsun, Allah’tan, peygamberlerden, İslâm Dininden, müminlerden, namazdan, oruçtan, Kıbleden uzak olayım bunu yaparsam kâfir olayım, dinimden dönmüş olayım, Yahudi olayım, Hıristiyan olayım, Mecûsi olayım” gibi sözlerle icra edilen yeminlerdir. Bu suretle yemin eden kimse Allah’a tazim maksadiyle yemin ettiğinden, ona bağlı kalmak mecburiyetindedir, zira Cenab-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’inde : (Yeminlerinizi hıfzedin) yâni bozmayın buyurmuşlardır. (Mâide Âyet 89).
Yeminin şartı: akıllı, ergenlik çağına erişmiş, Müslüman olmaktır.
Delinin, çocuğun, Müslüman olmayanın yeminine dinen itibar edilmez.
Yeminin sebebi bir gayeye matuftur ki, bu da, yemin eden, yeminini işitende sözün doğru olduğu kanaatim uyandırmak: kendisini veya başkasını bir iş yapmağa veya yapmamağa icbar etmektir.
Yeminin hükmü ise, yemin edenin yeminine bağlı kalmasıdır ki, bu bağlılık, ya vâcib, ya mendup veya haram olur. Meselâ, ibâdet etmek, iyilikte bulunmak maksadiyle yemin eden bir kimsenin bunları yapması, -yeminine bağlı kalması vacibdir.
Yemek, içmek gibi mübah olan şeyleri yemek veya yememek kasdiyle yemin eden kimsenin yeminine bağlı kalması menduptur. ibâdet etmemeğe, ve iyilikte bulunmamağa, yemin eden kimsenin yeminine bağlı kalması, yaptığı yemini bozmaması haramdır. Yeminine bağlı kalmak ha-ram olan veya bağlı kalması icab eden yemin bozulduğunda, bağlılık karşılığı olarak da kefaret vermek lâzımdır. Kefâret, bozulan yeminin cezasıdır. Bu ceza köle azâd etmek veya on kişinin kamını doyurmak veyahut da on kişiye elbise giydirmekle ifa olunur. Bunları yapamayan kimse, arka arkaya üç gün oruç tutar.
Dinî bakımdan yemin üç kısımdır: Yemini lâğv, yemini mün’akit ve yemini gamustur.
Yemini lâğv, kıymeti olmayan bir söz olduğundan itibarsızdır, zira, bir şey, dediği gibi olmadığı halde, dediği gibi zannederek yemin etmektir. Bardakta suyu görüp, döküldüğünü görmeyen bir kimse, bardakta su var diye yemin etmesi gibi. Bu, aynı zamanda, insanlar konuşurken, kasıtları olmadan, sırf âdet olarak, “Vallahi böyle değil, Vallahi böyle gibi yaptıkları yeminler, lâğvdır. Bu yeminin hükmü, Cenabı Haktan af dilemektir. Zira, Cenabı Hak, Kur’ân-ı Kerîminde: “Lâğv tarikiyle yaptığınız yeminlerden, Allah sizi muaheze etmez.” buyurmuşlardır. (Bakara : 226)
Yemini mün’atkit de, gelecekte bir işi yapmak veya yapmamak üzere icra edilen yemindir. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîminde “Allah aktetdiğiniz yeminlerinizden sizi muaheze eder.” buyurmuştur. (Mâide Âyet: 89)
Yukarıda beyan olunduğu üzre ibadet etmeğe, oruç tutmağa, namaz kılmağa, günâh işlememeğe, kumar oynamamağa, zina etmemeğe, şarap içmemeğe yemin etme halinde bunlara bağlı kalmak gerektir. Zira, Allah Azîmmüşşân, “Yeminlerinizi hıfzedin” buyurmuşlardır. (Mâide Âyet: 8).
İbadet etmemeğe, namaz kılmamağa, oruç tutmamağa, günâh işlemeğe, şarap içmeğe, zina etmeğe yemin olunursa, bu yemini bozmak gerekir. Bir Müslümanı terketmek ve yalnız bırakmak kasdiyle yapılan yeminde, yemine bağlı kalmaktansa, yemini bozmak efdaldir.
Yemini gâmus: Bir şeyin yalan olduğunu bile bile yemin etmektir. Bir şeyi yaptığı halde, “Yapmadım.” yapmadığı halde, “Yaptım” borcu olduğu halde “Borcum yok”, mahkemelerde bilmediği halde “Bilirim” diye yemin etmek gibi. Bu yemine; sahibini dünyada günâha daldırdığından, ahirette Cehenneme sürükliyeceğinden dolayı gamus denilmiştir.
Peygamber Efendimiz : “Bir kimse yalan yeminle başkasının malından bir parça koparıp alırsa, Allah Cennetini oııa haram, Cehennemini ona vacib kılar” buyurmuşlardır. “Ey Allah’ın Resulü, koparıp aldığı mal, az bir şey olsa da mı?” diye sorulduğunda : “Evet, bir misvak olsa da” bu-yurmuşlardır.
Abdullah İbni Ömer Radiyallahu anh, Resûlullah Efendimizin, “Bir kimse Müslüman kardeşinin malından bir parça koparıp almak maksadiyle yalan yere yemin ederse, Allah’ın gazabına uğramış olduğu halde, ona kavuşur” buyurmuş olduğunu Resûlullah teyit eder. Tarafı ilâhiden, “Şol kimseler ki, Allah’a karşı verdikleri ahitlerini ve yeminlerini az bir şeyle tebdil ederler.” Âyeti nazil olduğunu naklediyor. (Âli İmran Âyet: 78).
Bu hususta Peygamber Efendimizin daha nice Hadisleri vardır. Yalan yere yemin etmek o kadar ağırdır ki, bundan sakınmayana muhakkak Allah’ın gazabı erişir. Bu gazaba uğrayan Allah’ın lutfundan mahrum kalır, azabına uğrar.
Böylelerinin kalbini günâh örter de, cehalet ve gaflet saikasiyle Allah’dan korkusu kalmaz. Allah’ın nimetlerinden faydalanamaz. Malında bereket kalmaz. Rahatı kaçar. Ticaretinde kazanç bulunmaz; çünkü, malının revaç bulması için az bir faide için Allah’ın mukaddes ismine ihanet etmiştir.
Yalan yere yemin eden çok mâl satarsa da kazancı mahvolur. Nitekim zamanımızda yapılan alış verişlerde bile bile müşterilerini aldatmak maksadiyle çok yeminler edildiği, mahkemelerde çok çok yalan yeminlerde bulunulduğu görülmektedir. Bu zümre Allah’ın sevgisinden mahrum ve azabına maruz kalacaktır. Bu yemin çok büyük bir yemin olup, sahibini günâha daldırdığından, kefareti, tövbe ve istiğfardır; yaptığına nadim olarak ölünceye kadar ağlamaktır.
Bir cemiyet yarası olarak şerh etmeye çalıştığımız yalan yere yemin mevzuu ne kadar anlatılsa yeridir. Bu yara, Islâm Dininin “Hak ve hakikattan ayrılmamak” düsturuna sıkı sıkıya sarılmakla sağlanır.