Makale

KUR’AN-I KERİM EN BÜYÜK MUCİZE

Mehmet BULUT

KUR’AN-I KERİM EN BÜYÜK MUCİZE

Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’den önce gönderilen peygamberlerden bazılarına verilen mucizelerden ve ümmetlerinin başlarına gelen ibretamiz olaylardan bahsetmiştir. Hz. Muhammed ümmetinin ibret ve dersler alması için Kur’an’da zikredilen bu misal ve mucizeler oldukça fazladır. Özellikle Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa’nın gösterdiği mucizeler ağırlıklı olarak yer almaktadır. İslam’a tam bir imanla bağlanmış olan müminler Kur’an-ı Kerim’de zikredilen mucizeleri tereddütsüz kabul ederler.
Peygamberlere verilen mucizelerin, özellikle peygamberin içinden çıktığı toplumun ilgi alanlarıyla ve anlayış durumlarıyla yakından ilgisi olduğunu yukarıda söylemiştik. Mesela, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s), dil, hitabet ve edebiyatta [şiir ve nesirde) en ileri olan bir kavim içinde doğdu. Böyle bir kavme hitap etti. Peygamberliğini bu özellikteki bir toplum içinde ilan etti. Cenab-ı Hak, Habib-i Kibrayası aracılığıyla bu özellikteki kavme Kur’an gibi muazzam bir mucize kitap gönderdi. Kur’an-ı Azimüşşan, üslup, belagat ve muhteva itibariyle beser kabiliyet ve dehasının erişemeyeceği yücelikte kutsal bir kitaptır. Bütünü, her bir süresi ve her bir ayeti, taklit edilemeyecek birer mucizedir.
İsra Sûresi’nin 88. ayetinde: "De ki: Andolsurı, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak üzere insü cin bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya getiremezler." buyurulmuştur.
Kur’an ayetleri nazil olduğunda Hz. Peygamber’e inanmayan bir kısım arap söz ustalarında bile hayranlık uyandırmıştır. Buna rağmen küfründe ileri giderek bu Kitab’a "Muhammed’in uydurması, eskilerin masal ve safsataları..." diye itiraz eden ve bu yolla insanları Ahir Zaman Nebisinden uzaklaştırmaya çalışan muarızlara hitaben: "Yoksa, ‘Onu (Kur’an’ı) kendisi uydurdu mu diyorlar? Deki: Eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağıra- bildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on süre getirin." (Hûd Sûresi, 11/13] şeklinde meydan okumuştur.
Bu hususta, Bakara Sûresinin 23. ayetinde ise Kur’an’ın sadece bir sûresinin benzerini meydana getirmeleri doğrultusunda müşriklere şöyle meydan okunmaktadır.
"Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın."
Tarihen sabittir ki, müşrikler Kur’an’ın bu meydan okuyuşu karşısında Kur’an’ın mislinin, bir sûresinin, hatta bir ayetinin benzerini meydana getirmeye cesaret edememiştir. Etmeye kalkışanlar da gülünç duruma düşmüşlerdir. Evet, Kur’an’ın meydan okuyuşu karşısında sözle karşılık vermeye cesaret edememişler ve kılıçla karşılık vermek zorunda kalmışlardır. (Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, TDV Yayımı s. 222.Hûd Sûresi 13. âyeti ile ilgili açıklama] Sözle karşılık verebilselerdi mantıki olarak kılıca başvurmamaları gerekirdi.
Kur’an-ı Kerim yalnız lafız yönüyle değil muhteva yönüyle de mucizedir. İnsanlığa getirdiği değerler evrenseldir. Her çağda, her dönemde beşeriyetin ihtiyaçlarını karşılamaya kafidir. Her devirde insanların müşterek sorunlarına cevap verebilmiştir, inanç, ibadet, ahlak, muamelat (hukuk), sağlık, iktisat, vb. hususlarla ilgili esaslar Kur’an-ı Kerim’de yer almıştır. Kur’an-ı Kerim iyi tetkik edildiği zaman onun bu muhteşem özelliği hemen farkedilecektir.
Kur’an’ı inceleyebilecek düzeyde bir bilgi birikimi olan bir müminin, onu anlayarak okuduğundan onun eşsizliği karşısında hayranlık duymaması mümkün değildir. Hatta manasını anlamasa dahi okuduğu Kur’an ruhunda manevi bir heyecan uyandırmaktadır. Milyonlarca insanın onu ezberlemiş olması da Kur’an’ın bir başka mucize yönüdür.
Kur’an-ı Kerim’in üslup, belagat ve muhteva itibariyle mucizeliği karşısında hayranlık duyanlar, sadece müslüman müdekkik- ler/araştırmacılar değildir. Kur’an’ı insaflı ve önyargısız tetkik eden Avrupa medeniyetinin meşhur simaları da onun eşsizliğini teslim etmişlerdir. Örneğin dünya çapında şöhreti olan ve bütün din ve kutsal kitapları ve bu arada Kur’an-ı Kerim’i ve Hz. Muhammet (s.a.s)’in hayatını incelemiş olan Prens Bismark, İslam ve Kur’an hakkındaki hükmünü açıklarken söyle diyor:
"Böyle bir kitap insan zekâsı mahsulü olamaz. Senin devrinde yaşamadığım için müteessirim, ey Muhammedi..."
Bir cümle ile özetlersek, yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamberin ve İslam’ın en büyük mucizesidir.