Makale

ÜÇÜNCÜ AVRASYA İSLAM ŞÛRASI SONRASI

DR. LÜTFİ DOĞAN

ÜÇÜNCÜ AVRASYA İSLAM ŞÛRASI SONRASI

Türkiye’nin Batı, Doğu, Güney, Kuzey kavşağında bulunuşu ve Türk ulusunun ve İslam’ın her çeşit kültüre ve uygarlıklara açık oluşu, tüm insanlığı kapsayan sorunlarda, çevremizdeki akraba uluslara ve özellikle İslâm alemine vazgeçemeyeceği sorumlulukları yüklemiştir.
Tarihte kurduğumuz devletler, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları, kuruluşunun 700. yılına erdiğimiz Osmanlı Devleti ile birlikte yaşadığımız uluslar, ülkeler, çeşitli kültür, din ve mezheplerin yanısıra, aynı imana aynı İslâm dinine mensup olduğumuz kardeşlerimiz ve yakınlarımıza karşı bu sorumluluğumuz artmaktadır. Onlarla ortak manevi değerlerimiz bulunmakta, aynı dilin aynı dinin ve yorumun mensubu olmanın gururunu ve sürürünü yaşıyoruz.
Zengin İslâmî, millî ve İnsanî mirasın tarihî deneyimleri üzerine kurduğumuz Cumhuriyet Devleti de, konumu ve ulusal, İslâmî ve İnsanî değerleri yüzünden bu tarihî sorumluluk ve yükümlülüklerin idraki içindedir. Mustafa Kemal Atatürk’le Milli Mücadelemizde mazlum milletlerin, İslâm aleminin hürriyet ve istiklal sesi ve gururu olduk. 75. yılına erdiğimiz Cumhuriyetimizi geliştirirken, yüceltirken, demokratik, insan haklarına dayalı, laik ulusal hukuk yapımızda da tarihi mirasımızın unsuru ve İslâmî sorumluluklarımızın değerini biliyoruz.
Ulusal yapımız, bağımsız özgür yaşamımızla, dünya uluslarının saygın bir devleti, İslâm aleminin de güçlü, tüm hakları teminat altına alınmış onurlu bir üyesiyiz.
Bu sorumluluklar ve yükümlülükler bizi ekonomik, ticarî, siyasî ve kültürel alanda çevremizle, aynı inancı ve hissi paylaştığımız kardeşlerimizle işbirliğine, yardımlaşmaya zorunlu kılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, Avrasya İslâm Şûrasıyla bu sorumluluğun gereğini yerine getiriyor. Bu yolla dünya barışına ve bu bölgelerdeki müslümanların esenliğine hizmetler götürüyor.
Üçüncü Avrasya İslâm Şûrâsı, sonuç bildirisinde, ilk olarak, İslâm Şû- râsı Teşkilatı adı altında çalışmasını kararlaştırdı. Bu, şûrânın en isabetli kararı olmuştur.
Çünkü Teşkilatımızın, şûrâlarda çözümü gerektiren ana konuların izlenmesini ve sonuçlandırılmasını, geniş coğrafya içinde belli konulardaki birlikteliği sağlayacaktır. Yoksa konuşulan, çözümü istenilenler, iş yoğunluğu ve akışı içinde olduğu yerde kalacaktır. Ayrıca bu teşkilat, başlangıçta gözlemci de olsa, İslâm Devletleri konferansında temsil edilmeli ve Dışişleri Bakanlığı ve Kültür Bakanlığıyla ilgilendirilmelidir.
Önceki Şûralarda, özellikle Üçüncü Avrasya İslâm Şûrâsı, önce sonuç bildirisi çerçevesinde öne sürülen ana konular ve gelecek yeni sorunlar incelemeye kolaylıkla alınabilir.
Sevgili Peygamberimiz; salih amellerin, iyi ve yararlı işlerin çoğundan çok, sürekli olmasını istiyor bizden. Konuşulanlar, ortak yazılan, anlatılan işlerin sürekliliği, verimliliğimizi sağlar. Sürekliliği sağlamak için de izleme hiç ihmal edilmemelidir. Bu ilke dikkate alınmazsa yalnız madde değil, zaman ve bunca yapılan çabalar da israf olur. Sevgili Peygamberimizin bizden istediği süreklilik ve onu izleme, işlerin çok çeşitlendiği bu çağda daha da önem ve değer kazanmıştır. Bu konuda, Avrasya İslâm Şûrâsı Teşkilatı, şûrânın sonuç bildirisinde belirlenen ana konuları projelendirmelidir. Çiğneğin ö.maddede açıklanan üye ülkeler ve toplulukları arasında Din Eğitimi ve Öğretimi alanında işbirliği projesi en küçük ayrıntılarına dek belirlenmelidir. Din görevlilerinin yetiştirilmesi ayrı proje olur. Boşa geçirilecek zamanımız yok. Çok zengin ve varlıklı topluluklar değiliz. İmkanlarımız dar.
Diyanet İşleri Başkanlığı nca çok isabetli bir kararla kurulan (AR-GED) İNTERNET Bilgi Ağı Avrasya İslâm Şûrâsı üye ülke ve topluluklarının istifadesine sunulmalı, oralardaki bilgiler, din bilgisi, din eğitimi-öğretimi ve İslâmî hayatın gelişmeleri merkeze toplanmalıdır. İçinde bulunduğumuz Bilgi Çağından en çok Avrasya İslâm ülke ve toplulukları öncelikle yararlanmalıdır. Yayınlanan eserler internete verilmelidir. İslâm topluluklarına, İslâm ve müslümanlara dıştan gelecek haksız saldırılara, düşmanlıklara, sinsi ve kötü niyetli sömürülere, fitne ve bozgunculuk doğuracak, birlikteliğimizi ve kardeşliğimizi zayıflatacak hareketlere karşı topluluklarımızı bilinçlendirmek ve İslâmî özümüzü, müslüman kişiliğimizi bütünleştirecek, güçlendirecek her türlü önleme başvurulmalıdır. Biz müslümanlar olarak birbirimizle dostluğumuzu pekiştirirsek, bilgili, sağlam inançlı, kardeşler olduğumuz bilincini yaygınlaştırırsak düşmanlıklar ne yapabilir bize?
Bence İslâm topluluklarına şeytanlar gibi arız olan cehalet ve taassubun etkisiz hale getirilmesi öncelikli konudur. Bunlar yerkurtları gibi İslâm topluluklarını içten içe kemirmekte, uluslararası veya bölgesel siyaset aktörlerine zemin hazırlamaktadır. Müslümanların kendi yüce kitapları Kur’an-ı Kerim’e, alemlere rahmet sevgili Peygamberimizin önerdiği güzelliğe yönelmelerini engellemektedirler.
Bilim olmazsa, hiçbir bilinçlendirme sonuç vermez. Önce bilim açığını kapatmalıyız. Sonra Allah’ın yoluna, hikmete, güzel öğütlerle çağırmanın, hoşgörü, sevecen ve güzel ahlâklı Müslüman olmanın çabasına katılmalıyız.
Yüce Allah hepimizi rızasına, hoşnutluğuna alsın-, sevsin bizi, sevenlerimizi de düşmanlarına bırakmasın! Korusun. Yüce hıfzında tutsun! Amin.